Bir başarı hikayesi: Mustafa Aydın
Hem aradığınız haberlere hızlıca ulaşabilmek hem de Haber3.com'a destek olmak için Google News'te Haber3.com'a abone olun.
Haber3'e Google News'te abone olun
Abone Ol“Bir adım atmak için bin adımı göze alanlar, yolların hükümdarıdır..”
İstanbul Aydın Üniversitesi'nin kurucusu başarılı iş adamı Mustafa Aydın, Haber3 yazarı Ebru Eğinlioğlu'na konuştu.
Ufrad Franchising Derneğinin en temel faaliyeti nedir?
21. yüzyılın markalı perakendeciliğe yeni ufuklar kazandıran çağdaş işletme şekli ve Franchising sisteminin Türkiye’deki tek çatı örgütü olan UFRAD Franchising Derneği, 1991 yılından beri; başarısını ispatlamış markaların dinamiğini girişimci ruha aktarmasını destekleyerek; ülke ekonomisi başta olmak üzere, sektörel gelişimin sağlıklı büyümesine, ülkemiz yatırımcılarının markalaşmaya yönlendirilmesine, yerli markaların teşvik edilerek uluslararası pazarlarda yer edinmesine ve rekabet şansı yakalamalarına hissedilir katkılar sağlamaktadır. Dünyanın en köklü franchising derneklerinden biri olan UFRAD, bugün sayıları 120’yi aşan uluslararası statüye sahip güçlü firmayı çatısı altında toplamış bulunmaktadır.
Yıllık 35 milyar $’lık ticari işlem hacmine sahip Türkiye’deki Franchising Sisteminin tek temsilcisi olan UFRAD, Franchise sisteminin ülkemizde doğru bir biçimde öğrenilmesini, temel kuralların belirlenmesini ve uygulanmasını sağlama, Türk hukuk sistemi içinde yerini bulması ve sisteme güven duyulması için gerekli çalışmaları yapmak ve sistemin gelişmesi için bilgi kaynakları oluşturmaktadır. Bu firmaların gerek Türkiye içinde gerekse uluslararası platformlarda işbirlikleri oluşturmasına destek olan derneğimiz, Türk firmalarının dünya pazarında ihtiyaç duydukları hukuki, kültürel ve mali konularda en önemli paylaşım merkezi haline gelmiştir.
Yeni iş kuracaklara marka yaratmayı mı, yoksa franchisee bir işletme kurmalarını mı tavsiye edersiniz? Franchising sisteminin getirisi nelerdir?
Franchising; mal, hizmet veya teknoloji pazarlama yöntemidir. Yasal ve finansal açıdan ayrı ve bağımsız kuruluşlar olan Franchise veren (franchisor) ve Franchise alanların (franchisee) aralarında kurdukları yakın ve sürekli işbirliğine dayanır. Bu ilişkide Franchise veren marka, Franchise alan girişimcilere bireysel olarak, işlerini Franchise veren firmanın sistemine uygun olarak yürütme hak ve yükümlülüğünü verir. Franchise alan, doğrudan veya dolaylı ödenen bir mali bedel karşılığında Franchise verenin ticari adını veya ticari markasını, know-how'ını, iş görme ve teknik yöntemlerini, iş görme sistemini ve diğer sınaî ve fikri mülkiyet haklarını kullanma hak ve zorunluluğunu, taraflar arasında bu amaçla yapılan yazılı bir franchise anlaşmasının süresi ve kapsamı içinde devamlı olarak alacağı ticari ve teknik destek ile üstlenir.
Franchising çağın işletme yapısına en uygun sistemdir. Bugün Amerika’da hizmet sektörlerinin hemen her alanında Franchise sistemiyle çalışan yaklaşık 4 bin zincir, 500 binden fazla işletme bu sistemi uygulamaktadır. Özellikle 2000’li yıllarda franchising sistemi gerek Türkiye’de gerekse dünyada büyük gelişme ve büyüme göstermiştir. Farklı firmalardan birinin diğerinin isim lisansını kullanması, tarafların tanınmış bir marka güvencesiyle hizmet verme avantajı ve bunların yanında reklam ve tanıtım kolaylıkları girişimcilerin bu sektöre yönelmesinde etkili olmaktadır.
