Bir grup amatör korona virüsle ilgili gerçeği deşifre etti

Bir grup amatör korona virüsle ilgili gerçeği deşifre etti
Güncelleme:

Milyonlarca insanın ölümüne neden olan yeni tip korona virüsün Çin'de bir laboratuvardan yayıldığı iddialarını araştıran bir grup amatör dedektif gibi iz sürüp gizli belgeleri açığa çıkardı.

Koronavirüs hayatımıza 2019 yılının sonlarında girdi. 2020'nin önemli bir kısmı ise virüsün kaynağını anlamaya çalışmakla geçti. Öne sürülen teorilerden bir tanesi, virüsün Çin'de bulunan Vuhan Viroloji Enstitüsü'nde yaşanan bir kaza sonucu dünyaya yayıldığı yönündeydi. Ancak bu teori özellikle ABD'de aşırı sağcıların ortaya attığı ırkçı bir komplo muamelesi gördü. Washington Post'tan CNN'e, New York Times'dan NPR'a birçok önemli yayın organı bu teoriyi yok saydı, hatta küçümsedi. (Newsweek, Mother Jones, Business Insider, FOX News bu yaklaşımın istisnaları oldu.)

Ancak Mayıs ayının sonlarında ABD Başkanı Joe Biden'ın istihbarat kurumlarının araştırmasını istemesiyle laboratuvar teorisi bir anda kamuoyunda cidden tartışılır hale geldi. Ana akım medyada da laboratuvar sızıntısı ihtimali ciddiyetle konuşulur oldu. Zira pandemi süresince elde edilen ve sürekli Vuhan laboratuvarına işaret eden kanıtlar, göz ardı edilemeyecek bir hal aldı.

İlginç olan ise bu kanıtları ortaya çıkaranların gazeteciler, istihbarat ajanları ya da bilim insanları değil bir grup meraklı amatör olması.

KENDİLERİNE 'DRASTIC' DİYORLAR

Pandemi boyunca dünyanın dört bir yanından çoğunluğu kimliği gizli olmak üzere 20'den fazla kişiden oluşan bir grup, gizli belgeleri ortaya çıkararak topladıkları verileri bir araya getirip Twitter'da uzun tweet zincirleri halinde dünyayla paylaştı. Kendilerine Decentralized Radical Autonomous Search Team Investigating COVID-19 (Covid-19'u Soruşturan Merkezsiz Radikal Otonom Araştırma Timi) ya da kısaca DRASTIC diyen ekibin keşifleri uzun bir süre boyunca Twitter'daki takipçileriyle sınırlı kaldı. Araştırmaları sırasında birçok kez çıkmaza giren DRASTIC ekibi, yorumlarının yanlış olduğunu düşünen bilim insanlarıyla da sık sık tartışmaya girdi. Ancak zaman içinde çabaları ortaya çıkardıkları bilgiler birçok profesyonel bilim insanının ve gazetecinin de dikkatini çekti.

DRASTIC sayesinde, bugün Vuhan Viroloji Enstitüsü'nün elinde geniş bir koronavirüs koleksiyonu olduğunu, bu virüslerin yarasa mağaralarından toplandığını ve söz konusu virüsler arasında SARS-CoV-2'yle çok yakın akraba olan bir tanesinin, 2012 yılında üç kişinin SARS benzeri semptomlarla şüpheli bir biçimde hayatını kaybettiği madenden geldiğini biliyoruz.

Enstitünün bu virüsler üzerinde pandemiyi tetikleyebilecek şekilde çalıştığını, gerekli güvenlik önlemlerini almadığını ve hem laboratuvarın hem de Çinli yetkililerin bu faaliyetleri gizlemek için çok uğraştığını da biliyoruz. Bildiğimiz bir diğer şey de ilk vakaların bir zamanlar sıfır noktası kabul edilen Huanan'daki hayvan pazarında salgının patlak vermesinden haftalar önce ortaya çıkmış olduğu.

KESİN DEĞİL AMA "MAKUL ŞÜPHE" VAR

Elbette bunların hiçbiri pandeminin Vuhan laboratuvarından çıktığı anlamına gelmiyor. Hatta laboratuvar sızıntısı diye bir şey hiç yaşanmamış da olabilir. Ancak DRASTIC'in topladığı veriler hukukta "makul şüphe" olarak adlandırılan seviyeye erişmiş durumda.

