Başbuğ'dan çok çarpıcı açıklamalar

Başbuğ'dan çok çarpıcı açıklamalar

Başbuğ, Star Tv Haber Grup Başkanı Uğur Dündar’ın sorularını cevapladı.

Son dönemde Türkiye’nin gündemine oturan mevzide çömelme polemiğine Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ son noktayı koydu: Başbakan’la Gediktepe’ye gittik. Keskin nişancıların atış menzilindeydik. Sayın Kılıçdaroğlu’yla Sarıyaprak’a ve Gürvil’e gittik. Keskin nişancı tehdidi yoktu. Burası Gediktepe’yle kıyaslanamaz. Bu tartışmaya son verilsin artık yeter

Başbakan Erdoğan’ın Gediktepe’deki siperde çömelmesiyle başlayan ardından CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun siper ziyarıtleriyle devam eden “çömelme” tartışmaları Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’u da isyan ettirdi. Başbuğ dün Star televizyonunda yayınlanan Uuğur Dündar’ın sunduğu Arena programında net bir mesaj verdi: “Artık bu tartışmaya son verilsin, lütfen yeter!”

Mevzide fotoğraf tartışması

Uğur Dündar’ın, Başbakan Erdoğan ile CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun mevzi ziyaretleri ve buralarda çekilen fotoğraflarına ilişkin sorusu üzerine Orgeneral Başbuğ şunları söyledi: “20 Haziran’da biz bölgeye gitmenin yararlı olacağını düşündük. Sayın Başbakan ile görüştük, o da uygun olacağını ifade etti. Bölgedeki komutanlarla görüştüm önceden, ama bizde bir usul vardır: Bu da terörle mücadelenin önemli noktalarından biridir. Bazen gideceğimiz yeri uçakta söyleriz, helikoptere bineceğimiz zaman söyleriz. Çünkü bir noktada güvenlik önemli. Cesaret elbette cesaret. Cesaret gösterir herkes, ama güvenlik tedbiri almanız gereken yerde tedbiri almamak cesaret değil hatadır. Biz o günkü programda Van’da şehitlerin cenaze törenine katıldık. Sonra Gediktepe’deki birliğin bağlı olduğu karargaha gittik. Bu ana kadar Sayın Başbakanın da Gediktepe’ye gidileceği yönünde bir bilgisi yoktu. Ben Sayın Başbakana orada söyledim. ’Çok iyi olur, memnun olurum’ dedi. Gediktepe’ye helikopterle gittik. Başka bakanlar var, ben vardım, sayın Başbakan var, Kara Kuvveleri Komutanı vardı...

Gediktepe sıfır noktasında

Gediktepe neresi? Üs bölgesi sıfır sınır hattında... Aradan bir dere akıyor. Hemen akabinde sırtlar var, Irak ve bizim bulunduğumuz yerle karşı sırtlar arasındaki yüksekliğe baktığınızda karşı sırtlar hakim. Mesafe keskin nişancıların menzilinde. Bir, keskin nişancı tehdidi var. İki, Gediktepe 2 senedir birlik bulundurduğumuz bir yer. Sayın Başbakan aslında ’keşke diğer parti başkanlarımız da bölgeye gitse’ diye kendileri söyledi. Sonra bir vesileyle Sayın Kılıçdaroğlu ile karşılaştık, arzu ederlerse kendilerini de bölgeye götürebileceğimizi söyledik. Kendileri ’çok memnun olurum’ dedi. Doğrudur, Sayın Kılıçdaroğlu’na nereye gideceğini havaalanında söyledik. Sayın Kılıçdaroğlu özellikle Sarıyaprak’ta bulunduğumuz sürede Türk ordusunun bu mücadeleyi nasıl yürüttüğüne gözleriyle tanık oluyor. Oradan Gürvil noktasına gittik. Gürvil’de keskin nişancı tehdidi Gediktepe ile mukayese edilmez. Gürvil’de de askeri gereklilik öyle davranmayı icap ettirseydi elbette biz onu da teklif ederdik. Sayın Kılıçdaroğlu’nun da farklı düşüneceğini zannetmiyorum. Güvenlik önemli. Bir mesaj vermem gerekirse artık bu tartışmaya son verilsin, lütfen yeter.”

