AK Parti'den Bahçeli'ye kötü haber: ''Gündemimizde yok !''

AK Parti'den Bahçeli'ye kötü haber: ''Gündemimizde yok !''
Güncelleme:

Seçim barajını gündeme getiren MHP lideri Bahçeli'ye AK Parti'den kötü haber geldi. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, "seçim barajı gündemimizde yok" dedi.

Devlet Bahçeli, son olarak MHP'nin haftalık grup toplantısında yaptığı konuşmada 2019 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri için AK Parti ile işbirliği mesajı vererek, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin birlikte inşa edebileceklerini söylemişti. Partisinin baraj altı kaldığı yönğndeki açıklamalara yanıt veren Bahçeli, “Yüzde 10'a kafayı takanlar, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile artık baraj, yüzde 50+1'e çıkmıştır. Yönetimde istikrar ilkesi sağlanacağına göre temsilde adaletin temin edilmesine yönelik engel teşkil ettiği açık olan yüzde 10 seçim barajı tıkanmaya yol açmayacak şekilde yeniden ele alınmalıdır” diye konuşmuştu.

Bahçeli’nin bu sözlerinden günler sonra AK Parti’den seçim barajıyla ilgili açıklama geldi.

“ŞU ANDA BİZİM GÜNDEMİMİZDE YOK”

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Mahı̇r Ünal, Star gazetesinden Fadime Özkan’ın sorularını yanıtladı.

“Seçim barajı mevzuu siyasetin gündeminde. CHP yüzde üç diyor, Bahçeli indirelim diyor, AK Parti ne düşünüyor?” sorusuna AK Parti’li Mahı̇r Ünal şöyle yanıt verdi:

 
“Şu anda seçim barajı konusu bizim gündemimizde yok. Yani şu  anda biz seçim barajı konusu AK Parti olarak gündemimize almadık şu anda bizim gündemimizde yok. Sözcü olarak bu benim karar vereceğim bir konu değil. Önümüzdeki süreçte partinin yetkili organlarında konuşulur, tartışılır veya tartışılmaz ama şu anda gündemimizde yok.”

Mahir Ünal, “Yani, Bahçeli’nin talebinin de şu anda sizde bir karşılığı yok?”sorusuna ise şu yanıtı verdi:

“Daha önce ben de yaptığım açıklamalarda dedim ki siyasi partilerin bu konuyu tartışmasından son derece memnunuz, bu konunun konuşulması, tartışılmasında biz bir sakınca görmüyoruz ama şu anda bizim gündemimizde olan bir konu değil.”

FETÖ’ye ilişkin “Peki AK Parti ilk ne zaman fark etti? Bu yapının sivil meşru bir yapı değil bilakis AK Parti’nin meşruiyetinden, siyasi gücünden faydalanarak devleti ele geçirmeye çalışan bir ihanet şebekesi olduğunu ilk ne zaman nasıl fark edildi?” sorusuna ise Mahir Ünal şu açıklamayı getirdi:

“Bu yapıyla ilgili öncelikli olarak cumhurbaşkanımız çok ciddi bir mücadele verdi. 17-25 Aralıktan sonra meydanlarda bangır bangır bu yapıyla ilgili çığlık çığlığa insanları uyarırken birileri ne diyordu? Birileri diyordu ki ‘ya işte fazla da abartmayalım’ ama 15 Temmuz’da bu yapının nasıl vahşi bir yapı olduğunu, nasıl gözü dönmüş bir yapı olduğunu gördük. Yani hiç kimse, hiçbir akıl bu yapının uçakları ele geçirip meclisi bombalayacağını, helikopterlerden sivil halkın üzerine ateş açacağını yani hiçbir tahayyül, hiçbir tasavvur bunu düşünemezdi öncelikle bunu doğru koyalım. Peki, biz bunlarla ilgili ilk ne zaman fark ettik? 7 Şubat 2012’de MİT tırları. Öncesinde ne vardı? Cumhurbaşkanı’mızın Davos’taki çıkışı. Bir söylem analizi çalışması yaptık. Yani geriye dönük kim hangi olayda ne demiş. Mesela 2009 da Cumhurbaşkanımız Davos’ta ‘one munite’ dedikten sonra bunlarda bir tavır değişikliği ortaya çıktı. Bunu gördük biz o zaman sonra Mavi Marmara’da onların bir söylemi oldu: ‘İradeden izin alınması gerekirdi’, ve ondan sonra yavaş yavaş bir ayrışma ortaya çıktı. Bunların güneydeki çok sevdiği ülke olarak geçen ülke ile bir irtibatının olduğu ortaya çıktı. O ülkeyle Türkiye’nin arasında oluşan krizlerde o ülkenin yanında durduklarını gördük.”

