İstanbul Emniyet Müdürü: ''Üzerlerine yürüyün''

İstanbul Emniyet Müdürü: ''Üzerlerine yürüyün''
Güncelleme:

15 Temmuz darbe girişimi sırasında İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan yaşadıklarını anlattı.

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe  girişimi sırasında İstanbul Emniyet Müdürlüğünün işgal edilmeye çalışılmasına  ilişkin hazırlanan iddianamede, şüphelilerden şikayetçi olan "müşteki" İstanbul  Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan, o gece yaşadıklarını tüm detaylarıyla anlattı. Çalışkan o gece Cumhurbaşkanı Erdoğan kendilerine ‘zırhlı araçlarınıza binin üzerlerine yürüyün’ talimatı verdiğini anlattı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu  savcılarından Gökhan Yolasığmaz tarafından 2'si emniyet personeli 21'i rütbeli  asker olmak üzere 67 şüpheli hakkında hazırlanan 341 sayfalık iddianamede,  "müşteki " İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan’ın  beyanlarına yer  verildi.

İddianamedeki ifadesinde darbe girişimi günü saat 21.00 sıralarında  makamında terör ve istihbarat şubelerinden sorumlu Emniyet Mudur Yardımcısı  Ahmet Metin Turanlı, Terörle Mücadele Şube Müdürü Kayhan Ay ve İstihbarat  Şube Müdürü Serdar Ali Sekkin ile DEAŞ terör örgütüne yönelik bir  çalışma ile ilgili toplantı halinde olduğunu anlatarak, emniyet müdür  yardımcılarından birinin telefonla, kendisini arayan askeri bir sahsın  sıkıyönetim ilan edildiğini söylediğini aktardı.

O sırada mudur yardımcısının söylediğinin hayatın olağan akısına  ters olması nedeniyle "Araştırın bu normal değil." dediğini belirten Çalışkan,  şunları kaydetti: "Kısa bir sure sonra Köprülerden Sorumlu Şube Mudurum aradı, 30-40 kadar askerin, polislerin silahlarını almaya çalıştığını söyledi. Bunun üzerine 'Kesinlikle kimse silah vermeyecek.' talimatıyla, Mudur Yardımcısı  Yener Ulgutöl'u bahsedilen yere gönderdim. Derhal ne olduğunu anlamak için  Boğaziçi Köprüsü'ne (15 Temmuz Şehitler Köprüsü) doğru yola cıktım.  Köprüye hareket etmeden odadan çıkarken genel talimat olarak kesinlikle silah verilmeyeceğini belirttim. Bütün müdürlerin ikinci kanala geçmesini, benim  emrimi beklemesini söyledim. Araca binerken de 1. Ordu Komutanı Orgeneral Ümit Dündar Bey'i arayıp, konuyla ilgili bilgisi olup olmadığını sordum. Bilgisi olmadığını, araştırıp döneceğini söyledi. Bu arada korumalar ile süratle  Boğaz Köprüsü'ne hareket ettik."

"OLAYIN SEYRİNİ DEĞİŞTİREN ANONS"

Yolda bir iki kez Dündar'la konuştuklarını ve Dündar da kimseye  ulaşamadığını ifade edince 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ne geçtiklerini ve orada  buluşabileceklerini söylediğini aktaran Çalışkan, "Oraya vardığımda köprü,  Anadolu'dan Avrupa'ya geçiş yönü kapatılmıştı. Ümit Dündar Bey orada idi.  Bir sure sonra il valimiz geldi. Kısa bir değerlendirme yaptık. Ben orada bulunan 15 kadar özel harekat polisi ile ayaküstü bir toplantı yaptım.  Köprüyü ele geçirebileceğimizi değerlendirdik. 'Korkan, çekinen varsa  ayrılabilir.' dedim. Hiçbir polis tereddüt etmedi, 'Gerekirse oluruz.'  dediler. 22.30 sıralarında teşkilatı ayakta tutmak, emir komutayı sağlamak ve  hareket tarzımızı bütün İstanbul polisine iletmek amacıyla tüm birimlerime 2.  kanala geçmelerini talimat verdim ve 2. kanaldan 'kesinlikle bulunduğumuz  yerleri terk etmeyeceğimizi, silah teslim edilmeyeceğini, benim talimatıma  göre hareket edilmesini' anons ettim." ifadelerini kullandı.

