İstanbul'un kedileri bu yabancılara emanet !

İstanbul'un kedileri bu yabancılara emanet !

Wall Street Journal gazetesi İstanbul’un vazgeçilmez bir parçası olan sokak kedilerini konu alan bir makale yayınladı.

Joe Parkinson imzalı yazıda, İstanbul halkının kedilerle iç içe yaşam sürdüğü, İstanbul kedilerinin dijital çağa da ayak uydurmayı başardığı ve Cats of İstanbul sayfasının 50 binden fazla takipçisi olduğu yazıldı.

Vatan'dan Füsun Saka'nın haberine göre Türk hayvanseverler kadar İstanbul’da yaşayan yabancılar da İstanbul’un sembolü haline gelmiş kedilerine bakmak ve onları korumak için girişimde bulunuyor. Instagram ve Facebook takipçisi 50 bini aşan “Cats of Istanbul” sayfasını açan Rana Babaç‘ın sayesinde sosyal medya İstanbul kedilerini dünyada ünlü yaptı.”

Tumblr’da kendi blogu bulunan Aya Sofya’nın ünlü kedisi Gli de bu ünlülerden, Barack Obama ile tanışmış. İstanbul kedileri yurt dışındaki dergilerde bile ünlü oldu ama ne yazık, bu onların daima iyi bir yaşam sürdükleri ve sokaklarda mutlu oldukları anlamına gelmiyor. Bu nedenle pek çok hayvansever onlara sahip çıkıyor, sosyal medyada örgütleniyor ya da bireysel olarak kendi olanaklarıyla yaşatmaya çabalıyor. Cihangir’de yaşayan emekli İngilizce öğretmeni Hilary Sable’da onlardan biri…

1-326.jpeg

Sable, “İstanbul Cihangir bölgesinde kedi ve diğer sokak hayvanlarına yardım etmek için bir ağ olarak oluşturduk… Cihangir kedileriyle ünlü bir semt. Ve semtin sakinleri sık sık sokak hayvanları için belirli yerlere yemek ve su bırakıyor. Bazı restoranlara kediler rahatlıkla girip çıkabiliyor. Ne yazık ki, herkes böyle değil. Cehalet ve zulme karşı sürekli bir savaş halindeyiz ve mücadele ediyoruz. Hatta bu nedenle 2011 yılında ‘Cihangir Cool for Cats’ grubunu kurduk. 2 bin 500 üyesi var. Kendi kendini finanse eden bir grup. Bağışlar için etkinlikler oluşturuyoruz. Kısırlaştırma operasyonları, kazalarda yaralananların ya da hasta olanların tedavisi için düzenliyoruz bu etkinlikleri. Ayrıca aile de buluyoruz. Bütün bunlar onlara ikinci bir şans vermek için yapılıyor. Düzenlediğimiz karaoke akşamları ve quiz şovlardan elde edilen gelirler ve sattığımız küçük hediyelik eşyalardan elde ettiğimiz gelir bizim mal varlığımız” diye anlatıyor.

Sorun insanların zalim ve kayıtsız olmaları

Hilary Sable’a göre, zalimlik ve kayıtsızlık İstanbul kedilerinin yaşadığı sorunların en önemlileri. Zehirlemeler, ormana atmalar, sokağa terk etmeler çok büyük problem. Bu nedenle onlara aile arıyorlar. Bir de hayvanların satışının yasaklanmasını istiyor Sable. Çünkü insanlık dışı koşullarda petshoplarda bekletilen evcil hayvanların durumu kabul edilebilir gibi değil. Hilary Sable konuya ilişkin olarak şunları anlatıyor, “Bu durumu önlemek için kesinlikle devlet düzeyinde önlem alınması gerekiyor.”

2-142.jpegKadıköylü hayvansever Nina Karsten:

Hayvan sevgisi küçük yaşta kazanılır

Nina Karsten’a göre İstanbul’da kedilerle ilgili en büyük problem toplumda olan duyarsızlık. Birçok insan ne kadar doğal hayattan söz etse de maalesef hayvan sevgisinden hala çok uzak. Halbuki kapının önüne bırakılan bir tas su ve biraz yemek onlara yaşam hakkı tanır. Ve tabii ki kısırlaştırma, sorunu tam olarak çözer. Bence hayvanlara karşı sevgiyi çocuk yaşta aşılamak lazım. Yani diğer ülkelerde olduğu gibi hayvanlara yakınlaşmak eğitimde yer almalı.

Belediyeler de sorumlu

“En büyük problem sokaklara bırakılan küflenmiş ekmek ve baharatlı yiyecekler. Kediler bunları yemiyor ama insanlar yine de kedileri suçluyor. Bunun önüne geçmek gerekiyor. Belediye bu konuyla yakından ilgilenirse ve örnek olacak şeylerle yola çıkarsa kazanır. Mesela bir çok noktalara kedilere özel mama yerleri kurulabilir.

