Ekonomide devasa kanyonlar oluştu

İsmail Çetin yazdı: Ülkemiz ışığı görülmeyen bir karanlıkta hengâmelerle boğuşarak ilerlemeye çalışıyor.

İsmail Çetin ismailcetin3433@gmail.com

Ülkemiz ışığı görülmeyen bir karanlıkta hengâmelerle boğuşarak ilerlemeye çalışıyor.

Ekonomik, siyasi ve sosyal alanlardaki çöküntüler toplumun uç noktalarına kadar yansımaya başladı. Hızla yol alıyor.

Son dönemlerde yaşanan olaylar dolayısı ile meydana gelen ekonomik çöküş ne vahimdir ki ekonomimizin bir kıl iple tuttuğunu ortaya çıkardı.

Ekonomi makyajlanarak yol aldırılmaya çalışıyor ama nafile. Halkımız maaşını aldığının ikinci günü elini cebine attığında birinci günden geriye sadece boş bir cep kalıyor.

Pembe tabloların hâkim kılındığı, ekonominin makyajlandığı, siyasal ve sosyal çöküntülerin egemenleştiği bir ülke olmaktan öteye gidemez olduk.

Hal böyle iken ekonomik göstergelerin her geçen gün daha kötüleşerek SOS verdiği ülkemizde asgari ücretliden, emekliye, çiftçiye, işçiye halk ne yapacağını şaşırmış durumdadır.

Mazot, doğalgaz, elektrik ve su fiyatları toplumu bezdirirken, pazarda meyve-sebze ürünleri kilo yerine taneye evirilirken, zeytin, peynir, kıyma gibi temel gıda maddeleri de grama evirilerek patlak bir lastik gibi yol almaktadır.

TÜİK açıkladığı enflasyon ve ekonomik verilerle toplumun aklı ile alay etmekten geriye kalmadığı gibi gülünç duruma da düşmektedir.

Hal böyle olunca toplumun eğiliminin değişerek farklı araştırma kurumlarına yönelmesine sebebiyet verdi. ENAG güven ve inanırlılıkta TÜİK’in kat ve kat önüne geçti.

Yeni açıklanan verilerde TÜİK enflasyon oranını %48, ENAG %114 olarak açıkladı. Bu toplum nezdinde TÜİK iddia, ENAG doğru veri diye karşılık buldu.

TÜİK makyajlayarak enflasyonu %48 olarak açıkladığında fiyatları aşağıya çekip, cepleri para ile doldurduğunu mu zannediyor! İnsanlar giyiniyor, yiyor, ısınıyor, pazara çıkıyor, enerji tüketimi yapıyor ve bunlara ne ödediğini biliyor. Cebine giren paranın kaç gün yettiğini biliyor. Kaç gün cebi boş gezdiğini biliyor. Çocuğu bir şeyler istediğinde alamamanın mahcupluğunu yaşadığını çok iyi biliyor. Onun için tavsiyemiz zoru başarmaya çalışmaktansa, kolayı yani doğruyu açıklayıp çözüm üretmeye çalışın. İnanın o zaman kazanan sizler, vatandaş ve ülkemiz olacağından hiç endişeniz olmasın.

Buradan hareketle hayatın akışına büyük fotoğraftan baktığımızda TÜİK gibi tozpembe bir yol haritası çizersek halkımıza ve dolayısı ile devletimize zarar vermiş oluruz. Tahlili iyi yapıp acilen ehil eller ile tedavi yöntemine gitmez isek sonumuz hüsran olacaktır.

An itibari ile şuan ki ekonomik veriler dolayısı ile hayatın akışından işveren rahatsız olduğu gibi işçinin de rahatsız olduğunu gözlemlemekteyiz.

İşveren tarafında üretim maliyetleri, cariler, eleman giderleri artarken, gelir düştü. İşveren şuan oturmuş kara kara ne yapacağını, bu işin içinden nasıl çıkacağını düşünmektedir. İşçi ise yeni aldığı maaşın sadece elektrik, su ve doğalgaz giderlerini dahi karşılamadığı için ne yapacağını şaşırmış durumdadır. İktidar kaşıkla verip kepçe ile alma politikası uyguladığı için ne işçinin, ne de işverenin memnun olmadığının altını kalın puntolarla çizerim.

Bu durumun böyle devam etmesi durumunda Mart sonuna doğru ülkemiz sancılı dönemler yaşamaya gebe kalacaktır. Dayanacak gücü kalmayan işveren otomatikman işçi çıkarmaya başlayacak. Üç işçi varsa bir işçi bırakmak zorunda kalacak. Üretimden bazı kalemlerini çıkarmak zorunda kalacak. Carilerden kısmaya çalışacak. Vergi, SSK ödeyemez duruma gelecek. Kayıt dışılık çoğalacağından memurlarla, işveren köşe kapmaca oynamaya başlayacaktır.

Her gün değişkenlik gösteren ve bir türlü alt başlıkları açıklanamayan ekonomik modellerle yolumuza devam etmeye çalışırsak balçığa saplanacağız. Ekonomide oluşan devasa kanyonların da her geçen saat arttığı aşikârdır. Ondan dolayı teşhisi yapıp, tedavi yöntemini de net ortaya koyan Merhum Prof. Dr. Haydar Baş imzalı “Milli Ekonomi Modeline” geçilmesi gerektiğinin ve o modeli devreye koyacak “Enflasyon sebep, hükümet değişimi sonuç” diyen Hüseyin Baş liderliğindeki Bağımsız Türkiye Partisi kadrolarını devreye koymamız şart ve kaçınılmaz olmuştur.

