Ekrem Dumanlı: Medya desteği olmasaydı darbeler olmazdı

Ekrem Dumanlı: Medya desteği olmasaydı darbeler olmazdı

Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı, medyanın, darbeye sürekli destek verdiğini söyledi. Dumanlı, “Darbenin içinde hep medyayı gördüm. Eğer medya desteği olmasaydı darbe olmazdı. Bu 27 Nisan'da da oldu, 28 Şubat’ta da oldu.”...

Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı, medyanın, darbeye sürekli destek verdiğini söyledi. Dumanlı, “Darbenin içinde hep medyayı gördüm. Eğer medya desteği olmasaydı darbe olmazdı. Bu 27 Nisan'da da oldu, 28 Şubat’ta da oldu.” dedi.

Özgür medyayı hedef alan 14 Aralık operasyonunda gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan Dumanlı, Bugün TV'de Tarık Toros'un sorularını cevapladı.

Tahşiyeciler ile ilgili bir soruya Dumanlı, "Tahşiye vahşiye neyse o ben o olayı şöyle hatırlıyorum: Bazı inanan insanların evlerine silah konacak, bomba konacak, ihbar edilecek. Ben onu hep Hizbullah diye aklımda kalmış Ama olay aklımda. Yani Sayın Fethullah Gülen Hocaefendi'nin 'herkul.org' sitesine dinlediğim sohbetinde; Müslüman dindar, muhafazakar bazı insanların evlerine silah konacağı, ama önce sanki onlardanmış gibi davranılacağı, Hocaefendiye ait bazı konuşmaların, sohbetlerin o evlerde dinletileceği ve bilahare oraya silah konup ihbar yapılacağı... Bu benim aklımda tabi ki. Bu çok vahim bir iddia. Bunun bir örgüt olduğu adının tahşiye olduğunu hiç hatırlamıyorum. Burada enteresan olan, bir türlü bizimle ilgili ortaya atılan iddiaları göremiyoruz. Diyoruz ki; nedir bu kardeşim, biz neden göremiyoruz? Diyorlar ki 'kısıtlama getirildi.' Kısıtlama demek bütün dosyayı herkese kapatmak değildir. Hiç insanlar kendi hakkında yapılan suçlamayı hiç görmeden bu avukatlar nasıl müdafaa edecekler? Biz hakim önüne çıkana kadar doğru dürüst bunu göremedik. Günlerce güneş yüzü görmeden kaldık. Saat yok, saat nezarete girerken alınıyor. Zaman mefhumu kayboluyor. Oradaki görevli insanlara saat soruyorduk söylüyorlardı. Ona göre namazları kaçırmamaya çalışıyorduk.” ifadelerini kullandı.

'12 EYLÜL'DE DARBE OLDU 13 EYLÜL'DE KIŞLADAYDIM'

“12 Eylül darbesini görmüş bir insanım”diyen Ekrem Dumanlı, “12 Eylül’de nezaret ortamı çok feciydi. Bu da tabi bir tatil yeri değil ama onunla kıyaslanırsa bir mesafe alınmış. Vahşi 12 Eylül dönemindeki bir ortam yok. Ama tabi sonuçta bir zaman kavramının kaybolduğu, sevdiklerinizle, yakınlarınızla görüşemediğiniz sadece avukatınızla görüşebildiğiniz bir ortam. Üstelik neyle suçlandığınızı bilmiyorsunuz. Avukatım da bilmiyor. İğneyle kuyu kazıyoruz. Bir de savcı bey bunu niye yaptı bilemiyorum, gelip emniyette ifade aldılar. Hukukçu arkadaşlarımıza sorduk ‘olabilir ama teamüle aykırıdır’ dediler. Ben 12 Eylül’ü yaşamış biriyim. Bazı çoluk çocuklar öyle twetter da bizi tehdit ediyorlar. Düşünebiliyor musunuz yani biz tahliye olduk çıktık ve bilinmeyen bir telefon beni arıyor ve beni tehdit ediyor. Arkadaş memleket nereye gelmiş ya? Bu yobazlık, bu külhanbeylik nedir? Bununla bizi korkutacağınızı sanıyorsanız hiçbir fert korkmaz. Kardeşim ben yeni çıkmışım. 6 gündür yaptığın eziyeti yapmışsın. Ondan sonra bir bebeğim olmuş onu görmeye gitmişim. İşte efendim 'şöyle yapacağız, böyle yapacağız' beni tehdit ediyor. Bu memleketin geldiği kabadayılığı anlayamıyorum. Bunu da çoluk çocuğa yaptırtıyorlar. Ama yapan çocuklara da şunu söylüyorum; biz eski kuşağız. 12 Eylül’de darbe oldu ben 13 Eylül'de kışladaydım. Ama o gün ile bugünün şöyle bir farkı var. Hakimlerimize, savcılarımıza, HSYK’ya ve Adalet Bakanı hemşerim Bekir Bey'e de hatırlatmak isterim; O dönemde kışlaya girdin mi, karakola girdin mi Allah yardımcın olsun. Ama adliye bir barış adası gibiydi. Çünkü adliye bir emniyet, bir güven yeriydi, adalet yeriydi. Orda siyaset olmazdı, siyasete boyun eğilmezdi. Öyle ya da böyle yargının bir duruşu vardı. Şimdi insanlar adliyeye giderken bin çeşit fikirle gidiyorlar; 'Acaba bizimle ilgili siyasiler telefon açtı mı, emir verdi mi? Dün doğru dediklerine bugün yalan diyorlar mı?' gibi. Sağolsun siyaset bu konuyu tepe tepe kullanıyor. ” şeklinde konuştu.

