İşte derin Kürtlerin sırları

İşte derin Kürtlerin sırları

Hepsi tanınan Kürt kökenli isimler.. Ama aslında onların çok birer ilginç geçmişleri var..

Türkiye'nin yakın tarihine damgasını vuran olaylarda rol aldılar. İsimleri yıllarca gündemden düşmedi. Daha çok tetikçi pozisyonunda görev aldıkları olaylarda kilit rol üstlendikleri de oldu. Çoğu 'ülkücü' paydasında buluşan bu isimler derin bağlantıları ile her zaman tartışma konusu oldu. Aralarında az sayıda farklı fraksiyonlardan isim var. Ancak ortak bir özelliğe daha sahipler; hepsi Kürt. Onlardan biri olan ve geçen hafta cezaevinden tahliye edilen Mehmet Ali Ağca son 30 yılın en çok konuşulan isimlerinden. Susurluk sürecine damgasını vuran 'Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım hâlâ gazete manşetlerine çıkabiliyor. Danıştay saldırganı Alparslan Arslan, 'Mutkili Ali' lakabıyla bilinen Şemdinli olayı sanığı Astsubay Ali Kaya, Abdullah Çatlı'ya pasaportunu veren Mehmet Özbay, Ergenekon'la birlikte tekrar gündeme gelen 'Drej Ali' lakaplı Ali Yasak, Çatlı'nın ekibinden ülkücü Mehmet Şener, ünlü mafya babalarından Nurettin Güven ve Nurullah Tevfik Ağansoy, Susurluk sürecinin ünlü aktörlerinden Sedat Bucak, milliyetçi kimliği ile öne çıkan 'Derin Kürtler' den bazısı.

 

Gençlik yıllarında ülkücü olup daha sonra Marksist-Leninist çizgideki PKK'yı kuran Abdullah Öcalan, ünlü uyuşturucu kaçakçısı Hüseyin Baybaşin, PKK'yı kurarken Öcalan'ın en yakınındaki isimler Pilot Necati lakaplı Necati Kaya ile Kesire Yıldırım, Dağlıca ve Aktütün baskınlarını yöneten Kadri Çelik gibi derin bağlantılı Kürtler de var.

 

30 YIL GÜNDEMDEN DÜŞMEDİ

 

Mehmet Ali Ağca, ünlü TIME dergisine kapak olan 7 Türkiye vatandaşından biri. Geçen hafta tahliye olunca yine dünyanın gündemine girdi. 52 yıllık ömrünün beşte üçünü hapiste geçiren bu adamı manşetlere taşıyan hikâye 31 yıl öncesine dayanıyor. 9 Ocak 1958'de Malatya'da doğan Ağca, 1979'da Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi cinayeti ile adını duyurdu (tetiği başkasının çektiği de iddia ediliyor). Gazetenin el değiştirip Aydın Doğan'a geçtiği bir süreçte meşhur olan Ağca, rastlantıya bakın ki yine aynı gazetenin satışının konuşulduğu bir dönemde tahliye edildi. İpekçi suikastı ile ilgili tutuklanan Ağca 4 ay hapis yattıktan sonra 24 Kasım 1979'da asker elbisesiyle Maltepe Askerî Cezaevi'nden kaçırıldı. Yurt dışına çıkan Ağca, kısa süre sonra dünyanın tanıdığı bir isim oldu. 13 Mayıs 1981'de Vatikan'da Papa II. Jean Paul'ü tabancayla vurdu. O tarihten beri de İtalya ve Türkiye'de hapis yattı. Ağca, kimilerine göre önemli sırlara sahip kilit bir isim, kimilerine göre de basit bir tetikçi. 1980 öncesi sağ ve sol camiada kullanılan binlerce gençten biri olduğu konusunda ise herkes hemfikir. Ülkücü kimliği ile tanınan Ağca, Kürt bir aileden gelmesi ile haberimize konu oluyor.

