Barış Atay’dan TBMM'de tarihi konuşma

Güncelleme:

Meclis’te "çoklu baro" düzenlemesine yönelik tepkiler sürerken TİP Genel Başkan Yardımcısı ve Hatay Milletvekili Barış Atay yaptığı konuşmada, “Sizin derdiniz boyun eğmeyen, üstünü örtmeye çalıştığınız her toplumsal davada, her katliamda, her faciada kendini mağdurlara siper eden onurlu avukatlardır” dedi.

Muhalefetin “paralel baro düzenlemesi” olarak tanımladığı çoklu baro düzenlemesinin ilk 12 maddesi Meclis Genel Kurulu’nda kabul edildi. TİP Genel Başkan Yardımcısı ve Hatay Milletvekili Barış Atay Meclis’te yaptığı konuşmada, toplumsal olaylarda yurttaşların hakkını savunan, adil yargılanma talebiyle ölüm orucunda olan, temelsiz gerekçelerle cezaevinde tutulan avukatları anımsatarak, “Siz istiyorsunuz ki herkes Metin Feyzioğlu gibi olsun; “Gel.” deyince gelsin, “Git.” deyince gitsin, “Otur.” deyince otursun, “Kalk.” deyince kalksın ve siz isteyince çılgınca alkışlasın. İstiyorsunuz ki yeni yeni barolarınızda yeni yeni Metinleriniz olsun mesela” ifadelerini kullandı.

Atay, konuşmasında şunları kaydetti:

“Açıkçası getirdiğiniz ve geçirdiğiniz yasaların, geçerli argümanlarla savunulduğunu hiç görmedim ben. Ama bu kadar savunulamayan bir yasa teklifi daha önce hiç görmemiştim. O yüzden çıkan herkes, birbirine benzer, ezberden argümanlar kullanıyor: “Adaletin tesisi”, “temsiliyette eşitlik”, “güçlü hukuk sistemi” ve benzeri. Bunları deyince, aklıma 2010 referandumu süreci geliyor. Şimdi “terörist” dediğiniz şaklabanlarla beraber geçirdiğiniz o Anayasa referandumu var ya, o zaman da hukuk sistemini böyle düzeltiyordunuz. Bu çoklu baro -daha doğrusu paralel baro demek lazım- tam olarak onların istediği şeydi, aranız bozulmasa o zaman dayatacaktınız bunları ve cemaatçi bir sürü avukatın örgütlenmesine sebep olacaktınız, sonra da darbe sonrası bunları tutuklamak için canhıraş mücadele edecektiniz. Ne olmuştu o zaman? Bu düzenleme olmadı ama hâkimleri, savcıları kendi ellerinizle teslim ettiniz, ülkeyi felakete sürükleme sürecini hızlandırdınız. On sekiz yılda bir türlü istediğiniz kıvama gelmeyen hukuk sistemini şimdi avukatlara son bir darbe vurarak yerle bir etmek istiyorsunuz.

Aslında tek derdinizin baroların bölünmesi ya da kaç baro kurulacağı olduğunu sanmıyorum ben. Derdiniz barolar ve hatta hiçbir meslek örgütü üzerinde hâkimiyet kuramamış olmanız. Barolara, TTB’ye, TMMOB’a gareziniz bundan. Sizin derdiniz, savunmanın kutsallığı ve bağımsızlığı uğruna hiçbir kavgadan ve mücadeleden kaçmayan avukatların ta kendileri.

Örneğin, kim bu avukatlar? Soma katliamında gece gündüz demeden katledilen işçileri ve aileleri savunanlardır, defalarca zulmünüze uğrayıp bir tek geri adım atmayan Selçuk Kozağaçlı’dır mesela o avukatlar.

Sizse, madenci yakınını tekmeleyen Yusuf Yerkel –ve tabii kendine darp raporu alan- madeni açarken “Örnek bir işletme.” diyen, katliamdan sonraysa iki gün gömlek değiştirmedi diye alkış bekleyen bakansınız.

