Cerrahi Tarikatı, New York’ta !

Cerrahi Tarikatı, New York’ta !

Amerika’daki dergâhlar içinde en bilineni New York’ta bulunuyor: Cerrahi Tarikatı !

Cerrahi Tarikatı yurtdışında özellikle Amerika'da da faaliyetlerini sürdürüyor. Amerika'daki Cerrahi şeyhlerinin en önemlisi Tosun Baba. "Bu dergaha girmek için ölmeden ölmeyi bilmek lazım. Yani, dünyaperestliğini dergahın kapısında bırakıp içeri girenler derviş olabilir. Böylece Allah'ın nuruyla yaşanabilir" sözleri ona ait. İşte bu sözler, New York'taki Cerrahi Dergahı'nın Şeyhi Tosun Baba'ya ait. Tosun Bayrak, bu sözleri İngilizce olarak tüm toplantılarda çoğunluğu Amerikalılar'dan oluşan tarikat üyelerine söylüyor. New York Üniversitesi Sanat Bölümü'nde ders veren Tosun Baba, Amerikalılar tarafından oldukça tanınıyor ve çok sayıda Amerikalı müridi var. Çünkü Vietnam Savaşı sırasında, protesto için birBilyeyi Japonla yapıştırdılar askeri aracın arkasına kasap çengelleriyle bir morgdan aldığı ceset parçalarını asmış. Bosna Savaşı'nı protesto için birçok sivil toplum hareketinde aktif olarak çalışmış. 1968 yılından itibaren tarikat faaliyetlerini sürdüren Tosun Baba, Türkiye'de de sanat çevreleri tarafından bilinen bir isim.

KİLİSELERDEN GELİYORLAR

Tosun Baba, bugün Batı New York'taki dergahında Amerikalıların her türden sorularını yanıtlayarak sıkıntılarını paylaşıyor. Toplantılara, çevredeki kiliselerden, havralardan da temsilciler, gruplar katılıyor. ABD'li dervişler, Türkçe ilahilerle kendilerinden geçiyor. Üstelik bu grup arasında papazlık ve hahamlıktan gelip müslüman olan dervişler de dikkat çekiyor.

KALİFORNİYA'DA ŞEYH RAGIP

California'daki Cerrahi Dergahı'nın başında da Şeyh Ragıp bulunuyor. Şeyh Ragıp aslında bir Amerikalı. Musevi olarak doğan ve yıllar sonra Müslüman olan Prof. Dr. Robert Frager o. Psikoloji profesörü olan ve 'Ben Ötesi Psikoloji' üzerine çalışmalar yapan Şeyh Ragıp, 20 yıldır Cerrahi Tarikatı'nın üyesi. Eşi Türk olan Şeyh Galip, aynı zamanda California'daki "The Institute Of Transpersonal Pyschology/ Ben Ötesi Psikoloji Enstitüsü" nün kurucusu. Harvard'da sosyal psikoloji üzerine doktora yapan Şeyh Galip, yine Harvard ve ve UC Berkeley'de psikoloji dersleri vermiş. Çok sayıda ruhani liderle tanıştığını söyleyen Şeyh Ragıp, Cerrahi Tarikatı'nın lideri Muzaffer Ozak ile tanışmasını ise şu sözlerle anlatıyor: "Bir gün odamda telefonla konuşurken, kapım hafif aralıktı ve hiç tanımadığım, sakallı bir adam içeri girdi. Gözlerime baktı ve benim için zaman orada durdu. Sanki zihnimi okuyordu..."

İTALYA'DA GABRIEL MANDEL

İtalyan profesör Gabriel Mandel'in Mevlana ile tanışması ise yaklaşık 30 yıl öncesine dayanıyor. 20 yıl önce Müslüman olan ve daha sonra Cerrahilik ile tanışanlardan biri olarak bilinen Mandel, İtalya'da konferans, sempozyum gibi çeşitli toplantılarla tasavvuf öğretilerini anlatmaya çalışıyor. İtalya'da 10 ayrı yerde merkezi olan tarikatın içinde profesörlerden, ressamlara, doktorlardan kimyagerlere, yazarlardan itfaiyecilere kadar birçok farklı meslekten üye bulunuyor. Gruba 11 Eylül'den sonra İtalya'daki kiliselerin, "Bize dininizi anlatın" teklifi yaptığı, daveti geri çevirmeyen İtalyan Müslümanlar'ın da kilise kilise dolaşarak İslam'ı anlattığı konuşuluyor. Cerrahiler'in Kanada'nın Toronto kentinde bulunan dergahı da müridlerce dolup taşıyor. Bir web sitesine sahip olan tarikatla ilgili fotoğraflar bu sitede yayınlanıyor.