Diğer yandan Çin'in tam iş birliği olmadan laboratuvar sızıntısı ihtimalinin tarafsız ve kapsamlı bir biçimde soruşturulması imkansız. Çin'in böyle bir soruşturmaya destek vermesi ise pek olası görünmüyor. Ancak olur da soruşturma gerçekleştirilir ve virüsün kaynağı gerçekten Vuhan laboratuvarı çıkarsa, o zaman bir grup amatör 21'inci yüzyılın en büyük haberlerinden birine imza atmış olacak.

DRASTIC'in en tanınmış üyelerinden biri Twitter'daki The Seeker isimli kullanıcı… Newsweek'e açıkladığına göre, 20'li yaşlarının sonlarında bir erkek olan The Seeker'ın ismi de cismi de belli değil. Dergiye e-posta yoluyla verdiği röportajda aslen Batı Bengalli olduğunu ve Hindistan'ın doğusunda yaşadığını söyleyen bu kişinin kariyeri mimari, resim ve sinema çalışmalarının bir karışımından oluşuyor. Kendi kendini eğitmiş bir insan olan The Seeker, ilgilendiği bir konunun peşinden internetin karanlık dehlizlerine girmekten çekinmeyen bir kişi. Bunun dışında da kim olduğuna dair herhangi bir detay açıklamadı.

KİLİT İSİM PETER DASZAK

The Seeker da pandeminin başında herkes gibi virüsün Vuhan'daki bir pazarda vahşi hayvanlardan insanlara geçtiğine inandı. (Örneğin, 27 Mart'ta paylaştığı tweet'te, "Kimse ebeveyninin ya da büyükannesi ile büyükbabasının bir egzotik hayvan pazarından çıkmış aptal bir virüs nedeniyle öldüğünü görmek istemez" diyordu.) Ana akım medya böyle dediği için The Seeker da inanmıştı. Ana akım medyadaki haberlerin kaynağı ise bir avuç bilim insanıydı.

Bu bilim insanları arasında özellikle bir kişi, EcoHealth Alliance'ın başkanı Peter Daszak, öne çıkıyordu. EcoHealth Alliance, bir pandemiye yol açabilme potansiyeline sahip doğal patojenleri araştıran büyük bir uluslararası program yürütüyordu. Daszak yıllardır Vuhan Viroloji Enstitüsü'nün direktörü ve tanınmış yarasa viroloğu Şi Jengli ile birlikte çalışıyordu. Daszak, Şi ile 10'dan fazla makaleye imza atmış ve ABD devlet fonlarından 600.000 doları Şi'nin projelerine aktarmıştı.

Pandemi laboratuvarın çok yakınında patlak verince, enstitünün olayla ilgili olabileceği spekülasyonları ortaya çıktı. Bunun üzerine Daszak ve 26 bilim insanı 19 Şubat 2020'de Lancet'te yayımlanan bir mektup kaleme aldı. Mektupta, "Covid-19'un doğal bir kaynağı olmadığına dair komplo teorilerini şiddetle kınıyoruz" ifadeleri yer alıyordu.

ABD'de uygulanan Bilgi Edinme Özgürlüğü Yasası kapsamında yapılan bir başvuru sonucu, söz konusu mektubun organizasyonunu laboratuvar sızıntısı ihtimalinin konuşulmasını önlemek isteyen Daszak'ın yaptığı ortaya çıktı. Daszak metni kaleme almış, tanıdığı bilim insanlarına ulaştırarak imzalamalarını sağlamış, hatta perde arkasında çalışarak mektubun geniş bir fikir birliğini yansıttığı imajını yaratmaya çalışmıştı. Mektubun imzacılarına gönderdiği e-postalarda "Bu açıklama EcoHealth Alliance'ın logosunu taşımayacak, herhangi bir kurum ya da kişiden geliyor gibi görünmeyecek" diyordu. Vuhan Viroloji Enstitüsü ile örtüşen çalışmalar yapan bilim insanları ise imzalamayacak böylece enstitü ile EcoHEalth Alliance'ın iş birliğinin dikkat çekmemesi sağlanacaktı.

