Misak-ı Milli 94 yıl sonra yayınlandı

Misak-ı Milli 94 yıl sonra yayınlandı

Yıllardır kayıp olduğu sanılan Türkiye'nin kuruluş belgesi Misak-ı Milli'nin orjinal hali ilk kez yayınlandı.

İstiklal Savaşı’nın ruhu, modern Türkiye’nin kuruluş ve varoluş belgesi olarak bilinen Misak-ı Milli’nin orijinal el yazması metni senelerden bu yana aranıyordu ama bir türlü bulunamamıştı. 

9 SAYFALIK GÖRÜNTÜLERİ 94 YIL SONRA YAYINLANDI

Misak-ı Milli’nin Ankara’da ATASE Arşivi’nde saklanan orijinal nüshası geçen hafta Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüd Daire Başkanlığı tarafından, tarih yazılarıyla tanınan gazeteci – yazar Murat Bardakçı’ya hediye edildi. Kuruluş belgesinin dokuz sayfalık görüntüleri, metnin Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nda kabulünün ve ilanının üzerinden 94 sene geçtikten sonra bugün ilk defa Habertürk gazetesinde yayınlandı.

94 YIL SONRA İLK KEZ YAYINLANDI (foto-galeri)


"ÇAĞDAŞ TÜRKİYE'NİN KURULUŞ SENEDİ"

"Türkiye’de neredeyse bütün tarihi tartışmalarda ve ilkokullardan başlayarak üniversitelerdeki inkılâp tarihi derslerine kadar eğitimin hemen her seviyesinde hep bir belgeden bahsedilir; çağdaş Türkiye’nin kuruluş senedi olduğu, İstiklâl Savaşı’nın bu belgenin verdiği ruh ile kazanıldığı ve devletin varoluş beyannâmesi olma kimliği taşıdığı söylenir. Misak-ı Milli'den söz ediyorum…

6 MADDELİK BİLDİRİ

Misak-ı Milli, Osmanlı İmparatorluğu’nun son Meclis- i Mebusanı’nın 28 Ocak 1920’de kabul ettiği altı maddelik bir bildiri idi. Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik olarak çıkmamızın ardından, 1918’in 30 Ekim’inde imzaladığımız Mondoros Mütarekesi ile vatan toprakları henüz resmen olmasa da fiilen işgale uğramış ve İstanbul’da toplanan Meclis, ülkenin toprak bütünlüğü ile gelecekte uygulanacak dış politikanın esaslarını belirleyerek altı maddelik bir belge haline getirmişti.

121 MİLLETVEKİLİNİN İMZASI VAR

Misak-ı Milli adı verilen bu belgenin altında, toplantıya katılan ve kararı oybirliği ile kabul eden 121 milletvekilinin imzaları vardı. "Çağdaş Türkiye’nin kuruluş belgesi", "varoluş senedi" ve"Türkiye’nin Magna Carta’sı" diye nitelenen Misak-ı Milli'nin metni sonraki senelerde defalarca yayınlandı ama dokuz sayfalık belgenin orijinalinin görüntüleri şimdiye kadar hiçbir yerde çıkmadı.

İŞTE 94 YIL SONRA İLK DEFA YAYINLANAN GÜNÜMÜZ DİLİ İLE MİSAK-I MİLLİ

Birinci Madde: Osmanlı Devleti’nin özellikle Arap çoğunluğun yaşadığı ve 30 Ekim 1918 tarihli mütarekenin kabulünde düşman orduları işgali altında kalan kısımlarının geleceğinin, halkının serbestçe beyân edecekleri oylara uygun olarak tayin edilmesi gerekir.

Sözü edilen mütareke hattının içinde ve dışında din, ırk ve ülkü birliği bakımlarından birbirlerine bağlı olan, karşılıklı saygı ve fedakârlık duyguları besleyen, ırk ve toplum ilişkileri ile çevrelerinin şartlarına saygı gösteren Osmanlı-İslam çoğunluğunun yerleşmiş bulunduğu kesimlerin tamamı, ister bir eylem ve ister bir hükümle olsun birbirlerinden ayrılamayacak bir bütündür.

İkinci Madde: Halkı özgürlüğe kavuşunca oylarıyla anavatana katılmış olan üç sancak (Kars, Ardahan ve Batum) için gerektiğinde yeniden halkın serbest oylarına müracaatı kabul ederiz.

Üçüncü Madde: Batı Trakya’nın Türkiye ile yapılacak barışa kadar ertelenen hukukî durumunun belirlenmesi işi de, halkının özgürce beyân edeceği oylara uygun şekilde yerine getirilmelidir.

Dördüncü Madde: İslam hilâfeti ile saltanatın merkezi ve Osmanlı hükümetinin başkenti olan İstanbul şehri ile Marmara Denizi’nin güvenliği her türlü saldırıya karşı dokunulmaz olmalıdır.

Bu esas mahfuz kalmak şartıyla Akdeniz ve Karadeniz Boğazları’nın dünya ticaretine ve ulaşımına açılması konusunda, bizimle birlikte diğer bütün ilgili devletlerin müteffiken verecekleri karar geçerlidir.

Beşinci Madde: İtilâf Devletleri ile düşmanları ve bazı ortakları arasında yapılan antlaşmaların esasları çerçevesinde, azınlıkların hakları komşu memleketlerdeki Müslüman ahalinin de aynı haklardan istifade etmeleri ümidi içerisinde tarafımızca benimsenip güvence altına alınacaktır.

Altıncı Madde: Millî ve iktisadî gelişmemizin imkânlarını elde etmek ve işlerin daha çağdaş ve muntazam bir yönetim ile yürütmesini başarabilmek için, her devlet gibi bizim de gelişmemizin şartlarının sağlanmasında tam bir özgürlüğe ve bağımsızlığa kavuşmamız, varlığımızın ve geleceğimizin ana ilkesidir.