2010’da yarattığınız sistem sonucu hâkimler ve savcılar sizin dediğinizin dışına çıkmadığı için sadece kendileri için değil, herkes için adil yargılanma talebiyle ölüm orucuna yatmak zorunda kalan Aytaç Ünsal ve Ebru Timtik’tir o avukatlar. Sizse, onlara “terörist” deyip bir konser verdirmemek için Helin’in ve İbrahim’in ölümünü seyrettiğiniz ve seyrettirdiğiniz gibi şimdi onların ölümünü bekliyorsunuz. Her direnişte, her hak talebinde gördüğümüz Taylan Kulaçoğlu’nu savunanlardır mesela o avukatlar; siz ise 2013’ten beri bulduğunuz her fırsatta tek bir sebep dahi göstermeden Taylan’ı tutsak edenlersiniz.

Çorlu tren katliamında çoluk çocuk onlarca insanın katillerinin yargılanması için ailelere yardıma koşanlardır o avukatlar; sizler ise ailelerin basın açıklamasında dövülmesini isteyen, bir de üstüne dava açtıran, bir tek üst düzey fail yargılanmasın diye uğraşırken Ankara tren katliamında sorumlu bulunan kişiyi Devlet Demiryollarında hâlâ müdür olarak tutansınız. Onlar Sakarya’da fabrikada, Ankara’da gar önünde,

Aladağ’da yurtta katledilenlerin, Pozantı’da cezaevinde işkence görenlerin, Ensar’da tecavüze uğrayanların sesidir; siz ise Sakarya’da patrona “Geçmiş olsun.” diyen, moral yemeği veren, gar katliamında istihbaratı görmezden gelen, Pozantı’daki çocuklara “terörist” diyen, Aladağ’da Süleymancıları, Karaman’da Ensarcıları aklayansınız. Bu avukatlar Tahir Elçi’nin, Kemal Kurkut’un, Rabia Naz’ın, Sidar Uygurlar’ın, Serdar Çekiç’in, Gezi’de katledilenlerin, Ceren’in Şule’nin katillerinden hesap soran ve soracak olanlardır, Gülistan Doku’yu da size rağmen bulacak olanlardır. Cumartesi Anneleri’nin, öldürülen ve artık öldürülmek istemeyen kadınların, istismara uğrayan çocukların, hakkı gasbedilen işçilerin, üzerine beton döktüğünüz Hasankeyf’in, santral yaptığınız derelerin, ortasına otopark çıktığınız yaylaların, otel yapmak için yakılan ormanların savunucularıdır bu avukatlar; siz ise günlerdir ve hatta bugün Kuğulu Park’ta baro başkanlarına kolluk güçlerini saldırtanlarsınız.

"SİZ HERKES METİN FEYZİOĞLU OLSUN İSTİYORSUNUZ"

Siz istiyorsunuz ki herkes Metin Feyzioğlu gibi olsun; “Gel.” deyince gelsin, “Git.” deyince gitsin, “Otur.” deyince otursun, “Kalk.” deyince kalksın ve siz isteyince çılgınca alkışlasın. İstiyorsunuz ki yeni yeni barolarınızda yeni yeni Metinleriniz olsun mesela.

Sizin derdiniz boyun eğmeyen, üstünü örtmeye çalıştığınız her toplumsal davada, her katliamda, her faciada kendini mağdurlara siper eden onurlu avukatlardır. Doğru, çoğunluksunuz, bu yasa da geçecek, hukuk sisteminin üstüne de şu an bir kez daha bir toprak atmış olacaksınız ama avukatlar kalıcı, siz gidicisiniz ve gittiğinizde bugünlerin hesabını vermekten kurtulamayacaksınız. İşte, o zaman da bu yasaları çıkardığınız için çok ama çok pişman olacaksınız, göreceksiniz.