PKK bazı dönemler taşeronluk yaptı

Uğur Dündar’ın, Başbakan’ın açıklamaları çerçevesinde PKK’nın taşeronluğu konusunda ne düşündüğünü sorması üzerine Başbuğ, şunları söyledi: “Başbakanın bu sözlerine doğrudan yorum yapmam doğru değil. Şunu sorarsanız eğer, PKK bazı dönemlerde taşeronluk yapmış mıdır? Evet. Mesela 93’lere gidilmesini, araştırılmasını öneririm. 93 Nisan’ında Bingöl’de 33 erimizin şehit edilmesi olayı var. Bu olayla ilgili bazı araştırmalarım oldu. O yıllarda coğrafya olarak, Erzurum, Erzincan, Bingöl olarak konuşuyorum. Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı söz konusu. Şimdi boru hattının geçtiği güzergahın emniyetsiz olduğunu gösterirseniz, bir noktada boru hattını realize edilmesini... Dolayısıyla örneğin 93’te bu olayla terörü tekrar... Bu arada biliyorsunuz 92-93 arasında yine bir eylemsizlik süreci var, eylemlerin düştüğü süreç var. Burada bir taşeronluk söz konusu olabilir mi? Olabilir. İncelenmeye değer bir konu olarak görüyorum.”


‘50 subay PKK’yı ele geçirdi’ iddiası


Başbuğ “TSK’dan ayrılan 50 subayın PKK’nın yönetim kadrosunu ele geçirdiği, açılım süreci başladıktan sonra kaos için eylemlere hız verdikleri yönündeki iddia sizde nasıl bir etki yaratıyor? Bazı eylemlerden sonra sanki o bölgedeki komutanların duyarsız kaldıkları veya eylemin gerçekleşmesi için görevlerini savsakladıkları, bir anlamda PKK ile organik bağlantı içinde oldukları imaları dile getiriliyor. Bunlar TSK’de nasıl etki yapıyor?” şeklindeki sorusuna da şu yanıtı verdi: ”Böyle bir iddiayı ciddiye alınacak bir iddia olarak görmüyorum. Bunu çok çirkin buluyorum. Benzetmeler de çirkin. Kusura bakmayın bu tabiri kullanacağım: Öyle şeyleri düşünenlerin ben Türk kanı taşıdığını düşünmüyorum. Türk askerine böyle yakıştırmalar, böyle değerlendirmeler yapmak... Türk kanı taşıyanların böyle şeyler ortaya atması... Konuşmak bile istemiyorum. Böyle bir şey söz konusu olamaz.”


Buse’nin ölümüne yüreğim yandı

İstanbul’daki saldırıda uzman çavuş Ünal Sarıyağ’ın kızı Buse’nin hayatını kaybetmesinin kendisini “yüreğinden yaktığını” dile getiren Başbuğ “Bir de İstanbul’daki olayda bir personelimizi kaybettik. Eşi Elif... Kardelen Elif. Elif, öğretmen. Türkçe ve sosyoloji hocası. Bana geçenlerde bir isteğini iletti. Elif ne olmak istiyor biliyor musunuz? Askeri okullarda öğretmen olmak istiyor. Benden tek talebi, diyor ki ’Bana bir askeri okulda öğretmenlik görevi verin. Benim acımı bu dindirir.’ Elif’in elbette bu isteğini karşılayacağız.”


Haksız suçlamalar rahatsız ediyor

Başbuğ şöyle devam etti: “Beni en çok üzen olayların başında şu geliyor, terörle mücadelede görev yapmış, canını feda etmekten kaçınmamış, her türlü fedakarlıkta bulunmuş subayın, generalin, astsubayın, tabii yargı süreci elbette, haksız yere suçlanmaları beni çok rahatsız etti. Bir terör örgütüne üye olmakla suçlanıyorlar. Yargı süreçleri tamam devam ediyor vesaire ama bu beni çok rahatsız ediyor. Albay Cemal Temizöz buna bir örnek. Kazılar yapıldı. Kazıları da televizyonlar eşliğinde yapıyoruz. Saatlerce televizyonlar veriyor, çiziliyor. O da işin ayrı boyutu. Peki bugüne kadar... Bir-iki tanesi hala duruyor da Adli Tıp’tan gelen sonuçları biliyorum hiçbir şey çıkmadı o kazılardan. Galiba bir tanesinin sonucu bekleniyor.”



