Türk Devletleri Ehli Beyt nefesiyle kurulmuş, yörüngeden çıkınca yıkılmıştır

Haber3.com yazarı İsmail Çetin yazdı: Türk Devletleri Ehli Beyt nefesiyle kurulmuş, yörüngeden çıkınca yıkılmıştır

İsmail Çetin ismailcetin3433@gmail.com

Tarihin tozlu sayfalarını aralayarak derinliklerine göz atacak olursak; Türkler İslam dinini kabul ettikten sonra kurulan Türk Devletleri Ehli Beyt Nefesi ile kurulmuş bu yörüngeden çıkınca ise çökme dönemine girmiş sonucunda yıkılmıştır.

900’lü Yılların başında Karahanlı hükümdarlarından Satuk Buğra Han'ın İslam dinini kabul edip onu Türk Hakanlığının resmî dini olarak ilan etmesi Türk milleti ve tarihi için adeta bir dönüm noktası olmuştur. Satuk Buğra Han Müslüman olan ilk Hükümdar, Karahanlı Devleti de ilk Devlet olmuştur.

Karahanlılarla beraber Müslüman olup daha sonra Müslüman olarak yaşayan Türkler her daim esaret altında olmaya tahammülü olmayan, hâkim olma zihniyeti ile varlığını sürdürmüş 7 Düvele at sürmüştür.

Her Türk İmparatorluğu ortaya koyduğu tavır ve liderlik vasfıyla gösteriyor ki Türkler kendisinden daha fazla bir güçle karşılaşsa da esaret altında kalmaya tahammülü olmayan bir millettir. Bu özelliğinden dolayı devasa 16 Türk Devletini kurmuş ve yıkmıştır.

Allah Türk milletini her daim farklı tutmuştur. Bu asil millet Hak yol Ehli Beyt gerçeğini bulunca Devletini kurmuş, Dünya’ya hükmetmiş islamiyeti yaymıştır. Mert ve korkusuz olan Türk Milleti alavere dalavereye fazla kafası çalışmadığı için ajanların ve azınlıkların aramıza sızıp farklı yollara sürüklemesiyle yıkılmıştır.

Sırasıyla; Büyük Hun, Batı Hun, Avrupa Hun, Ak Hun, Göktürk, Avar, Hazar, Uygur, Karahan, Gazneliler, Büyük Selçuklu, Harezmşahlar, Altınordu, Timur, Babür ve Osmanlı kurulmuştur.

Tarihimizdeki devletleri tek tek masaya yatırıp inceleyecek olursak Ehli Beyt nefesiyle kurulup farklı bir anlayışa hâkim olunca da yıkıldığı karşımıza çıkmaktadır.

963 yılında Alp Tegin tarafından Ehli Beyt nefesiyle Afganistan topraklarında kurulan Gazne Devleti ilk İslam Devleti olmuştur. Ehli Beyt anlayışını yaşayan ve yayan Gazneli Mahmut’un döneminde devlet en parlak yıllarını yaşamıştır. Ardından bu yoldan farklı akımlara kapılan Gazne Devleti Büyük Selçuklu Devleti ile girdiği mücadeleler sonucu zayıflar ve 1183 yılında Gurlular tarafından yıkılır.

1071 Alparslan’ın Romen Diyojen’i bertaraf ederek kazandığı Malazgirt Zaferi ile beraber Anadolu'ya giriş yapan Türkler ardından 1077 yılında Anadolu Selçuklu Devleti'ni Kutalmışoğlu Süleyman Şah tarafından Ehli Beyt nefesi ile kurar.

Tüm Anadolu'ya hükmeden Anadolu Selçuklu Devleti, aynı zamanda Suriye ve İran ile Irak bölgelerine kadar da sınırlarını genişletir.

Ardından yine azınlıklar tarafından Nakşîlik akımına sürüklenen Anadolu Selçuklu Devleti yıkılır.

Hoca Ahmet Yesevi'nin öğrencisi olan Hünkâr Hacı Bektaşi Veli'nin Anadolu'ya gelişi, Anadolu Selçuklu Devleti'nin dini, siyasi, ekonomik ve kültürel düzeninin bozulduğu, yönetimde bölünmelerin ortaya çıktığı, Osmanlı İmparatorluğunun ise yavaş yavaş altyapısının hazırlanıp temellerinin atıldığı döneme rast gelmektedir.

