ANAR seçim anketini İbrahim Uslu açıkladı

ANAR seçim anketini İbrahim Uslu açıkladı

ANAR yaptığı son seçim anketini genel müdürü İbrahim Uslu ile açıkladı.

7 Haziran 2015 seçimlerine üç aydan daha az bir zaman kaldı. Nisan başında aday listeleri kesinleşmiş olacak. Oy oranlarının adaylar açıklandıktan sonra daha net açıklanabileceğini söyleyen ANAR genel müdürü İbrahim Uslu, seçimin kazanan partisinin AK Parti olacağını, sıralamanın değişmeyeceğini söyledi. HDP'nin barajı aşması durumunda bu seçimin kazananı olarak ilan edilebileceğini belirten Uslu, seçimin kaybeden iki partisinin de CHP ve MHP olduğunu söyledi.

İnternethaber'den Nesrin Yılmaz'ın haberine göre Kılıçdaroğlu'nun hedef olarak yüzde 35'i işaret etmesini değerlendiren Uslu, "Ana muhalefet partisi olmaya aday bir ana muhalefet partisi görüyoruz, Kılıçdaroğlu AK Parti'nin kazanacağını ilan etti" dedi.

 

ANAR SON ANKETE GÖRE OY ORANLARI

-"Son yaptığımız araştırmada AK Parti'nin oy oranını yüzde 47-49 bandında bulduk, zaten yüzde 47'nin altına hiç düşmedi, en fazla da yüzde 49'lar civarında bir oy bulduk. Buna baktığınızda AK Parti'nin 2011 oylarından bu "Gülenci" oyları çıkarın, zaten geriye kalan bu oran oluyor. AK Parti'nin herhangi bir oy kaybına uğramadığını görüyoruz. Aslında diğer partilere baktığınızda da 2011'deki dengelerin üç aşağı beş yukarı aynı şekilde devam ettiğini görüyoruz. Biz CHP'nin oy aralığını yüzde 24-25, MHP'nin oy oranını yüzde 13-15 aralığında buluyoruz. Sadece HDP'de bir hareket var, bence bu seçimin heyecanı HDP barajı aşacak mı aşmayacak mı sorusunda ve sandalye dağılımında olacak.

Geçtiğimiz haftasonu hükümet ve HDP heyeti ortak bir açıklama yaparak çözüm sürecinde müzakereye geçildiğini açıkladılar, bu açıklama seçimdeki dengeleri değiştirir mi?

BU AÇIKLAMA HDP'YE YARAR

Aslında bu açıklama tek başına hiçbir şey değil, süreç içindeki gelişmelere bakmak lazım. Ben bu açıklamanın AK Parti'nin oylarını etkileyeceğini düşünmüyorum, bu açıklama HDP üzerinde daha fazla etkili olacak. Bu açıklamadan dolayı AK Parti'nin oyu daha ne kadar yükselebilir ki, zaten çok yüksek oy alıyor, o yüzden bu açıklamanın siyasal sonuçları AK Parti açısından değil, HDP açısından çok daha önemli. HDP'nin Türkiye partisi olmak gibi bir hedefi var, barajı aşmanın başka yolu da yok zaten. Türkiye partisi olmadan, sadece bölgeden alacağı ya da Kürt kimliği duyarlılığına sahip insanlardan alacağı oylarla barajı aşamıyor. Yıllardır bunu deniyor ama olmuyor, son yerel seçimlerde de yüzde 6 civarında bir oy aldı. Demek ki bunun ötesine geçmesi gerekiyor.

Bu açıklama HDP'nin Türkiye partisi olmasını kolaylaştıracak, o algıyı pekiştirecek bir gelişme. Eğer bu önümüzdeki süreç içerisinde uyum, mutabakat ve bu pozitif açıklamalar devam edecek olursa sol orijinden gelen ama Kürt olmayan ya da Alevi orijinden gelen ama Kürt olamayan seçmenlere daha cazip gelecek bir durum yaratır.

