Darbeci yüzbaşı: Halisdemir'le aynı tezgahın ürünüyüz

Darbeci yüzbaşı: Halisdemir'le aynı tezgahın ürünüyüz

Cumhubaşkanı'na suikast davasında ifade veren darbeci Yüzbaşı Ergün Şahin darbe yapmadığını, emirleri yerine getirdiğini öne sürdü.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi saldırı düzenleyen 1'i firari 37 darbeci askerin aralarında bulunduğu 47 sanığın yargılanmasına Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda görevli Yüzbaşı Ergün Şahin ifadesinde, "Darbe yaptım mı? Hayır. Emirleri yerine getirdim. Ömer Halisdemir'le aynı tezgahın ürünüyüz. O da Özel Kuvvetler'de görevli. Ömer Halisdemir nasıl yazılı değil sözlü bir emirle, güvendiği komutanın emriyle bir generali vurduysa, ben de güvendiğim bir komutanın emriyle aynı şeyi yapardım" dedi.

Geçen 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele saldırı düzenleyen Özel Kuvvetler ve Muharebe Arama Kurtarma (MAK) timlerinin de aralarında bulunduğu 44'ü tutuklu toplam 47 sanığın yargılanmasına Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde, devam edildi. Yoklamayla başlayan duruşmada ilk olarak Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda Yüzbaşı Ergün Şahin, ifade verdi.

"CUMHURBAŞKANININ EMNİYETİNİN SAĞLANMASI EMİR VERİLDİ"

15 Temmuz döneminde Harp Akademileri Komutanlığı'nda kurmaylık eğitimi aldığını söyleyen Yüzbaşı Ergün Şahin, ifadesini şöyle sürdürdü:

"Murat Köse Üsteğmen telefonla arayıp, "Şükrü Binbaşı'nın görev olduğunu söylediğini, detayını Şükrü Binbaşı'nın da bilmediğini ancak saat 18.00'da nizamiyeden çıkış yapacağımızı" ifade etti. Havalimanına gittik. Kendi aramızda ne olabileceğini düşündük. Çiğli'ye gittik. Gökhan Paşam (Tuğgeneral Gökhan Şahit Sönmezateş) bizi karşıladı. Malzeme almamız için emir verdi. Ardından bize, TSK'nın yönetime el koyduğunu, sıkıyönetim ilan edildiğini, alacağımız emirleri Genelkurmay Başkanı'nın verdiğini bize söyledi. Ben de Cumhurbaşkanı'nın emniyetinin sağlanmasına yönelik bir emrin bize verildiğini, timdeki arkadaşlardan öğrendim."

"ORMANLIK ALANDA BİR KİŞİ BİZE YOL GÖSTERDİ"

Marmaris'te yaşananları da anlatan Yüzbaşı Ergün Şahin, "İndiğimiz yerde bir grup sivil bize yaklaştı. Sözlü olarak ikaz ettim. Yaklaşmasınlar diye. Gelmeye devam edince 3 - 4 kez havaya ateş ettim, dağıldılar" dedi. İlerlemeye aşladıklarında silah seslerinin geldiğini kaydeden Yüzbaşı Şahin, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Silah sesleri geldi. Bomba sesi duydum. Ardından koruma polisi olan birisi evden çıktı. Çıktığında burnu kanıyordu. Biz sadece polisleri silahtan arındırdık. Ben üstünde para çıkınca, tekrar polislerin cebine koydum. Bunları yaptığımız sırada tabancayla ateş eden oldu. Bu anda baskı olması için bağrışmalar oldu. Ama hakaret olmadı. Şükrü Binbaşı'ya 5- 6 metre uzaklıktaydım, olsa o sözleri duyardım. Bu durumda şoka girenler oldu. Polisin sakinleştirildiğini gördüm. Otelden ayrıldığımız sırada da bize ateş edildi. Otele saklandık. Mutfakta toplandık. Otelin camından dışarısı görünüyor, ama dışarıdan içerisi görünmüyordu. Bizim çembere alındığımızı gördük. Ateş etmedik. Eğer ateş etseydik çok daha fazla ölüm olabilirdi. O çemberden bir şekilde çıktık. Buradan çıkmamızı sağlayan soğukkanlılığımız ve tecrübemizdi. Şükrü Binbaşı'nın meskun mahal çatışma tecrübesiydi. Ormanlık alana geçtiğimiz sırada bir kişi bize yol gösterdi."

