TÜSİAD'tan Erdoğan ve Bahçeli'ye sert yanıt

TÜSİAD'tan Erdoğan ve Bahçeli'ye sert yanıt
Güncelleme:

31 Mart yerel seçimlerinde İstanbul'daki Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin iptalini eleştirdiği için Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP lideri Bahçeli'nin hedef tahtasına oturttuğu TÜSİAD'tan yeni açıklama.

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı başladı. Toplantının açılış konuşmalarını TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan açılış konuşmasında, "Parlamenter sistemden cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş henüz tamamlanmış gözükmüyor. Cumhurbaşkanlığı sisteminin kurumsal yapısı oturtulamadı. İstanbul seçimlerinin iptali ile siyasal gerilimin devam edeceği belli." dedi.

Toplantının açılış konuşmalarını TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan açılış konuşmasında, "Parlamenter sistemden cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş henüz tamamlanmış gözükmüyor. Cumhurbaşkanlığı sisteminin kurumsal yapısı oturtulamadı. İstanbul seçimlerinin iptali ile siyasal gerilimin devam edeceği belli." dedi.

"Rezervler eriyor, halkın alım gücü azalıyor. Türk vatandaşları Türk lirasından kaçıyor. Türkiye küresel rekabette kan kaybediyor. Enflasyonda 121. sıradayız. Yargının bağımsızlığı 111., yargıda hak aramada 109., basın özgürlüğünde 129. sıradayız. Bu nedenle ekonominin düzelmesi için hukuk ve adalet sisteminin düzelmesi gerekiyor.

Girişimciyi girişim yapamaz hale getiren ayakbağı oluşturmuş durumda. Demek ki demokrasi işler kılınırsa, eleştirel düşünmenin önünü açan bir eğitim reformu gerçekleştirilirse ekonomi performansı yükselecek. Türkiye muazzam bir potansiyele sahip. Biz bu nedenle ekonomi derken demokrasi, yargı bağımsızlığı, insan hakları demeye devam edeceğiz. Bu görevi, TÜSİAD'ın tüzüğünden alıyoruz. Tüzüğümüzün amaç maddesini bir kez daha hatırlatmak istiyorum. 'TÜSİAD, insan hakları evrensel bildirgesinin düşünce, inanç ve girişim özgürlüklerinin, laik hukuk devletinin, katılımcı demokrasi anlayışının, liberal ekonominin, rekabetçi piyasa ekonomisinin benimsendiği bir toplumsal düzenin oluşmasına ve gelişmesine katkı sağlamayı amaçlar.'

Ekonomik sıkıntıları aşmak için yönetim sistemimizdeki sıkıntıları aşmamız gerekir. Ekonomik performans düştükçe ardı ardına yapılan seçimlerde seçim ekonomisi uygulanıyor. Yapısal sorunların çözümü erteleniyor. 2007'en bu yana tam 14 kez sandığa gittik. İptal edilen İstanbul seçimlerini dahil edersek 15'e geliyor. Güçler ayrılığının mükemmel işlediği, yürütmenin çalıştığı, ifade ve medya özgürlüğünün güvence altına alındığı, yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığından kimsenin şüphesinin olmadığı bir sistem kurmak için bu seçimleri yaptık. Peki kurabildik mi? Bugün geldiğimiz noktaya bakarsak evet diyemiyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti gibi büyük ve köklü bir devletin sisteminin depiştirilmesi ve uyumluluştırılması daha zaman alacak gibi. Cumhurbaşkanlığı sisteminin kurumsal yapısı da daha oluşturulamadı gibi. Bu sorunların üzerine etkin biçimde gidilmesini engelliyor. Bu sırada toplumsal kutuplaşma da derinleşiyor.

31 Mart seçim döneminde de böylesi bir propaganda dönemi yaşandı. Muhalefet liderinin saldırıya uğraması siyasal gerilimi daha da yükseltti. Seçimlerin yenilenmesiyle de gerilimin devam edeceği belli oldu. Buna rağmen vatandaşımız sakinliğini koruyor. Sandık sonuçları da siyasiler arasındaki kutuplaşmanın karşılık bulmadığını gösteriyor. Vatandaşımız hamaset değil, bir arada hareket edilmesini istedi ve bunu da sandıkta gösterdi.

Üçüncü sorun da dış politikada. Bize özgü sorunların dışında küresel problemler de var.

Uluslararası ilişkilerdeki gerilimler TL'nin değerinde sert düşülere neden oluyor. Bu sert düşüş maliyet artışıa sebep oluyor. Üretim ve yatırım kararlarını bozuyor. Mali olarak zedeliyor, iflaslara sebep oluyor. Unutmayalım, devletlerin gücü ekonomideki güçlerinden gelir. Ekonomik olarak zayıf olan, finansman sorunu çeken ülkeler ekonomileri güçlü ülkelere tabi olurlar.

Güçlü bir ekonominin temelinde ise güven vardır. Güveni inşa etmekse zordur, binbir zahmetle örülür ama bir anda da yıkılabilir. Biz ayrışırsak, birbirimize güvenmezsek dışarısı bize hiç güvenmez.

Sayın Cumhurbaşkanımızın seçimlerden sonra Türkiye İttifakı yapmasını ve geçen hafta kuşatıı bir anlayışa vurgu yaparak birlik çağrısı yapmasının önemli olduğunu düşünüyoruz. Nasıl ki hem ülkemizin kurtuluşunu ve cumhuriyetimizin kuruluşunu birbirimize kenetlenerek başardıysak, bugünlerden de böyle çıkarız.Hepimiz elbirliği yaparak hem demokrasiyi hem de ekonomiyi güçlendireceğiz."

Kaslowski'nin konuşmasından satır başları şöyle:

"Makro ekonomik konulara odaklanmamızı zorlaştırmaktadır. Güvenli bir seçim geçiririz ve 23 Haziran'dan sonra reform gündemine odaklanırız. Türkiye'de uzun bir süredir siyasi gelişmeleri ve ekonomiyi konuşuyoruz ancak küresel arka planda değişiklikle var. Bugün modern dünya düzenini oluşturan tüm düzenler sorgulanıyor.

Tüm dünyada ve ülkemizde bu geçiş dönemini anlamak ve anlatmakta küresel ,ulusal ve uluslararası örgütlere pek çok rol düşüyor. Son derece karmaşık Suriye konusunda Türkiye'nin yaptıkları tüm dünyada ülkemize saygınlık kazandırıyor.

Dış politikada zorlu süreçlerin eşiğindeyiz. S-400 hava savunma sistemindeki sorunlar, doğal gaz yataklarıyla ilgili sorunlar: AB ile ilgili ilişkimiz nasıl olacağı karşımızda duruyor. Bu sorunlar eninde sonunda diplomasiyle çözülecektir. Bunlar ekonomimize olumsuz bir şekilde yansıyor.

 

Seçiniz...