Dünyanın öbür ucunda bir bomba patladı

Engin Civan yazdı: Dünyanın öbür ucunda bir bomba patladı

Engin Civan engin.civan@haber3.com

Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Avustralya nükleer teknoloji anlaşmasına imza attı.

Basit/sıradan gibi gözüken bir olay…

Oysaki arka planı ve geleceğe yansımasıyla, küresel anlamda titreşimler yaratacak bir anlaşma.

Evet, ilk tepki Fransa’dan geldi. Hem de ne tepki…

Fransızların elektrik-dizel teknolojisiyle çalışan denizaltı yapım işini Avustralyalıların iptali nedeniyle, 30 milyar dolar gelir kaybı söz konusu. Büyük para, Fransızların ateş püskürmesi de gayet doğal.

Ancak unutmayalım! “Diplomasi”  Fransızca bir deyim ve modern çağa Fransızların hediyesi.

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian’ın lisanı tam bir mahalle kavgası niteliğinde.

Bu arada, Fransa ilk defa ABD ve Avustralya elçilerini geri çekti.

Gazetecilerin “İngiltere büyükelçinizi neden geri çağırmadınız?” sorusuna da mealen şöyle yanıt verildi: “Biz İngilizlerin her zaman ne kadar sinsi olduğunu biliyoruz, gerek yok!”

İnanılmaz bir tarihi yara kaşıma niteliğinde olan bu yanıt, taa 14. Louise’e kadar gidebilir.

Sonuç olarak…

Amerika ve İngiltere, Avustralya’ya nükleer denizaltı teknolojisi verecek.

Nükleer denizaltılar karada nükleer başlık sahibi ülkelerin kâbusu çünkü konumlarını bilmek imkânsız. Ve bu teknoloji de herkeste yok.

ÇİN GERGİN

Barack Obama döneminde ABD, Çin’in arkasına geçip iki puan almak için Hindistan’ı dolduruşa getirdi ve Hindistan da kendi cebinden uçak gemileri inşa etti. Akabinde ABD de yıllarca savaştığı Vietnam’a savaş gemisi hibe etti.

Çin de boş durmadı! Pakistan’a milyarlarca dolar harcayan Çin, İpek Yolu Projesi çerçevesinde, Hindista n’ın ezeli rakibi Pakistan’ı kendi safına çekti.

Batı’dan ve Ortadoğu’dan uzak olan bu stratejik hamleler, Güney Doğu Asya’da yaşanan bölgesel ayak oyunlarından ibaretti. Küresel etkisi de fazla hissedilmedi.

Fakat artık işin rengi değişti/değişiyor.

Yanardağ patladı ve lavları yavaş yavaş yayılıyor.

FRANSA’YI YABANA ATMAMAK GEREK

Fransa belki dünya nüfusunun yüzde birini oluşturuyor fakat küresel etki olarak özgül ağırlığı olan bir kültür.

Bugün orta sınıf dediğimiz, demokrasinin teminatı “burjuva” bir Fransız deyimidir. KİT (Kamu İktisadi Teşekkülleri) yapılanması da cumhuriyet kurulurken Fransızların ‘Etatism = Devletçilik’ modelidir.

Abdülhamid’den bu yana “mülkiye eğitimi” Fransız idari modelidir. Balosuyla, kıyafet devrimiyle, protokol uygulamasıyla Fransız kültürü, Mustafa Kemal Atatürk dahil çağdaşlaşma arayışında olan birçok lideri derinden etkilemiştir.

“Eşitlik, Kardeşlik, Özgürlük” sloganı, nihayetinde gücünü Tanrı’dan alan kralın kutsal otoritesini Fransız devrimiyle değiştiren bir kültürdür. Tüm dünyaya ve özellikle kolonilere milliyetçilik duygusunu yaymıştır. Tamamı Fransız kültürünün etkisidir.

Her ne kadar cebini yaktı onun için kızgın deseler de Fransa’nın ABD ve İngiltere’ye nükleer anlaşma nedeniyle baş kaldırmasını önemli buluyorum.

İki sene önce İngiltere'nin Brexit (British Exit) olayının sonuçlarını değerlendirmiş ve “İngiltere ABD’nin eyaleti olur” analizini yapmıştım. O analizimin ana fikri de “AB’yi terk eden İngiltere’nin ABD’ye yamanmaktan başka çıkışı yok” görüşüydü.

İnanır mısınız, Avustralya’nın da bu gruba katılacağını düşünmemiştim. Hem de böyle bir anlaşmayla. Benim beklentim Avustralya’nın ABD-Çin arasında bölgesel denge politikası yürüteceği beklentisi içindeydi. Ama İngiltere yine yapacağını yaptı ve Amerika’ya Avustralya’yı alet ederek yamandı.

