Tinerci öldürür fakat katil siyasetçidir

Eski mahalle alışkanlıkları da eski arkadaşlıklar gibi yok olup gitti. Eski mahallelerde eski...

Özden Yolagiden ozden.yolagiden@gmail.com

Eski mahalle alışkanlıkları da eski arkadaşlıklar gibi yok olup gitti. Eski mahallelerde eski arkadaşlıklarla tarihe karıştı.

Sokaklardan geçen insanlar birbirlerine tanımasa bile selam verirlerdi. Samimiyet vardı ve “iyi niyet” hala yaşıyordu.

Eskiden sokaklar sonsuz bir güven verirdi ailelere, tüm çocuklar sokakta birlikte top oynarlar, türlü oyunları beraberce yaşayarak büyürlerdi. Sokaklar artık hiç kimse için eskisi kadar güvenli değil ne yazık ki!

Kentler büyüdü, sokak yaşamının yerini genellikle çok katlı siteler ve resmi ilişkiler aldı. Selam vermeye korkar oldu insanlar tanımadığı kişilere. Samimiyet kendisini nadasa çekti!.

Kimse eski İstanbul beyefendilerini aramasın, bulamaz.

Kabalık, cinayet, ölüm, yankesicilik, tecavüz, dehşet, tehdit, hayatımızın vazgeçilmezlerindendir artık.

Eğitim sistemimizin çarpıklığı, gün geçtikçe artan kişiler arası gelir eşitsizliği ve ekonomik uçurup, alım gücünün gün geçtikçe düşmesi insanlarda beyinsel yıpranmaya yol açıyor.

Eskiden beridir toplumumuzda eksik olmayan bir şeydi kavga, dehşet ve ölüm ama son yıllarda daha bir musallat oldu hayatımıza tinerci çocuk dehşeti. Elinde kimi zaman bir bıçak, kimi zaman bir silah veya kesici her hangi bir başka şey…

Her hangi bir kuytuda, eski, virane bir binada veya bir inşaatta…

Toplanıp tiner ayini yapan bu gençler, çocuklar kendilerinde biriken enerjiyi sokaklarda atıyorlar. Ve kokladıkları tinerin vücutlarına verdiği uyuşukluk sayesinde cesurlaşıyorlar. Tiner koklayan gençler Azrail’in olarak senin de karşına her an çıkabilir.

Tinerci çocuk için Alman, Türk, Müslüman, Hıristiyan, Mersinli, Ankaralı hiç fark etmez.

Para veya sigara ister. Yok, cevabını sevmediği için vurur kalbine bıçağı…

Doğurup, büyüten değildir o. Bir insanın nasıl yetiştiğini bilmez. Bir çocuk büyürken ailenin maddi, manevi ne acılar ve zorluklar yaşadığını…

Bir annenin, babanın kaç gece uykusuz kaldığını düşünmez.

Günlük düşünür… Hatta anlık.

Tıpkı siyasetçiler gibi.

Günlük çıkarları için toplumun yarınını hiçe sayan siyasetçiler aslında tinerci çocuğun öldürdüğü kişinin perde arkasındaki katildir.

Aslında kabadayı olan siyasetçidir… Mafyayı destekleyen, tecavüzcüyü tanıyan, tinerciyi yok sayan, yankesiciyi görmezden gelen…

Ne adam gibi bir yasa çıkarmayı bilirler, ne bu tarz insanların topluma kazandırılması için çare üretirler. Onlar için varsa yoksa sıcak koltukları ve yarınlarda gelecek oy oranlarıdır önemli olan.

Oysa doğru dürüst bir eğitim sistemimiz olsa… Bağımsız ve güçlü bir ekonomi ile gelir eşitsizliği giderilse, işsizliğin giderilmesi için yeni iş alanları yaratılsa,

Her şeye rağmen suça bulaşmış bir insanın neden bu suça bulaştığı saptanarak bundan sonrası için önlemler alınsa… Hadi adam ıslah olmadı diyelim… Adam gibi bir ceza infaz sistemi kurmak bu kadar mı zor?

Daha kaç can gitmesi gerekir ki, daha kaç can yanmalı ki toplumda acılara yol açan yaraya merhem bulunsun?

Protesto Kültürü

Son yıllarda insanların en büyük eksiği eylemsizlikleri ve kaderci yaşantılarıdır. Ne olursa olsun susar ve kabullenirler. Biat kültürünün etkisidir bu. Fakat son yıllarda bir protesto şekil itibari ile ilgi çekmeye başladı. Ayakkabı fırlatmak!

Anlaşılan o ki; Filistin’in bozuk yol ve kaldırımlarında aldıkları taşları İsrail askerlerine atarak büyüyen Filistinli çocuklar büyüdüler ve önce Irak’ta sonra İstanbul’da ayakkabı fırlatacak özel bir protesto kültürüne büründüler.

Demek ki artık, sokaklarda bağırmak, eylem yapmak, pankart asmak, miting yapmak demode... Ayakkabı fırlatmak moda... Sanırım buna en fazla ayakkabı satıcıları sevinecekler...

Fakat bu işte bir gariplik var... Ayakkabı fırlatan Sosyalist bir gazetenin muhabiri. Fırlattığı kişi kapitalist bir kurumun sosyalist lideri, fırlatılan ayakkabı kapitalizmin simgelerinden Nike markası!

Boğaza Dolgu yapılsın

Birçok ile havaalanı sözü veren Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım Çanakkale ilinin faydalanması açısından Boğaz köprüsüne 4.köprü yapılması için söz verilmiş. Cumhuriyetin 100. yılına yetiştiririz demiş. Bence köprü ile uğraşıp zaman kaybetmesinler. Boğazı tamamen doldursunlar hem köprü masrafından kurtuluruz hem Emperyalistlerin Boğaz sevdasından...

http://yolagiden.blogspot.com/

">

Eski mahalle alışkanlıkları da eski arkadaşlıklar gibi yok olup gitti. Eski mahallelerde eski arkadaşlıklarla tarihe karıştı.