Çalışkan ifadesinde, bu anonsu binlerce polisin, karsısında tank ve  uzun namlulu silah taşıyan askeri gördüğünde tereddüt yasamamaları ve emir  komuta içinde hareket etmelerini sağlamak amacıyla yaptığını vurgulayarak, söz  konusu anonsun olayın seyrini değiştirdiğini kaydetti.

Her polisin ne yapması gerektiğini anlayarak, tecrübesini de  katarak, öz güvenle hem bulundukları yerleri koruyup hem de halkı  yönlendirerek beraber hareket ettiğini anlatan Çalışkan, şöyle devam etti:

"Burada gece boyunca karsımızdakilerin kanunları çiğnediğini  biliyorduk. Fakat bu kişiler, Türk askeri üniformasını ve devletin verdiği  silahla karsımızda bulunuyorlardı. Bunlara karsı mecbur kalmadıkça hiçbir  polisin silah kullanmamasını ancak mecbur kalırlarsa da tereddüt etmemelerini  defalarca emrettim. Genel olarak İstanbul polisinin tamamına yakını emrime göre hareket etti. İstisnaları sonradan tespit ettik ve işlem yaptık. 40 yardımcım,  56 şube müdürüm, 39 ilce müdürümden hiçbirisi en ufak bir esneme  göstermediler. Türk polisine yakışır şekilde görevlerini yerine getirdiler.  Biri dahi tereddüt etmedi. Ara ara vali beyle ve ordu komutanıyla değerlendirme  yaptık, onlar bir sure sonra ayrıldılar."

İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan, Vatandaşların  çoğalmasıyla birlikte tanklara doğru yürümeden önce bir aracın üzerine  çıkarak vatandaşı sakinleştirmeye çalıştığını vurgulayarak, sonra halkla  birlikte tankların üzerine yürüdüklerini kaydetti.

"BİR SANİYE DAHİ HEDEF KÜCÜLTMEDİM"

Uçaksavar ve uzun namlulu silahlarla kendilerine ateş edildiğini  belirten Çalışkan, "Benim Türk milletine, Türk ordusuna ve Türk askerlerine  olan sevgim ve güvenime göre ve yine aldığım eğitimlerde çok iyi biliyorum  ki hiçbir Türk, hele Türk askeri, halkın üzerine ateş etmez inancından  dolayı hiç düşünmeden darbeci askerlerin üzerine doğru yürüdüm.  Kesinlikle üzerimize ateş etmeyeceklerine inanıyordum ancak üzerimize doğru  ateş etmeye başladılar ve basımızın üzerinden mermiler geçiyordu. Benim 7 yasından beri inandığım birtakım kutsalımı yerle bir ettiler, gözümün  önünde yaylım ateşi yaptılar, bir değil birkaç defa yaptılar. Bir saniye  dahi hedef küçültmedim. Boynumu eğmedim, dimdik yürüdüm." şeklinde beyanlarda bulundu.

 Çalışkan, bu sırada yakın koruması Münir Alkan'ın şehit olduğunu,  Koruma Amiri Mehmet Onay ve Özel Kalem Müdürü Ozgur Taşdemir'in  yaralandığını ifade ederek, bulundukları yerde hem vatandaşları korumak hem de  zayiatı azaltmak için çok dikkatli hareket etmek zorunda olduklarını anlattı.