11111-001.jpg

Bu ortak açıklamadan sonra Demirtaş da hükümet tarafı da sert sözler söyledi, ortada hala bir kavga var gibi. Bu seçmenin kafasını karıştıracak bir durum değil mi?

DEMİRTAŞ SÜRECE BAHÇELİ'DEN DAHA KARŞI

Selahattin Demirtaş'ın tutumunu anlamakta zorlanıyorum, Demirtaş galiba Devlet Bahçeli'den bile daha çok çözüm sürecine karşı. Bunu neden yaptığını tam olarak anlayamıyorum, ama Sayın Demirtaş'ın tepkisinin HDP'nin genelini yansıttığını düşünmüyorum. Ben kendisinin biraz daha farklı bir tavır içinde olduğunu değerlendiriyorum, çünkü HDP ortak açıklamayı yapıyor fakat başka bir HDP'li çıkıp bu deklarasyonu anlamsız kılacak ifadeler kullanıyor. Ama hemen belirtmeliyim ki ben HDP içerisinde Demirtaş'ın değil, bu ortak açıklamayı yapan ekip ile Abdullah Öcalan'ın değerlendirmelerinin etkili olduğuna inanıyorum.

Ayrıca Kandil'den gelen açıklamalar var, onlar da olumsuz düşünmememizi gerektirecek şeyler söylemediler. Demirtaş'ın sözleri kişisel görüşmüş gibi geldi bana, ama Demirtaş'ın kendi kanaatlerini gözden geçirmesi lazım. Sayın Bahçeli'yle aynı çizgide kalması bence kendisi açısından bir soru işareti. Sayın Kılıçdaroğlu da"silahların bırakılması bizi ancak sevindirir" diyerek pozitif bir açıklama yaptı.

BAHÇELİ'YLE AYNI SAFTA YER ALMASINI DÜŞÜNSÜN 

Dolmabahçe'de yapılan açıklamaya itiraz eden sadece MHP var,ama beyanlar, MHP'nin konu hakkında bugüne kadarki pozisyonuyla tutarlı. MHP'yi bu açıdan eleştiremeyiz, çünkü MHP kendi siyasi duruşuyla tutarlı bir reaksiyon verdi. Ama Sayın Demirtaş kendi konumuyla tutarlı bir reaksiyon vermedi. O yüzden bence Sayın Bahçeli'yle aynı safta yer alması bence Demirtaş'ın üzerinde düşünüp taşınması gereken bir husus.

Ak Parti tabanındaki milliyetçi seçmen bu ortak açıklamadan rahatsız olmaz mı?

AK PARTİ OY KAYBETMEZ


Olmaz. 2009 yılında ilk açılım süreci başladığı zaman bu konu çok tartışıldı. Ak Parti'de üst yönetimdeki bazı kişiler bile bu açılımın AK Parti'ye oy kaybettireceğini söylediler. Biz o dönem verdiğimiz raporlarda şöyle bir değerlendirme yaptık; AK Parti bir süreliğine oy kaybedebilir fakat insanların kanın durmasına olan özlemi bunun dışındaki bütün kaygılardan daha güçlü. Gerçekten kan durursa bu giden oylar geri gelecektir, hatta bu nedenle ilave oylar da kazanacaktır" dedik. 2009'un sonlarına doğru Erdoğan o zaman "oylarımız yüzde 34'e düştü" diye söyledi. Fakat sonra oy oranları hızla kendini toparladı. Seçmen kanın akmadığını gördükçe, barışın keyfini sürdükçe bunun güzel bir şey olduğunu anladı ve bu güzel projenin arkasında durdu.