PKK’yı 26 yılda 5 kere bitirdik

Başbuğ, “Niçin Türkiye, 26 yıldır terör örgütünü yok edemedi” sorusunu şöyle yanıtladı: “Eğer soru samimi bir amaçla soruluyorsa doğru bir soru. Gerçekten buna cevap verilmesi lazım. Ama bazen kasıtlı olarak da bazıları tarafından soruluyor. ’TSK 26 yıllık süreçte, bölücü terör örgütüne karşı yürüttüğü mücadelede başarısız mı’ anlamını vermek... Sizin sorunuzun samimi olduğuna canı yürekten inanıyorum. Bazen o anlamda da soranlar var. Bunu sorduğunuz için teşekkür ederim” dedi. Başbuğ şöyle devam etti: “Güvenlik alanında, 1984’ten 2010’a kadar 26 yıl geçti. Terörle mücadeleyi rakamsal, istatistiki değerlendirmelerle yapmak pek doğru değil. Buna katılıyorum. Bazen rakamlara da ihtiyacımız var. ’40 bine yakın terörist etkisiz hale getirildi’ dediniz, doğrudur. Rakamları biz verdik. 30 bini etkisiz hale getirildi. Biz öldürüldü deyimini bile pek kullanmıyoruz. Etkisiz hale getirildi diyoruz. Biz, olaya insan odaklı bakıyoruz. Bu öldürülenlerin bir kısmı bizim vatandaşımız. Şimdi 26 yılda, 30 bin teröristi etkisiz hale getiriyorsunuz, 10 bin de yaralı, teslim olan var. Toplam 40 bin. Örgütün dağ kadrosu yıllara göre değişiyor, ortalama 6 bin diyoruz, en fazla 10 bine çıktı. Şu anda 4 binler civarında. Ortalama 6 bin dersek, 30 bini 6’ya bölerseniz, 5 bin çıkıyor. Matematiksel olarak baktığımızda 26 yılda, güvenlik kuvvetleri 5 defa bu PKK terör örgütünü bitirmiş. Bu bir tespittir.


PKK şanslı bir örgüt

O zaman niçin günümüze kadar devam ediyor sorusu var. 1984’ten bugüne kadar yaşanan olaylara bir bakalım. 1. ve 2. Irak savaşları, Halepçe... PKK şanslı bir örgüt. Tam çökme noktasınageliyor, fakat maalesef konjonktürel durumlar lehine cereyan ediyor. Birinci önemli nokta bu. İkinci önemli tespit şu; Türkiye’de ne zaman terör olayları azaldı veya hiç olmadı... Biz bunu yanlış algılıyoruz. Sanki terör örgütü bitti, dağıldı... Aslında terör örgütünün dağ kadrosu duruyordu, eylem sayısı düşmüştü. Örnek mi? 1999’dan tekrar başladığı 2004 yılına kadar... Eylem yok, ama örgüt bitmedi. Dağ kadrosu duruyordu. Burada belki algılama yanlışlığımız oldu. Doğru algılasaydık o dönemde daha sağlıklı tedbirleri labilecektik. Bu da önemli bir nokta.”



ABD ile ilişkiler olumsuz etkilenir


Orgeneral Başbuğ, terör örgütünün insan kaynağına, finans kaynağına ve güvenli sahaya hayati derecede ihtiyaç duyduğuna işaret ederek, “Bu üç şeyi çözemezseniz, bu süreç maalesef uzuyor” dedi. Irak’ın kuzeyindeki PKK varlığının Türkiye için en büyük tehdit olduğunu belirterek, ABD askerlerinin çekilmesinin ardından, Irak’ın kuzeyindeki PKK varlığının ileride Irak’ın bütünlüğü için tehdit olabileceğinin altını çizen Başbuğ, “Irak’ın kuzeyindeki PKK varlığı, önümüzdeki süreçte Türkiye-Irak ilişkilerini de olumsuz etkiler. Bir bakıma Türkiye-ABD ilişkilerini de etkiler olumsuz olarak” dedi.