HER GÜN TELEVİYONA ÇIKIYOR, LABORATUVARI SAVUNUYORDU

O dönemde Daszak'ın mektubu organize ettiğine dair en ufak bir işaret yoktu. Ama mektup sayesinde Daszak her gün medyaya çıkar, laboratuvar sızıntısını "gülünç", "mesnetsiz", "tamamen uydurma" gibi ifadelerle yerden yere vurur oldu. Laboratuvara işaret eden kanıtlar sunan bilim insanlarına da çatıyordu. Daszak, Vuhan'daki laboratuvarda SARS-CoV-2 benzeri bir virüs kültürü olmadığını, bu nedenle teorinin manasız olduğunu belirtiyordu. (Daszak bu haberle ilgili olarak Newsweek'in yorum taleplerine yanıt vermedi.)

Uzun bir süre boyunca Daszak nüfuzunu korudu. Medyada da çok az insan söylediklerini sorguluyor ve çalışmalarının pandemide dolaylı bir rol oynamış olabileceğinin ortaya çıkmasının kariyerinde yaratacağı yıkımı göz önünde bulunduruyordu. Üstelik Donald Trump da laboratuvar teorisini benimseyerek, bilimsel bir tartışmayı politize ediyor ve istemeden de olsa Daszak'ın ekmeğine yağ sürüyordu.

Hatta Trump yönetimi, EcoHealth Alliance'ın virüs araştırmalarına harcanan milyonlarca dolarlık kontratlarını iptal ettiğinde, "60 Minutes" programında Daszak'ı sağcı komplo teorisyenlerinin kurbanı gibi gösteren bir profil bile yayınlandı. Mantıklı insanlar şöyle düşünüyordu: Düşmanımın düşmanı dostumdur, o halde laboratuvar teorisi saçmalıktır.

The Seeker, 2020 başlarından itibaren bu görüşü sorgulamaya başladı. Yaygın olarak kabul edilen bilgilere karşı çıkan insanlarla iletişim kurmaya başladı.

YURI DEIGIN'İN MAKALESİ ÖNEMLİ ŞEYLER SÖYLÜYORDU

Bunlardan bir tanesi Kanada'da uzun ömür üzerine çalışmalar yapan Yuri Deigin'di. Deigin, Medium'da uzun bir yazı yayınlayarak, Şi Jengli'nin Nature dergisinde 3 Şubat'ta yayımlanan makalesinde dünyayla tanıştırdığı RaTG13 isimli virüsü mercek altına alıyordu. Söz konusu makalede Şi, SARS-CoV-2 üzerine yapılmış ilk kapsamlı analize yer veriyordu: Virüs daha önce görülmüş hiçbir şeye benzemiyordu ve buna 2002-2004 yılları arasında 774 kişinin ölümüne yol açan SARS da dahildi. Ancak aynı makalede Şi, RaTG13'ten de bahsediyordu. Bu virüs SARS-CoV-2 ile benzer genetik yapıya sahipti ve o dönemde bilinen tek yakın akrabasıydı.

Makalede RaTG13'ün kaynağı net bir biçimde belirtilmiyordu. Tam olarak nerede ya da ne zaman bulunduğu açıklanmayan virüsün Çin'in güneyindeki Yunnan Eyaleti'nde bir mağarada görüldüğü ifade ediliyordu.

Bu makale Deigin'de şüphe uyandırdı. SARS-CoV-2'nin RaTG13 veya akrabası virüsler üzerine çalışan bir laboratuvarda yapılan çeşitli genetik karıştırma çalışmalarının sonunda ortaya çıkmış olup olamayacağını merak etti. Yazdığı inceleme çok açık ve kapsamlıydı. The Seeker, Deigin'in teorisini Reddit'te paylaştı. Bu paylaşım hesabının kapatılmasına yol açtı.

Bu sansür girişimi The Seeker'ın daha da meraklanmasına yol açtı. O sayede DRASTIC ekibiyle tanıştı. Newsweek'e "Konuyu tartışıp araştırmaya hevesli çok canlı bir grup insan bulmuştum" diye anlattı.

"İNSANLIK CEVAP BULMAYI HAK EDİYOR"

Ekip oldukça karışıktı. Aralarında girişimciler, mühendisler ve Innsbruck Üniversitesi'nden Rossana Segreto isimli bir mikrobiyolog bulunuyordu. Hiçbiri daha önce birbiriyle tanışmamıştı. Hepsi kendi başlarına Covid-19'un kaynaklarıyla ilgili yazılanların mantıklı olmadığı sonucuna varmış ve kendini bu grupta bulmuştu. Aralarındaki diyaloglar Billy Bostickson takma adlı bir koordinatör tarafından idare ediliyordu.

