Bakan Ramazanoğlu Evinin Kapılarını Aa'ya Açtı

Bakan Ramazanoğlu Evinin Kapılarını Aa'ya Açtı

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ramazanoğlu 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesinde aile yaşamını, çocukları ile ilişkilerini, çalışma hayatını anlattı:- "Bazen işin içerisine çocukları da katmış oluyorsunuz ya da çocuklarınızla beraber olduğunuz zamanın

İSTANBUL (AA) - MERVE YILDIZALP - Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesinde aile hayatından kadın istihdamına, çocukların eğitiminden iş hayatındaki sorumluluklara kadar pek çok konuda kendi yaşamından örnekler verdi. Ramazanoğlu, kadınların, çocuklarına açık ve net olmaları halinde çalışma saatleri ve günlerine ilişkin sorun yaşamayacaklarını belirtti. Anneanne, babaanne, dede ve teyzelerden oluşan geniş ailenin önemine değinen Ramazanoğlu, "sadece anne ve babaya hapsolarak ilişkilerin götürülmesinin çok sağlıklı olmadığını" ifade etti.

Doğup büyüdüğü şehir Denizli'den sonra hayatının büyük bir kısmını İstanbul'da geçiren Ramazanoğlu, eğitime çok önem veren bir ailede yetişti. Tıp eğitimi alan ve doktor olarak meslek hayatına adım atan Ramazanoğlu'nun siyasete girmesiyle yoğun ve mücadele içinde geçen günleri de başlamış oldu.

İki çocuk annesi Ramazanoğlu, hukuk eğitimi alan kızı ve makine mühendisliği okuyan oğluna meslek tercihleri konusunda hiç baskı yapmadı. Bakanlığa uzanan yolculuğunda en büyük desteği ailesinden alan Ramazanoğlu, en çok kanepeye uzanıp kitabını okuduğu, çocuklarıyla film izlediği zamanların özlemini duyuyor.

Gelecekte bir kaç kitap yazmayı planlayan Ramazanoğlu, toplumsal şiddetin olmadığı, kadınların daha fazla istihdam edildiği, kız çocuklarının eğitim imkanlarının daha da arttığı, huzurlu, mutlu bir Türkiye istiyor.

Bakan Ramazanoğlu, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla AA'ya evinin kapılarını açtı, çok sevdiği mekanlardan biri olan Küçüksu Kasrı'nda, İstanbul'la bağını anlattı.

Evinin de bulunduğu ve 27 senedir ikamet ettiği Üsküdar semtini çok sevdiğini anlatan Ramazanoğlu, "Evim benim özgürlük alanım" dedi. Ramazanoğlu, evinin kendisi için huzur, sükunet, mutluluk bulduğu bir alan olduğunu belirtti.

Ramazanoğlu, İstanbul'a ilk geldiği dönemde Zeynep Kamil Çocuk ve Kadın Doğum Hastanesi ve Haydarpaşa Numune Hastanesi'nde çalıştığını belirterek, "Üsküdar'da hem çalıştık hem oturduk. Üsküdar'ın bütün mekanlarını seviyorum. Mihrimah Sultan Camisi, Balıkçılar Çarşısını oradaki esnafla olan muhabbeti seviyorum. Korularını, sahilini çok seviyorum. Validebağ Korusu'nu, Kanlıca, Beylerbeyi, Küçüksu Kasrı..." diye konuştu.

Ailecek Cemile Sultan Korusu'na çok sık gittiklerini anlatan Ramazanoğlu, burada sabahları spor yaptığını ve kitap okuduğunu söyledi. Ramazanoğlu, koruya, denize ya da camiye yakın yerlerde ikamet etmeyi tercih ettiğini dile getirdi.

Doğduğu şehir Denizli'ye benzettiği Üsküdar'da Anadolu şehirlerinin havasının yaşatıldığını ifade eden Ramazanoğlu, Üsküdar'ın "bir kadın şehri, kadın medeniyeti" olduğunu aktardı. Ramazanoğlu, huzur bulduğu Üsküdar'dan başka bir yerde oturmayı düşünmediğini belirtti.