BU ANLAŞMA AB İÇİN UYARI SİRENİDİR

Nazilerin yenilgisi sonucu, ağlamasın diye ilaç verilmiş bir bebek misali, Almanya o kadar pasifize edildi ki, Avrupa'nın güvenliğini dillendirmek de Fransızlara kaldı.

Bugün dünyada tek güç var. Hava bindirme indirmesiyle ve deniz filoları koordinasyonuyla dünyanın her yerinde operasyon kabiliyetine sahip. Evet, ABD ordusundan bahsediyorum. Başka bir güç yok. Bu nedenledir ki AB bölgesinin de güvenliği Amerika’dan soruluyor.

AB ekonomik gücü yüksek fakat kanatları kırpılmış bir şahin gibi. Amerika da halen dünyanın şerifi John Wayne…

Fransızların ABD’yi challenge etme geleneği var. De Gaulle, zamanında NATO’yu ve ABD dolarının altına eş değerini eleştirmiş, sonunda Nixon altın- dolar bağını koparmak zorunda kalmıştı.

Şimdi gelelim cennet vatan Türkiye’nin nasıl etkileneceğine…

AB askeri güç kurarsa sorun doğrudan Türkiye'nin semtine uğrayacak.

TÜRKİYE’NİN SENARYOLARI

İkinci Büyük Savaş sonunda ABD ve İngiltere NATO’yu kurdu. Açılımı: Kuzey Atlantik Paktı Kurumu.

NATO kuruldu, sonradan çıkan soğuk savaş nedeniyle NATO’nun bir ucu Suriye sınırına dayandı. Fransa ilk günden beri gönülsüzdü -ki Amerika’nın Avrupa’da dolu dizgin at oynatmasına karşıydılar- Fransızca NATO’nun ikinci resmî dili sayıldı, Fransızlar onore edildi, bildiğimiz NATO aynı zamanda Fransızcada oldu OTAN.

Bu arada, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de “Madem Kuzey Atlantik, sizin Ukrayna’da ne işiniz var, Polonya’da ne işiniz var?” diye soruyor.

 Amerikalıların yanıtı ise bilindik: “Biz buralara demokrasi ve insan hakları getireceğiz.”

Al sana turuncu devrim, al sana kadife devrim al sana Arap Baharı. Ve bütün bu oyunlar oynanırken büyük ekonomik güç Avrupa Birliği de seyirci konumunda…

AB; ekonomik gücüne mütenasip, kendi için, avro için, eli mahkûm bir AB ordusu kurmak zorunda.

Peki, AB böyle bir girişimde bulunursa Türkiye ne yapar?

Orta Doğu’da dengelerin değişeceği kesin. İsrail ve Suud’lar ABD’nin yanında. General Abdülfettah es-Sisi’nin Mısır’ı ABD’nin yanında yer alır. Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’deki Kürtler de ABD’nin yanında yer alır. Diğer taraftan, İran da AB’nin yanında olur.

Umudum o ki, Türkiye de AB ve ABD arasında eşit mesafede durur.

Burada bir parantez açmak zorundayım.

AK Parti hükümetine karşı olan ve CHP’in şiarı Atatürk’ün vecizesi “Yurt da Sulh Cihanda Sulh’ vizyonunu dış politika prensibini olarak benimseyen entelektüeller eleştirilerde bulunuyor: “Suriye’de, Libya’da, Somali’de, Afganistan’da ne işimiz var?”

Şöyle söyleyeyim, bugün dünya aşırı kaygan zemin üzerinde yeni bir düzen arayışı içinde. Bugünkü dünya o günkü dünyadan çok farklı bir dünya. Pasif duran, konulara gözlemci olan ülkeler, yeni paylaşımdan çırak çıkacak.

ASKER DEPOSU OLARAK TÜRKİYE

Avrupa gençliğinin militarist kültürden uzak olduğunu biliyoruz. Türkiye’nin diplomalı işsiz ürettiği eğitim sistemi içinde, AB’nin kuracağı ordu için mükemmel bir insan kaynağı olmasını düşünmek fazla uçuk olmaz. Hatta nüfusa yeni katılan Suriyeli ve Afganları da katarsak yeni eleman kaynağı bulunmuş olur. Bu noktada Mehmetçik edebiyatı yapmanın da anlamı yok, çünkü AB askeri gücüne katılanlar kendi özgür iradeleriyle hareket edecekler.

Kısacası değerli okur, dünyanın bir ucunda Anglo-Saksonlar  tarafından yeni bir askeri Pakt, Güney Pasifik Anlaşma Organizasyonu (GPTA) kurulurken, Türkiye'yi de yakından etkileyecek sarsıntılar yaşanmakta.

Tabii ki yarın, günlük yaşamınızı bu konu etkilemeyecek. Ama bir de kaynar suya alıştırılan kurbağa örneği var. Unutmamak da fayda var.