The Seeker kolayca uyum sağladı. "Tartışmanın ucunu yakalamama yardım ettiler ve kendimi eğitmeye başladım. Bir anda bu gizemin bağımlısı olmuştum" diyen The Seeker, hem kişisel merakıyla hem de vatandaşlık göreviyle hareket ediyordu. Newsweek'e şunları söyledi: "Covid sayısız insanın canını aldı ve bir o kadar insanı da yerle bir etti. Ama aynı zamanda peşinden gitmediğimiz çok sayıda ipucu da bıraktı. İnsanlık cevap bulmayı hak ediyor."

The Seeker ve ekibin geri kalanı, RaTG13'ün bu cevapların bazıları için kritik olduğunu düşünüyordu. Ekipten altı kişi RaTG13'e dair internetten ve Vuhan Viroloji Enstitüsü'nün yayımladığı eski makalelerden faydalanarak topladıkları verileri, 11 Mayıs 2020'de uzun bir tweet zinciriyle dünyaya sundu.

DRASTIC ekibinin bir bütün haline geldiği an da bu tweet'ler oldu. Artık gerçek zamanlı olarak verileri tarıyor, çeşitli hipotezleri test ediyor, birbirlerinin yanlışlarını düzeltiyor, bazı noktalarda hedefi tam 12'den vuruyorlardı.

KISA SÜREDE ÖNEMLİ GERÇEKLERİ ORTAYA ÇIKARDILAR

Kritik gerçekler kısa sürede bir araya getirildi. RaTG13'ün genetik sekansı, Şi Jengli'nin yıllar önce yazdığı bir makalede paylaştığı ancak bir daha adını bile anmadığı bir genetik kodla birebir uyumluydu. Söz konusu kod, enstitünün bir Yunnan yarasasında bulduğu bir virüsten geliyordu. İki makaledeki detayları eski haberlerle bağlayan DRASTIC ekibi, RaTG13'ün Yunnan'daki Mociyang şehrinden geldiğine emin oldu. 2012 yılında burada kürekle yarasa dışkısı toplayan 6 kişi zatürre olmuş, üçü ölmüştü DRASTIC ekibi bu olayın insanların SARS-CoV-2'nin bir atasıyla, örneğin RaTG13 ya da benzer bir virüsle enfekte olduğu ilk örnek olup olmadığını merak ediyordu.

Scientific American'da yayımlanan profilde Şi Jengli, Mociyang'da madencilerin öldüğü bir madende çalıştığını kabul etti ama tıpkı makalesinde olduğu gibi burada da RaTG13'le bir bağlantı kurmaktan kaçınarak, madencileri öldürenin mağaradaki bir mantar olduğunu öne sürdü.

DRASTIC bu açıklamayla ikna olmadı. Madencileri öldürenin mantar değil SARS benzeri bir virüs olduğundan ve her nedense, Vuhan Viroloji Enstitüsü'nün bu gerçeği saklamaya çalıştığından şüpheleniyorlardı. Bu bir içgüdüydü ve kanıtlamanın herhangi bir yolu yoktu.

BİR TEZ HER ŞEYİ ANLATIYORDU

Tam da bu noktada The Seeker, araştırma becerilerini ekip arkadaşlarına kanıtlayan bir şey buldu: CNKI. CNKI, Çin'de yayımlanan akademik dergilerin ve tezlerin bir araya geldiği çok büyük bir veri tabanıydı. Bu veri tabanında hastalanan madencilerle ilgili bir şeyler bulup bulamayacağını merak ediyordu.

Google Translate yardımıyla Çince Mociyang kelimesinin nasıl yazıldığını buldu. Ardından veri tabanında "Mociyang+zatürre", "Mociyang+yarasalar", "Mociyang+SARS" gib bir dizi arama yaptı. Her arama sonucunda binlerce makaleyle, kitapla, yüksek lisans ve doktora teziyle karşılaştı. Geceler boyunca bu sonuçları taradı ama işe yarar bir şey bulamadı.