'ÖRGÜT SUÇLAMASI YAPMAK İÇİN VİCDANLARINI KAYBETMESİ LAZIM'

Kendilerine yöneltilen 'silahlı terör örgütü suçlaması' ile alakalı da değerlendirmelerde bulunan Ekrem Dumanlı şunları söyledi: "Bana, Hiyadet Bey'e, Zaman'a, STV'ye bir silahlı terör örgütü suçlaması yapmak için insanların vicdanlarını kaybetmesi lazım, akıllarını kaybetmesi lazım. Çünkü ben de Hidayet Bey de 20 yılını bu mesleğe vermiş insanlarız. Bir yamuğumuz olsa, hiç kimse görmese bile yamuklar görür. Böyle şeyler saklanamaz, gizlenemez. 'Silahlı terör örgütü' diyorsun, örgütün silahı nerde, kendisi nerde? Hiç mi Allah'tan korkmuyorsunuz? Ben bu iddiada bulunan insanları, bu iddiaya inanıp köşe yazan insanları bir lahza, bir saniye ahireti düşünmelerini istirham ediyorum. Savcı beye de, hakim beye de sordum 'benim suçum ne? İki köşe yazısı, bir haber mi? Bundan başka bir şey var mı?' dedim. 'Hayır kardeşim, hakkınızdaki bütün iddia bunun üzerine dayanıyor.' dedi."

‘AHMET ŞIK, MERTLİK YAPMIŞ’

Gözaltına alındığı gün Ahmet Şık’ın attığı tweeti değerlendiren Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı, “Ahmet Şık’ın tweeti görmedim ama bir gazeteci arkadaşım söyledi yazdığını ben de 'mertlik yapmış' dedim. Bende fıtrat ve mizaç olarak hayatım böyle dümdüz geçti diyebilirim. Yani mertsen mertsindir. Bir öyle bir böyle her rüzgar karşısında eğilen insanlar da olabilir bu onların karakteri. Demek ki delikanlı arkadaşmış. Böyle söylemiş tebrik ediyorum. Eğer onunla da ilgili bir hatamız olduysa onunla da helalleşiriz diye düşündüm. Bizi de anlamasını da istirham ederim. Sonuçta Ahmet Şık’ı tanımıyorum. Hiç karşılaşmadım. Bizdeki zihni arka planda iyi anlamak lazım. Hata etmişsek bile ona binaen hata etmişizdir. Biz hep cuntalardan, askeri darbelerden hep endişe ile büyüdük. Ben 16 yaşımda bizzat askeri darbe ile karşılaştım. 20 yaşındaki asker çocukların, babaları yaşındaki insanlara işkence yaptığını gördüm. O yüzden darbeye karşı içimde her zaman öyle tatlı su balıkları gibi sözde darbe karşıtı değil kökten darbeye hep karşı oldum. Mağdur oldum, mağdur olan çok arkadaşlarım oldu. Ama darbenin içinde hep medyayı gördüm. Eğer medya desteği olmasaydı darbe olmazdı. Bu 27 Nisan'da da yaşandı, 28 Şubat’ta da yaşandı. Bizde acaba bu darbecilerle, cuntacılarla, gazeteciler arasında bazı linkler var mı diye düşündüğümüz için o da -Ahmet Şık'ı tanımıyorum- öyle birisi midir diye bir tereddüte kapılmış ve o gün bizden beklenen şeyi yapamamış olabiliriz. Ama 'oh olsun', 'iyi oldu', 'beter olsun' diyen arkadaşlara da şunu söylemek isterim: O eski defterleri karıştıracak olursak, 28 Şubat'ta neler yazdığınız, insanları nasıl linç ettiğiniz, askerlere nasıl goy goyculuk yaptığınız, brifinglerde nasıl hazır ol vaziyette beklediğiniz vesaire vesaire..." ifadelerini kullandı. CİHAN