Franchising sistemi, yatırımcıya, marka sahibinin yıllarca kurumsallaşmak için çalıştığı bilgi birikimini kullanarak bulunduğu bölgede fırsat eşitliği yaratarak, yatırımcının ciddi bir yatırım yapmada bilgi birikimini kullanarak bir iş sahibi olmasını sağlamaktır. Fırsat eşitliği yaratması ve iş olanakları sağlaması ekonominin tam istihdam seviyesine yaklaşmasına ve ekonomide önemli ölçüde gelişmelere yardımcı olacaktır. Bunun yanında firmalar bu sistemle sadece yurtiçinde değil, yurt dışında da markalarını tanıtma fırsatı bularak ülkeye döviz girişini de sağlayacaktır.
Aynı zamanda Türkiye Sigara Savaş Derneği Başkanısınız. Hükümetin bu konuda çalışmalarını nasıl buluyorsunuz, yeterli mi? Siz de dernek olarak hükümete destek olacak projeler üretiyor musunuz?
Türkiye Sigarayla Savaş Derneği 22 Nisan 1999’da faaliyetine başlamış, sigarayla mücadele konusunda çalışma yapan ilk ve tek Sivil Toplum Kuruluşudur. Derneğimiz öncelikle ülkemizde çok önemli girişimlerde bulunmuş, dünyaya örnek olacak başarılara imza atmıştır. Ülkemizde son yedi yılda yapılan kamuoyu araştırmalarında sosyal olaylara sahip çıkan ilk üç sivil kuruluş arasında yer almaktadır.
İlk adımı ülkemizde başlatarak insanlığın sigara adı verilen ölümcül salgından kökten kurtulması için ciddi bir mücadeleye öncülük etmek, çözüme yönelik gerçekçi girişimleri yapmak ve devam ettirmek üzere kurulan "TÜRKİYE SİGARAYLA SAVAŞ DERNEĞİ", tütün ürünlerinin gerçek yüzüyle ilgili kamuoyunu bilgilendirilmesi yönünde sosyal amaçlı bir görev üstlenmiş bulunmaktadır.
4207 nolu yasa tasarısının iyileştirilmesi yönünde 2004 yılı Temmuz ayında başlatılan çalışmalarımız TBMM çatısı altında devam etti.Yoğum çabalarımız sonucunda 3 Ocak 2008 günü kanun kabul edildi ve 19 Ocak 2008 günü Cumhurbaşkanımızca kabul edilip resmi gazetede yayınlandı.
Çalışmalarımız çok yoğun olarak devam ediyor. Gençlerimizin sigaraya başlamaması, dumansız hava sahamızın korunması ve halkımızın sigaranın zararlarından arınması için kamuoyunu bilinçlendirme ve bilgilendirme çalışmalarımız sürekli sürmekte.
Üniversiteye gelecek olursak, kaç bin öğrenciniz var? Onun öncesinde de üniversiteye hazırlık kurslarınız var. Eğitim alanına bu kadar büyük yatırımlar yapmaya nasıl karar verdiniz?
İstanbul Aydın Üniversitesi hali hazırda yaklaşık 13.000 öğrenci ise yükseköğretim faaliyetlerine devam etmektedir. Bugüne kadar vermiş olduğu 8000 mezunu da dikkate aldığımızda 7 yılda 21.000’e yakın bireyin gelişimine katkı sağladığını öncelikle belirtmek isterim.
