Muhalefet hedeften uzaklaşıyor, ama gidişi değiştirmek mümkün

Haber3.com yazarı Haluk Özdalga yazdı: Muhalefet hedeften uzaklaşıyor, ama gidişi değiştirmek mümkün...

Haluk Özdalga haluk.ozdalga@haber3.com

Muhalefetin, Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanma şansı son aylarda giderek kaygı verici bir hal alıyor. Kamuoyunun nabzını tutabilenler bu gidişi herhalde hissediyordur.

Metropoll’ün ekim ayı ölçümüne göre, kararsızlar dağıtıldıktan sonra iktidar partileri %46,3 oy desteğiyle (%36,3 AKP+ %10.0 MHP), 6’lı masa partilerinin 8,0 puan önünde.

Aynı araştırma şirketine göre haziranda 6’lı masa 6,1 puan öndeydi, ama o tarihten sonra fark her geçen ay aleyhte gelişti. Değişim, 6’lı masa aleyhine dört ayda 14 puan. Hata payları dikkate alınsa bile gidişin yönü açık ve kaygı verici.

Gazeteci Deniz Zeyrek, görevi bulundukları ülkedeki gelişmeleri izlemek olan büyükelçilerin 4-5 ay önce kendi merkezlerine “Türkiye’de iktidar değişikliği olabilir” raporları gönderirken, son günlerde “hava değişiyor, muhalefet yetersiz kalıyor” telgrafları geçtiğini yazıyor.

Bu gidişin değişmesi, olumlu yöne evrilmesi gerekiyor. Değişim mümkün; ama zaman kısa ve hızla bazı adımların atılmasına bağlı.

Son bölümde işaret edeceğim nedenlerle, değişimi şekillendirebilecek kişi olarak İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e öncelikli görev düşüyor.

*     *     *

Başlıca sorunları ve önerilerimi üç başlık altında toplamak istiyorum.

– CB adaylığı

Bugüne dek 6’lı masa hiçbir muhtemel CB adayı için olumlu veya olumsuz tavır almadı. Bu tutum başlangıçta belki doğruydu.

Ama artık zaman daralıyor ve gözden geçirmek gerekiyor.

O arada, masa üyelerinden Sayın Kemal Kılıçdaroğlu tavır almama yaklaşımından yararlandı, son aylarda muhalefetin ilan edilmemiş adayı gibi kampanya yürütüyor.

Bu durum tavır almama siyasetini gözden geçirme ihtiyacını artırıyor. Çünkü Kılıçdaroğlu’nun adaylığı doğru bir tercih görünmüyor.

Başlıca iki nedenle; daha önce ayrıntılı yazdım, kısaca özetleyelim.

Birincisi, ittifakın en sol partisinin genel başkanı olarak Kılıçdaroğlu, CHP hariç 6’lı masanın seçmeninden en yüksek fireye yol açacak aday. Benzer şekilde, iktidar seçmeninden en az oy getirebilecek isim. Bu iki grup, bütün seçmenin yaklaşık %60’ının oluşturuyor.

Buna karşılık Kürt seçmenler arasındaki avantajlı konumu bu kayıpları telafi edebilmekten hayli uzak.

İkincisi, 12 yıllık CHP Genel Başkanlığı döneminde gösterdiği performans CB adaylığının büyük olasılıkla hüsranla biteceğine işaret ediyor.

Kılıçdaroğlu 12 yıl boyunca elbet güzel ve doğru işler de yaptı. Ama bilanço açık arayla yetersizlik yönünde.

Bunun en açık kanıtı, ülkenin yaşadığı son derece olumsuz koşullara rağmen partisinin oy oranında hemen hiçbir ilerleme olmaması. Şimdi güçlü bir aday, hatta kolayca Cumhurbaşkanı olabilirdi; eğer partisinin oyunu hiç değilse %35’ler düzeyine çıkarabilmiş olsaydı.

Kılıçdaroğlu’nun performansını ayrıntılı irdelemeyeceğiz; ama geçtiğimiz ekim içinde, yani sadece son bir aylık dönemdeki iki sorunlu kararına işaret edebiliriz.

Önce, amatörce tasarlanmış bir hamleyle, partisinin ve kendisinin en zayıf, AKP’nin elinin en güçlü olduğu başörtüsü yasakları konusunda iktidara meydan okudu.  Şimdi işin içinden hangi hasarla çıkılacak, henüz belli değil.

Hemen ardından bir dış politika girişimi başlattı; zamanı, yeri, amacı ve icrası yine amatörce düzenlenmiş Amerika gezisine çıktı.