 

İADEYE KÜRTLÜĞÜ İLE İTİRAZ ETTİ

 

Mehmet Ali Ağca ile aynı kuşaktan ve onunla birçok kez yolu kesişenlerden biri olan ünlü ülkücü Mehmet Şener de Kürt orijinli bir figürdü. İpekçi suikastında Ağca'yı yönlendirdiği ileri sürülen Şener'in adı Papa suikastına da karıştı. 22 Şubat 1982'de Abdullah Çatlı ile İsviçre'de gözaltına alındı. Çatlı serbest bırakılırken, Şener tutuklandı. Malatya Pötürgeli Şener, Kürt olduğunu ileri sürerek Türkiye'ye iade edilmemesini istedi. Talebi kabul gören Şener, İtalya'da yargılandı, delil yetersizliğinden serbest bırakıldı. Eski Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşar Yardımcısı Mehmet Eymür'ün hazırladığı 2. MİT Raporu'na göre Tansu Çiller - Mehmet Ağar ikilisinin oluşturduğu özel ekiplerden ilkinde Mehmet Basri Ayçin kimliğiyle yer aldı. İpekçi'nin öldürülmesini azmettirdiği gerekçesiyle aranan Şener'in gıyabi tutukluluğu, Ağustos 1999'da 'yasal zaman aşımı süresi dolduğu' gerekçesiyle kaldırıldı. İstanbul'da yaşayan Şener kahvehane işletiyor.

 

KÜRTÇE LAKAPLI ÜLKÜCÜ

 

Aynı ekibin uzantılarından 'Drej (uzun) Ali' lakaplı Ali Yasak, PKK'nın kurucusu Abdullah Öcalan'ın hemşehrisi. 1956 Urfa doğumlu Yasak, Abdullah Çatlı'nın Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı olduğu 1977'de derneğin Urfa şubesinde yönetim kurulu üyeliğine seçildi. 1980 darbesi öncesinde adı pek çok olaya karıştı. Eski MİT mensubu emekli Yarbay Korkut Eken, 24 Şubat 1997'de Devlet Güvenlik Mahkemesi savcılığına verdiği ifadede, Çatlı gibi Yasak'ın da, 1987-88'de MİT tarafından yurt dışında PKK ile mücadelede kullanıldığını söyledi. Ali Yasak ile Çatlı'nın tanışıklığı 1979 yılına dayanıyor. 1989'da ünlü babalardan İnci Baba'yı (Nabi İnciler) vurduğu (ayağından) söylenen Yasak, Susurluk skandalının başaktörlerini bir araya getiren kız kardeşinin düğünüyle de çok konuşuldu. Buffalo Operasyonu ile gündeme gelen ve 'et kaçakçılığının elebaşı' olarak bilinen İsak Romano'nun yaralanmasında azmettirici olduğu öne sürüldü. Yasak, bu davadan da yargılandı; ancak sonuç alınamadı.

 

ZAZA ÜLKÜCÜ

 

Abdullah Çatlı gibi Susurluk sürecine damga vuran ve yaşayıp yaşamadığı konusu bir efsaneye dönen 'Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım ise Zaza Kürtlerinden. 1951 yılında Bingöl'ün Solhan ilçesine bağlı Dicnik köyünde doğdu. Elazığ'da büyüyen Yıldırım, ülkücü bir kimlikle yoğruldu. 1970'li yıllardan itibaren resmî kurumlarla irtibatlı olarak çalışmaya başladı. Farklı dönemlerde MİT ve Jandarma ile irtibatlı olarak görev yaptı. 1977'den itibaren Elazığ'da Etibank Ferro Krom tesislerinde puantör olarak çalışıyor gözükse de iş yerine neredeyse hiç uğramadı. Ahmet Demir, Mehmet Kırmızı, Sakallı ve Hacı kullandığı diğer kod isimleriydi. Vedat Aydın, Musa Anter, Ahmet Cem Ersever suikastlarının da içinde bulunduğu onlarca cinayete adı karıştı. Yaşadığına dair son bilgi Susurluk kazasının meydana geldiği 1996 yılına ait. O tarihten beri hakkında çok konuşulan Yeşil'in akıbeti muamma. Ancak istihbarat spekülatörleri için bulunmaz bir kaynak. Öyle ki, gündeme gelmek isteyenlerin "Yeşil yaşıyor" ya da "Yeşil öldürüldü" iddiasını patlatması yeterli. Yeşil'i bu kadar önemli kılan bir diğer özelliği onun üzerinden pek çok kirli olayın üstünün örtülmesi. Yıllardır kapatılmak istenen her konu Yeşil'in suç hanesine ekleniyor.