Tam pes edecekken, 2013'te Kunming Tıp Üniversitesi'nden bir öğrencinin kaleme aldığı 60 sayfalık bir yüksek lisans teziyle karşılaştı. Tez "Bilinmeyen Virüslerden Kaynaklanan Ağır Zatürre Yaşayan 6 Hastanın Analizi" başlığını taşıyordu ve madencilerin durumlarını ve adım adım nasıl tedavi edildiklerini kapsamlı bir biçimde anlatıyordu. Makalede şüpheli açıkla belirtilmişti: "Çin nal burunlu yarasası ya da başka bir yarasadan gelen SARS benzeri bir koronavirüsten kaynaklanmıştır."

The Seeker, bulduğu linki 18 Mayıs 2020'de sessiz sedasız Twitter'da paylaştı. Ardından Çin Hastalık Kontrol Merkezi'nde görevli bir doktora öğrencisinin kaleme aldığı ve ilk tezdeki bilgilerin önemli bir kısmını teyit eden ikinci bir tez daha buldu. Madencilerden dördünde SARS benzeri bir enfeksiyon kaynaklı antikorlar tespit edilmişti. Bütün bu örnekler test edilmesi için Vuhan Viroloji Enstitüsü'ne gönderilmişti. (The Seeker bu linki paylaştıktan kısa bir süre sonra Çin, CNKI erişimini kısıtlayarak bir daha kimsenin böyle bir araştırma yapamamasını garantilemiş oldu.

MEDYA PEK İLGİ GÖSTERMEDİ

Eğer SARS benzeri bir virüs 2012'de ortaya çıktıysa, örtbas edilmişti ve Vuhan Viroloji Enstitüsü, insanları daha fazla örnek bulup Vuhan'a getirmeleri için madene yollamaya devam ediyordu. Bunun ertesi gün gazetelerde ilk haber olması gerekirdi ama olmadı. Haftalarca süren sessizliğin ardından İngiltere basınında Sunday Times gibi birkaç kaynak bu konuda bir şeyler yazdı. ABD basını ise bulgulara ilgi göstermedi.

The Seeker, "Kesinlikle haberlerde patlamasını bekliyordum ama genel ilgisizlik ve bunun sebebi beni şaşırttı. Halen ellerinde onca kaynak olmasına rağmen medyanın geri kalmış olmasına şaşırıyorum" diye konuştu.

Birkaç gün içinde DRASTIC ekibi, esrarengiz Mociyang madeninin koordinatlarını bulmayı da başardı. Ancak bu bilgi de 2020 sonlarında madene gitme yarışı başlayana kadar medyanın ilgisini çekmedi.

Madene gitmeye çalışan ilk gazeteci BBC muhabiri John Sudworth oldu. Yolun kamyonlar ve muhafızlarla kapatılmış olduğunu keşfeden Sudworth, kısa süre içinde haberleri nedeniyle Çin'den kovuldu. Aynı dönemde Associated Press de mağaraya gitmeye çabaladı ama başaramadı. Daha sonra NBC, CBS, Today ve birçok başka haber kanalının muhabirleri de yolların kamyonlar, ağaçlar ve öfkeli adamlar tarafından kapatıldığını gördü. Bazı gazetecilere daha fazla ilerlemenin tehlikeli olduğu çünkü bölgede vahşi fillerin yaşadığı söylendi. Nihayet bir Wall Street Journal muhabiri, dağ bisikletiyle madenin girişine kadar ulaşmayı başardı ama o da gözaltına alınarak 5 saat boyunca sorgulandı. Madenin sırları bugün hala çözülebilmiş değil.

ARALARINA YENİ BEYİNLER KATILDI

Mociyang madeniyle ilgili gerçeklerin Mayıs 2020'de ortaya çıkması medyada ilgi görmedi ama DRASTIC'e yeni üyeler katılmasını sağladı. DRASTIC bir anda viral genetikten, biyoteknoloji laboratuvarlarındaki güvenlik protokollerine kadar çok geniş alanda bilgi toplayabilir hale geldi. 21 Mayıs 2020'de Billy Bosticckton grubun adını "DRASTIC Research" olarak değiştirdi. (Not: DRASTIC bir kısaltma olmakla birlikte aynı zamanda İngilizcede "şiddetli, etkili, kesin, güçlü" gibi anlamlara da geliyor. Research ise "araştırma" demek.) Bostickson ayrıca grubu olayın farklı boyutlarına odaklanan alt gruplara ayırdı. Kısa süre içinde laboratuvar teorisinin ihtimalini artıran keşifler yapıp bunları yayınlar hale geldiler.

