Demet Akbağın muhteşem dağ evi
Elle Decor, yeni sayısı için Demet Akbağ'ın evine konuk oldu. Akbağ, dergiye verdiği röportajda sade, rafine ve şık deko-stilini anlattı.
Ev sizin için ne ifade eder?- Yaşadığım yer, benim için her şey demektir. Belli bir yaşa gelip aile kurduktan ve çocuk sahibi olduktan sonra evinizi daha farklı yaşamaya başlıyorsunuz. O ilk gençlik yıllarındaki koşturmalar, evi otel gibi kullanmalar bitiyor. Hatta artık doymuş oluyorsunuz bazı şeylere. Arkadaşlarınızı evinizde ağırlamayı seviyorsunuz, yalnız kalmak için evinizi tercih ediyorsunuz. Ben onu yaşıyorum şu dönemde. O yüzden de beni alıp bir dekorasyon mağazasına bırakırsanız, içinden çıkmam; beni saatler sonra alabilirsiniz. Eskiden ev kavramını hiç umursamazdım. Gerekli eşyalar varsa evde detaya inmezdim. Ama şimdi "Bu ürün kabağı çok iyi rendeliyor, incecik" diyorlar, hemen gidip onu alıyorum. O noktaya geldim.
Evde stiliniz nedir? Hangi dekorasyon stilinden hoşlanırsınız?- Dört yıldır yaşadığım evde provensal stili yansıtmaya çalışıyorum. Çünkü bu evim metrekare olarak da, görünüm olarak da, bahçe kullanımı olarak da bu tarza çok uygun. Tarzları birbirine karıştırmak da hoşuma gidiyor. Yeri geldiğinde antika stilini de, modern dekorasyonu da seviyorum. Genellikle ahşap mobilyaları tercih ediyorum. Ancak sevmediğim ev atmosferi bellidir: Çok matematiksel dekore edilmiş, minimal ve neredeyse mağazalaşmış gibi evler hoşuma gitmez. Bana soracak olursanız evin bir yaşanmışlığı olmalıdır. Örneğin, sehpanın çizilmesi beni hiç rahatsız etmez. Hemen "Bunu bir cilacıya götüreyim de düzelttireyim" diye düşünmem. Evde genelde ahşap mobilyaları tercih ediyorum.
KONUĞUM VARSA EV YEMEK KOKMALIEvde favori bir mobilyanız veya aksesuvarınız, objeniz var mıdır?- Kokulu mumlarımı ve kahve fincanlarımı çok severim. Kahve tiryakisi olduğum için onu ince ve güzel bir fincanda içmeyi tercih ederim. Mutlaka yanında bir parça 'bitter çikolata' ikram ederim; bu da benim nev-i şahsıma münhasır sunumumdur. Kahve tepsim çok güzel olmalı. Küçücük bir vazonun içine de minik bir taze çiçek koyarım. Evimde kahve keyfi bambaşkadır. Konuğum varsa, geldiğinde ev yemek kokmalı. İkramlarımı restoranlara, catering şirketlerine, yardımcılarıma pişirtmeyi de sevmem. Misafirlerim, benim pişirdiğim yemeği yemeli, benim çatal-bıçağımı kullanmalı. Ben de severek bulaşık yıkarım. Yemekten sonra "Demet'in yemeğine bayıldık" desinler isterim, kimse "Demet'in evinde Ayça'nın yemeğini yedik" dememeli...