">

Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Avustralya nükleer teknoloji anlaşmasına imza attı.

Basit/sıradan gibi gözüken bir olay…

Oysaki arka planı ve geleceğe yansımasıyla, küresel anlamda titreşimler yaratacak bir anlaşma.

Evet, ilk tepki Fransa’dan geldi. Hem de ne tepki…

Fransızların elektrik-dizel teknolojisiyle çalışan denizaltı yapım işini Avustralyalıların iptali nedeniyle, 30 milyar dolar gelir kaybı söz konusu. Büyük para, Fransızların ateş püskürmesi de gayet doğal.

Ancak unutmayalım! “Diplomasi”  Fransızca bir deyim ve modern çağa Fransızların hediyesi.

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian’ın lisanı tam bir mahalle kavgası niteliğinde.

Bu arada, Fransa ilk defa ABD ve Avustralya elçilerini geri çekti.

Gazetecilerin “İngiltere büyükelçinizi neden geri çağırmadınız?” sorusuna da mealen şöyle yanıt verildi: “Biz İngilizlerin her zaman ne kadar sinsi olduğunu biliyoruz, gerek yok!”

İnanılmaz bir tarihi yara kaşıma niteliğinde olan bu yanıt, taa 14. Louise’e kadar gidebilir.

Sonuç olarak…

Amerika ve İngiltere, Avustralya’ya nükleer denizaltı teknolojisi verecek.

Nükleer denizaltılar karada nükleer başlık sahibi ülkelerin kâbusu çünkü konumlarını bilmek imkânsız. Ve bu teknoloji de herkeste yok.

ÇİN GERGİN

Barack Obama döneminde ABD, Çin’in arkasına geçip iki puan almak için Hindistan’ı dolduruşa getirdi ve Hindistan da kendi cebinden uçak gemileri inşa etti. Akabinde ABD de yıllarca savaştığı Vietnam’a savaş gemisi hibe etti.

Çin de boş durmadı! Pakistan’a milyarlarca dolar harcayan Çin, İpek Yolu Projesi çerçevesinde, Hindista n’ın ezeli rakibi Pakistan’ı kendi safına çekti.

Batı’dan ve Ortadoğu’dan uzak olan bu stratejik hamleler, Güney Doğu Asya’da yaşanan bölgesel ayak oyunlarından ibaretti. Küresel etkisi de fazla hissedilmedi.

Fakat artık işin rengi değişti/değişiyor.

Yanardağ patladı ve lavları yavaş yavaş yayılıyor.

FRANSA’YI YABANA ATMAMAK GEREK

Fransa belki dünya nüfusunun yüzde birini oluşturuyor fakat küresel etki olarak özgül ağırlığı olan bir kültür.

Bugün orta sınıf dediğimiz, demokrasinin teminatı “burjuva” bir Fransız deyimidir. KİT (Kamu İktisadi Teşekkülleri) yapılanması da cumhuriyet kurulurken Fransızların ‘Etatism = Devletçilik’ modelidir.

Abdülhamid’den bu yana “mülkiye eğitimi” Fransız idari modelidir. Balosuyla, kıyafet devrimiyle, protokol uygulamasıyla Fransız kültürü, Mustafa Kemal Atatürk dahil çağdaşlaşma arayışında olan birçok lideri derinden etkilemiştir.

“Eşitlik, Kardeşlik, Özgürlük” sloganı, nihayetinde gücünü Tanrı’dan alan kralın kutsal otoritesini Fransız devrimiyle değiştiren bir kültürdür. Tüm dünyaya ve özellikle kolonilere milliyetçilik duygusunu yaymıştır. Tamamı Fransız kültürünün etkisidir.

Her ne kadar cebini yaktı onun için kızgın deseler de Fransa’nın ABD ve İngiltere’ye nükleer anlaşma nedeniyle baş kaldırmasını önemli buluyorum.

İki sene önce İngiltere'nin Brexit (British Exit) olayının sonuçlarını değerlendirmiş ve “İngiltere ABD’nin eyaleti olur” analizini yapmıştım. O analizimin ana fikri de “AB’yi terk eden İngiltere’nin ABD’ye yamanmaktan başka çıkışı yok” görüşüydü.

İnanır mısınız, Avustralya’nın da bu gruba katılacağını düşünmemiştim. Hem de böyle bir anlaşmayla. Benim beklentim Avustralya’nın ABD-Çin arasında bölgesel denge politikası yürüteceği beklentisi içindeydi. Ama İngiltere yine yapacağını yaptı ve Amerika’ya Avustralya’yı alet ederek yamandı.