“BU YAPININ TURGUT ÖZAL’LA İLİŞKİSİNİ…”

Mahir Ünal “Bunu böylece tüm çıplaklığıyla gördünüz mü iktidara ilk geldiğinizde?” sorusuna karşılık şunları söyledi:

“Biz önce şunu gördük. Bizim ilk çarptığımız yer neresiydi? Önce ona bakmak gerekir. Şimdi biz FETÖ’den ve diğer mağdur kesimlerden farklı olarak burada mağdur kesimleri açmak istiyorum. Devleti niye ele geçirmek ister birileri? Devlet mağduriyet üretmeye başladığı zaman birileri bu mağduriyeti sonlandırmak için devleti ele geçirmek ister. Kimisi kadrolaşır, kimisi devlete sızar ama biz gelenek olarak ne yaptık? Devlete sızmadık, kadrolaşmadık. Ne yaptık biz? Biz, siyaset yoluyla, sandık yoluyla iktidar olmak için bir çizgiyi bir yolu takip ettik. Bu süre zarfında bizi marjinalleştirmek istediler, sistem dışına itmek istediler bir sürü bir şey yaptılar ama biz ne yaptık? Israrla sistemde, demokratik meşru zeminde kalarak iktidara geldik. Yani diğerlerinden farklı, yani devletin kendisine ait olduğunu düşünen elitlerin dışında, vesayetçi elitlerin dışında ya da devletin bu mağduriyetlere son vermesi için devleti ele geçirmesi gerektiğine inanan FETÖ yapılanmasının dışında biz, milletle beraber bir yol yürüdük ve iktidara geldik. Yani çünkü devleti ele geçirmek için bir meşruiyet oluşturması gerekiyor çünkü o dönemde düşünün bu yapı askeri okul sınavlarına giriyor, askeri okul sınavlarından bu yapı atılıyor. İşte hatırlayın 90’lar- 95’ler ve bu yapı neyi kullanıyordu? Bu yapı bir dini grup görünümündeydi ve dindar insanların bu konudaki hassasiyetlerini kendisine kalkan olarak kullanıyordu. Bunu tabi bu gün daha net görüyoruz. Dolayısı ile biz geldiğimizde iki tane yapı vardı. Yani Allah aşkına şimdi bizim hafızamızla alay mı ediyorlar? Bu yapının Turgut Özal’la ilişkisini; bu yapının Mesut Yılmaz’la ilişkisini, bu yapının Süleyman Demirel’le ilişkisini, bu yapının Tansu Çiller’le ilişkisini, bu yapının 1986’da, 1997’de bütün bu süreçte emniyette nasıl yerleştiğini hatırlıyoruz. Ondan sonra askeri okullara girmek için neler yaptığını bunların hepsini biliyoruz ama burada asıl ayrım şu bence burada kıymetli olan da bu; bu yapı hangi meşruiyet zemininde bunu yapıyor? Bütün bunları devletin o dönem devleti ele geçirmiş elitlerin ürettiği mağduriyetleri sona erdirme iddiasını kendisine meşruiyet zemini yapmış. Burası önemli. Biz iktidara geldiğimizde bizimle kim savaştıysa biz onunla mücadele ettik. Bizimle kim savaştı? Bizimle savaşanlar, soğuk savaş yıllarındaki devlet aklını idari yapılanmayı ve siyasi sistemi muhafaza etmek isteyenler bizimle savaştılar. Yani mesela vesayet odakları ve statüko. Çünkü yıllarca devleti milletten korumayı kendisine görev edinmiş ve dolayısıyla milletin iktidar olmaması gerektiğine inanmış yani siyasetin bu işlere aklı ermez diye düşünmüş ve her siyaset her sandıktan çıkıp iktidar olduğunda da onu on yıl sonra darbeyle kovalamış bir gelenek vardı biz geldiğimizde.”