CHP bugün her şeye rağmen kurumsal yapısı en güçlü parti. Pek çok yetenekli ve deneyimli siyasetçi o partide çalışıyor. Ama görünen o ki, Kılıçdaroğlu iki sorunlu kararını da büyük ölçüde partinin kurumsal işleyişi dışında, özel danışmanlarıyla aldı.

Son dört ayda 6’lı masanın 14 puanlık avantaj kaybı ile Kılıçdaroğlu’nun ortak aday gibi kampanya yürütmesi arasındaki korelasyon görmezden gelinemez.

Masa artık tavır almama tutumunu gözden geçirmeli ve inisiyatif kullanmalı. Yapılması gereken ilk iş Kılıçdaroğlu’nun adaylık durumunu açığa kavuşturmak.

Karar elbet masanın. Uygun buluyorlarsa Kılıçdaroğlu’nun adaylığını ilan etmeliler. Değilse, örneğin ‘genel başkanlar aday olmamalı’ gibi bir karar alabilirler. Çünkü genel başkanı aday olacak parti, beraber hareket ettiği diğer partilere karşı ciddi bir haksız oy avantajı kazanacak.

Ayrıca partili cumhurbaşkanlığını sürekli eleştiren muhalefetin bir genel başkanı aday göstermesi, işe çelişkiyle başlamak anlamına gelecek.

Son olarak, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını hâlâ savunanlar varsa, onlara Tayyip Erdoğan’ı önemsemelerini öneririm. Rakip olarak niçin en çok Kılıçdaroğlu’nu istediğini düşünmeliler.

– Zamanlama

Mevcut programa göre, ortak aday seçim tarihi kesinleştikten sonra açıklanacak. Ancak niçin son güne kadar bekleniyor sorusuna verilen ikna edici bir cevap yok. Bu kritik konu “sıkıntı yaratır” gibi yuvarlak ifadelerle geçiştiriliyor.

Muhalefet kendi adayına niçin çok kısa kampanya süresi tanımak istiyor sorusunun, seçim kazanma hedefi açısından rasyonel bir açıklaması bulunmuyor.

2018 seçiminde muhalefet adaylarına sadece 6-7 hafta kampanya süresi kalmıştı. Bu kez herhalde daha uzun olmayacak. Ortak aday için yetersiz bir süre.

Seçim tarihi açıklandıktan sonra partiler milletvekili aday listelerini hazırlamaya başlayacak, muhtemelen aralarında bazı liste müzakereleri yapılacak. O süreçlerle CB adayını belirleme çalışmasının iç içe geçmesi, sorunlar ve sakıncalar doğurabilir.

Burada önerdiğimiz gibi, kasım içinde genel başkanların aday olmayacağı kararı alınırsa, birden çok isim 6’lı masanın da özendirmesiyle gündeme gelmeli ve kamuoyunun tartışmasının önü açılmalı.

En geç yıl sonuna kadar ortak aday açıklanmalı.

– Yol haritası ve güven

Masa partileri çok sayıda çalışma grubu kurdu, pek çok konuyu kapsayan ayrıntılı bir program hazırlamaya çalışıyorlar. Adayın açıklanması için bu programların bitmesi gerektiği vurgulanıyor.

Seçilecek CB’nin kararname yetkisinin 6’lı masanın denetimine bağlanacağı, CB Yardımcılığı, bakanlıklar ve üst düzey bürokrasi için görev paylaşımı yapılacağı, hatta paylaşımda görüş ayrılıkları çıktığı gibi yorumlar dolaşıyor.

Bu hassas konuların çerçevesi sağlam bir siyasi akılla çizilmezse, ciddi sorunlar doğabilir.

İktidar paylaşımında her partinin ağırlığı, seçimde elde edeceği sonuçla orantılı olmalıdır. Temel demokratik ilke budur. Program ve ayrıntılar bu ilke gözetilerek hazırlanmalıdır.

İkincisi, 6’lı masa tarafından eli kolu bağlanmış, dışardan güdümlü izlenimi veren bir adayla Erdoğan karşısında seçim kazanmak mümkün değildir.

Öyleyse, bu aşamada yapılması gerekenler bellidir.

Geçiş döneminin süresini ve temel ilkelerini tanımlayan bir yol haritasına ihtiyaç vardır. Buna ‘strateji belgesi’ de diyebiliriz. Daha ayrıntılı programlar yapmak isteyen o çalışmaları hazırlayıp el altında tutabilir, hiçbir sakıncası yoktur, hatta faydalı olabilir.