ÇÖZÜME KARŞI OLANLARIN ORANI YÜZDE 25 

Birinci açılım sürecine destek yerlerde sürünüyordu, yüzde 25'lerle başladı, bugüne geldiğimizde, en son yaptığımız araştırmada çözüm sürecine yüzde 65'in üstünde bir destek var. AK Parti içerisinde çözüme destek verenlerin oranı yüzde 90'ların üzerinde. Yani, milliyetçi duygulara sahip olan seçmenler de süreci destekliyorlar. Türkiye'de çözüme karşı olanların oranı sadece yüzde 25, geri kalan yüzde 10 ise konuya nötr duruyor, bunların içinde kanaat sahibi olmayanlar da var. Ama toplumun sadece dörtte biri çözüm sürecine karşı. Bunun anlamı, çözüm sürecini destekleyenlerin her parti tabanında olduğu. CHP tabanında da, MHP tabanında da çözüm sürecine destek var. Bu süreç nedeniyle Ak Parti oy kaybedecek olsa 2012'de bunu açıkladığında kaybederdi fakat o günden sonra biz hiç çözüm süreci nedeniyle oy kaybı gözlemlemedik. Zaten seçim sonuçlarına baktığınızda da 2011'le mukayese edildiğinde bir oy kaybı olmadığı anlaşılıyor. O yüzden çözüm süreci AK Parti açısından bir tehdit değil. Çözüm süreci başarısız olsaydı, başarısız olmasından, kan dökülmesinden kaynaklı bir oy kaybı yaşayabilirdi ama çözüm süreci başarılı olduğu sürece Ak Parti bundan dolayı seçmen tarafından bir cezalandırılmaya uğramaz.

SON ANKETTEKİ OY ORANLARI

Son yaptığımız araştırmada AK Parti'nin oy oranını yüzde 47-49 bandında bulduk, zaten yüzde 47'nin altına hiç düşmedi, en fazla da yüzde 49'lar civarında bir oy bulduk. Buna baktığınızda AK Parti'nin 2011 oylarından bu "Gülenci" oyları çıkarın, zaten geriye kalan bu oran oluyor. AK Parti'nin herhangi bir oy kaybına uğramadığını görüyoruz. Aslında diğer partilere baktığınızda da 2011'deki dengelerin üç aşağı beş yukarı aynı şekilde devam ettiğini görüyoruz. Biz CHP'nin oy aralığını yüzde 24-25, MHP'nin oy oranını yüzde 13-15 aralığında buluyoruz. Sadece HDP'de bir hareket var, bence bu seçimin heyecanı HDP barajı aşacak mı aşmayacak mı sorusunda ve sandalye dağılımında olacak, onun dışında bu seçimde başka herhangi bir heyacan unsuru olmayacak.

HDP barajı aşar mı, aşarsa ne olur, aşamazsa ne olur?

HDP BARAJI AŞARSA SÜRPRİZ OLMAZ


HDP'nin oy oranını yüzde 7-8 aralığında buluyoruz, şu an için aştı diyemeyiz fakat aşabilir, bu potansiyel var. çünkü yurtdışı oylar var, onu dikkate almak lazım. Bu sefer yurtdışındaki seçmenler daha yüksek oranda sandığa gidecekler ve HDP'nin yurtdışında iyi örgütlü olduğunu biliyoruz. İkincisi HDP'nin büyük şehirlerde oy alabileceğini Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde gördük, onların bir kısmından oy almasını olası görüyorum.

HDP barajı aşarsa, zaten şu an parlamentoda temsil edilen bir parti. Belki biraz daha fazla milletvekili ile gelecek, zannedildiği gibi barajı aşması durumunda 70-80 milletvekili değil, 50 civarında bir milletvekili çıkaracak. Şimdi 35 olan milletvekilliği sayısını 50'ye çıkarması Türkiye'de siyasal dengeleri değiştirecek bir şey değil. Yani, eğer aşarsa Türkiye'de hiçbir şey değişmeyecek.