 

PKK'DAN KAÇARKEN...

 

Susurluk sürecinin ünlü aktörlerinden biri de şüphesiz Sedat Bucak'tı. O da Öcalan'ın hemşehrilerinden. 1960 Şanlıurfa Siverek doğumlu. 19, 20 ve 21'inci dönemlerde DYP'den milletvekili seçildi. Bucak aşiretinin lideri. Bucakları devlet saflarına iten PKK'nın kanlı eylemleriydi. 1978'den itibaren adını duyurmaya başlayan PKK, Bucak aşiretinin bulunduğu Siverek dolaylarında eylemlere başladı. 18 Mart 1980'de çıkan çatışmada Bucaklardan 4 kişi öldü. O günden beri PKK ile büyük çoğunluğu korucu olan Bucak aşireti arasında çatışma yaşanıyor. Sedat Bucak'ı 'derin devlet'le buluşturan asıl süreç ise Susurluk'a giden yıllarda gerçekleşti. Tansu Çiller, Mehmet Ağar gibi isimlerin bulunduğu DYP çatısı altında siyaset yapan Bucak bu tarihten itibaren farklı olaylarla gündeme geldi. 1996'daki meşhur Susurluk kazasında Abdullah Çatlı ve Hüseyin Kocadağ ile aynı araçta bulunan Bucak, sağ kurtuldu. Çatlı ile ilişkisi ve Ömer Lütfü Topal cinayetine karışan özel timci korumaları sebebiyle suçlandı.

 

SU TESTİSİ SU YOLUNDA...

 

1990'lı yılların en çok konuşulan isimlerinden Nurullah Tevfik Ağansoy da ülkücü kimliği ile bilinen bir Kürt'tü. 1960 Bitlis doğumlu Ağansoy'un adı 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde adam öldürme, yaralama, bomba atma türünden pek çok eylemle birlikte anıldı. Ağansoy, 80 öncesinde aralarında Prof. Dr. Ümit Doğanay cinayetinin de bulunduğu 13 cinayete karıştı. 1977'de Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Nolu Askerî Mahkemesi'nce tutuklandı. Ancak kısa süre sonra serbest kaldı. 1981'de Zafer Erekse cinayeti sebebiyle yeniden tutuklandı. Mahkûm olan Ağansoy 1988'de pişmanlık yasasından yararlanarak tahliye oldu. Adı daha sonra Kürt iş adamı Medet Serhat cinayetine karıştı. Emlak Bankası eski Genel Müdürü Engin Civan'ın 1994'te vurulmasına da Alaattin Çakıcı'yla birlikte adı karışınca yurt dışına kaçtı. 30 Ağustos 1995'te Almanya sınır kapısında sahte pasaportla yakalandı. Türkiye'ye geldikten sonra Çakıcı'yla arası bozuldu. İstanbul Adliyesi'nde görülen davanın duruşmasında Çakıcı'nın adamı olduğu ileri sürülen bir kişi tarafından düzenlenen suikast girişiminden kurtuldu. Ağansoy, 28 Ağustos 1996'da Bebek'teki Deniz Taksi Cafe'de uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Olayda, Tansu Çiller'in koruma polislerinden Celal Babür ve sanatçı Selçuk Ural'la aynı masada oturan Gülçin Balaban adlı bir kadın ile saldırganlardan Recep Çiçek de öldürüldü.