Ekibin en önemli üyelerinden biri Madrid'de yaşayan bir veri bilimci olan Francisco de Asis de Ribera'ydı. Veri madenciliğinde uzman olan Ribera, Vuhan Viroloji Enstitüsü'nün yıllar boyunca çeşitli kanallarda ve formatlarda yayımladığı çok büyük miktarda bilgiyi büyük bir yapboz gibi bir araya getirmeye başladı. Kısa süre içinde enstitünün virüs programının kapsamlı haritası ortaya çıkmaya başladı. Ribera ve The Seeker çok sağlam bir ikili olmuştu. The Seeker yapbozun yeni parçalarını ortaya çıkarıyor, Ribera da bu parçaları bütünün uygun yerlerine yerleştiriyordu. The Seeker, "Kendimi ve Francisco'yu The Wire dizisindeki dedektifler McNulty ve Freamon'a benzetiyordum" diye anlattı.

RaTG13 bulmacasının bir parçasının çözülmesi Ribera'nın sorumluluğuydu: Vuhan Viroloji Enstitüsü, RaTG13 üzerinde keşfedildikten sonraki 7 yıl boyunca aktif olarak çalışmış mıydı? Daszak "Hayır" demişti, virüs hiç kullanılmadı çünkü orijinal SARS'a yeterince benzemiyordu. WIRED dergisine yaptığı açıklamada, "İlginç olduğunu ama riskinin çok yüksek olmadığını düşündük. Bu nedenle hakkında bir şey yapmadık, doğrudan dondurucuya kaldırdık" diye konuşmuştu.

MEĞER DONDURUCUYA KALDIRMAMIŞLAR

Ribera bu ifadenin yalan olduğunu ortaya çıkardı. Genetik konularında bir bilim makalesi yayımlandığında, makalenin yazarlarının bu makaleye eşlik eden genetik sekansları uluslararası bir veri tabanına yüklemesi gerekiyor. Bu veri tabanına enstitü uzmanları tarafından kazara yüklenmiş bazı bazı metaveri etiketlerini inceleyen Ribera, laboratuvarda 2017-2018 yıllarında aktif olarak RaTG13 çalışmaları yürütüldüğünü ortaya çıkardı. Yani Daszak'ın dediği gibi dondurucuya kaldırıp sonra unutmamışlardı.

Aslına bakılırsa Vuhan Viroloji Enstitüsü, RaTG13'ün yanı sıra Mociyang madeninden çıkan her şeyle yakından ilgileniyordu. Ribera yapbozuna bakarak şu sonuca vardı: Laboratuvar çalışanları madeni en az yedi kez ziyaret etmiş ve binlerce örnek toplamıştı. Ribera, 2012-2013 yıllarında madenciler öldüğü zaman laboratuvardaki teknolojinin virüsü bulmak için yeterli olmadığını, bu nedenle teknikleri geliştikçe onların da madeni tekrar tekrar ziyaret ettiklerini düşünüyordu.

Ribera birçok kaynaktan elde ettiği bilgi parçacıklarını birleştirerek, Twitter'da 1 Ağustos 2020 tarihinde bir iddia ortaya attı. Ona göre enstitünün yayınladığı bir makalede belli belirsiz adı geçen sekiz adet SARS'la alakalı virüs de Mociyang'daki madenden geliyordu. Yani SARS-CoV-2'nin bir değil tam dokuz akrabası o madende yaşıyordu. Şi Jengli, Kasım 2020'de RaTG13 makalesine bir ek yaparak, Şubat 2021'de de bir konuşmada DRASTIC'in şüphelerini doğruladı.

BİR VERİ TABANI KAPANIRSA BİR BAŞKASI BULUNUR

Elbette Ribera'nın böyle dedektiflik peşinde koşmasının sebebi, Vuhan Viroloji Enstitüsü'nün müfettişlerin istediği verileri paylaşmıyor olmasıydı. Enstitünün internet sitesinde, eldeki tüm virüslere dair bir veritabanı bulunuyordu ama bu sayfa bir süredir boştu. Ocak 2021'de kayıp veri tabanıyla ilgili bir soru üzerine, internet sunucularının pandemi sırasında karşı karşıya kaldığı çevrimiçi saldırılar nedeniyle veri tabanını yayından kaldırmak zorunda kaldıklarını söyledi. Ancak DRASTIC bu açıklamanın da doğru olmadığını buldu. Veri tabanı pandeminin başlangıcından kısa süre, Vuhan Viroloji Enstitüsü ise saldırıların hedefi olmasından ise epey zaman önce, 12 Eylül 2019'da yayından kaldırılmıştı.