Ara sıra ateş ettikleri zaman askerlerin halka ve kendilerine karsı  çok ağır karşılık verdiğine dikkati çeken Çalışkan, şunları anlattı:

"4 defa tankla ateş açtılar, uçaksavarı yüzlerce defa kullandılar,  uzun namlulu silahlar sabaha kadar susmadı. Zırhlı araç olarak bir kobramız  vardı. Onunla ara ara ateş ediyor ve tankın hedefi olmaması için hareketli  tutuyorduk. Bu olaylar esnasında yanımda bulunan Emniyet Mudur Yardımcısı Yener  Ulgütol, Özel Kalem Mudurum ve korumalarımın telefonlarına ve benim iki  telefonuma devamlı cevap vermek ya da talimat vermek durumundaydım. Bir taraftan  şehrin 26 farklı noktasındaki savunma, saldırı pozisyonlarını yönetmek ve en  ufak bir boşluk vermemek için telsizi aralıksız takip ediyordum, zaman zaman da  yapılması gerekenlerle ilgili müdahalede bulunuyordum. Bu arada Sayın  Cumhurbaşkanımız, Sayın Başbakanımız, Sayın Bakanlarımız, milletvekillerimiz,  STK başkanları, gazeteciler ve daha birçok kişiyle de telefonda konuşmak  durumunda kaldım."

Başbakan Binali Yıldırım'ın kendisini arayarak "Durum nedir"  dediğinde "askerlerin köprüyü kapattığını, olağaüstü birtakım  gelişmeler olduğunu, İstanbul polisi olarak teyakkuzda olduklarını ve gereken  neyse onu yapacaklarını" belirttiğini vurgulayan Çalışkan, Başbakan Yıldırım'ın  sorularına cevap verdiğini söyledi.

"SELA OKUNMASI İÇİN MÜFTÜYLE GÖRÜŞÜLDÜ"

Çalışkan, aynı zamanda hem personelin hem de vatandaşların  psikolojilerini düşünerek onları ayakta tutmak, moral vermek için yapılması  gereken birçok şeyi o an düşünerek yaptıklarını dile getirerek, şunları  kaydetti:

"Bunlardan biri de sela okunması konusuydu. Bu hususla ilgili il  müftüsüne ulaşıldı, Müftü Bey'in de 'Bu yetki Diyanet İsleri  Başkanlıgında...' demesi üzerine Ankara'ya durum iletilmiş ve Başkan'a  ulaşılmıştır. Telsizde zaman zaman hainlerin konusmalarına cevap vermek  durumunda kaldım. Karsıdaki hain ve tahrik ediciydi. Ancak bizler devlet  görevlisi olmanın ağırlığını muhafaza ettik. Personelimizi motive edici  konuşmalar yaptık."

 Cep telefonu operatörleri aracılığıyla halkı sokağa çağıran  mesajlar gönderttiklerine vurgu yapan Çalışkan, metrobüsler dahi bütün  araçların kullanılarak tankların ilerlemesinin durdurulduğunu söyledi. Vatan Caddesi'ne gelen tanklarda bulunan bir yarbayın cep telefonunun  ele geçirmesiyle devam eden WhatsApp yazışmalarına ulaştıklarına dikkati çeken  Çalışkan, bu yazışmalar çerçevesinde il içerisinde ve dışarısında tedbirler  aldıklarını anlattı.

CUMHURBAŞKANI'NDAN "ÜZERİNE YÜRÜYECEKSİNİZ" TALİMATI

Mustafa Çalışkan, hem Çanakkale hem de Tekirdağ tarafından gelecek birliklere karsı hem o ili ikaz ettiklerini hem de girişlerde tedbirler  aldıklarını dile getirerek, şöyle devam etti:"WhatsApp'ta gecen telefon numaralarını arayarak teslim olmasını  söyledik. Bu yöntem çok etkili oldu. İstanbul polisi gece boyunca çok  dikkatli ve dengeli davrandı. Bize ateş etmelerine rağmen mecbur kalmadıkça  doğrudan ateş edilmedi. Gözaltına alınanlara da hiçbir şekilde kotu  muamele yapılmadı. Belki de bu en zor kısmıydı gecenin, önümüzde vatandaşlar  şehit edildi, meslektaşlarımız şehit edildi, bizler hiçbir şekilde hukukun  dışına çıkmadık. Sayın Cumhurbaşkanımız ile gece boyunca birkaç defa  telefonla görüştük. Birincisinde durumu sordu. Köprüdeki durumu anlatınca  'Siz de zırhlı araçlarınıza binip onların üzerine yürüyeceksiniz.' talimatını  verdi. Bir sonraki telefon görüşmesinde havaalanındaki durumu sordu, durumu  anlattım, kulenin işgal altında olduğunu söyledim, bu görüşmeden  İstanbul'a geleceğini değerlendirdim, kendisine 10-15 dakikada kuleyi  kurtaracağımızı arz ettim."