Hatay’da talihsiz bir olay yaşadık

Orgeneral Başbuğ, Türkiye’nin, haklı olduğu konularda sonuç alıncaya kadar ısrarlı olmasının, kararlılık göstermesinin önemli olduğunu vurgulayarak, şu görüşleri dile getirdi: “Biz, her mücadelemizi kanun çerçevesinde götürmek mecburiyetindeyiz, aksi teröre yardım eder. Ama bir noktada, karşımızdakini suçlu olabilir şeyiyle bakıyoruz, düşman olarak göremeyiz. Bu mücadelede en çok dikkat ettiğimiz hususlardan bir tanesi ki hayatidir, bunu kesinlikle affedemeyiz, masum halka zarar vermemeliyiz, dikkatli olmalıyız. Bu vesileyle geçenlerde Hatay’da Amanos dağlarında talihsiz bir olay yaşadık. Gerçekten talihsiz bir olay. Çok üzüldük. Hayatını kaybedenlere tekrar başsağlığı diliyorum. Ailelerinin acılarını paylaşıyorum. En tecrübelilerimiz, ustadır. Karşıdan bir grubu görüyor, şüpheleniyor, ’Dur’ diye bağırıyor, gerekli ikazı yapıyor, ama maalesef kaçma durumu oluyor. Orada üzüntü verici talihsiz bir olay oluyor.”


PKK Gediktepe’de ağır zayiat aldı

GEDİKTEPE olayıyla ilgili operasyonda 15 kahraman Türk askerinin şehit olduğunu, ancak çatışmada karşı tarafa verilen zayiatın çok ağır olduğunu belirten Başbuğ, Siirt-Doğanköy-Sarıyaprak bölgesinde, PKK’nın geçen hafta gerçekleştirdiği eylemin, “bugüne kadar saldırıp, en büyük darbeyi aldığı eylem” olduğuna işaret ederek şunları söyledi: “Bizim bizzat arazide tespit ettiğimiz 12 teröristin öldürülmüş olduğudur. O akşam o harekatı biz de buradan takip ettik. Örgüt gerçekten büyük telaş ve kaos içindeydi. Son dönemlerde en büyük darbeyi, bizim Sarıyaprak-Doğanköy’deki kahraman subay, astsubay, uzman, erbaş ve erlerimiz verdirdi. Sarıyaprak’a gittiğimizde operasyona bizzat iştirak eden Yüzbaşı Hakan’dan olayın nasıl cereyan ettiğini dinledik. Gerçekten hem çok mutlu olduk, gurur duyduk hem de önemli anlar yaşadık. Yüzbaşı Hakan’ın şu söylediği sözleri unutamıyorum: ’Komutanım burada Mustafa üsteğmeni kaybettik.’ Yüzbaşı Hakan, Mustafa Üsteğmen’le 3 yıl aynı kaderi paylaşmış. Mustafa Üsteğmen’in bilin ki, şehit olmasından en büyük acıyı Yüzbaşı Hakan duydu. Anne, baba, eş elbette onların acılarını hiçbirimiz anlayamayız, bu gerçek. Onlardan sonra en büyük acıyı duyan Yüzbaşı Hakan... Sonra sıralı komutanlar, bana kadar geliyor. Yüzbaşı Hakan, şunu söyledi: ’Komutanım Mustafalar ölür Hakanlar gelir, Hakanlar da ölür. Bize güvenin komutanım.’ Benim subayım, astsubayım, uzmanım bu. Bizim gücümüz bu. Bunu dünyanın hiçbir ordusunda göremezsiniz. Gediktepe’deki asker... 4 gün askerliğimiz kalmış, seni başka yere alalım askerliğini orada tamamla dedik, ’Hayır’ dedi. ’Benim arkadaşım burada şehit oldu. Ben de askerliğimi burada tamamlayacağım, gerekirse taş olurum’ dedi..”