Hünkâr’ın 1280 yıllarında Anadolu’ya gelişi tesadüf değildir. O dönemde Anadolu Selçuklu Devleti din, İlim, fikir adamlarının farklı görüşleri ile çalkalanmaktadır. Devletin çıkarlarını korumak adına çalkantıyı dindirerek doğru yolu göstermek için mücadele verip yalan yanlış fikirleri Ehli Beyt mayasını çalıp farklı sesleri birleştirerek tek ses yapmak istese de devletin içine giren hain, azınlık ve devletin yıkılmasını arzulayan işbirlikçilerden dolayı sağlayamamıştır.

İçten çürümüş, dıştan çürütülmüş durumda olan Selçuklunun gidişatının iyi yerlere varmayacağını öngören Hünkâr Hacı Bektaşi Veli bilim ve öğretim merkezi kurarak ortaya koyduğu düşünce, fikir ve kâmil akıl ile Anadolu'da birlik ve beraberliği sağlamak adına çalışmalarına devam etmiş, kurtuluşun doğru yol Ehli Beytte olduğunu bildiği için bu anlayışı hâkim kılmaya çalışmıştır.

Anadolu'nun Türkleşmesini sağlayan Hacı Bektaş-i Veli, "Bir olalım, iri olalım, diri olalım" felsefesi ile Osmanlı'nın kuruluşunda manevi ve fikri olarak çok büyük rol oynamıştır. Altyapısını oluşturduğu Devleti Ali’yi yine Ehli Beyt’ten beslenen Osman Beyin kayınbabası Ahi Şeyhi Şeyh Edebali (1206-1326), manevi olarak kurulmasına vesile olmuştur.

Osmanlı, Ertuğrul Gazi'nin 1198-1281 yılları arasında verdiği büyük mücadele neticesinde oluşturduğu altyapı ile ölümünden sonra beyliğin başına geçen evladı Osman Gazi'nin cengâverlikleri, basireti, aklı ve cesareti; Ahilik edebi alan ve çevresine hak, adalet ve doğruluk yayan Şeyh Edebalı'nın manevi desteği, ehlibeyt mayası ile yoğrularak kurulmuş, iman gücü ile yedi düvele hükmetmiş bir imparatorluktur.

Osmanlı'yı sağlam temellere oturtmak isteyen Edebalı, ehlibeyt terbiyesi ile yetiştirdiği kızı Bala Hatun'u yine hamurunu ehlibeyt mayası ile kararak elleri ile yetiştirdiği Osman Bey ile evlendirmiştir.

Osmanlı, böyle sağlam temel üzerine inşa edilmiş bir yapıdır. Kısaca Osmanlı İmparatorluğu'nu kuranlar Yörük Alevileridir. Yani Ahilik edebi, ehlibeyt nefesi ile kurulmuştur.

Osmanlı'nın devasa bir imparatorluk olmasının altında yatan ana tema, hak İslam'ı yaşamasıdır. Bu yolda hareket ettiği müddetçe büyümüş 7 Düvele hükmetmiştir.

Dünyaya hükmeden Osmanlı, Ehlibeyt yörüngesinden çıktıktan sonra yanlışlar ardı ardına gelmiş ve yıkılmıştır.

Yine Hacı Bektaş-ı Veli ocağından beslenen Gazi Mustafa Kemal Atatürk; Ehli Beyt nefesi ile Türk, Kürt, Alevi, Sünni, Laz, Çerkes… Tek bilek tek yürek yaparak milli ve manevi duyguları ülke menfaatlerinin çıkarlarına yönlendirip hep beraber iman gücüyle verdiği Kurtuluş Savaşı mücadelesinin ardından Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kurmuştur.

Çok zorlu mücadelelerle kurulan Türk Devletlerinin nasıl yıkıldığına yazımda geniş geniş yer verdim. Ondan dolayı Devletimize, milletimize, bayrağımıza, milli ve manevi değerlerimize sahip çıkıp, eğitime, teknolojiye, bilime, üretime, çiftçimize önem vererek Atamızın çizdiği doğrultuda yolumuza devam etmemiz Türkiye Cumhuriyeti Devletini ilelebet büyüyerek yaşatacaktır. Aksi halde geçmişte yaşadığımız Türk Devletlerinin akıbeti ile karışılacağımızın altını çizerim.

