Altaylı'dan şok operasyon iddiası

Altaylı'dan şok operasyon iddiası

Fatih Altaylı, 14 Aralık operasyonunun ardından dava sonuna kadar cemaat medyasının Devlet yönetimine girebileceğini iddia etti.

Fatih Altaylı, 14 Aralık operasyonunu “Türkiye’de artık tek bir büyük suç var, iktidarı rahatsız etme suçu” sözleriyle değerlendirdi.

Altaylı, “Yakında kayyumlar atanır, dava sonuna kadar bu medyayı kamu yönetecek denirse hiç şaşırmayın” ifadelerini kullandı.

aktifhaber.com’da yayınlanın röportajın bir bölümü şöyle:

Biliyorsunuz dün bazı medya mensuplarına operasyonlar yapıldı, bir televizyon ve gazetenin başındaki isimlerle, bir dizinin senaristi, yapımcısı hatta grafikeri dahi gözaltına alındı. Siz bir gazeteci olarak bu yaşananlar karşısında neler hissettiniz?

Bakın ben bu yaşananlara değil de yaşananlara tepki gösterdiğini zannedenlere gülüyorum. Bu işler dün başlamadı. Filmi geriye sarmak lazım. 2007 yılının 1 Nisan gününe. O gün Türkiye’nin en büyük medya grubuna Hükümet kanalıyla TMSF kullanılarak el koyuldu. Sabah ve ATV’ye. Bugün konuşulan pekçok şeyin başlangıcı o gündür. Ve Türk medyasından kimse gık demedi. Ben o günlerde söyledim sıra herkese gelecek diye. Kimse kulak asmadı. Sonrasını gördük. Vergi cezaları, satmaya zorlamalar. İktidarın tavrı açısından milat 1 Nisan 2007’dir. Bu yaşananlar karşısında sizin hissettiklerinizi ben 8 senedir hissediyorum. 2007 seçimleri öncesi Ufuk Güldemir’in sahibi olduğu Habertürk ekranında Özlem Gürses’in konuğu olmuştum ve “Türkiye faşizme doğru gidiyor” demiştim. Gürses “Seçimler var Ne faşizmi” demişti. Hakan Bayrakçı da konuktu. “Bütün faşist iktidarlar seçimle işbaşına gelmiştir” yanıtını vermiştik birlikte. Sonuç olarak dediğim gibi milat 1 Nisan 2007’dir. Tabii bugün kimse bunu dile getirmiyor. Çünkü tüm meydanın ortak ayıbı bu. İktidar o gün gördü ki, ben bunlara ne yapsam sesleri çıkmaz.

Gözaltına alınanlarla ilgili elde somut bir bilgi ya da belge yok. Bütün bunlara baktığınızda hukuku siyasetin yönlendirdiğini düşünüyor musunuz?

Türkiye’de son 7-8 yıla damgasını vuran hangi davada somut belge vardı ki bunda olsun. Ergenekon’da Balyoz’da ne kadar somut belge vardı. Elbette bazı belgeler vardı ama onlar hiç alakası olmayan insanların da üzerine yaftalanmıştı. Bunlara ben Torba Dava diyorum. At herşeyi içine çorba olsun. Kimse içinden çıkamasın. Birinden çıksa öbüründen çıkamasın. Normal hukukta suçluluk kanıtlanır, bu davalarda suçsuzluk kanıtlanmaya çalışılıyor. Benim gördüğüm Türkiye’de artık tek bir büyük suç var. İktidarı rahatsız etme suçu. Aslında bir yasa çıkarıp iktidar aleyhine, hükümet aleyhine yazı yazmak, görüş beyan etmek suçtur deseler de böyle karışık davalara gerek kalmasa.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın makul şüpheye dair yasayı onayının hemen ardından böyle bir operasyonun yapılmasını nasıl değerlendirirsiniz?

O yasanın bu ve bunun gibi davalar için çıkarıldığını bilmiyor muyduk? Yakında kayyumlar atanır, dava sonuna kadar bu medyayı kamu yönetecek denirse hiç şaşırmayın.

Türkiye’deki bir gazeteci bu operasyondan sonra kendisini güvende hissedebilir mi?

Daha önce hissedebiliyor muydu? Ergenekon Davaları döneminde de gazeteciler kendini rahatsız hissediyordu. Yazılarından, o yazılardaki fikirlerinden dolayı, gazetecilik faaliyetlerinden dolayı “Suç örgütü üyesi” oldukları iddia edilmesi an meselesiydi birçok gazetecinin. O gün de rahat hissetmiyordu, bugün de rahat hissetmiyor gazeteciler. Gerçek gazeteciler. Belli ki, yakın gelecekte de hissetmeyecekler. Cemaat’in veya Cemaat medyasının geçmiş hatalarını gündeme getirip “Oh olsun” demek de doğru değil. çünkü sonu yok böyle bir şeyin. Tabii Cemaat medyası da kendi yanlışlarından ötürü özür dilemeli.

Medyaya yapılan bu operasyona ses çıkarmayan ya da çıkaramayan gazetecileri nasıl değerlendirmek gerekir?

Bir gazeteciye zorla ses çıkar diyemezsiniz. Kimin haklı olduğuna karar veremiyorsa ses çıkarmayabilir. Korkup da ses çıkarmayanlar da olabilir ki, buna da saygı duyarım ama korkunun ecele faydası olmadığını da bilirim. Yine de hukuksuzluğu, haksızlığı savunmaktansa sessiz kalmak daha iyidir.