Esasen dokuz ay önce 6’lı masanın 12 Şubat 2022’deki ilk toplantısından sonra “geçiş sürecinin yol haritası” hazırlanacak açıklaması yapılmıştı. O yol haritasını bekliyoruz.

Şimdi öncelikle ayrıntılı programlar değil, temel ilke ve yaklaşımları belirleyen yol haritası hazırlanmalı ve üzerinde mutabakat sağlanmalıdır.

CB adayı elbet, demokrasi ve hukuk devletine bağlılığı açısından kuşku duyulmayacak, devlet deneyimine sahip bir isim olmalıdır.

O nedenle, esas yaklaşım ayrıntılı metinlerle anlaşma değil, güven üzerine kurulmak zorundadır.

Güven ve yukarıda işaret ettiğimiz yol haritası üzerine mutabakat aday belirlemek için yeterlidir.

*     *     *

Bu gidişin değişmesi için masa içinden inisiyatif kullanılması gerekiyor.

Öncülük yapabilecek siyasi güce sahip ilk isim, iki büyük partiden birinin lideri olarak Sayın Akşener görünüyor. Siyasi deneyim açısından elbette Sayın Karamollaoğlu’nu da zikretmek doğaldır.

Akşener aylar önce Cumhurbaşkanı adayı olmayacağını açıklayarak, masada hem liderlerin alması gereken tavra işaret etti hem de öylelikle tarifi edici konumunu tahkim etti.

Bu açıdan, deneyimden kaynaklanan bir siyasi akla ve birikime sahip olduğunu sergiledi. Temsil ettiği siyasi çizgiye katılın veya katılmayın, bugüne dek siyasetin doğasına aykırı şaşırtıcı sürprizler yapmadı.

O nedenlerle, şimdi masadaki belirsizliğe müdahale etmesi, demokratik parlamenter sisteme geçişi kolaylaştıracak, kazanacak ve yarın yapacaklarından kuşku duyulmayacak bir ortak adayın oluşması için siyasi aklın gereklerini savunması beklenebilir.

Sayın Akşener yaşanan zorlukları nasıl değerlendiriyor ve nasıl bir çıkış yolu seçecek, göreceğiz.

Zaman azalıyor. Mevcut gidiş kısa süre içinde değişmezse 2023’te sadece iktidar yerinde kalmayacak; Türkiye, demokratik hukuk devleti umut ve hedefinden daha uzun bir süre yoksun kalacak.

Kaynak: www.halukozdalga.com

">

Muhalefetin, Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanma şansı son aylarda giderek kaygı verici bir hal alıyor. Kamuoyunun nabzını tutabilenler bu gidişi herhalde hissediyordur.

Metropoll’ün ekim ayı ölçümüne göre, kararsızlar dağıtıldıktan sonra iktidar partileri %46,3 oy desteğiyle (%36,3 AKP+ %10.0 MHP), 6’lı masa partilerinin 8,0 puan önünde.

Aynı araştırma şirketine göre haziranda 6’lı masa 6,1 puan öndeydi, ama o tarihten sonra fark her geçen ay aleyhte gelişti. Değişim, 6’lı masa aleyhine dört ayda 14 puan. Hata payları dikkate alınsa bile gidişin yönü açık ve kaygı verici.

Gazeteci Deniz Zeyrek, görevi bulundukları ülkedeki gelişmeleri izlemek olan büyükelçilerin 4-5 ay önce kendi merkezlerine “Türkiye’de iktidar değişikliği olabilir” raporları gönderirken, son günlerde “hava değişiyor, muhalefet yetersiz kalıyor” telgrafları geçtiğini yazıyor.

Bu gidişin değişmesi, olumlu yöne evrilmesi gerekiyor. Değişim mümkün; ama zaman kısa ve hızla bazı adımların atılmasına bağlı.

Son bölümde işaret edeceğim nedenlerle, değişimi şekillendirebilecek kişi olarak İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e öncelikli görev düşüyor.

*     *     *

Başlıca sorunları ve önerilerimi üç başlık altında toplamak istiyorum.

– CB adaylığı

Bugüne dek 6’lı masa hiçbir muhtemel CB adayı için olumlu veya olumsuz tavır almadı. Bu tutum başlangıçta belki doğruydu.

Ama artık zaman daralıyor ve gözden geçirmek gerekiyor.

O arada, masa üyelerinden Sayın Kemal Kılıçdaroğlu tavır almama yaklaşımından yararlandı, son aylarda muhalefetin ilan edilmemiş adayı gibi kampanya yürütüyor.