Yardım herkesin kapısının önünde başlar. Bu beni motive edip yaptığım işe vesile oldu. Bir çok insanın yardımı ile sokak kedilerine gereken malzemeyi alıyorum ve veterinere götürüyorum.

Rana Babaç catsofistanbul’un kurucusu

Bıyık ve Limon Cats of İstanbul’a ilham verdi

Cats of İstanbul projesini nasıl hayata geçirdiniz?

Instagram’ın popüler olmaya başladığı günlerdi. Bıyık adını taktığım, mahallenin sahiplerinden tonton bir kedi her sabah zamanında gelip benimle servis bekliyor, bu vesileyle de kahvaltısını ediyordu. Ben de Instagram’da Bıyık’ın, arada da Limon adını verdiğim diğer İstanbul kedimin resimlerini #catsofistanbul hashtagi ile kişisel hesabımdan paylaşıyordum. Bu hashtagi kullananın ben olduğumu fark edince sosyal medyada bu hesabın kullanılıp kullanılmadığını kontrol ettim. Hepsinin açık odluğunu görünce hesapları aldım.

Hem de Türk Patent Enstitüsü’ne markanın tescili için başvuruda bulundum ve tescillettim. O gün bugündür de Instagram’da #CatsofIstanbul hashtagi ile paylaşılan resimleri tarıyor hem fotoğraf kalitesi yüksek hem de bir kompozisyona sahip veya gözle görülür bir durumu anlatan/duygusu olan fotoğraf ve videoları hesaplarım üzerinden paylaşıyorum.

İstanbul kedilerinin en önemli sorunları neler ve çözümleri için neler yapılabilir?

İstanbul kedilerinin, köpeklerinin ve kuşlarının en önemli sorunu sevgiden, empatiden yoksun insanlar ve onların bu sevgisizliklerinin davranışlarına yansımaları. Sokakta kimseye dokunmadan yatan, çoğu zaman hasta veya yaşlı bir köpeği sopayla itip kakan, cafede otururken bacağına aç olduğu için sürünen bir kediyi tekmeleyen veya kaldırımda yem yiyen bir kuşa taş atan insanları inanın aklım almıyor. Eğer daha çok insan, insan gibi davranmaya özendirilirse hayvanlar ne yukarıda örneğini verdiğim şiddete maruz kalır ne de sosyal medyada sıkça yaplan yaz ayları için “Bir Kap Su”, kış aylarında “Ben Hediye Edilecek Bir Mal Değilim” gibi kampanyalara ihtiyç kalır... Bir hayvanı, çocuğum oynasın diye bebekken alıp sonra ben bununla uğraşamıyorum diye sokağa atmak gerçekten çok alçak bir hareket. Dolayısıyla bence şu noktada yapılması gereken mümkün olduğunca yaygın ve sık iletişim kampanyaları yürüterek insanları empati kurmaya itmek, davranış değişikliğine ve duyarlı davranışlar sergilemeye teşvik etmek. Herkes hayvan evlat edindirme projeleri yürütmek zorunda değil fakat birey bazında düşünüldüğünde hayvan almadan her açısıyla bu sorumluluğa hazır olunup olunmadığı düşünmek, yazın kapının önüne su koymak, yaralı bir hayvana yardım etmek veya yardım alabileceği bir yere ulaştırmak gerçekten zor şeyler değil.

İstanbul kedilerinin en rahat yaşadığı semtler sizce hangileri?

İstanbul çok büyük bir şehir o yüzden yalnızca bildiğim kısımları ile ilgili yorum yapmam daha doğru olacaktır. Ben Şişli’de oturuyorum daha önce Beşiktaş’ta oturdum. Bir kaç sene önce Beyoğlu’nda çalıştım şimdi Fatih’te ofisim. Sarıyer ise sık zaman geçirdiğim bir ilçe. Kadıköy ve Bakırköy ile ilgili Cats of Istanbul ailesinin paylaşımlarından devamlı pozitif haberler, iç açıcı güzel resimler görüyorum... Bu anlamda bu saydığım ilçeler bence hayvanların genel olarak değer gördüğü, bakıldığı yerler.

Her semtte onlara ev ve yemek konusunda neler yapılıyor?

Benim hem kendi çevremde gördüğüm hem Cats of Istanbul ailesinin üyelerinden aldığım haberlerden, bir kere çok sayıda semtte (en azından yukarıda belirttiğim ilçelerimizde) kedi besleme noktaları bulunuyor. Üstelik bunlar Belediyeler tarafından belirlenmiş noktalar da değil. Tamamen sivil insiyatiflerin kazandırdığı alışkanlıklar sonrası kendiliğinden oluşmuş noktalar. Bakırköy, Şişli, Kadıköy ve Beşiktaş örneklerinde olduğu gibi sivil insiyatiflerin oluşturduğu bu noktalara kedi evleri hazırlatıp yerleştirten, kedi ve köpeklere mama sağlayan geridönüşüm makinalarını çeşitli merkezi noktalara monte ettiren duyarlı yerel yönetimler de var tabi. Bunun haricinde çok sayıda birey, farklı farklı bir sürü hesap üzerinden sokaktaki canlara hem yuva, hem mama, hem tıbbi yardım ulaştırmak için canla başla çalışıyor. Bu konuda çalışan hayvanseverlerin başarı hikayelerinin sayısını arttırmaya yönelik, Cats of Istanbul’un da 2016 yılı için planladığı ve şu an alt yapısı üzerinde yoğun bir biçimde çalıştığı büyük de bir proje var.

