Sedat Peker: Kürt halkı Öcalan'ı...

Sedat Peker: Kürt halkı Öcalan'ı...

Sedat Peker, çözüm sürecinde gelinen son aşamayı değerlendirirken, destek çağrısında bulundu...

Sedat Peker bugün yaptığı açıklamada çözüm sürecine destek çağrısında bulundu. Duygusal davranmak yerine artık bu sorunun bir an önce neticelenditilmesi gerektiğini dile getirdi.
Siyasi partilerin seçim yaklaşınca bir kaç puan oy uğruna çözüm sürecine zarar vermeye çalışmalarının yanlış olduğunu dile getirdi.

Çözüm sürecinin bir an önce nihai sonuca vardırılarak Türkiye'nin düşmanlarından, başta İsrail ve İran'dan bu kozun geri alınması gerektiğini söyledi.

İŞTE O AÇIKLAMA:

Kıymetli dostlarım,
Birçok arkadaşımız çözüm süreci ile ilgili düşüncelerimi öğrenmek istemişler. Ben bu konu ile ilgili düşüncelerimi çok uzun seneler önce de paylaşmıştım. Halen daha ısrarlı bir şekilde aynı noktadayım. Şehit ailelerinin hassasiyeti de göz ardı edilmeden, Kürt meselesi bir an önce çözüme kavuşturularak, Ortadoğu’da İran Acemlerinin ve İsrail Siyonistlerinin elinden bu kozun mutlaka alınması gerektiğine inanıyorum.

Daha önce ki paylaşımlarımda söylediğim üzere Ortadoğu’ya hakim olan dünyaya hakim olur. En eski medeniyetlerin, dinler tarihinin ve enerji kaynaklarının merkezi bu coğrafyadır.
Bu coğrafya da oyun kurucu rolünde olan Türkler, İran Acemleri ve İsrail Siyonistleridir. Üzülerek söylüyorum, geçmişteki bazı devlet yöneticilerimizin hatalarından dolayı (dost görünen) bu iki düşman gücün desteği ile PKK maalesef ki bu hale kadar gelebilmiştir.
Ayakkabımızın içindeki çakıl taşıyla uğraşıp durmaktan, maalesef dünya konjonktüründeki hak ettiğimiz yere bir türlü ulaşamıyoruz. Bu çakıl taşını ayakkabımızın içerisinden çıkarmadan, hedefe doğru yol alabilmemiz gerçekten mümkün değildir(Bu tesbit, geleceğini duygu sömürüsü üzerine kurmayan, şehit kanıyla beslenmeyen, aklı başında olan herkesin yapabileceği bir öngörüdür.).
Geçmiş yıllarda “Başta ‘Diyarbakır Askeri Cezaevi’ olmak üzere bütün cezaevlerinde yapılan kötü uygulamalar, şu anda anlaşıldığı üzere gözaltındakilere paralel yapı eliyle yapılan kötü muameleler, ana dilleri olan Kürtçe’nin yasaklanması” ve buna benzer hatalar yüzünden Kürt halkının büyük çoğunluğu bugün Abdullah Öcalan’ı artık normal bir liderin bile üstünde kabul etmektedir. Sokakların fısıltılarını çok iyi duyabildiğimi söyler dostlarım. Uzunca bir zamandır, bu fısıltılar bana Kürt halkının büyük bir bölümünün Abdullah Öcalan’ı artık ilahi bir varlık olarak görmeye başladığını söylemektedir.
Ne kadar acı değil mi? Bizim, kötü sıfatların tamamını hak ettiğine inandığımız bir insan, Kürt halkının gözünde ne yazık ki yukarıda saydığım hatalar yüzünden ilahi bir varlık konumuna yükseldi.
Bence burada yapılacak en doğru şey kendimize en can alıcı soruyu sormaktır. Peki, ne yapacağız? Geçmişten gelen sert tedbirlerle devam edersek, görünen o ki Kürt halkının büyük bir bölümü Abdullah Öcalan’ı neredeyse haşa Kürtlerin peygamberi olarak kabul edecek (Üzülerek söylüyorum ki şu anda bile belli sayıda da olsa bu şekilde düşünen insanlar var.).
Diğer taraftan ise şehit aileleri gözümüzün önüne geliyor. Peki, onlara ne diyeceğiz? Gözlemleyebildiğim kadarıyla milletçe bu bumerangın içinde dönüp, durmaktayız. Ancak zaman bekleme zamanı değil. Çünkü düşmanlarımız oyun kuruyorlar (Şükürler olsun ki bu büyük oyunlardan bizleri her seferinde de Yüce ALLAH koruyor.). Ancak artık milletçe bizlerin de bir şeyler yapma, doğru kararları alma zamanımız geldi.

Diyarbakır karpuzu yemeyin, bırakın tarlalarında çürüsün. Kürtlerin dükkanlarından alışveriş yapmayın, bırakın iflas etsinler mantığı, görüldüğü üzere bu ülkeye zarardan başka bir şey getirmemiştir.

