"Dünyanın Ağırlık Merkezi Asya Pasifik'e Doğru Kaymakta"

HASEN Genel Sekreteri Yavaş:- "Dünyanın ağırlık merkezi Asya Pasifik'e doğru kaymakta. Bu bağlamda da Hazar Bölgesi çok daha önemli bir hale geliyor"- HASEN Yüksek İştişare Kurulu ve Emekli Büyükelçi Akıncı:- "Mülteci krizinin 2016'da durması mümkün değil

İSTANBUL (AA) - Hazar Strateji Enstitüsü (HASEN) Genel Sekreteri Haldun Yavaş, dünyanın ağırlık merkezinin Asya Pasifik'e doğru kaydığını belirterek, "Bu bağlamda Hazar Bölgesi çok daha önemli bir hale geliyor" dedi.

Yavaş, HASEN'in yıllık değerlendirme toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye ve Hazar Bölgesi'nde geçen yılın önemli konuları arasında yer alan enerji, ekonomi ve güvenlik alanlarında 2016 yılına ilişkin beklentilerini paylaştı.

Dünyanın ağırlık merkezinin Asya Pasifik'e doğru kaydığını, bu bağlamda Hazar Bölgesi'nin çok daha önemli bir hale geldiğini vurgulayan Yavaş, "Ancak Hazar ülkelerinin kendi içlerindeki ticaretine baktığımızda toplam dış ticaretlerinin sadece yüzde 5'ini oluşturduğunu görüyoruz" ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin doğusundaki tüm Hazar Transit Koridoru ülkelerinin taşımacılık kapasitelerini artırmak ve transit ülke olabilmelerini sağlamak için hummalı bir çalışma yürütüldüğünü ifade eden Yavaş, Çin'den Bakü'ye uzanan 4 bin kilometrelik demiryolunun tamamlandığını aktardı.

Yavaş, toplam uzunluğu 838 kilometre olan Bakü-Tiflis-Kars (BTK) hattının da Azerbaycan ve Gürcistan bölümlerinin bitirildiğini kaydederek, "Türkiye tarafında kalan 76 kilometrelik hattın inşaatı bitirilemedi" diye konuştu.


- "Mülteci krizinin 2016'da durması mümkün değil"


HASEN Yüksek İştişare Kurulu ve Emekli Büyükelçi Halil Akıncı ise mülteci krizine değindiği konuşmasında, "Avrupa Birliği, hem ABD hem de Rusya'ya göre çok daha pasif durumda. AB için en önemli husus Suriye'den sonra çıkan mülteci krizi. Bunu önlemek için işbirliği yapmaya çalışıyor" dedi.

Bu yıl mülteci krizinin durmasının mümkün olmadığının altını çizen Akıncı, AB'nin buna mutlaka bir çare bulması gerektiğini, Türkiye gibi arada kalan ülkelerin bunun için bir çare bulmak durumunda olmadığını söyledi.


- "Kur savaşları 2016'da da devam edecek"


HASEN Yönetim Kurulu ve Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kerem Alkin, IMF ve Dünya Bankası'nın büyüme tahminlerinin bir kez daha aşağı revize edildiği, yüzde 2,6'ların konuşulduğu, küresel ticarette ise 2015'ten sonra bir kez daha daralma beklenildiği bir 2016'ya girdiklerini anlattı.

Bu yıl, dünyanın önde gelen merkez bankalarının izleyeceği para politikası tercihlerinin hayli önemli olacağının altını çizen Alkin, "2016'da G-20 ülkeleri arasında kur savaşı tartışmalarının aynı tempoyla devam edeceği gözleniyor" dedi.

Avrupa'da büyümenin desteklenmesi adına, parasal genişlemenin sürdürüleceğini dile getiren Alkin, bu durumun Türkiye'nin AB'ye daha fazla ihracat yapması adına anlamlı olduğunu bildirdi.

Alkin, "Çin ise 2020'ye kadar süreceği düşünülen yeni bir büyüme modeli değişimine giriyor. İhracata dayalı büyümeden, iç talebe dayalı bu yeni büyüme sürecinin geçiş döneminde, Yuan'da kısmi değer kayıpları gözlenebilir. Bununla birlikte, yakın gelecekte Çin'in küresel rekabette, daha kurallara uyar hale gelmesi, adil rekabet koşullarını destekleyecek" ifadelerini kullandı.



- "İran'ın oyuna dahil olması Türkiye'nin değerini artıracak"


Alkin, yeni başkanını seçmeye hazırlanan ABD'de, mevcut başkan Barack Obama'nın Küba ve İran konusundaki adımlarının uluslararası diplomasiyi hareketlendirdiğini kaydederek, İran'ın, ambargoların kalkmasıyla bölgede alacağı inisiyatifin, Suudi Arabistan ve İsrail gibi ülkeleri ek önlemlere, Türkiye gibi daha güçlü müttefik arayışlarına yönlendirebileceğini söyledi.

