Fotoğraflarla Ahmet Kaya'nın hayatı
Fotoğraflarla Ahmet Kaya'nın hayatı
Yaşasaydı bugün 58'inci yaşını kutlayacak olan Ahmet Kaya'nın hikâyesi 28 Ekim 1957 yılında Malatya'da başladı. Malatya'dan Adıyaman'a göç etmiş bir ailenin beşinci çocuğuydu. Annesi Türk, babası Kürt olan Ahmet Kaya'nın zorluklarla geçen bir hayatı oldu.
Müzikle, altı yaşında babasının hediye ettiği bağlama sayesinde tanıştı ve çok sevdi. Daha çok küçük yaşlardan itibaren müzikle iç içe yaşamaya başladı; İlkokul günlerinde, dersler biter bitmez plak ve kaset satan bir dükkâna gidiyor, orada çalışıyordu.
"İSTANBUL'UN TAŞI TOPRAĞI ALTIN" MI?Kaya ailesi, göç ettiği Adıyaman'da da geçim sıkıntısı çekmeye başladı. O dönemdeki "İstanbul'un taşı toprağı altın" söylemi, onları da çekti. Ve aile, 1972'de İstanbul'a göç etti. Bu göç, Ahmet Kaya'nın eğitimine mâl oldu. Okulu bırakmak zorunda kaldı. Ailenin geçimine katkı için değişik yerlerde çıraklık, işportacılık yaptı.
"ONLARLA KONUŞAMIYORDUM. GİYİMLERİ, KONUŞMALARI BAŞKAYDI..."Ahmet Kaya, büyükşehirdeki bu sıkıntılı günleri daha sonra bir belgeselde şöyle anlattı;"Onlarla konuşmuyordum çünkü onlarla konuşamıyordum. Giyimleri başkaydı, konuşmaları başkaydı. Onlar gibi konuşmaya çalışıyordum. Mesela terziye gidip, onlar gibi pantolon diktirmeye filan başlamıştım. Terzinin yaptırdığı pantolonların üzerime uymadığını görüyordum. Onlara yakışıyordu bana yakışmıyordu. Bir kız vardı bizim okulda; herkesin bir aşkı vardır, çocukluk aşkı. Bir gün gittim dedim ki: 'Biraz seninle konuşsak beş dakika, kaçıyorsun hep...' Bana dedi ki: 'Rica ederim.' Öyle bir ağrıma gitti ki: 'Ben de sana rica ederim,' dedim… Ben o zaman anlamını bilmiyordum, yani onu bir küfür zannettim."