35 yıllık eğitim hayatım boyunca attığımız her adım, yaptığımız her yatırım ülkemizin geleceği ve gençlerimizin eğitimine yönelik olmuştur. Türkiye’nin en büyük ve en temel problemlerinden biri olan eğitim sistemimize sağlıklı ve doğru çözümler getirebilmek adına eğitim kalitemizden hiçbir zaman ödün vermedik. Vazgeçmediğimiz “kaliteli eğitim” sloganımızı misyon ve vizyonumuza yansıtarak eğitimin her alanında uygulamayı hedefledik. Bu doğrultuda dershanecilik ile başlayan eğitim yaşamamıza yayıncılık, bilişim, matbaa, reklam-tanıtım alanındaki eğitim şirketlerimizi ekledik. 1995 yılında Anadolu Eğitim ve Kültür Vakfı’nı da (AKEV) eğitim faaliyetlerimize ekleyerek 8 yıldır eğitim öğretim faaliyetlerine devam etmekte olan Anadolu BİL Meslek Yüksekokulu’nu Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’nın onayı ile kurduk. Böylece İstanbul Aydın Üniversite’sinin sağlam temellerini atmış olduk.
“Kaliteli eğitim” felsefemiz hedeflerimizi her zaman bir adım daha öteye götürdü ve ihtiyaçlarımızı en doğru şekilde tespit etmemiz için bir nevi rehberimiz oldu. Anadolu BİL Meslek Yüksekokulu’nun ilk mezunlarını müteakip lisans eğitimi almak isteyen öğrencilerimizin taleplerini karşılayabilmek ve Türk yükseköğretimine katkıda bulunmak için bu aydınlık zihniyetin bir ürünü olarak üniversite kurma fikrimiz de olarak ortaya çıkmış oldu.
İşlerinizde kararları kendi başınıza mı alırsınız, yoksa yanınızda çalışanların fikirlerine göre mi hareket edersiniz?
Kurumlar çalışanları yoksa cansız bir yapıdırlar. Bu duvarlara ruh katan içerisindeki üretken ve ışıldayan bireylerin varlıklarıdır. Bu doğrultuda onların almış olduğumuz kararlardaki görüşleri bizler için son derece önemlidir, bu da kalitenin vazgeçilmez bir kriteridir.
Biz tüm çalışmalarımızı yaparken, her kurumun ve her holdingin çalışma konseptine uygun bir takım oluşturuyoruz. O şirketleri kendi A takımı yönetiyor. Bütün kurumlarımda beraber olduğum arkadaşlarımın, olabildiğince katkı sağlamalarını, fikir vermelerini istiyorum. Personelimle yılda 4 kez bir araya gelerek, dönemi değerlendiriyoruz. Herkesin fikrini alırım, konuşurum. Her çalışanıma; yanlış bir şey görüp görmediğini sorarım, bir yanlış görüyorlarsa söylemelerini isterim. Her şeye dışarıdan bakmaya çalışır ve eleştiririm.
Elbette her kurumsal yapıda olduğu gibi elzem ve ehem gerektiren konularda yönetimimizin çekirdek kadrosu bu konuda bize yön vermektedir. Bu nevi konular gizlilik gerektirdiğinde onların fikirleri bizlere yol göstermektedir.
Gençlik dönemlerinizde, şu an içinde bulunduğunuz konumu hayal ettiniz mi, program ve plan yaptınız mı? Yoksa Allah yürü ya kulum mu dedi?
Benim hedefim, yaptığım işin en iyisini yapmaktır. O en iyi yaptığım iş beni bir sonraki hedefe taşır. 1975 yılından beri eğitim sektörünün içerisinde yer alan birisi olarak, ben hep bu yolu izledim. 1995 yılında AKEV’i kurdum, 2003 yılında Anadolu BİL Meslek Yüksekokulu’na ilk öğrencilerimi aldım. 2007 yılında da İstanbul Aydın Üniversitesi’ni yükseköğretime kazandırdım. Ben bu hedefleri ilk başta koydum, çalışmalarım da beni bu noktaya getirdi.
Çocuklarınız kendi okullarınızda mı okuyor, yoksa yurt dışına mı göndermeyi tercih ediyorsunuz?