- "Bir kaç kitap yazmayı planlıyorum"

Evinde en çok kütüphanesinde ve çalışma odasında vakit geçirdiğini ifade eden Ramazanoğlu, "Kütüphane artık sadece benim değil, çocuklar eşim hep beraber kullanıyoruz. Daha önceki yıllarda kütüphanemizin büyük bölümü tıp kitaplarıydı. Son 5 yıldır artık aktif doktorluk yapamadığım için onları ayırdım başka bir yerde tutuyoruz. Buradaki kütüphanemde tarih, sosyoloji, psikoloji, siyaset, roman, hikaye, şiir kitapları var. Sosyal konuların hepsine çok ilgiliyim. Tarih, sosyoloji, felsefe, siyaset tarihi, temel eserler, klasikler, şiir, roman, güncel kitaplar, ekonomi kitapları, İslam düşünce tarihi çok okurum" şeklinde konuştu.

Ramazanoğlu, kitapları okurken yanlarına notlar düştüğünü, çocuklarının da yıllar sonra bu kitapları "Acaba annemiz ne yazmış?" diyerek merakla okuduğunu söyledi. Bir kaç kitap yazmayı planladığını aktaran Ramazanoğlu, bunlardan birinin deneme şeklinde olacağını kaydetti.

Bakan Ramazanoğlu, şöyle devam etti:

"Bir siyaset büyüğümüz, yakın siyaset tarihimizde rol oynamış bir aile. Büyüğümüzle görüntülü röportaj yaptım. Çok amatördü, oğlum ve kızım da hatta görüntüleri çektiler. Görüntüleri ve kayıtları elimde dosya halinde. Kitaba dönüştürmeyi düşünüyorum iki şekilde. Bir tanesi ailenin tarihi hikayesi diğeri de yakın siyasi tarihimizden çok önemli anekdotlar anlattı. Yakın siyasi tarihimize ışık tutacak siyasi hatırat şeklinde olacak. Bir de roman yazmak var kafamda. Büyük halam manastırda doğmuş ve sonra Türkiye'ye gelip eğitimini yapmış. 21 yaşında tüberkülozdan vefat etmiş, mezarı da Heybeliada'da. Denizli'den Heybeliada'ya tedavi için getirilince burada gömülmüş. Onun hikayesini yazmak istiyorum."

Ailesiyle mümkün olduğunca vakit geçirmeye çalıştığını belirten Ramazanoğlu, bakan olduktan sonra yoğun bir sürece girdiğini, işlerin zaman içinde rutine binmesiyle arkadaşlarına, ailesine daha fazla vakit ayırmayı umduğunu söyledi. Ramazanoğlu, İstanbul'a gidemediği zamanlarda çocuklarının Ankara'ya geldiğini dile getirdi.

- "Çocuklarımla birbirimizi özlediğimizde hayatı kesip ya ben ya onlar geliyor"

Halen yurt dışında makine mühendisliği eğitimi alan oğluyla tatillerde birlikte olmaya gayret ettiklerini anlatan Ramazanoğlu, "Oğlum mühendislik okuyor ama sosyal konularla da ilgili. Farklı kulüplerde görev alıyor. Müslüman gençlerin sorumluluk aldığı kulüplerde ve Suriyeli mültecilerle ilgili kulüpte görev aldı. Kızım hukuk fakültesinde okuyor. Onun da dolu dolu bir hayatı var. Yabancı dil öğrenmeye çok hevesli ve meraklı, o konuda da başarılı. Müziğe, resme, spora meraklı. Çocuklarımla birbirimizi özlediğimizde bir araya gelmek için bütün hayatı kesip ya ben ya onlar geliyor" dedi.

Yoğun çalışmanın annelik göreviyle beraber zamanı kullanma konusunda sıkıntılar yaratabileceğine dikkati çeken Ramazanoğlu, şöyle konuştu:

"Bazen işin içerisine çocukları da katmış oluyorsunuz ya da çocuklarınızla beraber olduğunuz zamanın içine işinizi katıyorsunuz. Çocuklarımla hep şunu paylaştım, çok net olursanız mesela diyordum ki 'ben bir yere gidiyorum üç gün yokum ama üçüncü günün sonunda muhakkak geleceğim.' Onlar da bu zaman sadakatini çok iyi takip ediyorlardı, 'üç gün annem yok ama üçüncü günün sonunda geliyor...' Geldiğimiz zaman yoğun şekilde beraber oluyorduk. Doktor olarak çalıştığım zamanlarda da nöbetlerim oluyordu, hafta sonları çalışmalarım oluyordu. O süre içerisinde de 'ben bu akşam yokum' diyordum. Bakıcımız oluyordu, babaları oluyordu, bazen anneanneler, babaanneler, teyzeler...Tabi ki aile desteği olmadan Türkiye'de bu işler çok kolay olmuyor. Aile desteğiyle de daha da iyi oluyordu. Anneannelerden, dedelerden, teyzelerden tecrübe aktarımları oluyor. Bunları çok önemsiyorum. Onlarla hayatı paylaşmış olmanın verdiği bir sürü hatıraları oluşuyor, sevgi bağları gelişiyor. Bunu da bir fırsata dönüştürmüş olduk. Önemli olan dengelemek ve bunu belli bir ortamda götürmek. Sadece anne ve babaya hapsolarak ilişkilerin götürülmesi çok sağlıklı değil."