">

Ülkemiz ışığı görülmeyen bir karanlıkta hengâmelerle boğuşarak ilerlemeye çalışıyor.

Ekonomik, siyasi ve sosyal alanlardaki çöküntüler toplumun uç noktalarına kadar yansımaya başladı. Hızla yol alıyor.

Son dönemlerde yaşanan olaylar dolayısı ile meydana gelen ekonomik çöküş ne vahimdir ki ekonomimizin bir kıl iple tuttuğunu ortaya çıkardı.

Ekonomi makyajlanarak yol aldırılmaya çalışıyor ama nafile. Halkımız maaşını aldığının ikinci günü elini cebine attığında birinci günden geriye sadece boş bir cep kalıyor.

Pembe tabloların hâkim kılındığı, ekonominin makyajlandığı, siyasal ve sosyal çöküntülerin egemenleştiği bir ülke olmaktan öteye gidemez olduk.

Hal böyle iken ekonomik göstergelerin her geçen gün daha kötüleşerek SOS verdiği ülkemizde asgari ücretliden, emekliye, çiftçiye, işçiye halk ne yapacağını şaşırmış durumdadır.

Mazot, doğalgaz, elektrik ve su fiyatları toplumu bezdirirken, pazarda meyve-sebze ürünleri kilo yerine taneye evirilirken, zeytin, peynir, kıyma gibi temel gıda maddeleri de grama evirilerek patlak bir lastik gibi yol almaktadır.

TÜİK açıkladığı enflasyon ve ekonomik verilerle toplumun aklı ile alay etmekten geriye kalmadığı gibi gülünç duruma da düşmektedir.

Hal böyle olunca toplumun eğiliminin değişerek farklı araştırma kurumlarına yönelmesine sebebiyet verdi. ENAG güven ve inanırlılıkta TÜİK’in kat ve kat önüne geçti.

Yeni açıklanan verilerde TÜİK enflasyon oranını %48, ENAG %114 olarak açıkladı. Bu toplum nezdinde TÜİK iddia, ENAG doğru veri diye karşılık buldu.

TÜİK makyajlayarak enflasyonu %48 olarak açıkladığında fiyatları aşağıya çekip, cepleri para ile doldurduğunu mu zannediyor! İnsanlar giyiniyor, yiyor, ısınıyor, pazara çıkıyor, enerji tüketimi yapıyor ve bunlara ne ödediğini biliyor. Cebine giren paranın kaç gün yettiğini biliyor. Kaç gün cebi boş gezdiğini biliyor. Çocuğu bir şeyler istediğinde alamamanın mahcupluğunu yaşadığını çok iyi biliyor. Onun için tavsiyemiz zoru başarmaya çalışmaktansa, kolayı yani doğruyu açıklayıp çözüm üretmeye çalışın. İnanın o zaman kazanan sizler, vatandaş ve ülkemiz olacağından hiç endişeniz olmasın.

Buradan hareketle hayatın akışına büyük fotoğraftan baktığımızda TÜİK gibi tozpembe bir yol haritası çizersek halkımıza ve dolayısı ile devletimize zarar vermiş oluruz. Tahlili iyi yapıp acilen ehil eller ile tedavi yöntemine gitmez isek sonumuz hüsran olacaktır.

An itibari ile şuan ki ekonomik veriler dolayısı ile hayatın akışından işveren rahatsız olduğu gibi işçinin de rahatsız olduğunu gözlemlemekteyiz.

İşveren tarafında üretim maliyetleri, cariler, eleman giderleri artarken, gelir düştü. İşveren şuan oturmuş kara kara ne yapacağını, bu işin içinden nasıl çıkacağını düşünmektedir. İşçi ise yeni aldığı maaşın sadece elektrik, su ve doğalgaz giderlerini dahi karşılamadığı için ne yapacağını şaşırmış durumdadır. İktidar kaşıkla verip kepçe ile alma politikası uyguladığı için ne işçinin, ne de işverenin memnun olmadığının altını kalın puntolarla çizerim.

Bu durumun böyle devam etmesi durumunda Mart sonuna doğru ülkemiz sancılı dönemler yaşamaya gebe kalacaktır. Dayanacak gücü kalmayan işveren otomatikman işçi çıkarmaya başlayacak. Üç işçi varsa bir işçi bırakmak zorunda kalacak. Üretimden bazı kalemlerini çıkarmak zorunda kalacak. Carilerden kısmaya çalışacak. Vergi, SSK ödeyemez duruma gelecek. Kayıt dışılık çoğalacağından memurlarla, işveren köşe kapmaca oynamaya başlayacaktır.

Her gün değişkenlik gösteren ve bir türlü alt başlıkları açıklanamayan ekonomik modellerle yolumuza devam etmeye çalışırsak balçığa saplanacağız. Ekonomide oluşan devasa kanyonların da her geçen saat arttığı aşikârdır. Ondan dolayı teşhisi yapıp, tedavi yöntemini de net ortaya koyan Merhum Prof. Dr. Haydar Baş imzalı “Milli Ekonomi Modeline” geçilmesi gerektiğinin ve o modeli devreye koyacak “Enflasyon sebep, hükümet değişimi sonuç” diyen Hüseyin Baş liderliğindeki Bağımsız Türkiye Partisi kadrolarını devreye koymamız şart ve kaçınılmaz olmuştur.

Tüm yazılarını göster