BU ANLAŞMA AB İÇİN UYARI SİRENİDİR

Nazilerin yenilgisi sonucu, ağlamasın diye ilaç verilmiş bir bebek misali, Almanya o kadar pasifize edildi ki, Avrupa'nın güvenliğini dillendirmek de Fransızlara kaldı.

Bugün dünyada tek güç var. Hava bindirme indirmesiyle ve deniz filoları koordinasyonuyla dünyanın her yerinde operasyon kabiliyetine sahip. Evet, ABD ordusundan bahsediyorum. Başka bir güç yok. Bu nedenledir ki AB bölgesinin de güvenliği Amerika’dan soruluyor.

AB ekonomik gücü yüksek fakat kanatları kırpılmış bir şahin gibi. Amerika da halen dünyanın şerifi John Wayne…

Fransızların ABD’yi challenge etme geleneği var. De Gaulle, zamanında NATO’yu ve ABD dolarının altına eş değerini eleştirmiş, sonunda Nixon altın- dolar bağını koparmak zorunda kalmıştı.

Şimdi gelelim cennet vatan Türkiye’nin nasıl etkileneceğine…

AB askeri güç kurarsa sorun doğrudan Türkiye'nin semtine uğrayacak.

TÜRKİYE’NİN SENARYOLARI

İkinci Büyük Savaş sonunda ABD ve İngiltere NATO’yu kurdu. Açılımı: Kuzey Atlantik Paktı Kurumu.

NATO kuruldu, sonradan çıkan soğuk savaş nedeniyle NATO’nun bir ucu Suriye sınırına dayandı. Fransa ilk günden beri gönülsüzdü -ki Amerika’nın Avrupa’da dolu dizgin at oynatmasına karşıydılar- Fransızca NATO’nun ikinci resmî dili sayıldı, Fransızlar onore edildi, bildiğimiz NATO aynı zamanda Fransızcada oldu OTAN.

Bu arada, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de “Madem Kuzey Atlantik, sizin Ukrayna’da ne işiniz var, Polonya’da ne işiniz var?” diye soruyor.

 Amerikalıların yanıtı ise bilindik: “Biz buralara demokrasi ve insan hakları getireceğiz.”

Al sana turuncu devrim, al sana kadife devrim al sana Arap Baharı. Ve bütün bu oyunlar oynanırken büyük ekonomik güç Avrupa Birliği de seyirci konumunda…

AB; ekonomik gücüne mütenasip, kendi için, avro için, eli mahkûm bir AB ordusu kurmak zorunda.

Peki, AB böyle bir girişimde bulunursa Türkiye ne yapar?

Orta Doğu’da dengelerin değişeceği kesin. İsrail ve Suud’lar ABD’nin yanında. General Abdülfettah es-Sisi’nin Mısır’ı ABD’nin yanında yer alır. Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’deki Kürtler de ABD’nin yanında yer alır. Diğer taraftan, İran da AB’nin yanında olur.

Umudum o ki, Türkiye de AB ve ABD arasında eşit mesafede durur.

Burada bir parantez açmak zorundayım.

AK Parti hükümetine karşı olan ve CHP’in şiarı Atatürk’ün vecizesi “Yurt da Sulh Cihanda Sulh’ vizyonunu dış politika prensibini olarak benimseyen entelektüeller eleştirilerde bulunuyor: “Suriye’de, Libya’da, Somali’de, Afganistan’da ne işimiz var?”

Şöyle söyleyeyim, bugün dünya aşırı kaygan zemin üzerinde yeni bir düzen arayışı içinde. Bugünkü dünya o günkü dünyadan çok farklı bir dünya. Pasif duran, konulara gözlemci olan ülkeler, yeni paylaşımdan çırak çıkacak.

ASKER DEPOSU OLARAK TÜRKİYE

Avrupa gençliğinin militarist kültürden uzak olduğunu biliyoruz. Türkiye’nin diplomalı işsiz ürettiği eğitim sistemi içinde, AB’nin kuracağı ordu için mükemmel bir insan kaynağı olmasını düşünmek fazla uçuk olmaz. Hatta nüfusa yeni katılan Suriyeli ve Afganları da katarsak yeni eleman kaynağı bulunmuş olur. Bu noktada Mehmetçik edebiyatı yapmanın da anlamı yok, çünkü AB askeri gücüne katılanlar kendi özgür iradeleriyle hareket edecekler.

Kısacası değerli okur, dünyanın bir ucunda Anglo-Saksonlar  tarafından yeni bir askeri Pakt, Güney Pasifik Anlaşma Organizasyonu (GPTA) kurulurken, Türkiye'yi de yakından etkileyecek sarsıntılar yaşanmakta.

Tabii ki yarın, günlük yaşamınızı bu konu etkilemeyecek. Ama bir de kaynar suya alıştırılan kurbağa örneği var. Unutmamak da fayda var.

Tüm yazılarını göster