21. yüzyılda Abdullah Öcalan’ı ilahi bir varlık kabul ediyorlar diye Kürtlerin büyük bir bölümünü öldüremeyeceğimize göre artık akıllı hamleler yaparak, terör örgütünün elinden mağdur edebiyatını oynadıkları tüm oyuncaklarını almalıyız.

Ülkeyi yönetenler, milletimize kurulmuş olan oyunları açık açık anlatırlarsa hem İran ile hem İsrail ile hem de dünyada ki başka egemen güçlerle dış politikada tedavisi mümkün olmayan sorunlar yaşayacağımız gibi hatta savaş durumuna bile gelebiliriz. Ancak hükümetimizin hitabet sanatı iyi emekli birkaç devlet görevlisi ile tartışma programlarında İsrail Siyonistlerinin ve İran Acemlerinin Kürt sorununu kaşıyarak, bize karşı neler planladıklarını anlatabilirler.

PKK, binlerce değerli vatan evladının kanına girmiştir. Ancak şunu unutmayın, İsrail siyonistleri planlarında başarıya ulaşmış olsalardı şu an Türkiye’nin başını çektiği Sünni blokla İran’ın başını çektiği Şii blok arasında milyonlarca vatandaşımızı kaybedeceğimiz mezhep savaşları başlayacaktı.
Şükürler olsun ki binlerce senelik devlet geleneği olan devletimiz, milletimiz ve hükümetimiz bu tehlikeyi bertaraf etmiştir. Bütün paralel yapı mensuplarının ağızlarından çıkanları iyi dinlerseniz sadece İran acemlerine düşmanlıkları olduğunu duyarsınız. Oysaki aynı oranda belki de daha büyük düşmanımız İsrail’dir. Ondan hiç bahsetmezler.

Tabi ki şu gerçeği de asla unutmamalıyız, İran ile ne kadar iyi ilişkiler içinde olsakta, bize hiç bir zaman gerçek dost olmayacaklardır.

PKK, Türkiye Cumhuriyeti devletini değil yenmek, bir anlığına bile olsa yere dahi yıkamaz. Ancak barındıkları bölgelerin kötü olan coğrafi koşullarından dolayı yok edilebilmeleri de maalesef ki mümkün değildir. Amerika hayalet savaş uçaklarına, saldırı yapabilen insansız hava araçlarına rağmen Afganistan’da Taliban’ı yenememiş, kendileriyle Afgan Hükümeti’nin uzlaşması için devamlı gayret sarf etmiştir.

Artık milletçe karar vermemizin zamanı gelmiştir. Her ay 30-40 askerimizin şehit edilmesine, ekonomik olarak geri kalmamıza katlanıp, bölge güçleri olan İran’ın, İsrail’in ayrıca da Ortadoğu’da planları olan dünya güçleri Amerika’nın, Almanya’nın, İngiltere’nin, Rusya’nın, Çin’in oyuncağı mı olacağız?
Vatanseverlik, cephe de savaşarak, şehit düşmektir. Vatanseverlik, haklı olduğu davasında darağacına giderken, taburesini gülerek tekmeleyebilmektir. Ancak en az bunlar kadar önemli belki de bunlardan bile önemli vatanseverlik ise akıllı planlar yaparak, mensubu olduğumuz milletimizi dünya liderliğine taşıyabilmektir.

Mahallemizde şımarık iki tane zengin çocuğu var (İran ve İsrail). Bizimle kavga etmeye cesaret edemedikleri için çıkarları gereği mahallenin gerçek delikanlısına (TÜRKİYE) karşı hileler yaparak, devamlı bazı dövüşçüleri gönderiyorlar. Bence doğru soru şu olmalıdır; ömür boyu bu şımarık iki gencin gönderdiği fedailerle mi kavga edeceğiz? Ya da geçmişte atalarımızın yaptığı gibi hızlı ve akılcı hamleler yaparak, bölgenin abisi durumuna mı geleceğiz?

Unutmadan şunu da söyleyeyim, vatanseverliğin en büyüğü milli menfaatler için haklı olduğun davanda bile acını yüreğine gömebilmektir. Vatansever söylemler, duygulu konuşmalar, intikam çığlıkları belki seçimlerde partilere 1-2 puan oy getirebilir. Ancak bu ülkeye yapılan en büyük kötülüktür. Çünkü kendi menfaatleri için insanların duygularıyla daha da kötüsü bir milletin geleceğiyle oynamaktır.

Kıymetli dostlarım, görülüyor ki milletçe tarihi bir yolculuktayız. Arkamızda, geçmişin bütün kalleşlikleri, vefasızlıkları ve entrikaları, önümüzde ise aklımızın rehberliğinde ulaşabileceğimiz geleceğin muntazam büyüklüğündeki ışığı durmaktadır. Duygularımız çok önemlidir. İnsan olmamızı sağlayan yegane şeylerdir. Ancak millet olarak bu tarihi dönemeçteki kararımızı duygularımızla değil millet olarak aklımızın rehberliği ile almalıyız.