Demir tabuttaki mumyanın sırrı çözülemiyor

 Demir tabuttaki mumyanın sırrı çözülemiyor
Güncelleme:

New York'ta demir tabut içinde bulunan kadın 'mumya'sı sırrını koruyor. Ulaşılan sonuçlara göre kadının çiçek hastalığından öldüğü ve bu yüzden demir tabutta gömüldü ihtimali var. Ancak 1850'li yıllarda gömüldüğü tahmin edilen kadınla ilgili başka olasılıklar da söz konusu.

İnşaat işçileri 2011’de New York’un Queens kentinde genç bir siyah kadının mumyalanmış cesedini buldu. Polis, cesedin yeni işlenmiş bir cinayete ait olduğunu düşündü. Fakat incelemeler sonucu, vücudun sanıldığından daha yaşlı ve cesedin hikâyesinin yapılan tahminlerden daha garip olduğu ortaya çıktı.

Yapı malzemelerinin etrafına saçılmış olan kırık metal parçacıkları pahalı metal bir tabutun parçaları olarak belirlendi. Bulunan tabutun muhafazalı kaplaması kadının kalıntılarını mükemmel bir şekilde korumuştu, bu durum görevlilerin kadını yeni ölmüş sanmasına yol açtı.

Adli arkeolog Scott Warnasch, daha önceden New Jersey’deki bir kazıda benzer demir tabutlara rastladığı için olay yerine çağırıldı. Warnasch, “2005’den beri demir tabutlara kafayı takmış durumdayım, iki tanesi Newark’taki Prudential Center’da bulunduğunda, ekibe ‘Burası suç mahalli değil, tarihi bir yer’ dedim” ifadelerini kullandı. Warnasch ve ekibi fırça ile kiri temizlediler ve cesedin, 19. yüzyıl geceliğine benzer bir kıyafet, örgü bir başlık ve kalın diz çorabı giyen siyah bir kadına ait olduğunu gördüler.

Kadının cildi o kadar iyi korunmuştu ki, ekipler alnında ve göğsünde çiçek hastalığından kaynaklı oluşmuş küçük yaraları bile ayırt edebildiler. Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nin temsilcileri virüsün aktif olmadığını belirleyene kadar, ceset üzerindeki incelemeler geçici olarak askıya alındı.

Manyetik rezonans görüntüleme ve hesaplanan X-ray tomografi taramaları, bilim insanlarına vücudu noninvazif (zarar vermeyen) biçimde inceleme ve kadının biyolojik bir profilini oluşturma imkanı tanıdı. Kadın 1.6 metre boyunda, siyah ve 20 ile 30 yaşları arasındaydı. Warnasch’a göre, kadının bulunduğu yer önceden siyah mezarlığı ve kilisesiydi. Kilise 1828’de bölgenin ilk özgür siyahları tarafından kuruldu fakat bölgenin o dönemden on sene önce siyah mezarlığı olduğunu belirten gazeteler de bulunmakta.

1850’lere ait derin bir nüfus sayımı incelemesi, kadının kimliği konusunda araştırmacılara yardım etti. Kalıntıların, New York’ta oturan ve John ve Jane Peterson’ın kızı olan Martha Peterson’a ait olabileceği keşfedildi. Kadın 26 yaşında ölmüştü ve cenazesi titizlikle hazırlanmıştı. Warnasch’a göre, bu titizlik, kadının da içinde bulunduğu, özgürlüklerine yeni kavuşmuş siyah topluluğunun üyelerinin birbirlerine bağlılığının bir temsili olabilir. Warnasch cesetle ilgili, “Bulaşıcı ve ölüm riski taşıyan bir hastalık olan çiçek hastalığını taşıyor olmasına rağmen, vücudunu temizlediler, kıyafetlerini giydirdiler ve saçını yaptılar” ifadelerini kullandı.

DEMİR TABUTLAR NASIL ORTAYA ÇIKTI?

Demir tabutlar 19. yüzyılın ortalarında on yıldan daha az bir zaman zarfı aralığında üretildiler, fakat kullanılabilir oldukları bu dönemde büyük bir etki yarattılar. Tasarımını bir fırın üreticisi olan Almond Dunbar Fisk yaptı ve 1848’de patentini aldı. Hava geçirmez ve vücudu saran bir yapı almaları için şekillendirildiler. Warnasch’a göre, bu özellikler onları, tren ile uzun süre seyahat etmesi gereken cesetler için ideal kıldı ve bu tabutlar hızla Washington, D.C.’nin siyasi elitleri arasında popüler oldu. Warnasch, “1849’da, Dolley Madison, eski devlet başkanının eşi, bu tabutlardan birini kendi cenazesi için kullandı ve bu sayede Fisk adını duyurmaya başladı” dedi.

KADIN NEDEN DEMİR TABUTLA GÖMÜLDÜ?

Hava geçirmez tabutların bir diğer avantajı da, salgın bir hastalığa sahip olan bir cesedi karantina altına alıyor olmasıydı. Eğer birisi çiçek hastalığı gibi bulaşıcı bir hastalık sebebi ile yaşamını yitirirse, demir bir tabut vücudun güvenli bir şekilde gömülmesine yardımcı olabilirdi.

Adli uzmanlar ilk başta Peterson’un demir tabut ile gömülme sebebinin, yakınlarının hastalığın yayılmasından korktukları için olduğunu düşündüler. Analiz yapan araştırmacılar farklı bir sonuca ulaştı fakat Warnasch “çok fazla detay vermek istemiyorum” ifadelerini kullandı.

Warnasch’a göre, kadının demir bir tabut ile gömülme sebebini bir kenara bırakırsak, tabutun hava geçirmeme özelliği kesinlikle işlevini yerine getirdi. Warnasch, “160 yıldır ölü olmasına rağmen, henüz bir haftadır ölüymüş gibi gözüküyor” dedi. Araştırmacıya göre, belki de en önemlisi, kadının sıradan bir vatandaş olmasıydı. Ünlü, zengin ya da ayrıcalıklı değildi, sadece “normal bir insan”dı. Bu yüzden veriler bize o dönemde New York’ta yaşayan siyah kesimin gündelik hayatları ve ölümleri hakkında çok fazla bilgi veriyor.

arkeofili.com