">

Tarihin tozlu sayfalarını aralayarak derinliklerine göz atacak olursak; Türkler İslam dinini kabul ettikten sonra kurulan Türk Devletleri Ehli Beyt Nefesi ile kurulmuş bu yörüngeden çıkınca ise çökme dönemine girmiş sonucunda yıkılmıştır.

900’lü Yılların başında Karahanlı hükümdarlarından Satuk Buğra Han'ın İslam dinini kabul edip onu Türk Hakanlığının resmî dini olarak ilan etmesi Türk milleti ve tarihi için adeta bir dönüm noktası olmuştur. Satuk Buğra Han Müslüman olan ilk Hükümdar, Karahanlı Devleti de ilk Devlet olmuştur.

Karahanlılarla beraber Müslüman olup daha sonra Müslüman olarak yaşayan Türkler her daim esaret altında olmaya tahammülü olmayan, hâkim olma zihniyeti ile varlığını sürdürmüş 7 Düvele at sürmüştür.

Her Türk İmparatorluğu ortaya koyduğu tavır ve liderlik vasfıyla gösteriyor ki Türkler kendisinden daha fazla bir güçle karşılaşsa da esaret altında kalmaya tahammülü olmayan bir millettir. Bu özelliğinden dolayı devasa 16 Türk Devletini kurmuş ve yıkmıştır.

Allah Türk milletini her daim farklı tutmuştur. Bu asil millet Hak yol Ehli Beyt gerçeğini bulunca Devletini kurmuş, Dünya’ya hükmetmiş islamiyeti yaymıştır. Mert ve korkusuz olan Türk Milleti alavere dalavereye fazla kafası çalışmadığı için ajanların ve azınlıkların aramıza sızıp farklı yollara sürüklemesiyle yıkılmıştır.

Sırasıyla; Büyük Hun, Batı Hun, Avrupa Hun, Ak Hun, Göktürk, Avar, Hazar, Uygur, Karahan, Gazneliler, Büyük Selçuklu, Harezmşahlar, Altınordu, Timur, Babür ve Osmanlı kurulmuştur.

Tarihimizdeki devletleri tek tek masaya yatırıp inceleyecek olursak Ehli Beyt nefesiyle kurulup farklı bir anlayışa hâkim olunca da yıkıldığı karşımıza çıkmaktadır.

963 yılında Alp Tegin tarafından Ehli Beyt nefesiyle Afganistan topraklarında kurulan Gazne Devleti ilk İslam Devleti olmuştur. Ehli Beyt anlayışını yaşayan ve yayan Gazneli Mahmut’un döneminde devlet en parlak yıllarını yaşamıştır. Ardından bu yoldan farklı akımlara kapılan Gazne Devleti Büyük Selçuklu Devleti ile girdiği mücadeleler sonucu zayıflar ve 1183 yılında Gurlular tarafından yıkılır.

1071 Alparslan’ın Romen Diyojen’i bertaraf ederek kazandığı Malazgirt Zaferi ile beraber Anadolu'ya giriş yapan Türkler ardından 1077 yılında Anadolu Selçuklu Devleti'ni Kutalmışoğlu Süleyman Şah tarafından Ehli Beyt nefesi ile kurar.

Tüm Anadolu'ya hükmeden Anadolu Selçuklu Devleti, aynı zamanda Suriye ve İran ile Irak bölgelerine kadar da sınırlarını genişletir.

Ardından yine azınlıklar tarafından Nakşîlik akımına sürüklenen Anadolu Selçuklu Devleti yıkılır.

Hoca Ahmet Yesevi'nin öğrencisi olan Hünkâr Hacı Bektaşi Veli'nin Anadolu'ya gelişi, Anadolu Selçuklu Devleti'nin dini, siyasi, ekonomik ve kültürel düzeninin bozulduğu, yönetimde bölünmelerin ortaya çıktığı, Osmanlı İmparatorluğunun ise yavaş yavaş altyapısının hazırlanıp temellerinin atıldığı döneme rast gelmektedir.

