Grip misiniz yoksa nezle mi?
Grip misiniz yoksa nezle mi?
Grip misiniz yoksa nezle mi?“Biraz ateşim var sanki, hiç halim yok. Burnum da akmaya başladı. Grip miyim yoksa nezle mi?” ikilemini yaşıyorsanız, birbirine karıştırılan bu iki hastalık hakkında biraz daha bilgi sahip olmalısınız. Aksi halde uygulanan yanlış tedaviler hastalıkların seyrini uzatabiliyor.Hava sıcaklığının düşmesiyle soğuk algınlığı, diğer adıyla nezle ve grip şikayetleri artmaya başladı. Kalabalık ortamlarda bulunanlar, çocuklar, yoğun seyahat edenler, hamileler ve 60 yaş üzeri bireylerin bu hastalıklara yakalanma riski oldukça yüksek. Soğuk havalarda kapalı ortamlarda bulunmak, hasta olan kişilerle tokalaşmak, öpüşmek, yakın mesafen konuşmak, bu tip hastalıkların kolaylıkla bulaşmasını sağlıyor.
Soğuk algınlığının genel olarak antibiyotiğe gerek kalmaksızın tedavi edilebildiğini gribinse daha ciddi bir rahatsızlık olarak iyi tedavi edilmediğinde zatürreeye çevirebileceğini belirten Yakacık Aile Sağlığı Merkezi ve Cambridge Koleji Doktoru Sedat Yılmaz halk arasında üşütme olarak da anılan soğuk algınlığının, kış hastalıkları arasında en yaygını olduğunu ve yaklaşık 200 çeşit virüsün bu grup hastalığa neden olduğunu ifade ediyor. ‘Nezle’ diye adlandırılan hastalığın da bu grupta olduğuna dikkat çeken Dr. Yılmaz; hastalığın belirtileri şu şekilde sıralıyor: “Mikrop vücuda girdikten birkaç gün sonra hastalık belirtileri başlar. Ani burun akıntısı, hapşırma, burun tıkanıklığı ve boğaz ağrısı, boğazda gıcık oluşması, öksürük, koku ve tat duyumunun azalması, gözlerde kızarma, sulanma ve yanma belirtileri arasındadır. Ateş genellikle normaldir, ama bazı kişilerde hafif yükselebilir. Birçok hastada yorgunluk, keyifsizlik, bitkinlik hali görülür. Baş ağrısı olabilir. Birkaç gün süren belirtiler bir hafta içinde kaybolur.”
Çocuklarda daha sık görülüyor [grip] Virüslerin hasta kişinin hapşırması, öksürmesi sırasında havaya karıştığını, sağlıklı kişilerin de bu virüsleri burun veya gözler aracılığıyla aldığını ifade eden Dr. Yılmaz; tokalaşma sırasında ve hatta virüsle kirlenmiş kalem, gözlük, mendil gibi eşyalarla da virüslerin bulaşabileceği uyarısında bulunuyor. Virüslerin üremeleri için en ideal yer ısısının 33-34 santigrat derece olan burun boşluğu olduğuna dikkat çeken Dr. Yılmaz hastalıkla ilgili şu bilgileri veriyor: “Soğuk algınlığı küçük çocuklarda daha çok görülür. Ayrıca, erkek çocuklar kızlara göre daha hassastır. Sigara içilen evlerde soğuk algınlığı riski daha yüksektir. Astım, egzama gibi alerjik hastalığı olanlarda solunum yolu enfeksiyonları daha fazla görülmektedir. Nezle, hafif seyreden ve kendiliğinden geçen bir rahatsızlık olsa da tüm dünyada en çok görülen ve en çok işgücü kaybına neden olan bir hastalıktır. Vücut direnci düşük olan kişilerde ve çocuklarda ortakulak iltihabı, sinüzit, bronşit ve zatürree gibi hastalıklara yol açabilir.”
Antibiyotiğe ‘HAYIR’Soğuk algınlığının kesin bir tedavisi olmadığına dikkat çeken Dr. Yılmaz, tedavi sürecinde A ve C vitamininden zengin sebze ve meyvelerin tüketilmesi gerektiğini belirtiyor ve tedavi sürecini şu şekilde aktarıyor: “Burun tıkanıklığının en iyi tedavisi hiçbir yan etkisi olmayan ‘serum fizyolojik’ ismi verilen tuzlu suyun buruna damlatılması ve bulunulan ortamın nemli olmasının sağlanmasıdır. Tedavide antibiyotiğin yeri yoktur, çünkü antibiyotikler virüsleri öldürmez. Bu tür ilaçlar, sinüzit ve orta kulak iltihabı varsa doktor denetiminde kullanılmalıdır. Hastalar istirahat, ağrı kesiciler, vitamin desteği, bazı soğuk algınlığı ilaçları ile ortalama bir hafta içinde iyileşirler. Tedavi sürecinde kafein içeren kahve, çay veya kolalı içecekler ile alkol kullanımından kaçınılmalıdır. Bu tür içecekler susuzluk yaratır.