O komutan terfi etti, astsubay ise...

O komutan terfi etti, astsubay ise...

İzmir'deki askeri casusluk davasına adı karışan 2 asker hakkında verilen farklı karar dikkat çekti.

İzmir Askeri Casusluk davasında yargılanan iki askerle ilgili iki farklı karar dikkat çekti. Davada 1 hafta tutuklu kalan Donanma Komutanı Veysel Kösele terfi alıp ‘oramiral’ olurken, tutuksuz yargılanan Hava Astsubay Engin Aşlakçı önce ordudan atıldı. Aşlakçı, geri dönüş davasını kazandı ancak Savunma Bakanlığı dava açınca bu kez ‘ihraç’ edildi.

Hürriyet gazetesinden Toygun Atilla'nın haberine göre Hava Astsubay Engin Aşlakçı, İzmir Askeri Casusluk davasında, örgüt lideri olduğu ileri sürülen işadamı Bilgin Özkaynak’ın bilgisayarından çıktığı öne sürülen ‘Pandora’ adlı dosyada ismi bulunan yüzlerce askerden biriydi. ‘Uçuş programında kullanılacak görev kodları’ başlığı altındaki bilgilerin bulunduğu bölümde ismi vardı. Yine davanın sanıklarından ve örgüt liderlerinden olduğu öne sürülen Narin Korkmaz, mahkeme kararıyla dinlenen telefonunda, bir arkadaşının Facebook sayfasında gördüğü Aşlakçı’nın isminden bahsetmişti. Bu ‘deliller’ Astsubay Engin Aşlakçı’yı önce şüpheli, sonrasında sanık yaptı. 2012’den itibaren tutuksuz olarak yargılanmaya başlandı. İddianamede, ‘Örgüt yöneticisi Narin Korkmaz koordinatörlüğünde örgüt adına faaliyette bulunduğu, bilgi ve belgeleri örgüte kazandırdığı’ öne sürüldü.

İstihbarat birimlerinin raporu doğrultusunda Engin Aşlakçı 2014’ün ocak ayında TSK’dan atıldı. Aşlakçı bekarlık yıllarındaki özel hayatındaki ilişkilerinden ötürü sorgulanmış, askerlik mesleğine yakışmayan davranışları olduğu tespit edilmişti. Hava Kuvvetleri Komutanlığı istihbarat birimlerinin iddiasına göre, Engin Aşlakçı İzmir Askeri Casusluk davasında örgüt lideri olduğu öne sürülen Narin Korkmaz’ı askeri okul öğrencileriyle de tanıştırmıştı. Engin Aşlakçı ısrarla bu iddiayı reddetse de, telefon kayıtlarının incelenmesini istese de, olumlu bir yanıt alamadı.
TSK’dan atılan Aşlakçı, mesleğine geri dönebilmek için avukatı Mehmet Erkan Akkuş aracılığıyla dava açtı. Avukat Akkuş, müvekkilinin Hava Kuvvetleri Komutanlığı istihbarat birimleri tarafından tehdit ve baskı altında sorgulandığını, özel hayatına ilişkin ifadelerin alındığını, henüz yargılaması devam eden İzmir’deki Askeri Casusluk davası esas alınarak hukuksuz şekilde TSK’dan atıldığını iddia etti.

Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 1’inci Dairesi, 25 Ocak 2015 tarihindeki duruşmasında karar verdi. Mahkeme, Astsubay Aşlakçı’nın TSK’dan atılmasının hukuken geçerli ve makul delillere dayanmadığını, soyut ve gerçeklikten uzak şüpheler üzerine yapılan tespitler içerdiğini, aynı zamanda devam eden İzmir’deki davanın sonuçlanmasından önce atılma işleminin gerçekleşmesinin hukuka aykırı olduğu kararını verdi. Mahkeme Başkanı Hâkim Albay Dr. Celal Işıklar, Hâkim Albay Fikret Eres, Hava Hâkim Yüzbaşı Bengü Abban, Astsubay Aşlakçı’nın mesleğine geri dönmesi yönünde oy kullanırken, Hava Kurmay Albay Turgay Akgül ve Topçu Kurmay Albay Salih Buçukoğlu muhalefet şerhi koyarak Aşlakçı’nın aleyhinde oy kullandı.

Kararın ardından Astsubay Engin Aşlakçı, nisan ayında Diyarbakır 8’inci Ana Jet Üssü Komutanlığı’nda göreve başladı. 2 çocuk babası Engin Aşlakçı, ailesi ile birlikte Diyarbakır’a taşındı. TSK’ya geri dönen ve mesleğine ikinci kez başlayan Aşlakçı’nın sevinci kısa sürdü. Milli Savunma Bakanlığı, Aşlakçı’nın TSK’ya geri dönüşüne itiraz etti. ‘Karar düzeltme’ talebi ile dava açtı. Dava temmuz ayı sonunda Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 1’inci Dairesi tarafından tekrar görüldü. Mahkeme heyeti aynıydı ancak karar farklı çıktı. Mahkeme Başkanı Hâkim Albay Dr. Celal Işıklar, Engin Aşlakçı’nın atılmasına gerekçe gösterilen delillerin somut olduğu, atılma kararının hukuka uygun olduğu yönünde görüş beyan etti. Mahkeme bu kez 2’ye karşı 3 oyla Engin Aşlakçı’nın TSK’dan atılmasına karar verdi.

Karara muhalefet şerhi koyarak karşı oy kullanan ve ilk mahkemedeki görüşlerine direnen Hâkim Albay Fikret Eres ile Hava Hâkim Yüzbaşı Bengü Abban, muhalefet şerhi gerekçelerinde, Astsubay Engin Aşlakçı’nın yaşadığı tüm ilişkilerin özel hayat sınırları içerisinde cerayan ettiğini, askeri disiplini olumsuz etkilemediğini belirterek, tüm bunların özel hayat dokunulmazlığı kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ifade ettiler. Ayrıca iddiaların somut ve şüphe götürür olduğuna da dikkat çekerek, İzmir’deki davanın sonuçlanmadan ayırma işleminin yapılmasının hukuksuz olduğunu öne sürdüler.