"KÖPEKLERLE BİLE KARŞILAŞMADIK"

Ormanlık alanda teslim olup olmamayı tartıştıklarını ifade eden Yüzbaşı Ergün Şahin, ancak polislerle ne zaman karşılaşsalar kendilerine ateş edilmesinden, helikoptere, otele ateş edilmesinden, kendilerinde sağ teslim alınmayacakları kanısı oluşturduğu için de kaçtıklarını öne sürdü.

Yüzbaşı Şahin ifadesinde ayrıca, "Baştan itibaren çatışma yanlısı olmadık. Bunun en büyük kanıtı tüm silahları bırakmamızdır. Birkaç silahı aldık. O da hayvanlara karşı kullanmak içindi. 16 günlük kaçış süresinde sivillerle bir kez temas ettik. Onda da alışveriş için. Köpeklerle bile karşılaşmadık" dedi.

"DARBE YAPMADIM, EMİRLERİ YERİNE GETİRDİM"

İddianamede kendisine yönelik suçlamalara cevap veren Yüzbaşı Ergün Şahin, darbeci Tuğgeneral Semih Terzi'yi, komutanının emriyle vurup şehit olan Astsubay Ömer Halisdemir'i örnek verdi. Yüzbaşı Şahin, bununla ilgili şunları söyledi:

"Darbe yaptım mı? Hayır. Emirleri yerine getirdim. Ömer Halisdemir'le aynı tezgahın ürünüyüz. O da Özel Kuvvetler'de görevli. Ömer Halisdemir nasıl yazılı değil sözlü bir emirle, güvendiği komutanın emriyle bir generali vurduysa, ben de güvendiğim bir komutanın emriyle aynı şeyi yapardım. Mala zarar verme, konut dokunulmazlığını ihlal suçlamalarını kabul etmiyorum. Kasten adam öldürme, bunu net ifade ediyorum. Bu ülkenin en fedakar iki kurumu TSK ve polis teşkilatıdır. Birçok yerde sırt sırta mücadele ettik. Hal böyleyken, böyle bir suçlamanın yapılması. Bunun savunmasını yapmak bile çok kötü. Biz o gece aynı kaderi paylaştığımız insanlara zarara vermek istemedik. Sürekli teması kesme mücadelesi verdik."

"TSK'NIN ANİ REAKSİYON BİRLİĞİYİZ, EMİR SORGULAMAYIZ"

Neden yazılı emir istemedikleri ya da emri sorgulamadıkları yönünde kendilerine sorular sorulduğunu da söyleyen Yüzbaşı Ergün Şahin ifadesinde, "TSK'nın ani reaksiyon birliğiyiz. Biz zaten yazılı emir sorgulamayız. Bilmem gereken söylenir, onun dışında bilgi verilmez. Sorgularsak reaksiyon vermemiz üç gün sürer. Daha önce de benzer durumlar oldu" dedi.

SANIK BASKI VAR DEYİNCE, MAMKEME BAŞKANI, "MÜMKÜN DEĞİL" DEDİ

FETÖ üyeliğiyle ilgili de olarak ise Yüzbaşı Ergün Şahin, "Okul kaydı, banka, dolar, gazete aboneliği, gayri menkul değişimi, ByLock delillerden. Bunlardan iddianamede ismime baktım. Açık kaynak üzerinden bir insani örgüt üyesi ilan edersek, devlet tepeden tırnağa sorgulanmalı. Görev süremde ben devletin bütün istihbarat servisleri tarafından sorgulandım. FETÖ'nün en sadık üyesi kanısı, bu kanıyla bizler suçlanıyoruz. Sadakatten bahsediliyorsa evet sadakatim var ama TSK'ya. Polisler üzerinde muazzam bir bürokratik baskı var. İddia makamlarının üzerinde da baskı var. Temennim aynı baskının sizin üzerinizde de olmaması" dedi.

Yüzbaşı Şahin'in bu sözleri üzerine Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, "Öyle bir şeyin olması mümkün değil" dedi.