HDP BARAJI AŞAMAZSA SARSICI GELİŞMELER OLABİLİR

HDP barajı aşamazsa bu Türkiye açısından yeni bir durum. Uzun zamandır böyle bir şeyi biz tecrübe etmedik. Bu sonuç, şu anki siyasetin dengelerini sarsıcı bir etki yapabilir. Çünkü statüko değişiyor ve dört aktörden biri parlamento dışında kalacak. HDP barajın altında kalırsa hiçbir şey değişmez diyemeyiz, böyle bir durumda bugün yaşamadığımız şeyleri o gün yaşayacağımızı öngörüyorum.

Nasıl şeyler?

ÇÖZÜM SÜRECİ RİSKE GİREBİLİR


Bir kere o durumda çözüm süreci hakikaten riske girebilir. HDP içerisindeki şahin kanat kalkıp yeniden "biz silahlar sussun siyaset konuşsun demiştik ama şimdi siyaset sustu, o yüzden silahlar yeniden konuşsun" diyebilir. Örneğin Kobani olaylarında tabandan gelen tepki nedeniyle olayları iki gün sonra yatıştırdılar ama burada şahin kanat haklı bir gerekçe elde etmiş olacak. Ve ben şahin kanadın özellikle uluslararası teşvik ve tahriklerle şu anki barış ortamını sarsacak işler yapmasından endişe ederim. Kıyametler kopar mı, bunu kestirmek zor. Bu tür sosyal olaylarda bir olay diğerini tetikliyor. İşte Gezi olaylarında gördük, az sayıda gencin başlattığı bir çevre eylemi süreç içerisinde çok büyük bir toplumsal olaya dönüştü. En iyisi bu tür toplumsal olaylara hiç mahal vermemek.

Yaptığınız il bazlı çalışmalarda batı illerinde HDP'nin oy oranlarında bir artış görüyor musunuz?

HDP SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA ADAYLAR ÖNEM KAZANIYOR 

Doğru tahminleri ancak adaylar belli olduktan sonra yaparız. Çünkü HDP söz konusu olduğunda adaylar gerçekten önem kazanıyor, çok sevilen popüler figürleri var, Batı'da Kürt kökenli aday olmayacağına Türk adaylar olacağına dair açıklamalar var. O yüzden bir değerlendirme yapmak için adaylarını görmeyi daha uygun görürüm. Merkez partiler için bu çok önemli değil ama ancak bir milletvekili seçilecekse işte o zaman o kişinin ismi çok önem kazanıyor.

Yerel seçimlerde 6 olan oy oranlarını şu an 8'lerde buluyoruz. Bunun 8'e yükselmesi zaten bir artış olduğunu gösteriyor. Ama bu 10'a çıkacak mı, bence Türkiyeli olma politikası izlerse olmaması için bir neden yok. Ama doğru politikalar uygulamaz ve Selahattin Demirtaş'ın söylemi biraz daha etkili olursa Batılı seçmen bundan irrite olabilir, bunu da hep birlikte göreceğiz.

Birçok araştırma şirketi MHP'nin oy oranının yükseldiğini belirtiyor MHP ve CHP'nin şu anki durumu nedir?

MHP'NİN OYUNU YÜKSELTMESİ İÇİN BİR NEDEN YOK

Böyle bir şey mümkün değil, MHP'nin oyunu yükseltmesi için bir neden de yok. 2011'deki MHP'nin bugünkü MHP'den ne farkı var. Bütün koşullar aynı ama şimdi farklı sonuç vermesi bekleniyor. Su aynı su, suyun miktarı aynı, koyduğunuz kap aynı, uyguladığınız ısının miktarı ve hava basıncı sabit, geçen sefer kaynamayan su bu sefer kaynayacak deniyor. Buna inanmak için hakikaten mantık dışı düşünmek ya da sürrealist bir dünyada yaşamak gerekiyor. Geçen sefer bu koşullar altında kaynamayan su neden şimdi kaynasın? Seçmenin farklı bir reaksiyon göstermesi için partinin değişmesi gerekiyor. Parti'de söylem, kado, politika, tavır değişmemişken oylar neden artsın? CHP için de aynı şey geçerli. Sadece sağdan bir iki isim transfer ederek oy oranını artırması mümkün mü? CHP'nin 50 yıldır söylemi hiç değişmiyor.

