Dr. Nedim İnce Mersin Kitap Fuarı’nda Okurlarıyla Buluştu

Dr. Nedim İnce Mersin Kitap Fuarı’nda Okurlarıyla Buluştu

Mersin Toros Devlet Hastanesi Üroloji Uzmanı Op. Dr. Nedim İnce, kaleme aldığı üç kitabını Mersin Kitap Fuarı'nda okurlarıyla buluşturdu.

Mersin Toros Devlet Hastanesi Üroloji Uzmanı Op. Dr. Nedim İnce, kaleme aldığı üç kitabını Mersin Kitap Fuarı'nda okurlarıyla buluşturdu. Fuarda imza gününe katılan ve "Portreler" başlıklı söyleşide, kitapseverlere "Hayatın İçinden Portreler" kitabını anlatan Dr. İnce, "Kendi içime bir yolculukmuş onları yazmam ve okuyucuları da kendi iç yolculuklarına bir davet" dedi.

Mersin kamuoyunda uzun yıllardır gerek hekimliği gerek radyo ve televizyon programları ile gazetelerdeki yazıları gerekse de "Mersin'de Hayata Dair Esintiler', "Sağlık Olsun-Hastalık-Hasta-Hekim" ve "Hayatın İçinden Portreler" adlı üç kitabıyla tanınan Dr. Nedim İnce, TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı'nın ardından Mersin Kitap Fuarı'nda da okurları ve sevenleriyle buluştu. CNR EXPO Yenişehir Fuar Merkezi'nde Mersin'in ilk Kitap Fuarı'nda imza günü ve "Portreler" söyleşisiyle yer alan Dr. İnce, 5 Aralık Cumartesi günü de bir kez daha kitapseverlerle fuarda buluşacak.

Fuardaki "Portreler" söyleşisinde İnce'ye ilgi yoğun oldu. Söyleşisine, portre kelimesinin farklı tanımlarını vererek başlayan İnce, "Portre denince hepimizin aklına yüz gelir, zira ana nesnesi yüzdür portrenin" diyerek, tarihsel süreçte portrenin ortaya çıkışı ve edebiyata, sanata yansımasını anlattı. Portrenin tarihinin, insanın, eline kayayı çizebilecek kadar sert bir nesne aldığı ve ona kalıcı bir yüz çizdiği ana kadar uzandığına işaret eden Dr. İnce, "Portreler, çizgiler vasıtasıyla sanatçı tarafından kişinin benzerinin bir malzeme üzerine yapılması sonucunda ortaya çıkan ürünlerdir. Portre, temsil ettiği kişiye ne kadar çok benzerse sanatçı o kadar başarılı bir iş çıkarmış olur" diye konuştu.

"SANATÇININ OLMAZSA OLMAZ ÖZELLİĞİ YARATICILIĞIDIR"

19. yüzyılda fotoğrafın hayata geçmesiyle birlikte portrenin, aslına kusursuz bir benzerliğe kavuştuğunu belirten İnce, "Ancak, sanatçının olmazsa olmaz özelliği yaratıcılığıdır. Sanatçılar yaratıcılıklarını kullanıp, önceden sadece benzerini yaptıkları portrelere zorunluluğun da imkanlarını kullanarak kendi duygularını yansıtmaya başladılar. Önceden sadece gördüklerini çizer ve portrenin tamamen dışında kalırken, artık duygularını da katarak portrenin bir parçası olmaya başladılar. Bu sayede fotoğraf portresinden farklılaşan sanatçı portresi sahnede yine yerini aldı. İşte tam burada ve bunun üzerine, edebiyat, gerek portre kavramının gerekse plastik sanatta fotoğraf sonrası portre anlayışının sunduğu metafor imkanını kullanmaya başladı. Bir metafor olarak portreyi önemli bir anlatım alanı yaptı; şiirlerde, öykülerde, romanlarda, biyografilerde, otobiyografilerde eşsiz lezzetler vermeye başladı portreler" ifadelerini kullandı.

İnsanların en çok yüzlerinden tanındıklarını, yüzün insanın varlıksal özeti olduğunu vurgulayan İnce, "Sanatçı portreye kendinden bir şey kattığında, onun bir parçası olduğunda, onu var eden bir gerçeğin, portrenin temsil ettiği kişinin onu var ettiği gerçeğinin farkına varır. Edebiyat bunu alır, yazıya döktüğü söz ile dile getirir. Kişinin kendini "sıfır" noktasında tutarak karşıya gittiğinde, onun bir parçası olduğunda, hem onu hem de daha önemlisi onun üzerinden kendini tanıdığını gösterir bize. Karşılıklı birer parçaları olan insanların karşılıklı monologlardan kurtulup diyaloglara varabileceklerine işaret eder. "Hayatın İçinden Portreler" kitabını yazarken bunları biliyor muydum? Bu bilinçle mi kaleme aldım kitabı? Hayır. Tüm bunları yaşıyordum ama şimdiki psikiyatrinin genel kabulüyle ifade edilen "bilinç dışı" bir alandaydı. Ne zaman ki, bu konu üzerine düşünmeye başladım, bilinç dışı alandaki bazı şeyler bilinç alanına doğru yer değiştirdi. Annem, babam, rahmetli dayım, eşim, çocuklarım gibi doğrudan ve uzun süreli hayatımı etkilemiş ve etkilemeye devam eden portrelerin yanı sıra dostum, arkadaşım olarak beni zenginleştiren portreleri, yaptıklarıyla, yaşamlarıyla dünyayı güzelleştirerek hayatıma dokunan, beni etkileyen güzel insanları yazarak ve kitapta kalıcı hale getirerek onlara duyduğum minnetin bir görevini yerine getirdiğimi düşünüyordum. Ama şimdi görüyorum ki, sadece bu değilmiş; ben onların üzerinden hayatı, kendi hayatımı, kendimi tanıma gayreti içindeymişim. Kendi içime bir yolculukmuş onları yazmam ve okuyucuları da kendi iç yolculuklarına bir davet" şeklinde konuştu.

Dr. İnce, söyleşisinin ardından kendisine ayrılan stantta kitaplarını imzalayarak, okurlarıyla sohbet etti.