Kandilli'den deprem açıklaması: ''Her 100 kişiden 3'ü...''

Güncelleme:

Marmara Denizi'nde beklenen büyük İstanbul depremi için bir açıklama yapan Prof. Dr. Haluk Özener "Her 100 kişiden de 3 kişi dolap altında kalmak suretiyle 17 Ağustos’ta hayatını kaybetti" dedi.

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, 17 Ağustos Depremi’nin 20. yıl dönümünde Türkiye’de deprem riskleri konusunda farkındalık yaratmak ve depreme karşı alınacak tedbirleri hatırlatmak amacıyla, Kandilli Rasathanesi, Fatin Gökmen Konferans Salonu’nda bir basın toplantısı düzenledi.

Toplantı Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü ve Jeodezi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Haluk Özener’in konuşmasıyla başladı. Toplantının devamında sarsma masası ile deprem anında yapılması gerekenleri göstermek amacıyla, Üsküdar Belediyesi aracılığıyla afete hazırlık eğitimi alan ev hanımları, depreme hazırlık uygulamasına katılarak, deprem simülasyon odasında 5.1 ve 7 büyüklüklerindeki depremleri yaşadılar.

Prof. Dr. Haluk Özener, toplantının açılışında yaptığı konuşmada "Deprem kaçınılmaz bir doğa olayıdır. Önüne geçmemiz, engellememiz veya süresini geciktirmemiz mümkün değildir, ancak bilim ve teknolojinin ışığı altında zararlarını azaltmamız mümkündür. Bu konuda karar vericilerin, bilim insanlarının ve vatandaşların her birinin üzerlerine düşen önemli vazifeler bulunmaktadır” dedi.

"DEPREMİ ÖNLEME ŞANSIMIZ YOK AMA ZARARLARINI AZALTABİLİRİZ"

"Deprem sadece Marmara’da olmuyor her yerde oluyor diyen Özener, şunları söyledi:

"Artık depremin lütfen, nerede ve ne zaman olacağını tartışmayalım artık. Ben özellikle onu defalarca ifade ediyorum. Özellikle kamuoyu ile deprem büyüklüğü ve zamanının tartışılmasını açıkçası ben çok anlamlı bulmuyorum. Bunların tartışılacağı yerler, bilimsel toplantılar, makalelerdir. Bizim burada özellikle gideceğimiz yer depreme karşı nasıl önlem alabiliyoruz? Bunun içinde Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, 99 depreminden sonra hemen harekete geçerek bir proje başlatmıştı. 'Afete hazırlık eğitimi projesi'. Bu proje 1 yıl sonra bir birim haline geldi. 'Afete hazırlık eğitim birimi' yani şunu söylüyoruz biz: 'Depremi önleme şansımız yok, bu doğa olayının önüne geçemiyoruz ama zararlarını azaltabiliriz.' Nasıl azaltabiliriz? Herkesin üzerine düşen bir rol var. Vatandaşın da üzerine düşen bir rol var. Burada da Kandilli olarak afete hazırlık eğitim biriminde eğitimler veriyoruz. Bu eğitimler bilabedel olarak topluma veriliyor. Haftanın 2 günü Çarşamba ve Perşembe günleri, okullara, öğretmenlere bu eğitimleri veriyoruz biz. Onun dışında da isteyen özel gruplara ekstra olarak deprem TIR'ımız ile, eğitmenlerimiz ile özel sektörde vermiş olduğumuz eğitimler var. Temel afet eğitim programımız var. Bunda afet sırasında, öncesinde, sonrasında nasıl bir eylem yapacağımız ile ilgili bir eğitim programı bu."

"TÜM TÜRKİYE'Yİ HOMOJEN OLARAK TAKİP EDİYORUZ"

Ülkemizin coğrafyasının her yerinin deprem tehlikesine maruz kaldığını dile getiren Özener, "Sürekli bir deprem oluşumu var. Gördüğünüz gibi deprem olmayan yerimiz yok. Marmara neden önemli? Nüfus yoğunluğundan dolayı önemli, sanayisinden dolayı önemli, ekonomisinden dolayı önemli. Bir sonraki depremin herkesin beklentisi olduğu gibi, Marmara’da yol açacağı kayıpları önemsediğimizde Marmara çok özel bizim için. 257 tanesi sadece Marmara’da olmak üzere, 450 tane sensör ile tüm Türkiye’yi homojen olarak takip ediyoruz." şeklinde konuştu.

