''Bu yüzden erken öleceğim''

''Bu yüzden erken öleceğim''

Can Bonomo meselelere yüzde 100 dinleyemediğini bu yüzden de erken öleceğini söyledi.

Müzikle uğraşırken bir yandan şiir ve makaleler yazan, bir yandan da illüstrasyonlar yapan Can Bonomo: “Meseleleri arkamda bırakamıyor, yüzde 100 dinlenemiyorum ben. Bence bu yüzden erken öleceğim”

Milliyet'ten Fırat Karadeniz'in haberine göre çoğumuz Eurovision’a katıldıktan sonra tanıdık can bonomo’yu. Fakat o sıralar ilk albümü “Meczup”u çoktan yayımlamıştı. 2012’nin sonlarında ikinci albümü “Aşktan ve Gariplikten” geldi. Araya da “Belirmek Delirmektir” adlı bir şiir kitabı sıkıştırdı. Şimdi de “Bulunmam Gerek” adlı üçüncü albümüyle karşımızda. Albümdeki tüm söz ve müzikler kendisine ait yine. Düzenlemelerde ise Can Saban’ın imzası var. İlk klip “Tastamam”a çekilecek ve yakında izleyeceğiz.

Yazan, çizen ve çalıp söyleyen Can Bonomo çok dolu bir sanatçı. Öyle ki “Meseleleri arkamda bırakamıyorum. Her şeyi kafama takıyorum” diyor. Bonomo’yla kafasındakileri konuştuk...

“Aşktan ve Gariplikten” yayımlandıktan hemen sonra yeni albüm için çalışmalara başladınız anladığım kadarıyla...

Bir albümü tamamladıktan sonra onun tanıtımıyla uğraşmaya başlıyoruz. Daha sonra da konserler başlıyor. Kalan zamanlarda da elime enstrüman alıp çalmaya devam ediyorum. Birtakım besteler üretiyorum. Besteler birikmeye başlayınca da bir havuz oluşturup onun içinden albüme girebilecek şarkılar seçiyorum. Bu çok uzun bir süreç. Bu sefer normalden de uzun sürdü.

Neden? Çok mu ince eleyip sık dokudunuz?

Ben çok çalıştım bu sefer. Hayatımda bu kadar çalışmamıştım. İnce eleyip sıkda dokuduk. Sanırım insan büyüdükçe estetik algısı daha da olgunlaşıyor. Bu sefer yapmak istediğim çok netti kafamda. Yaptığım işi de kafamda kurduğum şeye denk getirmem uzun sürdü.

Kafanızdaki neydi?

Benim en başından beri yapmak istediğim belli bir müzik vardı. Bunu “İstanbul müziği” olarak tanımlıyordum. Bu, İstanbul’da bulunan enstrümanlarla yapılan, İstanbul gibi karışık ama aynı zamanda kendi düzenine sahip bir sokak müziği türüydü. Bu kez kirli kısımları törpüleyip şu an yaşadığım İstanbul’a benzettim.

“Nazım Hikmet’e saygı duruşu”

“Aşktan ve Gariplikten” edebiyatla iç içe bir albümdü. Yeni albümün de edebiyat bağlantısı var mı?

Benim edebiyattan kopmam söz konusu değil. Beslendiğim şey hep edebiyat oldu. Ben yazan biriyim. Dolayısıyla okuyorum. Bunların bir sonucu olarakda “saygı duruşu” niteliğinde şarkılar çıkıyor ortaya. Bu albümde “Bahr-i Hazer” adlı bir beste var mesela; Nazım Hikmet’e saygı duruşu...

Türkiye’nin en çok konser veren müzisyenlerinden birisiniz. Neler hissettiriyor sahnede olmak?

Bu 1.5 senelik sancılı üretim aslında sadece iki şey yüzünden çekilebilir oluyor. Birincisi sanatçının tatmini. Yani benim ortaya çıkardığım eserden duyduğum mutluluk. İkincisi ve bence daha eğlenceli olan ürettiğini insanlarla paylaşmaktır. Sahnede olmadığımı düşünemiyorum. Albüme sıkıştırdığımız bütün duygular bir CD’nin içerisinde aslında. Sahneye çıkıp bunları bağıra çağıra söylemezsen verdiğin o duyguları geri alamazsın. Yaptığımız iş paylaştıkça çoğalıyor.

“Maalesef acılar bizi buluyor”

  Bu kadar üretken bir insan olduğunuz için size memleket meselelerini de sormak isterim. Ne kadar etkiliyor yaşanan olaylar?

Biz duygu geçirgenliği çok yüksek bir ülkeyiz. Soma’daki felaket bizi çok üzüyor evet amaPakistan’daki bir okula yapılan baskında onca çocuğun hayatını kaybetmesi de derinden yaralıyor. Arabesk bir ülkeyiz. Acıdan besleniyoruz. Maalesef acılar da bizi buluyor.

  Bazen insan her şeyden uzaklaşmak ister. Sizin kendinizi dinlemeniz mümkün oluyor mu?

Canım sıkıldığı zaman başımı alıp gitmek istiyorum. Fakat meseleleri arkamda bırakamıyorum. Onlar da peşimden geliyor. Bu nedenle yüzde 100 dinlenme şansım olmuyor. Bence bu yüzden
erken öleceğim. Kafama takıyorum ben her şeyi.

“Yazdıklarımın çoğu çöpe gidiyor”

  “Delirmek Belirmektir” adlı bir de şiir kitabınız çıkmıştı. Devamı gelecek mi?

Ot dergisinde bir köşem var; orada yazıyorum. Diğer yeraltı edebiyat dergilerindede yazılarım yayımlandı. Zaten benim günlük rutinim yazma üzerine. Sabah kalkıyorum, bir kahvaltı yapıp yazmaya başlıyorum. Yazdıklarımın çoğu çöpe gidiyor. Kalanlar da ya bir dergiye gidiyor ya şarkı sözü oluyor ya da şiir kitabı için saklanıyor. Fakat ikinci şiir kitabının zamanı henüz gelmedi.

  İllüstrasyon yaptığınızıda biliyorum. Bunlarla ilgili bir proje var mı?

Mayıs ayı gibi bir sergi açmayı düşünüyorum. Çok birikti çünkü. Fakat belli de olmaz.

“Bazı şeyleri nasıl yaşamam gerektiğini çözememiştim”

  Bir ara kültür sanattan ziyade magazin basınında görür olmuştuk sizi. Rahatsızdınız da... Şimdi daha nadir görüyoruz.

Ne değişti?

İlk albümüm çıktığında hayatımın delikanlı bir evresindeydim. Ben de bazı şeyleri nasıl yaşamam gerektiğini çözememiştim. Magazinci arkadaşlarıma da bir şey diyemiyorum, onlar da işlerini yapıyor. Fakat onlar işini yapacak diye de daha fazla malzeme olamayacaktım. Artık daha dikkatliyim. Nasıl görünmek istediğini anladığın zaman ona göre alternatif yaşam şekilleri keşfediyorsun. Böylece sorun yaşamıyorsun.