Akşener, Erdoğan'a seslendi: ''Şimdiden uyarıyorum''

İYİ Parti lideri Meral Akşener partisinin grup toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan'a 'Abdülhamid Han' yanıtı vererek, "Yani Erdoğan'a benzetirken Abdülhamid Han'a hakaret etmişiz. Arkadaş en azından kendisinin farkında" dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında konuştu.

Akşener konuşması öncesi İYİ Parti’den istifa eden ve bugün yeniden partisine katılan Adana Milletvekili İsmail Koncuk'a rozetini taktı. Erdoğan'ın kendisine yönelik "Abdülhamit Han" tepkisine yanıt veren Akşener, "Sayın Erdoğan için rehber kabul ettiği, rol model aldığı ama nasıl vefat ettiğini bile bilmediği Abdülhamit Han’ı kendisine benzetmek büyük bir hakaretmiş. Yani biz aslında istibdata karşı koyan o ruhtan bahsederken değil; Sayın Erdoğan’a benzetirken, Abdülhamit Han’a hakaret etmişiz. Arkadaş en azından kendisinin farkında. Bu da bir şey" dedi.

Akşener'in açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:

"Geçtiğimiz hafta sonundan beri Sayın Erdoğan ve arkadaşlarını Abdülhamid Han üzerinden bir yaygara tufanı almış gidiyor. Hakaretlerin, öfke nöbetlerinin, nefret şovlarının biri bin para. Oysa dillere destan şanlı tarihimize sahip çıkmanın da, tarihimizden ilham alarak yol yürümenin de tarihe atıf yaparak siyaset dersi vermenin de yolu ilk önce tarihi öğrenmekten geçer.


Ama tarih 'Keşke Yunan galip gelseydi' diyen meczup feslilerin hezeyanlarından öğrenilmez. Yalan, yanlış danışman notlarından da öğrenilmez. Dizi sahnelerinden, çizgi romanlardan hiç öğrenilmez. Tarih, okuyarak araştırarak öğrenilir. İşte bu yüzden Sayın Erdoğan tarihi bir türlü öğrenemiyor çünkü kendisi okumayı hiç sevmiyor. Eline tutuşturulan notlardan ötesini görmüyor. Unuttuğu bir şey var biz tarihe onun gibi kişiler üzerinden bakmıyoruz. Biz tarihe onun gibi kavgalar üzerinden de bakmıyoruz. Biz tarihe değerler, sistemler ve sonuçlar üzerinden bakıyoruz. Çünkü biz Abdülhamid Han ile değil o günün şartlarındaki demokrasi rüzgarıyla ilgileniyoruz.
"RAHMETLİYE HAKARETMİŞ"
Tarihin her döneminde milletimizin istibdata karşı koyduğu tavırla ilgileniyoruz. Tekleşmeye, tek adamlığa giden her yolu azimle keşmiş olan milli irade ile ilgileniyoruz. Sayın Erdoğan nedense istibdat dönemiyle günümüz arasındaki benzerlikleri dile getirmemden çok rahatsız oldu. Abdülhamid Han'ı kendisine benzetmemi bir hakaret olarak algıladı. Yani Sayın Erdoğan'ı Abdülhamid'e benzetmek rahmetliye hakaretmiş. Arkadaş en azından kendisinin farkında.


İstibdat bir olgudur bu inkar edilemez. Ancak görüyoruz ki Sayın Erdoğan için istibdatın kendisi değil istibdata kimin maruz kaldığı ve istibdatı kimin uyguladığı daha önemli. Kendi uyguladığı istibdatı umursamaz ama kendi maruz kaldığı zaman avaz avaz bağırır. Halbuki istibdat göreceli değildir ya vardır ya da yoktur. Ya karşısındadır ya da yanındasındır. Eğer istibdata karşıysan söz Abdülhamid Han'a gelir. 1912'deki sopalı seçimlere de 1946'daki sandık baskısına da, askeri vesayete de karşı olursun, 27 Mayıs darbesine de, 12 Mart'a da 12 Eylül'e de 1909'daki darbe teşebbüsüne de karşı durursun 15 Temmuz 2016'dakine de. Yassıada Mahkemeleri'ndeki adaletsizliğe de isyan edersin, tweet atan gençlerin Silivri'ye yollanmasına da. 28 Şubat ile de mücadele edersin Sayın Erdoğan'ın partili istibdat rejimiyle de. Eğer istibdata karşıysan hadi Atatürk'e zaten yabancısın ama en azından Namık Kemal'i, Ziya Gökalp'i bilmen gerekir.

