İşadamının ilginç öyküsü !

İşadamının ilginç öyküsü !

Cevahir'e protesto için mağazasını kapatan Muammer Alkım'ın ilginç bir yaşam öyküsü var.

Cevahir alışveriş merkezindeki olaylar üzerine protesto için mağazasını kapatan Stork's Mücevherat'ın sahibi Muammer Alkım, ilginç yaşam öyküsünü Sabah'a anlattı. 850 milyon lira maaşla çalışırken bugün yıllık cirosu 40 milyon doları bulan bir firmanın sahibi olan Alkım, "Yeni torunum oldu, duygusallaştım. Ya bizim başımıza gelseydi deyip dükkânı kapattım" dedi.

TİYATRODAN ANADOLU'YA

Stork's Kuyumculuk'un sahibi Muammer Alkım 1950 İstanbul doğumlu. Emekli polis memuru bir baba ve ev hanımı bir annenin en büyük çocuğu. Alkım, kendi deyimiyle sanat okulunu bitirmiş, Maçka Elektrik'ten 1969 yılında mezun olmuş. " İşim ışık olduğu için İstanbul Devlet Tiyatrosu Kültür Sarayı'nda çalıştım. O güne kadar adını bile bilmediğim oyunları izledim, Ayten Gökçer, Cüneyt Gökçer gibi devlerin sahne alışına tanık oldum. Sonra bir gece, Cadı Kazanı oynuyordu, Kültür Sarayı yandı. Ben de o gece içindeydim. İçimizden bir parça gitti sanki. Tiyatro Taksim Sahnesi'ni kiraladı ama ben saraydan gecekonduya geçmek istemedim".

ANADOLU TURLARI

Muammer Alkım, iş ararken, okul arkadaşlarından biri "Takı işine var mısın, gel bizimle pazarlama yap" demiş. Sektöre giriş, o giriş. Alkım elinde takı dolu bavulla bütün Anadolu'yu gezmeye başlamış. "Varan otobüsleri sağ olsun. Az taşımadılar beni. 5 yıl İstanbul'da yatmadım diyebilirim. Tiyatrodan ayrıldığımda 850 milyon maaş alıyordum. Pazarlamacılıktan günde 500 milyon kazanmaya başlamıştım. Böylece sektörde kaldım." Önce küçük bir atölye, ardından Kapalıçarşı'da bir dükkân derken, Stork's Kuyumculuk'un bugünkü yıllık cirosu 40 milyon dolar. Antalya'da 7 bin 400 metrekare bir mağaza, 10 değişik otelde satış noktası, Eminönü'nde 3 bin metrekarelik bir han, İstanbul'da 60 satış noktası, Almanya, Dubai, Moskova mağazaları ve satış noktaları "Odamda bir çift leylek heykeli vardı. Birbirlerine çok yakışıyorlardı. Markanın ismini de oradan koydum. Çünkü bizim işimizde de aşk var."

GOLDAŞ YANLIŞ YAPTI

Muammer Alkım, eşiyle Kısıklı'da oturuyor. "Hayatımda hiçbir zaman lükslerim olmadı" diyor. "93 model Jaguar'a biniyorum. Araba, saat, kılık kıyafet merakım yoktur. Uçak, yat almaya hiçbir zaman heveslenmedim. Ben 18 yaşımdan beri bu aileden başarılı bir jenerasyon çıksın diye uğraşıyorum bunun hazzı bana yeter. Hayattaki en büyük keyfim çocuklarıma balık pişirmek. Bir de yağlıboya resim yapmak." Dayanamayıp soruyorum, "Devlet tiyatroları'nda çalıştınız. Goldaş firmasının sponsor olduğu opera için ne düşünüyorsunuz? İyi reklam mı?" Alkım gülümsüyor: "Hiç değil. Goldaş'ın sahiplerini tanıyorum, çok iyi insanlardır. Bunlara tenezzül etmezler. Kadronun saldırgan pazarlama tekniği yüzünden olmuş. Olayı hiç sevmedim. Devlet tiyatrosu çadır tiyatrosu mu?"