İki kızım bir erkek evladım var. Dershanecilik hizmetimizin arkasından gelen yükseköğretim hizmetlerimizden kızım ve oğlum ne yazık ki o dönemleri tamamlamış olduklarından ötürü faydalanamadı. En küçük kızım ortaöğretim görmekte ve dershanelerimizden bu alanda destek almaktadır. Yabancı dil eğitimi konusunda yine dershanelerimizin programlarına katılmakta, kültürü ve hayat tarzını yaşayarak öğrenebilmesi amacıyla yaz döneminde yurtdışında bulmaktadır.
Çocuğunuzu yetiştirirken, bir baba olarak ona verdiğiniz en önemli tavsiye hangisi?
Biz hep haklı muvaffakiyeti tembihledik çocuklarımıza. Doğruluktan ve bu yolda kazanılan başarının bizlere katacağı değerleri aşıladık. Onların bizim yüzümüzde oluşturacağı en haklı tebessüm hiç şüphe yok ki ilim ve bilim yolunda elde edecekleri başarılar, ülkesine ve milletine katacağı hayırlı işler olduğunu vurguladık. Bu doğrultuda onlara sunduğum en büyük tavsiye doğru yoldan ayrılmamalarıdır.
Aynı şekilde, sizin babanızdan aldığınız ve kulağınıza küpe olan en dikkat çekici söz hangisiydi?
Babacığım, Allah rahmet eylesin, tüm evlatları üzerine ayrı bir ihtimamla titremiştir. Babacığım sadece evlatları için değil, bulunduğu bölgede yaşadığı toprakların birlik ve beraberliği için mücadele etmiş tüm halkı bu doğrultuda bilinçlendirerek ülke yönetiminin takdirini kazanmış ilim ve irfan sahibi bir insandı. Babacığımın her hareketi her davranışı benim için ayrı bir önem taşıdığından bunları kendi hayatımda da tatbik ederek onun yokluğunu bu şekilde unutmaya çalışıyorum. Bizlere bıraktığı manevi mirası teşkil eden hal, hareket, söz ve söylemlerin bir bütünü olan yaşam tarzını itinayla muhafaza ediyor ve onu nesillere her fırsatta aktarmaya özen gösteriyorum.
Bir gününüz nasıl geçiyor?
Zamanı en iyi şekilde kullanmaya ve israf etmemeye çalışırım. Günün ilk saatlerinde sabaha karşı 3-4 sularında kalkar, günlük programımı kontrol eder ve düzenlenir, maillerimi okur ve görevlendirmeler yaparım. Beslenmeme çok özen gösteririm, dönemimizin bizler için belirlediği çizgiden dışarıya çıkmamaya gayret eder, gıdalarımı ona göre seçerim. Saat 7-7,30 gibi kahvaltımı yaptıktan sonra her sabah ofise gelmeden muhakkak anneciğimle görüşür, hayır duasını alırım. Görüşmelerim ve programım doğrultusunda çalışmalarımı tamamlarım. Programımın elverdiği süre içerisinde öğlen saatlerinde 1 saat dinlenerek günümü sabah, öğle ve gece olarak üç farklı zaman diliminde en iyi şekilde değerlendirmeye gayret ederim. Yine haftanın belirli günleri zinde kalmak için spor aktivitelerimi gerçekleştiririm. Akşam saatlerimi beraber olmaktan keyif aldığım aileme ve küçük kızıma ayırarak bir günümü dolu dolu yaşamaya özen gösteririm.
Bu kadar çalışma içinde, hiç bezginliğe düştüğünüz, kendinizi yorgun hissettiğiniz anlar oluyor mu? Yoksa her gün dinamik, enerjik ve mutlu mu hayata bakışınız?
Kendimi bildim bilebileli, ailemizin her ferdinde bir disiplin ve program hakimdir ki hep bir çalışma temposu içerisindeyizdir. Elbette bazen kendimi yorgun hissettiğim zamanlar oluyor, özellikle son dönemlerde. Zaman ilerledikçe insan her şeyin aynı kalacağını sanıyor ama metabolizma buna müsaade etmiyor tabii ki. Ben de bu konuda kendime biraz haksızlık ettiğimin farkındayım ama biliyorum ki ülkem için eğitim gören gençlerimiz için daha çok çalışmamız gerekiyor ve bu bilinç beni daha enerjik ve daha mutlu kılıyor. Bu inançla motivasyonumu yüksek tutuyor ve kendimi daha huzurlu hissediyorum.