Sokaklardan geçen insanlar birbirlerine tanımasa bile selam verirlerdi. Samimiyet vardı ve “iyi niyet” hala yaşıyordu.

Eskiden sokaklar sonsuz bir güven verirdi ailelere, tüm çocuklar sokakta birlikte top oynarlar, türlü oyunları beraberce yaşayarak büyürlerdi. Sokaklar artık hiç kimse için eskisi kadar güvenli değil ne yazık ki!

Kentler büyüdü, sokak yaşamının yerini genellikle çok katlı siteler ve resmi ilişkiler aldı. Selam vermeye korkar oldu insanlar tanımadığı kişilere. Samimiyet kendisini nadasa çekti!.

Kimse eski İstanbul beyefendilerini aramasın, bulamaz.

Kabalık, cinayet, ölüm, yankesicilik, tecavüz, dehşet, tehdit, hayatımızın vazgeçilmezlerindendir artık.

Eğitim sistemimizin çarpıklığı, gün geçtikçe artan kişiler arası gelir eşitsizliği ve ekonomik uçurup, alım gücünün gün geçtikçe düşmesi insanlarda beyinsel yıpranmaya yol açıyor.

Eskiden beridir toplumumuzda eksik olmayan bir şeydi kavga, dehşet ve ölüm ama son yıllarda daha bir musallat oldu hayatımıza tinerci çocuk dehşeti. Elinde kimi zaman bir bıçak, kimi zaman bir silah veya kesici her hangi bir başka şey…

Her hangi bir kuytuda, eski, virane bir binada veya bir inşaatta…

Toplanıp tiner ayini yapan bu gençler, çocuklar kendilerinde biriken enerjiyi sokaklarda atıyorlar. Ve kokladıkları tinerin vücutlarına verdiği uyuşukluk sayesinde cesurlaşıyorlar. Tiner koklayan gençler Azrail’in olarak senin de karşına her an çıkabilir.

Tinerci çocuk için Alman, Türk, Müslüman, Hıristiyan, Mersinli, Ankaralı hiç fark etmez.

Para veya sigara ister. Yok, cevabını sevmediği için vurur kalbine bıçağı…

Doğurup, büyüten değildir o. Bir insanın nasıl yetiştiğini bilmez. Bir çocuk büyürken ailenin maddi, manevi ne acılar ve zorluklar yaşadığını…

Bir annenin, babanın kaç gece uykusuz kaldığını düşünmez.

Günlük düşünür… Hatta anlık.

Tıpkı siyasetçiler gibi.

Günlük çıkarları için toplumun yarınını hiçe sayan siyasetçiler aslında tinerci çocuğun öldürdüğü kişinin perde arkasındaki katildir.

Aslında kabadayı olan siyasetçidir… Mafyayı destekleyen, tecavüzcüyü tanıyan, tinerciyi yok sayan, yankesiciyi görmezden gelen…

Ne adam gibi bir yasa çıkarmayı bilirler, ne bu tarz insanların topluma kazandırılması için çare üretirler. Onlar için varsa yoksa sıcak koltukları ve yarınlarda gelecek oy oranlarıdır önemli olan.

Oysa doğru dürüst bir eğitim sistemimiz olsa… Bağımsız ve güçlü bir ekonomi ile gelir eşitsizliği giderilse, işsizliğin giderilmesi için yeni iş alanları yaratılsa,

Her şeye rağmen suça bulaşmış bir insanın neden bu suça bulaştığı saptanarak bundan sonrası için önlemler alınsa… Hadi adam ıslah olmadı diyelim… Adam gibi bir ceza infaz sistemi kurmak bu kadar mı zor?

Daha kaç can gitmesi gerekir ki, daha kaç can yanmalı ki toplumda acılara yol açan yaraya merhem bulunsun?

Protesto Kültürü

Son yıllarda insanların en büyük eksiği eylemsizlikleri ve kaderci yaşantılarıdır. Ne olursa olsun susar ve kabullenirler. Biat kültürünün etkisidir bu. Fakat son yıllarda bir protesto şekil itibari ile ilgi çekmeye başladı. Ayakkabı fırlatmak!

Anlaşılan o ki; Filistin’in bozuk yol ve kaldırımlarında aldıkları taşları İsrail askerlerine atarak büyüyen Filistinli çocuklar büyüdüler ve önce Irak’ta sonra İstanbul’da ayakkabı fırlatacak özel bir protesto kültürüne büründüler.

Demek ki artık, sokaklarda bağırmak, eylem yapmak, pankart asmak, miting yapmak demode... Ayakkabı fırlatmak moda... Sanırım buna en fazla ayakkabı satıcıları sevinecekler...

Fakat bu işte bir gariplik var... Ayakkabı fırlatan Sosyalist bir gazetenin muhabiri. Fırlattığı kişi kapitalist bir kurumun sosyalist lideri, fırlatılan ayakkabı kapitalizmin simgelerinden Nike markası!

Boğaza Dolgu yapılsın

Birçok ile havaalanı sözü veren Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım Çanakkale ilinin faydalanması açısından Boğaz köprüsüne 4.köprü yapılması için söz verilmiş. Cumhuriyetin 100. yılına yetiştiririz demiş. Bence köprü ile uğraşıp zaman kaybetmesinler. Boğazı tamamen doldursunlar hem köprü masrafından kurtuluruz hem Emperyalistlerin Boğaz sevdasından...

http://yolagiden.blogspot.com/

Tüm yazılarını göster