Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Başdanışmanı Mehmet Uçum yeni Anayasa için sandığı işaret etti: ''Sandıksız olmaz''

Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Erdoğan'ın yeniden Cumhurbaşkanı adayı olabilmesi için Anayasa değişikliğine gerek olmadığını açıklayan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, yeni Anayasa tartışmalarına ilişkin de "Referandumsuz yeni Anayasa olmaz" dedi.

Son dönemde, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yeniden Cumhurbaşkanı adayı olabilmesi ile ilgili olarak peş peşe açıklamalrda bulunan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum bu sefer de yeni Anayasa çalışmaları için dikkat çeken bir açıklama yaptı.

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan TBMM'nin bir erken Cumhurbaşkanlığı seçimi kararı almaması durumunda zamanında yapılacak bir sonraki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Anayasa'nın 101. maddesi olan "Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir" hükmü nedeniyle yeniden aday olamayacak.

Yani Erdoğan'ın yeniden aday olması için ya TBMM Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yenilenmesine karar verecek ya da Anayasa'nın 101'inci maddesi değişecek...

Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarıyla başlayan yeni Anayasa çalışmalarıyla birlikte "Erdoğan kendisine yeniden aday olmanın yolunu arıyor" yorumları yüksek sesle konuşulmaya başlandı.

Anayasa'ya göre Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Erdoğan'ın bir kez daha Cumhurbaşkanı adayı olamayacağı açıkken Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, Erdoğan'ın yeniden aday olabilmesi konusunda "TBMM 360 milletvekilinin oyuyla seçimlerin yenilenmesi kararı alırsa ve Cumhurbaşkanı Erdoğan da tercih ederse son kez aday olur" ifadelerini kullanmıştı.

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum bu sefer de yeni bir anayas aiçin referandumun şart olduğunu açıkladı.

Yeni anayasanın 400 veya daha fazla oyla kabul edilse bile referanduma sunulması gerektiğini kaydeden Uçum, ifadesinin nedenlerini de sıraladı.

Sosyal medya hesabından konuya ilişkin paylaşım yapan Uçum, şu ifadeleri kullandı:

"Demokrasilerin rutin işleyişinde halk, anayasa konusundaki beklentisini hukuksal dille ifade etmez. Halkın anayasal taleplerini tespit için değişim veya gelişim yönündeki siyasi, ekonomik, kültürel ve adalete ilişkin her türlü tasavvurunun hukuksal karşılığına bakılmalıdır. Halkın sisteme ilişkin daha iyiye yönelen beklentilerini karşılamak konusunda kanun veya tali mevzuat yetersiz kalırsa bunlar için anayasal norm ihtiyacı doğar. Bunun da halkın anayasa talebi olarak anlaşılması gerekir. Yani demokratik siyasetin görevi, halkın somut olarak hangi konu olursa olsun daha adil ve iyi işleyen bir düzen isteğini -anayasa altı normlarla karşılanamayan talepler açısından- anayasal değişim ihtiyacı olarak tercüme etmektir. İşin esası budur.

Halkın genel ve aktüel sorunların çözümüne ilişkin beklentisi, gelişmiş kurallar ve geliştirilmiş kurumlar gerektirirse bunların bir kısmı norm seviyesi sebebiyle anayasa talebi olarak ortaya çıkar. Örneğin pahalılıkla mücadelede gerek duyulduğunda tavan fiyat uygulanmasına yönelik halkın beklentisi anayasal talep olarak kabul edilmelidir. Makul ve insanca yaşama hakkına ilişkin halkın istekleri anayasada böyle bir hakka yer verilmesi şeklinde somutlanabilir. Yine halkın, hiç kimsenin geçim sıkıntısı içinde olmaması dileği anayasada asgari geçim desteği veya asgari gelir hakkı gibi güvencelere dönüşebilir. Seçmen iradesinin milletvekili seçim süreçlerinde daha etkili olmasına yönelik halkın istekleri geri çağırma hakkını içeren bir anayasal kural ve kurum olabilir. Halkın yasama süreçlerinde daha aktif olma isteği anayasada yer alması gereken, halkın kanun teklif etmesine ilişkin bir hak ve yetki talebi olarak kabul edilebilir. Bunlar gibi her alan için ve çok sayıda örnek verilebilir. Görüldüğü gibi “halkın gündeminde yeni anayasa talebi yok” görüşü, halkın taleplerinin devrimci dinamiğini ve gelecek perspektifini göz ardı eden, olgusal karşılığı olmayan, yüzeysel bir tespittir.

Dolayısıyla aslında yeni anayasa halkın sürekli ve genel olarak sistemsel açıdan daha iyiyi tasavvur etmesinin oluşturduğu temel ihtiyaçtır. Bu nedenle siyasal anayasa ve hukuksal anayasa ayrımı yapılır. Siyasal anayasa halkın sisteme ve düzene ilişkin tasavvuru ile daha iyiye yönelik taleplerinin ve ihtiyaçlarının ortaya koyduğu anayasadır. Siyasal anayasanın unsurlarını halkın demokratik ve meşru temsilcisi olan siyasi partilerden ‘talep siyaseti’ yapanların programlarında daha net olarak görmek mümkündür. Halkın ortaya koyduğu siyasal anayasanın hukuksal tercümesinin yapılarak halkın temsilcilerinden oluşan Mecliste bütünsel bir kanun olarak kabul edilmesi ve halkın onayıyla yürürlüğe girmesi halinde ise hukuken yeni anayasa söz konusu olur.

REFERANDUM VURGUSU

Demokratik bir düzende halk sisteme ilişkin hep daha iyiyi istediği sürece ki bu şimdiye kadar böyle olmuştur, yeni anayasa her zaman halkın olağan ve dinamik gündemi olur. Bu nedenle temsili kurucu irade olan Meclis yeni anayasayı, halkın daimi anayasa gündemini ve asli kurucu irade olan halktan onay alma zorunluluğunu dikkate alarak yapmalıdır. Çünkü halk tasavvur ettiği anayasa ile Meclisin kabul ettiği yeni anayasa arasındaki uyumu ancak vereceği onayla gösterir.

Yeni anayasa TBMM’de 400 veya daha fazla oyla kabul edilse bile referandum zorunluluğunun iki ana sebebi vardır:

Birinci sebep, asli kurucu irade olan halkın onayıyla demokratik meşruiyeti tamamlama zorunluluğudur.


İkinci sebep, halkın siyasi anayasa tasavvuruna uygun bir hukuki metnin Mecliste kabul edilip edilmediğini halkın denetleme hakkının gereğidir.

Son söz: Referandumsuz yeni anayasa olmaz."

Sonraki Haber