Bu durum tavır almama siyasetini gözden geçirme ihtiyacını artırıyor. Çünkü Kılıçdaroğlu’nun adaylığı doğru bir tercih görünmüyor.

Başlıca iki nedenle; daha önce ayrıntılı yazdım, kısaca özetleyelim.

Birincisi, ittifakın en sol partisinin genel başkanı olarak Kılıçdaroğlu, CHP hariç 6’lı masanın seçmeninden en yüksek fireye yol açacak aday. Benzer şekilde, iktidar seçmeninden en az oy getirebilecek isim. Bu iki grup, bütün seçmenin yaklaşık %60’ının oluşturuyor.

Buna karşılık Kürt seçmenler arasındaki avantajlı konumu bu kayıpları telafi edebilmekten hayli uzak.

İkincisi, 12 yıllık CHP Genel Başkanlığı döneminde gösterdiği performans CB adaylığının büyük olasılıkla hüsranla biteceğine işaret ediyor.

Kılıçdaroğlu 12 yıl boyunca elbet güzel ve doğru işler de yaptı. Ama bilanço açık arayla yetersizlik yönünde.

Bunun en açık kanıtı, ülkenin yaşadığı son derece olumsuz koşullara rağmen partisinin oy oranında hemen hiçbir ilerleme olmaması. Şimdi güçlü bir aday, hatta kolayca Cumhurbaşkanı olabilirdi; eğer partisinin oyunu hiç değilse %35’ler düzeyine çıkarabilmiş olsaydı.

Kılıçdaroğlu’nun performansını ayrıntılı irdelemeyeceğiz; ama geçtiğimiz ekim içinde, yani sadece son bir aylık dönemdeki iki sorunlu kararına işaret edebiliriz.

Önce, amatörce tasarlanmış bir hamleyle, partisinin ve kendisinin en zayıf, AKP’nin elinin en güçlü olduğu başörtüsü yasakları konusunda iktidara meydan okudu.  Şimdi işin içinden hangi hasarla çıkılacak, henüz belli değil.

Hemen ardından bir dış politika girişimi başlattı; zamanı, yeri, amacı ve icrası yine amatörce düzenlenmiş Amerika gezisine çıktı.

CHP bugün her şeye rağmen kurumsal yapısı en güçlü parti. Pek çok yetenekli ve deneyimli siyasetçi o partide çalışıyor. Ama görünen o ki, Kılıçdaroğlu iki sorunlu kararını da büyük ölçüde partinin kurumsal işleyişi dışında, özel danışmanlarıyla aldı.

Son dört ayda 6’lı masanın 14 puanlık avantaj kaybı ile Kılıçdaroğlu’nun ortak aday gibi kampanya yürütmesi arasındaki korelasyon görmezden gelinemez.

Masa artık tavır almama tutumunu gözden geçirmeli ve inisiyatif kullanmalı. Yapılması gereken ilk iş Kılıçdaroğlu’nun adaylık durumunu açığa kavuşturmak.

Karar elbet masanın. Uygun buluyorlarsa Kılıçdaroğlu’nun adaylığını ilan etmeliler. Değilse, örneğin ‘genel başkanlar aday olmamalı’ gibi bir karar alabilirler. Çünkü genel başkanı aday olacak parti, beraber hareket ettiği diğer partilere karşı ciddi bir haksız oy avantajı kazanacak.

Ayrıca partili cumhurbaşkanlığını sürekli eleştiren muhalefetin bir genel başkanı aday göstermesi, işe çelişkiyle başlamak anlamına gelecek.

Son olarak, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını hâlâ savunanlar varsa, onlara Tayyip Erdoğan’ı önemsemelerini öneririm. Rakip olarak niçin en çok Kılıçdaroğlu’nu istediğini düşünmeliler.

– Zamanlama

Mevcut programa göre, ortak aday seçim tarihi kesinleştikten sonra açıklanacak. Ancak niçin son güne kadar bekleniyor sorusuna verilen ikna edici bir cevap yok. Bu kritik konu “sıkıntı yaratır” gibi yuvarlak ifadelerle geçiştiriliyor.

Muhalefet kendi adayına niçin çok kısa kampanya süresi tanımak istiyor sorusunun, seçim kazanma hedefi açısından rasyonel bir açıklaması bulunmuyor.

2018 seçiminde muhalefet adaylarına sadece 6-7 hafta kampanya süresi kalmıştı. Bu kez herhalde daha uzun olmayacak. Ortak aday için yetersiz bir süre.

