Ergenekon’un Ata’sı mıydı?

Ergenekon’un Ata’sı mıydı?

Taflarda yerini alan Ters Kanatlı Şahin, önemli olaylara ışık tutuyor.

Kitapçı raflarında geçtiğimiz günlerde yerini alan Ters Kanatlı Şahin, yakın tarihimizin karanlıkta kalan önemli olaylarına ışık tutuyor. Osman Balcıgil’in Şenocak Yayınevi’nden yayınlanan romanı, küllenmekle birlikte alev almaya hazır bazı konuları gündeme taşıyacak.

Ters Kanatlı Şahin, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin yaklaşmakta olan İkinci Dünya savaşı badiresini kazasız belasız atlatmasını sağlamak amacıyla kurulan bir gayrı nizami harp örgütünün çalışmalarını konu ediniyor. Peki, böyle bir örgüt gerçekten var mıydı? Yoksa tümüyle hayal ürünü mü?

Evet, TKŞ bir hayal ürünü. Ama tümüyle dememek gerekiyor. Çünkü üç gün öncesine kadar Ergenekon denilen “muhteşem” örgütten bir hayal ürünü olarak bile haberdar değildik! Değil mi?

Ters Kanatlı Şahin’i okurken, sadece bir gurup vatansever Türk aydınının, Türkiye, Balkanlar ve Ortadoğu coğrafyasında yaşadığı soluk kesici serüvenlerine tanık olmayacak, aynı zamanda bugünle paralellikler kuracaksınız. O tarihlerde verilen yanlış ve doğru kararların bugünümüzü ne kadar çok etkilediğini, bir kez daha teslim edeceksiniz.

İşte kitaptan bazı bölümler:

İzmir’de gerçekleşen idamların ardından…

“Otur, Saffet!”

Kendisine nadir olarak sadece adıyla hitap ettiğini, “Bey” sözcüğünü genellikle ihmal etmediğini düşündü.

O da geldi, karşısındaki koltuğa oturdu.

“Sor, Saffet.”

Hiçbir şey soramadı. Sadece yutkundu.

“İstersen ben sorayım. Neden engel olmadım, değil mi? Olamazdım. Olmamalıydım. Zannediyor musun ki ciğerim yanmadı. Zannediyor musun ki o sehpalara onlarla beraber ben de çıkmadım. Zannediyor musun ki o ilmekler benim de boynuma geçmedi… Bak Saffet, daha çok başındayız işin. Bunları başkalarına söylemem, sana söylerim. Daha tuzumuz, alkolümüz ve tütünümüz bile kendimizin değil, Düyun-u Umumiyenin. Bağımsız bir devlet olmamıza rağmen, borçlarımız yüzünden gümrüklerimizde hâlâ kendi vergimizi kendimiz toplayamıyoruz. Durumumuzu bil diye söyleyeyim, bütün ihracatımızın yüzde ellisini Almanya’ya yapıyoruz. Bu ihracat Almanya’nın ithalatının yüzde biri bile değil. Almanya da savaştan yenik çıktı, biz de.”

Durdu. Söylememesi gerekenleri söylemek zorunda kaldığı için sıkıldı. Yine de devam etti:

“Üstelik savaş yeniden kapımızda. Batmasın diye dubalara bağlanmış Yavuz’u saymazsan, eski model dört kruvazörümüz, daldıklarında yeniden çıkıp çıkamayacağını garanti edemeyeceğimiz beş denizaltımız var. Koca Osmanlı İmparatorluğu’ndan, genç Cumhuriyet’e kalan silah gücü bundan ibaret. Kurtuluş Savaşı’nı üç yüz küsur topla tamamlamıştık. Artık onlar da kullanılabilir durumda değil. Bırak topu, tüfeği, uçağı, sağlam postalımız bile yok. Bu durumdayken birbirimize düşebilir miyiz, Saffet? Sen benim yerimde olsan buna izin verir misin? Bak Saffet, niyet önemli. Vatan sevgisi de. Hiçbir zaman bu kardeşlerimin niyetinden ve vatan sevgisinden kuşkulanmadım. İşte bu nedenle, o ilmekler benim de boynuma geçti.”

Saffet Bey cevap vermedi…

O da konuşmaya devam etmedi…

Mustafa Kemal geleceği gören bir liderdi…

“Size hem iyi hem de kötü haberlerim var, Herr Saffet. İyi haberim, ele geçirdiğiniz formülü çözdük. Kötü haberim, bu arada Almanlar yeni ve daha etkili bir gaz keşfettiler. İsmi sarin. İstememiş de olsanız, sarin gazıyla ilgili çalışmaya da başladık. Yakında sonuç alacağız.”

Saffet Bey, Profesörün vurgularından, sadece bilgisine başvurulan bir bilim adamıyla değil, aynı zamanda taraf olduğunu bilen bir insanla karşı karşıya olduğunu hissetti. Bu düşüncesinde haklı olup olmadığını anlamak için sordu:

“Bize yardımcı olabilecek misiniz?”

“Tabii ki oluruz! Bir gaz maskesi fabrikası yapmamız lazım.”

Duydukları, Saffet Bey’in yüzünün değişmesine yol açtı. “Çok şaşırdım.” dedi.

Profesör anladığını ifade edecek şekilde başını salladı.

“Korkmayın, üstesinden gelinemeyecek gibi değil. Pahalı olmayan, yardımımızla kısa sürede tamamlanabilecek bir fabrikadan söz ediyorum.”

Saffet Bey’i şaşırtan, gaz maskesi fabrikasına ihtiyaç olması değildi.

“Hayır korkmadım. Aklıma rahmetli Gazi Mustafa Kemal’in dört yıl önce Kızılay’a Gaz Maskesi Fabrikası kurdurmuş olduğu geldi. Çözüm buysa, zaten sahibiz.”

Şaşırma sırası Profesöre gelmişti. “Demek ki” dedi, “Atatürk, geleceği önceden görmüş.”