"15 DAKİKADA KULE ALINDI"

 Bunun üzerine Havalimanı Müdürü Emre Erdoğan ve Özel Harekat  Müdürü Kadri Gençkaya'yı aradığını ifade ede Çalışkan, "Ölün, öldürün ama  kuleyi çok hızlı bir şekilde alın." emrini verdiğini anlattı. Bunun üzerine 15 dakika sonra kuleyi aldıklarını vurgulayan Çalışkan,  ifadesinde şu beyanlarda bulundu: "Ben de Sayın Cumhurbaşkanımıza durumu bildirdim. İstanbul'a inene  kadar İstanbul'a geleceğini bilmiyordum. O gece onlarca personelime 'Gerekirse  olun fakat yerinizi terk etmeyin ya da olun, oldurun belirttiğim yerleri  kurtarın.' seklinde hiç de kolay olmayan 'ol' emrini defalarca verdim. Allah'a  şükürler olsun ki hiçbir personelim milim tereddüt etmedi, 'Emredersin'  diyerek tabancayla MP-5 ile tankın, helikopterin, uzun namlulu silahların önune  cıktı."

 "GENELKURMAY'IN TEMSİLCİSİYİM" TELEFONU

 Mustafa Çalışkan, Boğaz Köprüsü'ne geldiği esnada telefonunu  arayan birisinin Genelkurmay temsilcisi olduğunu belirterek, teslim olmasını  istediğini anlatarak, "Ben de ismini söylemesini istedim tekrar 'Genelkurmay  temsilcisiyim' deyince 'Adını söylemeyen şerefsizden Genelkurmay temsilcisi  olmaz.' diyerek telefonu kapattım." dedi.

 Çalışkan, İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili İrfan Fidan'ın hainler  için yakalama kararı çıkartması ve desteğinin önemine işaret ederek,  provokasyon ihtimaline karşı basın kuruluşları, kritik tesisler, devlet  büyüklerinin evleri, iletişim merkezleri, parti binaları, yabancılara ait  ibadethane, okul, başkonsolosluklar, cemevleri gibi birçok yerde tedbirler  aldırdıklarını söyledi.

"HELİKOPTER AİLEMİN DE BULUNDUGU KONUTU DOLASTI"

 Gece boyunca "havada ucan her şeye ateş" emri verdiğini dile  getiren Çalışkan, köprü, borsa İstanbul, TRT İstanbul Radyosu, CNN Türk  binası basta olmak üzere 26 farklı noktada bulunan personellerine emirler  vererek yönlendirdiğini belirtti.

İstanbul Emniyet Müdürü Çalışkan, şunları kaydetti:

"Hassas olan bütün noktalarda gerekli tedbirler aldık. Atatürk ve  Sabiha Gökçen havalimanlarında kontrolü sağladık ve buralarda çok sayıda  darbeci gruba gözaltılar yaptık. O gece saat 21.00 sularında 1 helikopter  ailemin de bulunduğu konutun üzerinde 10-15 dakika dolaşmış. Bunu ilk defa böyle bir şey olduğundan şaşkınlık yasayan ailem söyleyince ögrendim.  Türk milletinin demokrasi sınavı olan ve yüz akıyla çıkılan 15 Temmuz  kalkışmasına karışanlardan Türk milleti, şehit olan vatandaşlarımız, şehit  meslektaşlarımız, İstanbul Emniyet Müdürlüğu ve sahsım adına davacı ve  şikayetçiyim."   İddianamede, emniyet müdürleri  Ahmet Metin Turanlı ile Kayhan Ay ve  diğer müştekilerin de ifadelerine yer verildi.

AA