Yabancıların İstanbul’da sokakta yaşayan hayvanlarla ilgili çalışmaları var mı, sizinle irtibata geçiyorlar mı?

Yabancılar sokakta yaşayan hayvanların hayatlarını iyileştirmek için en az İstanbul’un yerlileri kadar çok ve büyük bir sevgiyle çalışıyorlar. Yaralı sokak hayvanları için çalışan gruplar var, sokak hayvanlarına mama alabilmek için haftalık, aylık etkinlikler düzenleyen gruplar var. Bir kısmının sayfamızı takip ettiğini biliyorum. Kimi zaman etkinliklerine davet edenler de oluyor. 

Sizin sosyal medya hesaplarınızın olumlu etkilerinden biraz söz edebilir misiniz?

Cats of Istanbul ve Pups of Istanbul, hayvanları evde  veya sokakta çekilmiş resimleri üzerinden konuşturan sayfalar. Öncelikli amaçları daha önce de önemini vurguladığım insan ve hayvan arasındaki empati köprüsünü kurmak. Bu hayvanların hepsi yüzeysel olarak bakıldığında yemek yiyen, oynayan sonra da uyuyan tüylü sevimli varlıklar ama bir diğer yandan onlar da gün içerisinde sayısız macera yaşıyor, türlü türlü duygular hissediyorlar. Bunu iyi anlamak lazım. Hem kendi evcil hayvanlarımız ile sağlıklı iletişim kurabilmek, hem de sokakta  isteyerek veya istemeyerek - herhangi bir hayvan ile etkileşime girdiğimizde doğru ve duyarlı davranabilmemiz için. Bu hergün yaptığımız, yapmaya çalıştığımız bir şey;  insanlara empati kuracakları, hayvanlara daha anlayışlı yaklaşmaya teşvik etmesini umduğumuz mikro resimli hikayeler sunmak. İkinci yaptığımız şey ise diğer sivil toplum kurum ve kuruluşları ile biraraya gelerek, zaman zaman sokaktaki canların hayatlarına fayda sağlayacak zaman zaman barınak hayvanlarının hayatlarını iyileştirmeye yönelik aktiviteler organize etmek. En son “Herkes için Mimarlık” ile biraraya gelerek Yedikule Hayvan Barınağı’nda yapısal iyileştirmeler yapmaya çalıştık, mama bağışında bulunduk.

Ama bununla da kalmıyor, İstanbul’da yaşayan yabancıların da organize bir biçimde İstanbul’un kedilerine bakmak üzere girişimlerde bulunduğunu anlatıyor. (Burada ufak bir not düşmeliyim: benim de Avrupalı bir hocam, bir kaç yıl önce evinde 62 kedisiyle yaşadığını anlattığı sırada yaralı bir sokak köpeğini tedavi için ülkesine götürmeye çalışıyordu.)

Instagram’da ve Facebook’ta toplam 50 binin üzerinde takipçisi olan “Cats of Istanbul”websayfasını açan Rana Babaç‘ın yorumuyla “İstanbul hep kedileriyle ünlüydü. Sosyal medya ise onları dünyada ünlü yaptı.”  (çeviri bana ait.) Tumblr’da kendi blogu bulunan Aya Sofya’nın ünlü kedisi Gli, bunun en güzel örneği: Barack Obama ve Tayyip Erdoğan’la bile tanışmış bir kediden bahsediyorum!

3-066.jpeg

Rudolpho Isolabella:
Bir dönem kedilerimizin sayısı 170 tane oldu

Bu kadar kedinin bakımını nasıl sağlıyorsunuz?

Her bir yaş grubunun hem kapalı hem açık ev alanları var. Yerleştirmeyi çok küçüklerle büyükler arasında sorun olmasın diye ayrı ayrı yapıyoruz. 1 yaşına gelen kedileri kısırlaştırdıktan sonra diğer büyük kedilerin arasında alıyoruz. Yazın büyük kedileri bahçede dolaşmasını sağlıyoruz, akşam olunca da tekrar evlerine alıyoruz. Çok soğuk havalar için ise izolasyonlu ahşaptan kapalı alanları var ve bu alanların hepsi kaloriferli. Çok sıcak havalarda da vantilatör kullanarak serinlemelerini sağlıyoruz. Bu kadar fazla kediye bakabilmek için yaşam kalitelerini arttırmak adına teknoloji ilerledikçe bu evleri de geliştiriyoruz.