Bir araştırmacı olarak CHP'nin ne yapması gerektiğini düşünüyorsunuz?

DÜNYA DEFALARCA DEĞİŞTİ CHP AYNI


CHP'nin kendini değiştirmesi gerekiyor. Dünyada farklı ülkelerde sürekli seçim kaybeden solun daha sonra oyunu artırdığı örnekler var, bu konuda CHP'nin kendi tecrübesi de var. İngiltere'de Tony Blair'lı İşçi Partisi'nin yaptığı, en son Yunanistan'da Syriza'nın yaptığı çıkış var, Ecevit'in 1970'lerin ortasında Karaoğlan temasıyla yapmış olduğu çıkış var. Bunların tamamında ortak şey; kendi kalıplaşmış politikalarını terkediş, yeni politikalara geçiş, buna uygun bir insan kaynağı üretmek ve buna uygun bir dil geliştirmek. CHP bunu yapabildiği ölçüde Türk seçmenden oy alır ama bunu yapamadığı zaman eski tas eski hamam olursa o zaman olduğu kadar oy alır.

O HAYALET ORADA DOLAŞTIĞI SÜRECE

CHP'nin önündeki en büyük engel altı ok, bu altı oku değiştirmediği sürece CHP'nin oyunu yükseltmesi mümkün değil. Geçmişin hayaleti CHP'nin koridorlarında dolaştığı sürece CHP'nin oy alması mümkün değil. dünya o günden bugüne defalarca değişti CHP hala orada yaşıyor, CHP bu zamana ait değil. Bunu zaman zaman gözlemliyor, yaşama refleksi adına bazı hamleler yapıyor ama bu hiç de kolay değil. Örneğin Ankara'da MHP kökenli bir adaya oy verdirtmek çok zor bir işti, ama ondan daha kolay yapabileceği işler varken zoru deniyor ve o da beklediği başarıyı kendisine getirmiyor.En güçlü rakibine benzeyerek oy alabileceğini zannediyor, oysa ki CHP'nin sağcılaşması değil, solculaşması gerekiyor. CHP'nin solcu olmayı başarması lazım, bunu yapamadığı sürece bu sorunu çözemez, bence bindiği dalı kesiyor. Seçmenini sağa alıştırıyor, o zaman hiç şansı kalmıyor, çünkü orada havuz dolu.

Araştırma sonuçlarına göre Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Başkanlık sistemindeki ısrarı AK Partili seçmen tarafından çok ilgi görmüyor, bu seçim sonuçlarına nasıl yansıyor, nasıl değerlendiriyorsunuz?

BAŞKANLIK SİSTEMİNİ BİLMEDİKLERİ İÇİN DESTEKLEMİYORLAR


Bizim yakın zamanlara kadar yaptığımız araştırmalarda Başkanlık sisteminin temel problemi insanların Başkanlık sistemini bilmiyor olmalarıydı. Destek oranları düşük çıkıyor ama insanlara "Başkanlık sistemini biliyor musunuz" diye sorduğumuzda bizim araştırmalarımızda seçmenin yarısına yakını bu sistemi bilmediklerini söylüyorlar. Bilgi sahipliği ile destekleme arasında güçlü bir korelasyon var, bilgi sahipliği yükseldikçe destek de yükseliyor. AK Parti bunu önümüzdeki süreçte seçim beyannamesine alır ve iki aylık kampanya süreci boyunca seçmene anlatacak olursa Başkanlık sistemine olan destek yükselecektir.

Oy oranlarını bir kenara bırakırsak bu seçimin kazananı ve kaybedeni kim olacak?