Mutlu olmak için zengin olmak yeterli midir? Parasız da mutlu olunur mu?
İnsanın mutluluğu kendi içindedir. İnsan elbette parasız da mutlu olabilir. Size uzatılan kalbi duygularla bezelenmiş güzel bir anı, bir fotoğraf, bir resim ziyadesi ile mutluluğu getireceği düşüncesiyle bakıyorum her şeye. Güzellikleri düşünmenin güzelliklerin beraberinde mutluluğu da getireceği felsefesini izleyenlerdenim. Eğer hedefleriniz ve amaçlarınız ülke ve tüm insanlığı kapsayacak kadar büyükse para bu hedefe ulaşmanız için bir materyaldir sadece. Yoksa cihan kadar paranız olsa her istediğinize sahip olabilirsiniz belki ama mutluluğu yakalayamadıktan, iç huzurunuzu bulamadıktan sonra bu manevi değerlere sahip olmadıktan sonra paranın varlığı bir değer teşkil etmeyecektir.
Siyasete girmeyi düşünüyor musunuz?
Yapmış olduğumuz hizmetlerle milli eğitim alanına özel bir görüş ve anlayış ile yaklaşıyoruz. Yani aslında bir nevi siyaseti yaşıyoruz. Dolayısıyla bu yapılarımızla siyasetin birer parçasıyız, ona dahiliz.
Bu yaz genel seçimler var. Siyasete baktığımızda, hangi partinin seçimlerden başarıyla çıkacağını düşünüyorsunuz ve neden?
Temsil ettiğimiz yapılar gereği bu şekilde yanlı olmamızın doğru olmadığını düşünüyorum. Bizler eğitimin gelişmesi ve ülkemizin kalkınması yolunda ilerleyen, aydınlık geleceğimize emin adımlarla koşan her düşüncenin destekçisiyiz.
Gençler ne kadar siyasetin içinde olmalı?
Yarınımızı oluşturan gençlerimizin, devlet işleri ile ilgili görüş ve önerileri elbette ki dikkate alınmalıdır. Yalnız, Atatürk’ün de gençlerimize özellikle işaret ettiği dahili ve harici bedhahların tesiri ile siyaseti bulandırmaya çalışanlara da fırsat tanınmamalıdır. Bu ayrımın gençlerimiz tarafından iyi analiz edilmesi gerektiği konusuna ayrı bir önem gösterilmesi gerektiğine inanıyor, ne uğruna ne için mücadele verdiklerini iyi özümsemelerini, bu bilinci taşımalarını temenni ediyorum.
Üniversiteyi bitirmiş genç arkadaşlarımıza başarılı olmanın ve para kazanmanın sırlarını söyler misiniz?
İstanbul Aydın Üniversitesi’nde öğrenim gören ve görmüş gençlerimiz çok iyi bilirler fırsat buldukça bir araya gelir, onların eğlencelerine ve sohbetlerine dahil olmaya çalışır, tecrübe ve deneyimlerimi onlarla paylaşırım. Her zaman söylediğim ve özümsemelerini istediğim şey şudur ki; “Bir adım atmak için bin adımı göze alanlar yolların hükümdarıdır”. Hayatın çetin ve meşakkatli yollarında adımlarınızı nereye ve neye doğru attığınızı iyi bileceksiniz, başarıyı yakalarsanız, her şey peşi sıra gelecektir. Kavradığınız başarı formülü her alanda fırsat kapılarını size açacak ve sizi amacınıza ulaştıracaktır.
Hem aradığınız haberlere hızlıca ulaşabilmek hem de Haber3.com'a destek olmak için Google News'te Haber3.com'a abone olun.
Haber3'e Google News'te abone olun
Abone Ol