Kırk yılı aşkın süredir ambargo baskısı altındaki İran'ın bakir pazar olma özelliği ile uluslararası yatırımları çekmesi adına Türkiye için risk oluşturduğuna değinen Alkin, şöyle devam etti:

"Küresel yatırımlar açısından, Türkiye'nin cazibesini güçlendirici adımları ve uluslararası ekonomi çevrelerinin merakla beklediği yeni mikro reformları geciktirmememiz yararlı olacaktır. Bu noktada, küresel emtia fiyatlarının 2016 yılında da yüzde 5 ile 10 arası gerilemeyi sürdürmesinin beklendiği bir ortamda, Türkiye'nin dünyadan ciddi emtia ithalatı yapan bir ülke olarak, fiyat gerilemesinden doğan avantajı katma değere dönüştürmesi gerekiyor."


- "Petrol fiyatları uzun süre 100 dolar seviyesinden uzak kalacak"


HASEN Strateji ve Politika Koordinatörü Dr. Rüçhan Kaya, enerji alanında dünyada 2015 yılına petrol fiyatlarının çöküşünün damga vurduğunu belirterek, "Petrol fiyatları son 18 ayda 112 dolardan 28 dolara düşerek yaklaşık yüzde 75'lik değer kaybına uğradı. Ancak bu fiyat düşüşlerine rağmen 2015'te dünyada yenilenebilir enerji yatırımları artarak devam etti. ABD ve Batı Avrupa'da üretilen elektriğin yüzde 50'si yenilenebilir kaynaklıydı" dedi.


Kaya, 2016'da küresel petrol fiyatları ve bölgesel siyasi belirsizliklerin öncelikli konu başlığı olma özelliğini sürdüreceğini, bununla birlikte iklim değişikliğine ilişkin hedefler ve enerji verimliliğine dair yatırımlar göz önüne alınarak petrol fiyatlarının 100 dolar seviyelerinden uzun süre uzak kalacağını söyledi.

Rusya ve Türkiye gerginliğinin enerji boyutuna da dikkati çeken Kaya, "Özellikle Rusya ile Türkiye arasında yaşanan uçak krizi sonrasında ortaya çıkan doğalgazda arz güvenliği sıkıntısı Türkiye’nin enerji kaynaklarını çeşitlendirmesinin ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor. Bu sebeple Türkiye yakınındaki Hazar enerji kaynaklarına ağırlık vermeli ve ortaklıklarını geliştirmeli" ifadelerini kullandı.


- "ABD'nin 2016'daki siber güvenlik bütçesi 14 milyar dolar"


HASEN Güvenlik Merkezi Araştırmacısı Ayhan Gücüyener de 2015 yılının siber güvenlik açısından hem küresel aktörler hem de Türkiye ölçütünde oldukça hareketli olacağını söyledi.

Siber suçların özel sektör üzerindeki maliyetinin 2020'de 2 trilyon doları bulabileceğini aktaran Gücüyener, siber güvenliği ulusal güvenlik içinde okuyan devletlerin artık büyük bütçeler ayırarak siber ordular kurduğunu, ABD'nin 2016 yılı öngördüğü siber güvenlik ve araştırma bütçesinin 14 milyar dolar olduğunu dile getirdi.

Gücüyener, "Kritik altyapılar olarak adlandırılan, finans, enerji, ulaştırma, kamu hizmetleri gibi alanlarda ise siber saldırılar çok daha hayati bir tehdit olarak algılanmaya başladı. Amerikalı bir araştırma kuruluşu 20 ülkedeki nükleer tesisi siber güvenlik açısından sınıfta bıraktığını ve Türkiye'de aralık ayında gündeme oturan DDos atakların bugüne kadar literatüre geçmiş en büyük siber saldırılardan biri olduğu konuşuluyor" ifadelerini kullandı.

Siber silahların bu yıl itibariyle giderek daha karmaşık sofistike hale geleceğini bildiren Gücüyener, "Siber suçlular, giderek daha kritik sektör ve sistemleri hedef alacağa benziyor. Devletler arasındaki siber silahlanma yarışı hızlanarak artacak. Buna cevaben, siber güvenlik hem devletler hem de uluslararası örgütlerce ulusal güvenliğin ayrılmaz bir parçası olarak kalmaya devam edecek. NATO gibi uluslararası örgütlerin, siber güvenliğe ayrı bir önem atfetmeye başlayacağı tahmin ediliyor" dedi.

Sonraki Haber