Ancak başka veri tabanlarında başka ipuçları bulmak mümkündü. Vuhan Viroloji Enstitüsü'nün hibe ve ödül başvurularını tarayan The Seeker, enstitünün araştırma planlarının detaylı açıklamalarını buldu: İnsan hücrelerinde ve laboratuvar hayvanlarında buldukları yeni SARS benzeri virüslerin bulaşıcılığını test edecek projeler planlanıyordu. Bu virüslerin türden türe geçerken nasıl mutasyona uğradığına bakılacaktı. Farklı virüsler genetik olarak birleştirilecekti. Ve bütün bunlar yetersiz biyogüvenlik önlemleri alınarak yapılacaktı. Felaketi getirecek tüm unsurlar bir aradaydı.

Elbette tüm bunlar bir felaket yaşandığı anlamına gelmiyor. Yaşandıysa da bir görgü tanığı ifadesi olmadan kesin olarak bilmemiz imkânsız. Ancak DRASTIC'in ortaya koyduğu kanıtlar hep aynı yöne işaret ediyor: Vuhan Viroloji Enstitüsü yıllar boyunca tehlikeli koronavirüsler topladı, bunların bazıları dünyaya hiç açıklanmadı. Virüslerin insanlara bulaşma kapasiteleri ve bu kapasiteyi artırmak için gerekebilecek mutasyonlar aktif olarak test ediliyordu. Muhtemelen bu testlerin amacı insanlığı virüslerin hepsine karşı koruyacak bir aşı geliştirmekti. Çalışmaların üzerinin örtülmesi için halen çaba sarf edilmesi de bir şeylerin kötü gitmiş olabileceğini düşündürüyor.

"ONLAR BENİM KAHRAMANLARIM"

2021 başlarında DRASTIC o kadar çok veri yayınlamıştı ki kendi araştırmacıları dahil kimse takip edemez olmuştu. Bu nedenle kendi internet sitelerini bir bilgi havuzuna dönüştürdüler. Şu an sitede meraklıları aylarca oyalayacak kadar çok makale, Twitter bilgiseli, çevirisi yapılmış Çin belgesi ve makale linki bulunuyor.

Bu meraklılar arasındaki gazetecilerin ve bilim insanlarının sayısı da günden güne artıyor. Örneğin yazar Nicholson Baker, New York Magazine için kaleme aldığı laboratuvar sızıntısı teorisi makalesinde, "Rossana Segreto ve Yuri Deigin benim kahramanlarım" ifadesini kullandı. "Araştırmaları ince ince tarayıp bağlar kurdular ve hikâyenin anlatılması gereken kritik parçalarını gün yüzüne çıkardılar. Aynı şey Mona Rahalkar ve Billy Bostickson için de geçerli. El birliğiyle bilimsel yolsuzlukları ortaya çıkardılar."

İngiliz gazeteci Ian Birrell de Unherd'de benzer şeyler yazdı: "Toplu çabalarının hem Çin'i hem de bilim dünyasının yerleşik nizamını laboratuvar sızıntısı teorisinin doğru düzgün soruşturulmasına dair zorlama bağlamında çok önemli olduğuna şüphe yok. Geçtiğimiz yıl sürdürdüğüm araştırmalar boyunca bu aktivist grubunun ve birkaç cesur bilim insanının laboratuvar sızıntısı hipotezini gölgelerden nasıl çıkardığını görmek çok etkileyiciydi."

Birrell'in bahsettiği cesur bilim insanlarından biri Alina Chan'di. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü ve Harvard Üniversitesi iş birliğinde kurulan Broad Enstitüsü'nde görev yapan bir moleküler biyolog olan Chan, DRASTIC'in ürettiği bilginin farkına vararak Twitter'da bilim insanı olmayanların da anlayabileceği bir dille açıklamaya başladı. Grubun başarılarını uzun bir Twitter zincirinde anlatan Chan, "DRASTIC ekibi olmadan, Covid-19'un kaynağı konusunda bugün nerede olurduk bilemiyorum. Bilim dünyasının dışındaki bu insanların çalışmasının, bilimsel söylem üzerinde çok büyük bir etkisi oldu" diye yazdı.

