Erdoğan'ın hesabı

Erdoğan'ın hesabı

Çankaya Köşkü'ne çıkmaya hazırlanan Erdoğan en sorunlu dönemine giriyor. Başkanlık sistemini getirse de, getiremese de, işin içinden çıkabilmesi çok zor...

    CHP'lilere Bilecik'ten seslenen Deniz Baykal parti içi demokrasiyi savunmuş: "Konuşun, eleştirin, yanlışları tartışın..." demiş! Seyrederken güldüm. Parti içi demokrasiye inandığı için değil, şu sıra işine geldiği için öyle konuşuyor.

       Genel Başkan koltuğunda otururken tam tersini yapıyor ve söylüyordu. Değil eleştiri, sadakatte en küçük ihmal gösterenleri bile partiden temizledi. Yaptıklarına da "kavgalı eve kız vermezler" diye bir gerekçe uydurmuştu!

      Bunları Baykal'ı eleştirmek için yazmıyorum. Ama bu ülkenin hayati bir sorununa işaret etmek istiyorum. Baykal sadece CHP'nin üst düzey kadrolarını değil, örgütleri de kendi ihtiyaçlarına göre şekillendirdi ve tasfiye etti. Partinin doğal gelişmesini bozdu, mecalsiz bıraktı. Tıpkı kendi mecrasında akan bir nehrin, yapay kanallarla başka yöne çevrilmek istenmesi, suyunun ve enerjisinin dağıtılması gibi.

     Baykal istifa ettiğinde ortada lider olacak daha uygun kimse kalmadığı için, tecrübesi ve birikimi sınırlı Kılıçdaroğlu başa geçti. Ama araba yol alamadı. Şimdi CHP'de yine kurultay var. Daha iyisi olmadığı için muhtemelen Kılıçdaroğlu tekrar seçilecek. Ama kim kazanırsa  kasansın, doğal bünyesi tahrip olmuş yapının sorunları devam edecek.

     AKP'nin doğuşu da aynı hayati sorundan kaynaklandı. Rahmetli Erbakan'ın üye olması bile yasaktı. Ama ona rağmen partisinin kendi mecrası içinde gelişmesine izin vermedi, uzaktan kumanda yolunu seçti. AKP doğdu, Erbakan'ın partisi eridi.

      Türk siyasetinin bu eski yöntemini, şimdi Fazilet tecrübesini en yakından yaşamış Tayyip Erdoğan uyguluyor. Üstelik o köhne yoldan Yeni Türkiye'yi kuracağını ileri sürüyor! AKP'nin doğal mecrası içinde yol almasına izin verilseydi, herkes biliyor ki Abdullah Gül Genel Başkan, hakkaniyet gereği Bülent Arınç da Başbakan olacaktı. On ay sonra yapılacak seçimlerden sonra da her şey o günün kendi şartları içinde şekillenecekti. Ama bir dizi manipülasyonla önce Gül yarış dışına itildi (kongre tarihiyle), sonra Erdoğan'ın arzu ettiği ismin fiilen tek aday olması sağlandı ve Arınç'ın da önü kesilmiş oldu (o amaçla getirilen tanımlarla).

       Gözüm üstünüzde olacak diyen Erdoğan'ın eli de, belli ki partinin içinde olacak. Bir parti doğal mecrasında yol alamaz ise ve uzaktan kumandayla yönetilirse, hayatiyetini sürdüremez. Burada CHP ve Fazilet örneğini verdim ama, başka örnek çok. İstisna yok. Doğanın yerçekimi yasası gibi, bir taş yukarı doğru atılsa bile aşağıya düşeceği gibi, bu da siyasetin yasası.

     Erdoğan'ın hesabı

     Peki, Türkiye'de particiliği en iyi bilen siyaset adamı olarak Erdoğan bunu görmüyor mu? Eminim görüyor. Zaten o nedenle Başkanlık sistemini istiyor. Daha önce karşıydı ama, şimdi işine geldiği için istiyor. O açıdan Baykal'a benziyor. Yani bu ülkede politikacılar veya partiler, ideolojik farklılıklarını aşan ortak davranış kalıplarına sahip.

     Başkanlık sistemi için, yaklaşık bir yıl içinde iki deneme yapma şansı var: Mevcut mecliste ve 2015'te seçilecek yeni mecliste. Mevcut mecliste AKP'nin 330 oyu yok, yeni meclise olması da uzak ihtimal. CB seçimlerinde Erdoğan %52 oy aldı ama, o gün seçim yapılsa AKP'nin oyu 2011 seçimlerinde aldığının dahi altında kalacaktı. Seçim kanununu değiştirmek mümkün değil, çünkü seçimlere bir yıldan az süre kaldı. Sonuçta, her iki deneme için de HDP'nin mecliste ve halk oylamasında desteği şart.

     Yakında Abdullah Öcalan'la bu konuda müzakereler başlayabilir. Öcalan'ın arzusu serbest kalmak. Anlaşma sağlanıp Anayasa değişikliği meclise gelirse, 340 oya sahip AKP-HDP bloğunun en çok on fire hakkı var ve son derece kritik oylamalar yapılacak. AKP üç dönem şartını kaldırabilir veya son yıllarda görülmemiş bir vekil transfer piyasası oluşabilir. CB seçiminde %62 civarında oy alan blok, halk oylamasının kolay olacağını düşünecek. Ayrıca böyle bir halkoylaması milletvekili seçimleriyle aynı gün yapılırsa, önemli bir avantaj elde edilecek. CB Erdoğan'ın seçim meydanlarında mitingler düzenlemesinin önü açılmış, AKP'nin yeni genel başkanının kampanya eksikleri dengelenmiş olacak.

     Ne var ki, AKP+HDP'nin oyu %62 değil. CHP ve MHP, aday ve kampanya hataları nedeniyle ciddi oranda oy kaybetti ve küçük partilerin seçmenlerinden alabileceği kadar oy alamadı. Ayrıca, seçmenin çoğunluğu Başkanlık sistemine sıcak bakmıyor. Hele Öcalan'ın himayesiyle önüne gelen bir teklife, çoğunluk evet demez. Böyle bir halkoylamasında başarısızlık, AKP için ağır darbe olur.

     Mevcut meclis döneminde olmaz ise, Erdoğan yeni meclisle beraber bir deneme şansı daha yakalayabilir . Muhalefet ciddi hatalar yapmazsa, Başkanlık sisteminin geçmesi yine zor olacaktır. Ama farz edelim, bu iki denemeden birinde Başkanlık sistemi kabul edildi. Sorun yine çözülmüş olmayacak! Doğal işleyişi bozulmuş bir partinin çoğunluğu kazanmasını beklemek gerçekçi değil. Bu kez muhtemelen Başkanın ve meclis çoğunluğunun aynı partiden olmadığı, belki bütçesini bile yapamayan, yönetilemeyen bir Türkiye olacak.    

     Uzun lafın kısası, Erdoğan en sorunlu dönemine giriyor. Başkanlık sistemini getirse de, getiremese de, işin içinden çıkabilmesi çok zor. Türkiye'yi de sıkıntılı günler bekliyor. Çünkü, iktidar ve ana muhalefet partilerinin her ikisinin de doğal işleyişinin bozulduğu bir dönemden geçiyoruz. Allah yardımcımız olsun!

Haluk Özdalga
Ankara Milletvekili