Hünkâr’ın 1280 yıllarında Anadolu’ya gelişi tesadüf değildir. O dönemde Anadolu Selçuklu Devleti din, İlim, fikir adamlarının farklı görüşleri ile çalkalanmaktadır. Devletin çıkarlarını korumak adına çalkantıyı dindirerek doğru yolu göstermek için mücadele verip yalan yanlış fikirleri Ehli Beyt mayasını çalıp farklı sesleri birleştirerek tek ses yapmak istese de devletin içine giren hain, azınlık ve devletin yıkılmasını arzulayan işbirlikçilerden dolayı sağlayamamıştır.

İçten çürümüş, dıştan çürütülmüş durumda olan Selçuklunun gidişatının iyi yerlere varmayacağını öngören Hünkâr Hacı Bektaşi Veli bilim ve öğretim merkezi kurarak ortaya koyduğu düşünce, fikir ve kâmil akıl ile Anadolu'da birlik ve beraberliği sağlamak adına çalışmalarına devam etmiş, kurtuluşun doğru yol Ehli Beytte olduğunu bildiği için bu anlayışı hâkim kılmaya çalışmıştır.

Anadolu'nun Türkleşmesini sağlayan Hacı Bektaş-i Veli, "Bir olalım, iri olalım, diri olalım" felsefesi ile Osmanlı'nın kuruluşunda manevi ve fikri olarak çok büyük rol oynamıştır. Altyapısını oluşturduğu Devleti Ali’yi yine Ehli Beyt’ten beslenen Osman Beyin kayınbabası Ahi Şeyhi Şeyh Edebali (1206-1326), manevi olarak kurulmasına vesile olmuştur.

Osmanlı, Ertuğrul Gazi'nin 1198-1281 yılları arasında verdiği büyük mücadele neticesinde oluşturduğu altyapı ile ölümünden sonra beyliğin başına geçen evladı Osman Gazi'nin cengâverlikleri, basireti, aklı ve cesareti; Ahilik edebi alan ve çevresine hak, adalet ve doğruluk yayan Şeyh Edebalı'nın manevi desteği, ehlibeyt mayası ile yoğrularak kurulmuş, iman gücü ile yedi düvele hükmetmiş bir imparatorluktur.

Osmanlı'yı sağlam temellere oturtmak isteyen Edebalı, ehlibeyt terbiyesi ile yetiştirdiği kızı Bala Hatun'u yine hamurunu ehlibeyt mayası ile kararak elleri ile yetiştirdiği Osman Bey ile evlendirmiştir.

Osmanlı, böyle sağlam temel üzerine inşa edilmiş bir yapıdır. Kısaca Osmanlı İmparatorluğu'nu kuranlar Yörük Alevileridir. Yani Ahilik edebi, ehlibeyt nefesi ile kurulmuştur.

Osmanlı'nın devasa bir imparatorluk olmasının altında yatan ana tema, hak İslam'ı yaşamasıdır. Bu yolda hareket ettiği müddetçe büyümüş 7 Düvele hükmetmiştir.

Dünyaya hükmeden Osmanlı, Ehlibeyt yörüngesinden çıktıktan sonra yanlışlar ardı ardına gelmiş ve yıkılmıştır.

Yine Hacı Bektaş-ı Veli ocağından beslenen Gazi Mustafa Kemal Atatürk; Ehli Beyt nefesi ile Türk, Kürt, Alevi, Sünni, Laz, Çerkes… Tek bilek tek yürek yaparak milli ve manevi duyguları ülke menfaatlerinin çıkarlarına yönlendirip hep beraber iman gücüyle verdiği Kurtuluş Savaşı mücadelesinin ardından Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kurmuştur.

Çok zorlu mücadelelerle kurulan Türk Devletlerinin nasıl yıkıldığına yazımda geniş geniş yer verdim. Ondan dolayı Devletimize, milletimize, bayrağımıza, milli ve manevi değerlerimize sahip çıkıp, eğitime, teknolojiye, bilime, üretime, çiftçimize önem vererek Atamızın çizdiği doğrultuda yolumuza devam etmemiz Türkiye Cumhuriyeti Devletini ilelebet büyüyerek yaşatacaktır. Aksi halde geçmişte yaşadığımız Türk Devletlerinin akıbeti ile karışılacağımızın altını çizerim.

Tüm yazılarını göster