"HER 100 KİŞİDEN 3 KİŞİ DOLAP ALTINDA KALARAK YAŞAMINI YİTİRDİ"

Bölgesel Deprem Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi Müdürü Dr. Doğan Kalafat ise yapısal olmayan eşyaların sabitlenmemesi nedeniyle can kayıplarının yaşandığını vurgulayarak, “ Hayatını kaybedenlerin yüzde 3’ü, bütün Marmara bölgesinde, yaralananların da yüzde 50’si yani her 2 kişiden birisi yapısal olmayan hasarlar nedeniyle yaralanıyor. Yani ya dolap devrilmesi, ya da cam çerçeveye basıp yaralandılar. Bunların daha önceden tedbiri alınsaydı bunları yaşamayacaktık. Her 100 kişiden de 3 kişi dolap altında kalmak suretiyle 17 Ağustos’ta hayatını kaybetti. Böyle bir araştırma sonucumuz var. “ dedi.

"KEŞKE BİLSEK DE ŞEHRİ BOŞALTSAK"

Özener, "Sözün başına geleyim. Ne zaman olacağını bilemiyoruz. Keşke bilsek de şehri boşaltsak. Ama bu dünyanın hiçbir yerinde yok. Ne zaman olacağından öte nerede olacağını tahmin ediyoruz. Ne büyüklükte olabileceğini bilebiliyoruz. Zamanı veremiyoruz. Ama sonuçta Türkiye’nin her yerinde her an deprem olacakmış gibi hazırlıklı olmalıyız." diye konuştu.

Bir gazetecinin okullardaki çocukları deprem konusunda bilinçlendirmeye yönelik çalışmalarla ilgili sorusuna ise Kalafat, “Öncelikle hedef kitlemiz çocuklar. 4. Sınıf ve üzerindeki çocuklara deprem bilincini daha çok yaygınlaştırmak istiyoruz. Çünkü geleceğin mühendisleri, mimarları onlar olacaklar. Dolayısıyla oradan başlamamız gerektiğini düşünüyoruz. Bunun için biz aslında Rasathane olarak üzerimize düşeni yapıyoruz. Yılda 200 tane okuldan 8 bin öğrencimiz buraya geliyor. Ama sizin de dediğiniz gibi Milli Eğitim Bakanlığınca da bir müfredat olarak ciddi bir şekilde ele alınmasında da fayda olacaktır." şeklinde cevap verdi.

"SABİTLEMEDİĞİNİZ EŞYALAR SİZİ ÖLÜME GÖTÜREBİLİR"

Afete hazırlık eğitimlerine katılan ve kendisi de bir eğitmen olan Melek Yılmaz, "Afet öncesi hazırlık, neler yapılabilir, afet soırasındaki davranışlarımız ve afet sonrasındaki farkındalık eğitimlerimiz… Aynı zamanda YOTA (Yapısal Olmayan Tehlikelerin Azaltılması) eğitmeniyim. Çünkü binanız yıkılmayabilir ama sabitlemediğimiz eşyalar sizi yaralayabilir. Ölüme de götürebilir. Önemli olan farkındalık yaratmak. Öncesinde, sırasında ve sonrasında yapacaklarımızı öğrenmek.” ifadelerini kullandı.

"HERKES SEVDİĞİNİN KAHRAMANI OLSUN"

Arama Kurtarma Gönüllüsü olarak başladığını dile getiren Emine Erdem ise, "Şu anda Hem Boğaziçi’nin hem de İçişleri Bakanlığı’nın hem afet bilinci hem de YOTA eğitmeniyim. Ekip olarak gönüllülerimiz olarak biz 120 bin kişiye afet bilinci eğitimi verdik. 7 bin kişiye de YOTA eğitimi verdik. Bu konuda yol kat ettik. 99 depreminden bugüne insanlar daha bilinçli hale geldi. Bunu en çok çocuklarımızda yaşıyoruz çünkü onlar bizden öğrendiklerini ailelerine yaptırıyorlar. Çok ciddi bir sloganımız var. “Lütfen herkes sevdiğinin kahramanı olsun.” Hazır olmamız gerekiyor. Ailede bir kişinin bunu üstlenmesi gerekiyor." şeklinde konuştu.

Seçiniz...