CERRAHİLER'DE 'SARAY USULÜ' NAMAZ

Cerrahiler 'Saray usulü namaz' geleneğini devam ettiriyor. Bu namaz uzun bir merasim şeklinde kılınıyor.

Keşkül Sufi Gelenek ve Hayat Dergisi Genel Müdürü Fatih Çıtlak, bugün Karagümrük'teki Türk Folklorü ve Tasavvufu'nu Koruma Vakfı tarafından "Saray Usulü Namaz" geleneğinin sürdürüldüğünü söylüyor. Çıtlak, bu geleneği şöyle özetliyor: "Sarayda Teravih'ler, çabucak bitirilen ibadetler olarak görülmezmiş. Teravihler uzun uzun, hatta aralarında şerbetlerin içildiği bir merasim şeklinde olurmuş. Saray Usulü Namaz'da, yatsı namazının dört rekat farzı, Segah veya Hüzzam makamında icra edilir, ondan sonra başlanan birinci dört rekatta Rast veya Nişabur, ikinci dörtlükte Uşşak, üçüncü dört rekatta ise Saba makamı icra edilir. Dördüncü dörtlükte Evç makamı, beşinci dörtlükte Acem Aşiran makamıyla yani büyük bir coşkuyla Teravih biter. Ondan sonra Talat-ı Vitr yine Hüzzam veya Segah makamıyla kıldırılır. Fakat üçüncü rekatta Tahir Buselik makamında karar kılınılır. Neticede namaz, buselik ile nihavent makamlarıyla dua ve amin alaylarıyla biter."

TARİKATLAR İMPARATORLUKTA HEP ETKİN ROL OYNADI

Osmanlı İmparatorlu'nda devlet-tarikat ilişkisi her zaman önemli olmuştur. 1882 yılında sadece İstanbul'da 260 tekke vardı.

Abdülhamid'in İstibdat döneminde, 19. yüzyıl boyunca zayıflayan devlet-tarikat ilişkileri yeniden canlandırılmıştı. Nakşibendilik başta olmak üzere bu dönemde Halvetilik, Kadirilik, Rıfailik, Sünbülilik, Sadilik, Celvetilik ve Şabanilik güçlendirilen tarikatlardı. 1882'de İstanbul'da 260 tarikat tekkesi vardı. Bunların 52'si Nakşi, 45'i Kadiri, 40'ı Rıfai, 32'si Halveti, 21'i Sünbüli, 15'i Sadi ve 14'ü Şabaniye adlı tarikatlara aitti. Diğer tarikatlara ait tekke sayıları ise daha azdı. Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluşunda tarikatların büyük yararı görüldü. Bu bakımdan padişahların tarikatlara karşı tutumları daima olumlu oldu. Özellikle Hacı Bektaş Veli'nin Yeniçeri Ocağı'na manevi kurucu olarak kabul edilmesi, Bektaşiliğin bu ocaktaki nüfusunu, yeniçeriliğin Mahmud II tarafından kaldırılmasına kadar sürdürdü. Mevlevilik daha çok yüksek tabaka, Nakşibendilik ulema sınıfı, Kadiriye, Halvetilik ve kolları da halk arasında yayıldı.

NEDEN İSTANBUL'DA TEKKE ÇOK?

İstanbul aynı zamanda bir dergah ve tekke kenti. Çok sayıda tekke ve dergah olmasıyla ilgili çeşitli rivayetler anlatılır. Bunlardan birisi ise şöyle: Fatih Sultan Mehmet, kenti fethettikten sonra büyükleriyle istişare ederken, "Buraya fethettik ama bu şehir tekrar gayrımüslümlerin eline geçer mi?" diye soruyor. Bunun üzerine Fatih'in şeyhi olan Cemaleddin Aksarayi Hazretleri'ne gidiliyor. Şeyh "Bunun bir reçetesi var, o reçeteyi yerine getirirseniz kent gayrımüslümlere geçmez'"diyor. "Nedir o?" diye soruyorlar. Şeyh, "Her gün 70 bin Kelime-i Tevhid İstanbul semalarına yükselirse, burası yabancılara geçmez" cevabını veriyor. Bu sebeple İstanbul'da çok sayıda tekke, cami ve mescit olduğunu inanılıyor.

Sabah