JESSE BLOOM TARTIŞMAYI BİLİM DÜNYASINA TAŞIDI

6 Ocak 2021'de ABD'nin en saygıdeğer Covid-19 araştırmacılarından biri olan Jesse Bloom sayesinde, bilim dışında kalan bu etki bilim dünyasına da girdi. Washington Üniversitesi'nde bir virolog olan Bloom, Twitter'da, "Evet çalışmalarını takip ediyorum" diyerek DRASTIC'in katkılarını açıkça meşrulaştırdı ve bilim dünyasında bir deprem yarattı. "Hepsine katılmıyorum, ama bazı kısımları önemli ve doğru görünüyor" diyen Bloom, Mona Rahalkar'ın Mociyang madeniyle ilgili makalesini öne çıkararak, "Pandeminin ilk günlerinde virüsün laboratuvardan kaçmış olmasının hiç olası olmadığını düşünüyordum. Ancak ardından gelen çalışmalar üzerine, şu an bunun makul olduğunu söylüyorum."

Birçok bilim insanı Bloom'a söylediklerini yeniden düşünmesi için baskı yaptı. Ancak Bloom geri adım atmayınca sessizlik yavaş yavaş kırılmaya başladı. Mayıs ayında Harvard, Yale, MIT, Stanford gibi birçok saygın üniversiteden 18 bilim insanı (aralarında Chan ve Bloom da vardı) Science dergisinde bir mektup yayımlayarak Vuhan laboratuvarında kapsamlı bir soruşturma istedi.

Aynı gün The Seeker bir bomba daha patlattı. Çin Bilim ve Teknoloji Bakanlığı'na ait bir veri tabanını tarayan The Seeker, Şi Jengli'nin danışmanı olduğu tezleri taradı. Üç tez buldu, ilk açtığı tezde de hedefine ulaştı.

Bu tezler sayesinde Vuhan Viroloji Enstitüsü'nün bir şeyler gizlediğine dair şüpheler ortadan kalktı. Çünkü tezlerden, Şi'nin söylediğinin aksine, enstitünün araştırmacılarının Mociyang madenindeki işçileri öldüren şeyin mantar olduğuna hiç inanmadıkları anlaşılıyordu. Hatta yeni bir SARS benzeri salgından o kadar endişe etmişlerdi ki maden yakınlarında yaşayan köylülerin kanlarını test etmişlerdi. Dahası madende bulunan diğer sekiz SARS benzeri virüsün de genetik sekanslarını pandemiden çok önce çıkarmışlar ve DRASTIC bu gerçeği ortaya çıkarana kadar bildiklerini kendilerine saklamışlardı. (Eğer bu genetik sekanslar daha önce açıklanmış olsa araştırmacılar SARS-CoV-2'yi de çok daha önce anlayabilirdi.

BIDEN 26 MAYIS'TA ARAŞTIRMA EMRİ VERDİ

Bu yeni ifşalardan ve Science dergisinde yayımlanan mektuptan hemen sonra, laboratuvar sızıntısı ihtimalini ciddiye alan akademisyenlerin, siyasetçilerin ve ana akım medyanın sayısı arttı. 26 Mayıs tarihinde ABD Başkanı Biden'ın istihbarat kurumlarına araştırma çabalarını iki katına çıkarma direktifi vermesi teoriyi iyice güçlendirdi.

Biden, "ABD, dünyanın dört bir yanında aynı fikirde olduğu ortaklarıyla birlikte, Çin'e kapsamlı, şeffaf, kanıtlara dayalı uluslararası bir soruşturma yapılması ve her türlü alakalı veri ve kanıta erişim sağlaması için baskı yapacak" dedi ancak Çin şimdilik bu öneriye hiç sıcak bakmıyor. Pekin hükümeti bir soruşturmaya asla evet demeyebilir. Ancak şurası net: Alanın dışından bir grup statükoyu sorgulamasa, bu pandemiye (ve belki de bundan sonrakilere) bir biyoteknoloji laboratuvarının neden olup olmadığını hiç sormayacaktık bile.

The Seeker da aldığı bu dersi asla unutmayacağını belirtti ve ekledi: "Artık bilimi sadece bilim insanlarına özgü bir alan olarak görmüyorum. Herkes bir fark yaratabilir."