Türkiye borçla ayakta duruyor !

Türkiye borçla ayakta duruyor !

Türkiye, yatırım açığını dış kaynakla kapatmak zorunda kalıyor.

Moody’s de bu konuda şu uyarıyı yapıyor: “Dış sermayeye bağımlılığı, yıllık dış borç oranı ve gergin siyasal ortam nedeniyle Türkiye, dış risklere karşı en hassas ülke”

Sözcü'deki habere göre Sıfırcı Hoca olarak da bilinen ABD merkezli uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, hazırladığı raporda Türkiye’nin de içinde olduğu Brezilya, Güney Afrika, Hindistan ve Endonezya’yı kritik 5 ülke olarak gösteriyor. Çeşitli uyarıların yapıldığı raporda, “Türkiye, dış sermayeye yüksek bağımlılığı ve yıllık dış borç oranının yanı sıra, yükselen siyasi riskler nedeniyle, bu beş ekonomi arasında dış risklere karşı en hassas ülkedir” deniliyor.

Türkiye’nin ortalama tasarruf oranı, yani toplam tasarrufların milli gelire, bir başka deyişle, gayri safi yurt içi hasılaya oranı oldukça düşük seviyede bulunuyor. O kadar ki, rakamlar, gelişmekte olan bu 5 ülke içinde en az tasarruf yaratanın Türkiye olduğunu gösteriyor.

Dünyanın en az tasarruf yapan ülkesiyiz. İç tasarruflar düşük olduğu için de yatırım-tasarruf açığını, dış kaynaklarla kapatmak zorunda kaldığımızı, bu nedenle cari açık verdiğimizi vurgulayan analistler şöyle diyor:

FAKİRLEŞME SÜRECİ KAPIDA

“Sonuçta dış borçlarımız artıyor. Bu denklem çözümsüzdür ve sürdürülemez. Dış borçlanma aynı hızda ve devamlı olmayacağına göre, eğer iktisat politikalarına yeni bir anlayış içinde bakamazsak, bu denklemin bir yerde kopması kaçınılmaz bir sondur. Koparsa, Türkiye 2003 yılından beri hazır yediklerini geri ödemek zorunda kalacak ve fakirleşme sürecine girecektir.”

Türk insanının son 15 yıldır tasarruf yaratamadığını vurgulayan analistler, “Kamu ve özel toplam tasarrufların milli gelire oranı yani ortalama tasarruf oranı 2000 yılı öncesi yüzde 20’nin üzerinde iken, şimdilerde bu oran yüzde 12.4 düzeyine kadar geriledi. Küreselleşme ve kontrolsüz piyasa sürecinde dünyadan kopmaya başladı” açıklamasında bulunuyor.

Son yıllarda tüketim eğilimi azaldı fakat aynı zamanda da durgunluk nedeniyle doğal olarak gelir artışı da durdu. Uzmanların genel görüşü şöyle: “Gelir artışı olmadan da tasarruf olmaz. Çünkü tasarruf, artan gelirin tasarrufa gitmeyen kısmıdır.”

KRİZLER, YÜKSEK ENFLASYON VE FAİZ

1994’ten sonra, 2001 yılına kadar 4 kriz yaşandı. Ekonomik krizler yatırım ve tasarruf ortamını zedeledi. Yüksek enflasyon, 2012 yılına kadar olan yüksek reel faizler, yatırımları engelledi.

SICAK PARANIN AFYON ETKİSİ

2002 sonrası AKP iktidarı sıcak paranın afyon etkisi cazibesine kapıldı ve ekonomi kontrolsüz sıcak para kontrolüne girdi. Sıcak paranın tüketimi teşvik edici etkisi oldu. Ancak, sıcak paranın ve spekülatif sermayenin hakim olduğu ekonomilerde, kırılganlık ve belirsizlik nedeniyle ciddi yatırım sermayesi gelmedi. Yalnızca kârlı işletmeleri satın alan veya Telekom gibi kârlı devlet tekellerini satın alan spekülatif yabancı yatırım sermayesi girdi. Yetmedi, Türkiye’de de sermaye piyasasında spekülatif kazançlar oluşunca, sanayiciler sanayi sektörüne yatırım yerine bu piyasaya ağırlık verdiler. Hem işletme sermayeleri ile bu piyasaya oyuncu olarak girdiler, hem de kendi şirketlerini de halka açarak, yeni yatırım yapmadan, balon sonucu yüksek kazançlar sağladılar.

BAZI GRUPLARA BASKI UYGULANDI

İktidar zaman içinde sermayenin el değiştirmesine yol açacak önlemler aldı. Bazı grupların üstüne aşırı baskı uyguladı. Ayrıca tek yanlı aşırı bürokrasi bir kısım sermayenin kaçmasına yol açtı. Sonuçta tasarruflar ve yatırımlar devlet eliyle engellendi.

KAOS ORTAMI KIRILGANLIĞI ARTIRDI

2012’den beri Türkiye, FED ve uluslararası kuruluşlar tarafından dünyanın en kırılgan ülkesi olarak ilan ediliyor. Siyasi kaos ortamı da kırılganlığı artırdı. Bu şartlarda ölü yatırım olarak gayrimenkul ön plana çıktı.

SUNİ REFAH ORTAMI YARATILDI

Suni refah ortamında dayanıklı tüketim mal alımları arttı. Kredi kartlarındaki artış, 2012’ye kadar artan dış finansman, tüketici kredilerinde de önemli bir artış yarattı. Hane halkının konut ve taşıt alımları yükseldi.