Başbuğ, “Önümüzdeki süreç, terör eylemleri açısından hassas bir süreç. Herkes dikkatli olmak zorundadı. Aynı hassasiyeti batı bölgelerinde de göstermemiz lazım. Batı bölgelerimiz de hassastır. Önemli olan terör eylemlerinin arttığı süreci, Türkiye olarak hepberaber, tek yumruk halinde, en az zararla atlatmak durumundayız” dedi.


“Deniyor ki dönemimde darbe olacak
İFTİRA!..”

UĞUR Dündar’ın “Sizin Genelkurmay Başkanlığı döneminiz sürekli darbe iddialarının Ergenekon iddianameleriyle gündemde tutulduğu, pek çok TSK mensubunun tutuklandığı, bazı emekli askerlerin, generallerin tutuklandığı bir süreç olarak gelişti. Sizin döneminiz bir darbe dönemi olarak mı planlandı” sorusuna Başbuğ “Bu, bir kere bana büyük bir iftira. Bu ne biçim iştir. Deniliyor ki, ’ben genelkurmay başkanı oluyorum, olacağım veya 2009’un ikinci döneminden itibaren planlar benim üzerimeymiş ve benim dönemimde darbe olacak.’ İftira. Bunu kesinliklikle reddediyorum” yanıtını verdi.


İki hareket tarzı var


Başbuğ, sözlerini şöyle sürdürdü: “1.5 yıl sonra ne olacak’ diye yazan, tahmin eden bir yazı üzerine biraz düşünürsek bence iki şık veya iki hareket tarzı var. Birincisi hakikaten birilerinin elinde, bilmiyorum kim, kimseyi de itham etmiyorum, 2009’un ikinci döneminden itibaren darbe, darbeye hazırlık yönünde bazı faaliyetler olacağına yönelik bilgiler var. Ne zaman? 2008 Ocak. Olabilir mi? Bu, faraziye durumu, varsayımı kabul edelim ki evet, o zaman herhalde bir ciddi devlette yapılması gereken nedir? Bu bilgilerin TSK’nın komuta kademesi, tabii dönemin Genelkurmay Başkanı ile paylaşılması lazım. ’Efendim, bizde bakın, böyle böyle bilgiler var, buyurun hep beraber hukuku da çalıştıralım, sistemi de çalıştıralım elbette böyle yanlış, sapık düşüncelerde olanlar varsa onlara gerekli işlemi yapalım’ denilmesi lazım. Peki ikincisi ne olabilir? İkinci şıkta insanın aklına şu geliyor; birilerinin elinde, kimseyi itham etmiyorum tekrar, TSK’ya karşı bizim tabirimizle asimetrik psikolojik harekat anlamında kullanılabilecek bazı bilgiler var. Alınmış, bir şeyler yapılmış, çizilmiş vesaire. Bu bilgileri herhalde onlar 2009’un ilk çeyreğinden sonra uygulamayı, kamuoyuna duyurmayı veya hukuki süreçlerde kullanmayı düşünüyorlardı. Yani ben başka bir şey düşünemiyorum bu olayın içinde. Gülüp geçebilirsiniz, bu söylediklerime ’komplo teorisi’ de diyebilirsiniz. Hepsine saygı gösteririm. İlk görevi aldığım günden bugüne kadar ne söylediysem, ne yaptıysam arkasındayım kelimesi, virgülü...”


Planı gazeteye polis servis etti

Başbuğ, “İrtica İle Eylem Planı”na ilişkin haberi anımsatarak, şunları kaydetti: “12 Haziran 2009’da ne oldu? Bir gazetede, malum gazetede, bu irtica ile eylem planı çıktı. Orada da tabii ilginç bir nokta var. Bu planın gazeteye polis tarafından servis edildiği açık, soruşturma açılıyor çünkü. Soruşturmanın da ne olduğunu merakla bekliyorum. Ondan sonra bir süreç geçti işte, onlara geri dönmek istemiyorum. 2009’a geldik bir ihbar mektubu çıktı. Bir subay yazmış. Olabilir, bizden de yanlış adamlar çıkabilir. TSK büyük bir kurum, 700 bin kişi. Türk Silahlı Kuvvetlerinin içinden hiç yanlış yapan adam çıkmaz. Hayır efendim bizden de çıkabilir. Önemli olan çıkanı bulup gereğini yerine getirmek.”