TANIK İFADELERİ ÖRNEK GÖSTERİP, SENARYO İDDİASINDA BULUNDU

Yüzbaşı Ergün Şahin, iddianamede tanıkların ifadelerinden saatlere ilişkin örnekler verip, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Saat 23.30 ile gece 02.30 arası orada muazzam şeyler yaşanmış. Şu an mahkemede onların konuşulması istenmiyor. Basına, Cumhurbaşkanı'na suikast timi diye SAT komandolarından isim veriliyor. Hala o konuşuluyor. Bu liste ne zaman hazırlandı? Tanık ifadelerinde siyah kıyafetli kişilerden bahsediliyor. Siyah kıyafetle operasyon yapan tek birlik SAT komandolarıdır. Tanık ifadelerinden bölgede siyah kıyafetli insanlar dolaşmış. 3 yaşında bir çocuğu çevirseniz "asker ne giyer derseniz" yeşil der. Birileri burada siyah diyorsa, burada yanılgı yoktur. Cumhurbaşkanımız saat 00.11'e bölgeden ayrılıyor. 23.30 ile 02.00 aralarında tabiri caizse orada cayırtı kopmuş. Cumhurbaşkanı bir suikasttan kurtulmuş. O gece yaklaşık 3 saatlik bir zaman dilimi var, bunun üzerinde durmayıp geçiyoruz. SAT komandoları o gece oraya hiç gitmemişler. SAT komandoları oraya gitmemişlerse SAT komandolarının figüranlığını yapanlar kimlerdi? Bunu kendime soruyorum. Bu olmadıysa olayın sabahı bu listeyi basına kim verdi? Onların oraya gideceği önceden planlanmış gibi. O gece orada bir suikast yaşandıysa, bunun sorumluları biz değiliz. Bölgeye saat 03.30'da vardık. Bir suikast filmi çekildiyse bunun figüranlığının rolü bizlere verilmek isteniyor. Dolayısıyla suçlamayı reddediyorum. Biz gittiğimizde zaten film bitmişti. Bizleri ve polisleri orada bilinçli karşılaştıranlar sorumlu."

CUMHURBAŞKANININ AVUKATLARI

İfadenin tamamlanmasından sonra soru sormak üzere söz alan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın, "O gece o bölgede başka askeri hareketliliklerin olması mahiyeti düşünüldüğünde olabilir. Olağanüstü bir geceydi. (bu sırada sanık avukatlarının müdahalede bulunmak istemeleri üzerine) Sanıkları kesintisiz dinliyoruz. Birkaç kelime de biz edelim. O gece Cumhurbaşkanı'na orada başka bir amaç için gelindiyse o da başka bir dava konusu. Ancak sanıklar, o gece Cumhurbaşkanı'nın orada olduğunu düşünüp geldikleri sabit olduğuna göre, söylemleri, iddiaları davaya yönelik kuşku uyandırma, spekülasyon amaçlı, algı oluşturmaya yönelik açıklamalar. Maddi gerçeğe dayanmıyor" dedi.

"DOKTOR TARAFINDAN YANLIŞLIKLA YAZILMIŞTIR"

İfade işleminin tamamlanmasından sonra söz alan Duruşma Savcısı, tutuklu sanıkların şehit polis memuru Nedip Cengiz Eker'in ölüm saatine 00.43 yazılmasına yönelik iddialarına yanıt verdi. Duruşma Savcısı ellerinde bulunan kamera kaydı, protokol defteri ve hastane bilgisayarının ekran çıktısını delil olarak mahkemeye sundu.

Savcı, "Buna göre şehit polis memurunun hastaneye geliş saati 04.41'dir. Dosya açılış saati ise 05.11'dir. Sanıkların beyan ettikleri 00.43 ise olay gününün yaşanan telaşıyla doktor tarafından yanlışlıkla yazılmıştır. Bu konuda hastane müdürünün de gerekli tutanağı vardır. Şehit polis memurundan bir sıra önce hastaneye gelen hastanın saati ise 04.13'tür" açıklamasında bulundu.

Bu durumda sanık askerlerin kendilerinden önce de bir grubun oteller bölgesine gittiği ve polis memurunun farklı bir şekilde öldürülmüş olabileceği iddialarını da çürütmüş oldu.