"TAZMANYA CANAVARINA" BENZETTİ

Sayın Erdoğan için bunların hiçbir önemi olmadığını zaten biliyoruz. Sayın Erdoğan için tarihimizin, ecdadımızın sadece kendi iktidarını korumaya hizmet ettiği sürece değerli olduğunu da biliyoruz. Artık apaçık ortada olan beceriksizliğini, işbilmezliğini, manevi değerlerimizin ardına sığınarak saklamaya çalıştığını da görüyoruz. Çünkü bu bir zihniyet meselesi. Gün gelir o tarih döner dolaşır yakana yapışır ve bütün cahilliğin ortaya saçılır.

Tazmanya canavarı edasıyla attığı hamasi tiratlarını gülerek izliyoruz çünkü biz biliyoruz ki çok az kaldı. Haddi kim bilecekmiş, milletimizin tokadını kim yiyecekmiş çok az kaldı. Milletin adamı diye milletin omuzlarında geldin istibdatın adamı olarak milletin iradesi ile gidiyorsun. O nedenle kendini parçalasan da bizler, aynı bizler öncekiler gibi istibdata dur demeye devam edeceğiz. Kahrolsun İstibdat Yaşasın Hürriyet diyeceğiz. Adalet diyeceğiz. Kötüler gidecek, iyiler kazanacak.

İSVEÇ VE FİNLANDİYA'NIN NATO BAŞVURUSU

Putin'in yayılmacı ve saldırgan politikası Avrupa'da güvenli krizi yarattı. İsveç ve Finlandiya harekete geçti. İki ülke de NATO üyeliğine başvurdular. Bunun için Türkiye'nin onayına ihtiyaçları var. Ülkemizin batıya gösterdiği iyi niyet defalarca suiistimal edildi.

Bugün, Türkiye'den İsveç ve Finlandiya'nın üyeliği için iyi niyet bekleyenlerin, kendi niyetlerini sorgulaması gerekiyor. Milli menfaatlerimizin düşünülerek karar verilmesini istiyoruz. İsveç ve Finlandiya kendilerini korumak için NATO'ya üye olmak istiyorlarsa, kendilerini kullanan PKK'ya karşı gerekli tepkiyi göstermeli ve terör örgütünü topraklarından çıkarmalıdır. Bunu Almanya, İngiltere ve Fransa gibi ülkeler de yapmalı. 

PKK'nın Putin yanlısı tutumunu, Türkiye ile diğer NATO ülkeleri arasında bir fırsat olarak görüyoruz. PKK'yı Avrupa'dan atmak ve AB'yi güçlendirmeye katkı sunacaktır. Bunu etkin bir diplomasiyle başarabiliriz. Sessiz bir diplomasi yürütmektir.

"BAE GERÇEĞİNİ AÇIKLADIĞI İÇİN HARCADILAR"

Sayın Erdoğan tam bunun tersini yapıyor. Dış politikayı, iç politika şovuna dönüştürmeye çalışıyor. Daha geçen sene MSB Bakanı BAE'nin PKK'ya verdiği destekten bahsediyordu. İçişleri Bakanı, 15 Temmuz'un arkasında BAE olduğunu söylüyordu. Sayın Erdoğan esiyordu, gürlüyordu. Sayın Erdoğan'ı Körfez ülkeleriyle para konuşurken bulduk. Her şey bir anda unutuldu. Grup Başkanvekillerini bile yanlışlıkla BAE gerçeğini açıkladığı için harcadılar.

Bana AK Parti iktidarının en büyük başarısızlıklarını sorsanız, ilk üçe tarımı koyarım. Aylardır aynı şeyi söylüyoruz, tarım milli güvenlik sorunu diyoruz. Arkadaşlar bizi duymazdan gelmeye başlıyor. Her şeyi kulağını tıkayan, saraydan dışarı adım atamayanlar kesime giden inekleri, düvelerin arkasından ağlayanları duymazdan, bilmezden geldiler.

24 milyar lirayı Haririlerin cebine koydular. 24 milyar yerine çiftçimizin nisan ayında atması gereken gübresinin attırılması sağlansaydı nası bir Türkiye ile karşı karşıya kalırdık. Çiftçi için suyu elektriği kullanamaz hale getirdiler.

Kur Korumalı Mevduat sistemi de çare değil, dolar aldı başını gidiyor. Döviz sattırdılar. 15 Temmuz'un finansörü olmakla suçladığınız ülkelerin ayağına gittiniz. Rezervler eridikçe ülkenin risk primi arıtyor, sonra dolar artıyor. Dolar arttıkça Kur Korumalı Mevduat riski artıyor. Bu iş bilmezlik, böyle beceresizlik olmaz."

Sonraki Haber