Kadın cinayeti davasında beraat kararının gerekçesi açıklandı


İzmir'de cansız bedeni evdeki havlupana asılı halde bulunan 33 yaşındaki genç kadına "yoğun şekilde psikolojik ve fiziksel şiddet uyguladığı" mahkeme tarafından da kabul edilen aynı zamanda genç kadının sevgilisi de olduğu öğrenilen katil zanlısı hakkındaki beraat kararının gerekçesi "Şiddet uygulasa da öldürdüğü anlamına gelmez" oldu.
Olay, 3 Kasım 2022'de İzmir Bornova'daki lüks bir sitede meydana geldi. Bir firmada pazarlama müdürü olarak çalışan D.B., erkek arkadaşı E.T. ile yaşadığı evin banyosunda havlupana çarşafla asılı halde ölü bulundu. Olayla ilgili başlatılan soruşturmada E.T. ile halası S.T., hem polise hem de aileye D.B.'ın intihar ettiğini söyledi. İzmir Adli Tıp Şube Müdürlüğü Biyoloji İhtisas Dairesi'nden alınan raporda; Duygu'nun tırnak örneklerinde ve tişörtünde E.T.'nin DNA'sının bulunduğu belirtildi. D.B.'ın ailesi ve yakınları da verdikleri ifadelerde, D.B.'ın intihara meyilli biri olmadığını belirtti. Soruşturmada site güvenlik görevlilerinin ifadesinde, E.T.'nin daha önce elinde bıçakla eve girmeye çalıştığı öğrenildi. Soruşturma sonunda elde edilen bilgi ve belgeler ışığında, olayın 'Kasten öldürme' suçu olduğunun değerlendirilmesi üzerine E.T. hakkında mart ayında gözaltı kararı çıkarıldı. Üzerine atılı suçlamaları reddeden E.T., olaydan yaklaşık 1,5 yıl sonra 22 Mart'ta tutuklandı.
KARARA İTİRAZ EDİLDİ
Olaya ilişkin hazırlanan iddianamede; D.B.'ın çarşafla kendini asmasının mümkün olmadığı, havlupanın bulunduğu duvar ve bu duvara bitişik yaklaşık 1 metre yükseklikte ahşap banyo tezgahı olduğu düşünüldüğünde, maktulün kendini asması için yeterli yüksekliğin olmadığına vurgu yapıldı. Savcı, E.T. için 'Kadına karşı kasten öldürme' suçundan ağırlaştırılmış müebbet, sanığın halası S.T. için 'Yalan tanıklık' suçundan 4 yıla kadar hapis cezası isteminde bulundu. İddianame, İzmir 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde kabul edildi. Sanık, yargılama süresince Duygu'yu öldürmediğini ve intihar ettiğini savundu. 28 Mayıs'ta görülen duruşmada savcı, tutuklu sanık için 'Kadına karşı kasten öldürme', S.T. içinse 'Yalan tanıklık' suçundan ceza talebinde bulundu. 30 Mayıs'ta görülen duruşmada karar çıktı. Sanıklara beraat verilirken, karara İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından itiraz edildi.
'DNA PROFİLİNE RASTLANMASI HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA UYGUN BULUNDU'
Sanıklara verilen kararın gerekçesi açıklandı. Kararda; sanık E.T. ile D.B. arasında öldürmeyi gerektirir bir sebebin bulunmadığı, E.T.'nin, D.B.'a yönelik yoğun şekilde psikolojik ve fiziksel şiddet uyguladığı; kamera görüntüleri, dosya arasında yer alan yazışmalar ve olay tutanakları ile sabit olsa da bu hususların, 'üzerine atılı suçu işlediği anlamına gelmeyeceği' belirtildi. D.B.'ın otopsi raporunda, herhangi bir künt travmatik lezyon, ateşli silah, kesici delici alet yarası, elle iple boğma, yanıcı, yakıcı madde ve benzeri harici lezyona rastlanılmadığı kararda yer aldı. Aynı evde yaşamalarından dolayı D.B.'ta sanık E.T.'ye ait DNA profiline rastlanmasının hayatın olağan akışına uygun olduğu vurgulandı. Kararda E.T.'nin, kilitli olan kapıyı tornavida ile açtığı savunmalarının ve Duygu'yu asıldığı yerden indirmeye çalışırken, kafasını lavabo etrafında bulunan malzemelere çarpmasından dolayı maktulün alnında yara oluştuğu şeklindeki savunmalarının hayatın olağan akışına uygun olduğu değerlendirildi.
'ŞÜPHEDEN SANIK YARARLANIR'
Heyet, Duygu'nun asılı bulunduğu havlupan ile zemin arasındaki mesafe ile Duygu'nun boyu ve hemen havlupanın altında banyo tezgahının bulunması dikkate alındığında; Duygu'nun E.T. tarafından asılarak öldürülmesinin mümkün olmadığına kararda yer verdi. Gerekçeli kararda; Duygu'nun telefonunda yapılan incelemede E.T. aleyhine somut bir delil bulunmadığı; kamera kayıtları, tanık ifadeleri ve 112 ihbar kayıtları dikkate alındığında sanığın, Duygu'yu banyoda asılı halde gördükten sonra indirdiği, halasından yardım istediği ve 112'yi arayarak intihar bildiriminde bulunup, ilk yardım yaptığının belirlendiği belirtildi. Sanığın suçu işlediğine dair kesin, somut ve inandırıcı bir delil elde edilemediği, savunmalarının tutarlı olduğu, bu nedenle de 'şüpheden sanık yararlanır' ilkesi gereği mahkumiyetine hükmedilemeyeceği kanaatine varıldığı kararda yazıldı. S.T. yönünden ise sanığın bilerek ve isteyerek yalan tanıklık yaptığına ilişkin dosya kapsamında her türlü şüpheden uzak, somut ve kesin bir delil bulunmadığı belirtildi. (DHA)