Güvenli gıdanın izinde…
“Bir arkadaşımın annesi açtığı endüstriyel keki bir yıl saklamış, bana verdi, kütüphaneye koydum, bekliyorum. Değil küflenme, kuruma bile yok...” Dr. Yavuz Dizdar’ın bu sözleri, sofralarımızda yer alan ürünlerin geldiği noktayı gösteriyor.
National Geographic dergisi de Mart sayısında, sofralarımızdaki bu tehlikeye dikkat çekiyor ve gerçek güvenli gıdaya götüren yolları mercek altına alıyor. Aspartam sağlığa zararlı mı?, Gıda boyaları ile kanser arasında ilişki var mı?, Etiketleri doğru okuyabiliyor muyuz?, GDO açısından Türkiye’deki durum ne?, Gıdalardaki risklerden korunmak için neler yapılabilir?... Güvenli gıdaya erişim yolunda bu soruların yanıtlarına ve daha fazla bilgiye National Geographic’in bu ayki sayısından ulaşmak mümkün.
Firmalar, katkısız ve doğal olduğunu iddia ettikleri gıdaları; “Hormonsuz, yüzde yüz doğal, annenizin mutfağından, doğadan gelen lezzet...” gibi sloganlarla pazarlamaya çalışıyor. Akıllardaki soru ise şu: Bir sürü işlemden geçmiş veya katkı maddeleriyle doldurulmuş bir gıda ne kadar doğal olabilir?
Emülgatör, fruktoz, homojenize, UHT, aspartam, numaralı E’ler... Biz raflardan sofralarımıza gelen ürünlerin etiketlerindeki bu bilgileri okumaya, okuduklarımızın vücudumuza etkilerini anlamaya çalışıyoruz ama uzmanlar, raflardaki gıdaların insan sağlığına etkileriyle ilgili araştırmaların yeterli olmadığını söylüyor. Araştırmaların kanıtladığı nokta ise hastalıkların yüzde 70’inin beslenme kaynaklı olduğu. Yani yediğimiz, içtiğimiz her şey, nasıl ve ne kadar yaşayacağımız konusunda söz sahibi olan önemli unsurlardan.