Gerekirse 5 yıl kapatırız

Stork's Kuyumculuk'un sahibi Muammer Alkım: "Yeni kız torunum oldu, duygusallaştım. Ya bizim başımıza gelseydi? 'Tamam kapatıyorum' dedim".

Cevahir Alışveriş Merkezi'nde çok kısa bir süre arayla gerçekleşen iki kaza ölümle sonuçlandı. Kamuoyunu üzen iki çocuk ölümünün ardından küçük bir kız çocuğunun yine aynı alışveriş merkezinin güvenlik görevlileri tarafından tartaklanması bardağı taşıran son damla oldu. Muammer Alkım ise protestosunu farklı biçimde gerçekleştirdi.

* Cevahir Alışveriş Merkezi'ndeki dükkânınızı neden kapattınız? Gerçekten yönetime karşı bir protesto mu bu? - İlk kaza yaşandığında ben de herkes gibi rahatsız oldum. Çok ciddi önlemler alınmasını bekledim. Kaza her yerde olur. Önemli olan önlemdir. Aradan bir süre geçti ikinci kaza oldu. Üstüne üstlük bu sefer ölen 3.5 yaşında bir kız çocuğu olunca ben duygusallaştım. Kızımın yeni kız çocuğu oldu. Bir anda kendi torunumu düşündüm. Karmakarışık duygular içinde kaldım. Acaba ben olsam o alışveriş merkezinin sahibi olarak neler yapardım diye.

*Ne yapardınız? -Gereken bütün tedbirleri alırdım. Hatta bir süreliğine merkezi kapatırdım. O gece yemekteydik. "Ben kapatıyorum dükkânı" dedim. Müşterilerimden bir tanesi gelip de "Burada çocuk ölümleri olmuş, tedbir alınmamış, siz hala mücevher mi satıyorsunuz" dese, kahrolurdum. Kapattım dükkanı. Üstelik küçük kıza dayak olayını daha bilmiyordum. "Alışveriş merkezimiz çağdaş yaşam standartlarına ulaşıncaya kadar faaliyetimizi durduruyoruz" diye bir yazı astırdım.

* Yazınız sansürlenmiş ama -O benim sorunum değil, dışarıdan üstüne kağıt koymuşlar. Gidip insanlarla kavga edecek halimiz yok ya. Aslında hatalı davranışların devam ettirilmesi demek. Yönetimin zaafı.

* Yönetim sizi aradı mı? -Evet. "Mağazayı açın sizi dava ederiz" demişler.

* Reklam amaçlı bir protesto mu bu? -Öyle diyenler olacaktır. Varsın desinler. Ben hiç vazgeçmeyeceğim doğruları savunmaktan. 56 yaşına geldim. Bu saatten sonra daha çok para kazanayım diye bir derdim yok ki benim. Ben çocuklarımıza daha doğru bir ülke nasıl bırakabiliriz diye uğraşıyorum. Başka bir noktadayım, parayla marayla işim yok.

* Cevahir'deki dükkânınız kaç metrekare ve ne kadar para kazanıyordunuz? -70 metrekare civarında. Açıldığı günden beri varız. Harika kazanıyoruz diyemem ama bir süredir orası da verimli kategorisine girmeye başlamıştı. Kuyumcular tek dükkân cirosuna değil bütüne bakar.

* Dükkânın kirası ne kadar? -10 küsur bin... Yok 12 bin dolar ödüyoruz.

* Kontratınız ne kadar? -Sanırım beş yıl kadar.

* Ne kadar kapalı kalacak dükkân? -Valla şartlar düzelene kadar. Gerekirse beş yıl. Eğer bu işin bir diyeti varsa ben o diyet bize ödetilecekse... Yılda 100 küsür bin doları bana mı ödetecekler? O alışveriş merkezi ekonomik bir değerdir. Üreticiden tüketiciye kadar herkesin oradan beklentisi vardır. Orası Türkiye'nin malıdır, hepimizin malıdır. Ayrıca Türkiye'nin imajı söz konusu. Benim amacım bağcı dövmek değil. Bir şeylerin düzelmesini istiyorum. Yoksa kavga edelim herkes dükkânını kapatsın değil yani. Yazık olur. Müşteri merkeze adım bile atmıyor artık.