Seçim tarihi açıklandıktan sonra partiler milletvekili aday listelerini hazırlamaya başlayacak, muhtemelen aralarında bazı liste müzakereleri yapılacak. O süreçlerle CB adayını belirleme çalışmasının iç içe geçmesi, sorunlar ve sakıncalar doğurabilir.

Burada önerdiğimiz gibi, kasım içinde genel başkanların aday olmayacağı kararı alınırsa, birden çok isim 6’lı masanın da özendirmesiyle gündeme gelmeli ve kamuoyunun tartışmasının önü açılmalı.

En geç yıl sonuna kadar ortak aday açıklanmalı.

– Yol haritası ve güven

Masa partileri çok sayıda çalışma grubu kurdu, pek çok konuyu kapsayan ayrıntılı bir program hazırlamaya çalışıyorlar. Adayın açıklanması için bu programların bitmesi gerektiği vurgulanıyor.

Seçilecek CB’nin kararname yetkisinin 6’lı masanın denetimine bağlanacağı, CB Yardımcılığı, bakanlıklar ve üst düzey bürokrasi için görev paylaşımı yapılacağı, hatta paylaşımda görüş ayrılıkları çıktığı gibi yorumlar dolaşıyor.

Bu hassas konuların çerçevesi sağlam bir siyasi akılla çizilmezse, ciddi sorunlar doğabilir.

İktidar paylaşımında her partinin ağırlığı, seçimde elde edeceği sonuçla orantılı olmalıdır. Temel demokratik ilke budur. Program ve ayrıntılar bu ilke gözetilerek hazırlanmalıdır.

İkincisi, 6’lı masa tarafından eli kolu bağlanmış, dışardan güdümlü izlenimi veren bir adayla Erdoğan karşısında seçim kazanmak mümkün değildir.

Öyleyse, bu aşamada yapılması gerekenler bellidir.

Geçiş döneminin süresini ve temel ilkelerini tanımlayan bir yol haritasına ihtiyaç vardır. Buna ‘strateji belgesi’ de diyebiliriz. Daha ayrıntılı programlar yapmak isteyen o çalışmaları hazırlayıp el altında tutabilir, hiçbir sakıncası yoktur, hatta faydalı olabilir.

Esasen dokuz ay önce 6’lı masanın 12 Şubat 2022’deki ilk toplantısından sonra “geçiş sürecinin yol haritası” hazırlanacak açıklaması yapılmıştı. O yol haritasını bekliyoruz.

Şimdi öncelikle ayrıntılı programlar değil, temel ilke ve yaklaşımları belirleyen yol haritası hazırlanmalı ve üzerinde mutabakat sağlanmalıdır.

CB adayı elbet, demokrasi ve hukuk devletine bağlılığı açısından kuşku duyulmayacak, devlet deneyimine sahip bir isim olmalıdır.

O nedenle, esas yaklaşım ayrıntılı metinlerle anlaşma değil, güven üzerine kurulmak zorundadır.

Güven ve yukarıda işaret ettiğimiz yol haritası üzerine mutabakat aday belirlemek için yeterlidir.

*     *     *

Bu gidişin değişmesi için masa içinden inisiyatif kullanılması gerekiyor.

Öncülük yapabilecek siyasi güce sahip ilk isim, iki büyük partiden birinin lideri olarak Sayın Akşener görünüyor. Siyasi deneyim açısından elbette Sayın Karamollaoğlu’nu da zikretmek doğaldır.

Akşener aylar önce Cumhurbaşkanı adayı olmayacağını açıklayarak, masada hem liderlerin alması gereken tavra işaret etti hem de öylelikle tarifi edici konumunu tahkim etti.

Bu açıdan, deneyimden kaynaklanan bir siyasi akla ve birikime sahip olduğunu sergiledi. Temsil ettiği siyasi çizgiye katılın veya katılmayın, bugüne dek siyasetin doğasına aykırı şaşırtıcı sürprizler yapmadı.

O nedenlerle, şimdi masadaki belirsizliğe müdahale etmesi, demokratik parlamenter sisteme geçişi kolaylaştıracak, kazanacak ve yarın yapacaklarından kuşku duyulmayacak bir ortak adayın oluşması için siyasi aklın gereklerini savunması beklenebilir.

Sayın Akşener yaşanan zorlukları nasıl değerlendiriyor ve nasıl bir çıkış yolu seçecek, göreceğiz.

Zaman azalıyor. Mevcut gidiş kısa süre içinde değişmezse 2023’te sadece iktidar yerinde kalmayacak; Türkiye, demokratik hukuk devleti umut ve hedefinden daha uzun bir süre yoksun kalacak.

Kaynak: www.halukozdalga.com

Tüm yazılarını göster