- "Çocuklarla film seyrettiğimiz zamanları özlüyorum"

Yurt dışındaki oğluyla görüntülü iletişim kurduğunu, kızıyla İstanbul ve Ankara'da sık sık görüştüğünü anlatan Ramazanoğlu, "Çocuklarla iletişim kuramıyorum ya da ulaşamıyorum diye bir şey yok. Haber veriyorsunuz, 'toplantıdayım çıkınca arayacağım' gibi. Yeter ki iletişim kurmak isteyin. Önemli olan o yakın bağı hissetmeniz" ifadesine yer verdi.

Yoğun çalışma temposu içinde en çok, kütüphanenin önündeki kanepede kitabını alıp, televizyonun karşısında kahvesini ve çayını içtiği anları özlediğini aktaran Ramazanoğlu, "Ciddi bir film arşivimiz var. Çocuklarla patlamış mısırlarımızı alıp beraber film seyrettiğimiz zamanları özlüyorum, uzun zamandır yapamadık" diye konuştu.

Ramazanoğlu, "Moda benim uzak olduğum alanlardan bir tanesi. Genellikle sadelikten yanayım hem hayatımda hem kendi kıyafetlerim konusunda. O konuda tutumlu da birisiyim. Kıyafetle ilgilenip kafa yormak bana çok hoş gelmiyor. Alışverişten de hoşlanan birisi değilim. Aldığım kıyafetler zamansız kıyafetler. Belki 25 yıldır giydiğim etekler var" ifadesini kullandı.

Ailesinin eğitime her dönemde önem verdiğini belirten Ramazanoğlu, "Ailemde şöyle temel bir düşünce var. Muhakkak herkes tahsilini yapmalı özellikle kız çocukları okutulmalı. Bu tahsilinde bir sınırı yoktu. Kız çocuklarının okutulması konusunda bütün aile babam, annem, babaanneler, dedeler çok hevesli ve teşvik ediciydiler. Biz Denizli'de doğduk, büyüdük. Bizim için üniversite hedefi konmuştu. Denizli de üniversite olmayan bir şehirdi" dedi.

Üç kız bir erkek kardeş olduklarını ve herkesin üniversite eğitimi aldığını söyleyen Ramazanoğlu, çocuklarına meslek seçimleri konusunda baskı yapmadığını dile getirdi.

- "Ailenin toplumun en küçük can damarı olduğunu görüyoruz"

Ramazanoğlu, bu yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü sloganının "Kadın Hayattır" olduğunu hatırlatarak, "Kadın hayattır, annedir, üretendir, emektir, toplayıcı faktördür. Aile, toplumun temel taşıdır. Aileye baktığımızda sadece kadın değil, kadın, erkek yani anne baba, çocuklar. Ailenin diğer bireyleriyle beraber hepsine bakıyoruz. Ailenin toplumun en küçük can damarı olduğunu görüyoruz" dedi.

Türkiye'de kadınların eğitimiyle ilgili yapılması gereken ciddi işler olduğunu belirten Ramazanoğlu, "Kadın okur yazarlığını yükselttik ama kadın ve kız çocuklarının okulda kalma sürelerini uzatmamız lazım. Kadınlar ve toplumsal şiddetle mücadele konusunda yapmamız gereken işler var, attığımız adımlar var. Kadının istihdama katılması ve kız çocuklarının yüksek öğrenime devam etmesi...Güçlü bireyler istiyoruz, mutlu ve dengeli aileler, oradan da güçlü, mutlu, dengeli, huzurlu bir toplum...Huzur ve refah içerisinde gelişmiş, ileri demokrasi yaşayan bir Türkiye hayal ediyoruz" diye konuştu.