YÜZBAŞI GÖZÜBÜYÜK; AĞIR SİLAH ALMADIK

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele 15 Temmuz darbe girişimi gecesi saldırı düzenleyen 1'i firari 37 darbeci askerin aralarında bulunduğu 47 sanığın yargılanmasına Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde, Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda görevli Yüzbaşı Muammer Gözübüyük'ün ifadesiyle devam edildi. Savunmasına FETÖ üyesi olmadığını, ByLock, Bank Asya ya da derneklerle ilgisinin bulunmadığını söyleyip başlayan Yüzbaşı Gözübüyük, "15 Temmuz öncesinde hiçbir plana katılmadım, bilgim yoktu. Ben o hafta sonu cumartesi ve pazar günü için birliğimden izin istedim" dedi.

Göreve firari Yüzbaşı Burkay Karatepe'nin çağırdığını da anlatan Yüzbaşı Gözübüyük, "Bizim ağır silahlarla donatıldığımız söyleniyordu. Fakat ağır silah olabilecek hiçbir şey bizde yoktu. Biz TSK'daki techizat mevzuatına göre almamız gerekenin 4'te birini aldık. Elimizde tüfek ve makinalı tüfek vardı, bunlar ağır silah değildir" dedi.

"O DA ÖMER HALİSDEMİR'İ ÖRNEK GÖSTERDİ"

Çiğli'ye geldikten sonra, diğer askerlerin anlatımlarında yer aldığı gibi darbeyi kendilerine Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş'in açıkladığını ifade eden Yüzbaşı Muammer Gözübüyük, "Özel Kuvvetler, TSK'daki diğer birimlerden farklıdır. Verilen emri kesinlikle sorgulamayız. Ömer Halisdemir, verilen emirle generali vurdu. Ben de emri yerine getirdim" dedi.

BENİM BİLMEDİĞİM YERİ, YOL GÖSTEREN SİVİL NASIL BİLİYORDU?

Marmaris'e helikopterden indikleri sırada sis bulutunun olduğunu, bulutun onlar gelmeden yarım saat önce hazırlandığını ileri süren Yüzbaşı Gözübüyük, "Kasıtlı olarak oraya çekildik. Aşağıya indikten sonra Cumhurbaşkanı'nın yerini yanımıza gelen bir sivil söyledi. Onun gösterdiği yöne gittik. Benim operasyon birimi olarak bilmediğim yeri sivil vatandaş nasıl biliyor? Cumhurbaşkanı'nın kaldığı konuta gittiğimiz sırada ise sivil birisini gördüm. Koştuğu sırada onu takip ettim. Onun gittiği yöne ilerlediğimde polislerin bulunduğunu gördüm" dedi.

Yüzbaşı Muammer Gözübüyük, şehit polis Nedip Cengiz Eker'in de dost ateşi sonucu şehit olduğunu öne sürdü.

AVUKAT KARDEŞİNİN İMZASININ BULUNDUĞU İFADELERİ KABUL ETMEDİ

Bu arada sanık Yüzbaşı Muammer Gözübüyük'ün ifadesi sırasında ilginç bir durumun yaşandığı da ortaya çıktı. Polis, savcılık ve Sulh Ceza Hakimliği'ndeki ifadeleriyle mahkemedeki anlatımları arasında çelişkiler bulunan sanık Yüzbaşı Muammer Gözübüyük, onları baskı altında söylediğini, kendisine işkence yapıldığını ileri sürdü. İfadeler arasındaki çelişkili bölümleri kabul etmeyen, mahkemedekilerin geçerli olduğunu söyleyen Yüzbaşı Gözübüyük'ün, baskı gördüğünü iddia ettiği anlarda yanında avukat kardeşi Harun Gözübüyük'ün bulunduğu, tüm belgelerin altında onun da imzasının bulunduğu öğrenildi.

SAVCI: ÖLÜM NEDENLERİ ATEŞLİ SİLAH YARALANMASI

Yüzbaşı Muammer Gözübüyük'ün ifadesinin tamamlanmasından sonra duruşma savcısı bir kez daha şehit polis memurlarına ilişkin açıklama yaptı. Savcı, "Nedip Cengiz Eker'in vücudunda 1, Mehmet Çetin'in vücudunda ise 4 ateşli silahtan çıkan kurşun girişi yarası vardır. Özelliklerine bu yaraları oluşturan mermi çekirdeklerinin, uzak atıştan aldıkları sabittir. Ölümlerine de bu ateşli silah yaralarının neden olduğu teslim edilmiştir" dedi.

DHA