MHP'NİN MİLLETVEKİLİ SAYISI HDP'NİN ALTINDA KALABİLİR


AK Parti birinci olacağı için kazanacak, eğer barajı aşarsa ikinci kazanan HDP olur. Kaybedeni yine CHP ve MHP olacak. Dün Sayın Kılıçdaroğlu'nun bir açıklaması vardı,"hedefimiz yüzde 35" dedi. Düşünün, Ana Muhalefet Partisi olmaya aday Ana Muhalefet Partisi liderinden bahsediyoruz, hedefi bile Ana muhalefet partisi olabilmek.Dünkü açıklamayla Sayın Kılıçdaroğlu CHP'nin seçimin kaybedeni olduğunu deklare etmiş oldu.

MHP yine seçimin kaybedeni olacak ve üçüncü parti olma durumu değişmeyecek. Hatta milletvekili sayısı HDP'nin altında kalabilir, o zaman ikinci bir kayıp daha yaşamış olur.

Ama HDP barajın altında kalırsa esas kaybeden HDP olacak. Her durumda kazanan AK Parti, her durumda kaybeden CHP ve MHP. HDP'nin durumunu ise bekleyip göreceğiz. AK Parti'nin birinci parti olacağını dün Sayın Kılıçdaroğlu zaten ilan etti, orada bir sürpriz yok, CHP'nin ikinci parti olacağını da ilan etti, MHP'nin birinci ya da ikinci parti olamayacağını hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla sadece dördüncü partide heyecan var hepimiz onu izleyeceğiz.

Bazı araştırma firmaları kararsızları yüzde 20'lerin üzerinde buluyor, sizde kararsızların oranı kaç?

KARARSIZLAR YÜZDE 12


Bizde kararsızlar ve sandığa gitmeyeceğim diyenlerin oranı yüzde 12-13 civarında. Bence o araştırma şirketleri deneklerden cevap almayı başaramıyorlar, anketörlerin eğitiminde problem var sanırım. Çünkü bu kadar arka arkaya seçim geçirmiş bir seçmen kitlesinin ve kutuplaşmanın ve parti sadakatinin bu kadar yüksek olduğu bir siyasal ortamda kararsız olması mümkün mü? 2007'den bu yana oy oranları tablosu neredeyse hiç değişmiyor, bunun anlamı seçmenin çok sadık olması. Dolayısıyla eğer bir kutuplaşma varsa, seçmen polarize olduysa, eğer herkesin safı belliyse o zaman kararsız seçmen nasıl olabilir?

Geçtiğimiz hafta Gezici Araştırma Şirketi'ne yayınladığı anket sonuçları sonrası mali müfettişlerin baskın yaptığı haberleri yapıldı, nasıl değerlendiriyorsunuz?

DÖRT YIL NEDEN DENETLENMEMİŞ?


Böyle bir şey olamaz. Eğer haberleri birlikte değerlendirecek olursak, o gün haberi 3 gazete gördü, bir tanesi polis baskını, diğer ikisi maliye baskını dedi. Sonra maliye ve polis de bununla ilgili açıklama yaptı. Mali polis bu gibi durumlarda bir şirketi zaten basmaz, o haber külliyen yalan. Murat Gezici'nin kendi beyanı; 4 yıldır denetime gitmemişler. Aslında dönüp sormak lazım, bir işletmeyi vergi denetmenleri neden bu kadar uzun süre hiç denetlememişler, böyle bir şey olabilir mi? Merak ettim baktım, sırf geçen yıl 55 bin işyeri denetlenmiş, bu bir baskın falan değil, rutin denetleme. Bize de zaman zaman gelirler biz hiç maliye bastı diye düşünmüyoruz.

Yayınlanan o anketten sonra denk mi geldi sizce?

Bence denk geldi, çünkü dört yıldır hiç gidilmemiş, esas bunun nedenini sormak lazım. Maliye Bakanlığı'nın açıklamasına göre mükellefin talebi üzerine bu denetleme yapılmış. Yani kendisi bu denetlemeyi istiyor, arkasından da basıldık diye medyaya çıkıyor. Bu tam bir algı operasyonu ve ucuz kahraman üretme çabası...