 

DERİN DEVLETİN "İYİ ÇOCUĞU"

 

Bazı 'Derin Kürtler' son yıllara damgasını vuran önemli olaylarda da başrollerde yer aldı. 2005 yılında Hakkâri'nin Şemdinli ilçesinde bir kitapevinin bombalanması 'İkinci Susurluk' olarak tanımlandı. Şemdinli olayıyla ilgili yakalanan Astsubay Ali Kaya ise 'Mutkili Ali' unvanı ile literatüre geçti. Türkiye Ali Kaya ismini Şemdinli olayı ile öğrense de aslında Mutkili Ali'yi bölgede bilmeyen yoktu. Ancak onu asıl unutulmaz yapan dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt'ın kendisi hakkında sarf ettiği "Ali'yi tanırım, iyi çocuktur." sözleri oldu. Bitlisli Ali Kaya, iyi derecede bildiği Kürtçe ile halkın arasında hareket ediyordu. Ali Kaya'nın Ermeni kökenli Kürtlerden olduğu da iddia ediliyor. Kaya, Şemdinli saldırısı ile ilgili diğer sanıklarla birlikte 2 yıla yakın hapis yattıktan sonra dosyanın askerî mahkemeye sevk edilmesi üzerine tahliye edildi. Hâlen astsubaylık görevine devam ediyor. Yargılaması tutuksuz olarak sürüyor.

 

KÜRT ULUSALCI

 

17 Mayıs 2006, ülke tarihinde çok önemli bir dönüm noktası. 'Karanlık odaklar' adres gösterilerek gerçekleştirilen sayısız eylemin bir başka versiyonu, failinin yakalanması ile ülkeyi de çok farklı bir sürece soktu. Bu tarihte gerçekleştirilen Danıştay saldırısının faili yakalanmasaydı, bir yıl sonra Ergenekon davası başlamayacaktı. Son yıllarda yaşadığımız en önemli olaylardan biri olan bu kanlı saldırının başrolünde de 'ulusalcı' kimliği ile bilinen bir Kürt vardı. Bingöl Kiğılı avukat Aparslan Arslan, 17 Mayıs 2006'da Danıştay İkinci Dairesi'ne düzenlediği silahlı saldırıda dört Danıştay üyesini yaralayıp yargıç Mustafa Yücel Özbilgin'i öldürdü. Saldırının hemen ardından yakalanan Arslan, 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Saldırının Ergenekon tarafından azmettirildiği iddiaları üzerine Danıştay ve Ergenekon davaları birleştirildi.

 

PKK KOMUTANI ESKİ ASKER

 

2007 ve 2008 yıllarında gerçekleştirilen iki önemli saldırı olan Dağlıca ve Aktütün baskınlarının başrolünde de çok tartışılan bir isim var. Kritik süreçlerde gerçekleştirilen iki saldırının emrini veren 'Ape Hüseyin' kod adlı Kadri Çelik, Muş nüfusuna kayıtlı. Çelik, 1986'da asteğmen olarak görev yaparken, Mardin'in Dargeçit ilçesinden PKK'ya katıldı. 20 yılı aşkın süreden beri örgüt içinde silahlı faaliyetlerde bulunuyor. Kritik süreçle ortaya çıkan bu isim 'adrese teslim' saldırılar yapıyor. Dağlıca ve Aktütün baskınlarının gerçekleştiği siyasi atmosfer ve ihmaller zinciri Çelik'in bağlantıları hakkında da önemli ipuçları veriyor.

 

APO DA ÜLKÜCÜYDÜ

 

30 yıldır Türkiye'nin en önemli gündem maddesi olan terör örgütü PKK'nın kurucusu Abdullah Öcalan da gençliğinde ülkücü gruplar içinde yer alıyordu. Apo'nun derin bağlantıları için başlı başına bir haber dosyası bile yetersiz kalır. O yüzden bu dosyada Öcalan'ın adını sadece zikretmekle yetiniyoruz.