Sektördeki kayıt dışının perde arkasını yazıyor

* Bir kitap yazıyormuşsunuz. -Evet. İsmi "Damdan Düşen Adam". Orada sektörümüzün kayıt dışında olan biteni bütün çıplaklığıyla anlatıyorum. Perde arkasını yazıyorum. Kayıt dışı işine takmış durumdayım. Maliye Bakanı ile de görüştüm.

* Çözüm nedir peki? - Hükümetin bazı uygulamaları sektörü kayıt dışına itiyor. Bakın çıplak taşta vergi yüzde yirmi. Bu oran Dubai'de sıfır, Belçika'da yüzde bir, Amerika'da yüzde beş. Ben kayıt içi çalışacağım deyince haksız rekabette kalmış oluyorum. Önce hükümet sektörü kayıt dışına iten nedenleri düzeltecek. Sektör de zihniyetini değiştirecek. Bütün sektör kayıt içine alındığı zaman, "Şu firma benim rakibimdir" diyebilirim size, ancak o zaman.

Başbakan'a yine hediye veririm

* Siz bir ara Emine Erdoğan'a hediye ettiğiniz 30 bin dolarlık takıyla gündeme gelmiştiniz. Reklam yaptığınız, Başbakan'ı zor durumda bıraktığınız söylendi. -Yok öyle bir şey. Ayrıca 30 bin değil 9 bin dolarlık, kendi üretimimiz bir takıydı. Başbakan Moskova'da dükkânımızın açılışına geldi. Bizim kültürümüzde hediye vermek vardır. Zaten başbakan da anlayışla karşıladı beni. Bugün olsa yine veririm. O alır mı bilmem ama (gülüyor)...

* Keşke vermeseydim demediniz mi yani? -Hayır. O olay beni hiç germedi, inanın. Belki vermeseydim diye düşünüyorum ama yok bugün olsa aynı şeyi yapardım. Koskoca Başbakan ve eşi dükkânımı ziyarete geliyor, kravat hediye edemem ya, ben takı satıyorum.

*Takıyı size iade ettiler değil mi? -Evet ama sorun değil. Belki gözboncuğu verseydik tantana çıkmayacaktı. Biz de bize bu yakışır deyip, elimizi bol tutmuşuz. O sırada çıkan tantananın bizimle pek alakası yoktu. Devlet kademelerindeki insanların hediye alma verme sistemini masaya yatırmak istediler. Bence o tartışma hediye tartışmasına bir sebep oldu. İyi de oldu belki çünkü bir karara bağlandı sonunda.

Fatih Terim, damadım Şifo'nun arkasında durmadı

* Siz Şifo Mehmet'in de kayınpederisiniz. -Kızımın bir futbolcuyla evleneceği hiç aklımda yoktu. Eğer benimle tanışmaya sadece futbolcu kimliğiyle gelseydi kabul etmezdim. Biz ticaret adamıyız, o dünyadan biri olsun isterdim. Ama Mehmet'e itiraz edemedik çünkü onun duruşu farklıydı.

* Damadınız milli maçta rakip takımın oyuncusuna çelme taktığı için eleştirilmişti. Hatalı mıydı sizce? -Kesinlikle değildi. Ani bir refleksti yaptığı. Spor basını olayı yanlış yere çekti. Şifo aslında kulübeden koşmadı maraton tribününden indi. Ben en çok Fatih Terim'e kızdım. Aslında benim gibi bütün Türkiye kızdı. Şifo düğün tarihini maçlar için erteledi, balayından gelir gelmez işlere koyuldu. O bu kadar özveriyle çalışırken Fatih hoca arkasında durmadı.

* Birinin kurban edilmesi lazımdı yani? -Öyle oldu. Ben Fatih Hoca'nın takım anlayışına takıldım. Hoca ekibini kendi seçti. Bir hata varsa, o zaman üstlenmeliydi. Hoca Şifo'nun arkasında durmadı, onu harcadılar. Bunu herkes bariz biliyor.

Sabah