Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Canlı Yayında

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Canlı Yayında

Kurtulmuş: (6)- "(Taşeron işçilerin kadroya alınma süreci) Kamunun çok ağır bir personel gideri yükü olduğunu hepimiz biliyoruz. Burada 370 bin asıl işçi olarak kadroya alınacak. Geri kalan 370 bin kişi de yardımcı işçi diyebileceğimiz işçiler. Asıl ve ya

ANKARA (AA) - Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, taşeron işçilerin kadroya alınma sürecine ilişkin, "Kamunun çok ağır bir personel gideri yükü olduğunu hepimiz biliyoruz. Burada 370 bin asıl işçi olarak kadroya alınacak. Geri kalan 370 bin kişi de yardımcı işçi diyebileceğimiz işçiler. Asıl ve yardımcı işçi olarak görev yapan kardeşlerimizin hepsi kadroya alınmış olacak" dedi.

Kurtulmuş, Ankara Palas'ta TRT Haber'in "Haber Odası" programında gündemi değerlendirdi, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun AK Parti TBMM Grup Toplantısı'nda taşeron işçilerin kadroya alınması konusundaki açıklamalarının, uygulayıcılar açısından kafalarda soru işaretleri bıraktığı ve bununla ilgili somut bilgilerin olup olmadığı yönündeki soru üzerine Kurtulmuş, bu konunun detaylarının çalışıldığını söyledi.

Burada asıl konunun bu beklentilerin karşılanması olduğunun altını çizen Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Kural olarak şunu söyleyeyim; taşeronlaşma hakikaten kabul edilebilir bir şey değil. Devlet kurumlarının içerisinde, Başbakanlık dahil olmak üzere çok sayıda taşeron işçi var. Bu hak değil, adalet değil, insaf değil, doğru bir şey değil. Bunun bir türlü giderilmesi gerekiyordu. Hakikaten önemli bir karar, zor bir karar, çok uzun tartışılmıştır. Çok maliyetli, çok kolay değil. Kamunun çok ağır bir personel gideri yükü olduğunu hepimiz biliyoruz. Burada 370 bin asıl işçi olarak kadroya alınacak. Geri kalan 370 bin kişi de yardımcı işçi diyebileceğimiz işçiler. Asıl ve yardımcı işçi olarak görev yapan kardeşlerimizin hepsi kadroya alınmış olacak. Tabi bunu norm kadro manasında söylemiyoruz. Yani bunların en azından istihdam güvencesi sağlanmış olacak."

- "Türkiye, haziranda Avrupa'ya vizesiz geçebilme imkanına kavuşmuş olacak"

AB ile varılan anlaşma gereği TBMM'nin önünde önemli bir mesai sürecinin bulunduğu belirtilerek, bu konuda hükümetin yol haritasının nasıl şekilleneceği sorulan Kurtulmuş, AB'nin geri kabul anlaşması ve sonrasında vizesiz Avrupa meselesinde 73 maddelik bir planın olduğunu hatırlattı.

Kurtulmuş, bu planlama kapsamında geriye 35 maddenin kaldığına vurgu yaparak, bunları da hızlı bir şekilde Parlamentodan geçirmeyi amaçladıklarını kaydetti.

Bu maddelerin 4 Nisan'a kadar Parlamentoya gelmesini, mayıs ayının sonuna kadar da yasalaşmasını ümit ettiklerinin altını çizen Kurtulmuş, şunları dile getirdi:

"Çünkü haziran ayının başında vizesiz Avrupa meselesi gündeme gelecek. Haziran ayı içerisinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının Avrupa'ya gitmesini sağlayacak bir süreçle karşı karşıyayız. Bu, Türkiye ile AB ilişkileri bakımından da önemli bir eşik olacak. Şunu hepimiz biliyoruz, Avrupa'nın, Suriyeli göçmenlerin geri kabulünün sağlanması bakımından Türkiye'ye ihtiyacı olduğu için önümüze böyle bir kapı açıldı. Durduk yerde bu kapının açılmadığını biliyoruz. Bunun karşılığında da Türkiye, Avrupa'ya vizesiz geçebilme imkanına kavuşmuş olacak. Bu, uzun yıllardır Türkiye kamuoyunda beklenen bir şeydi."

- "Muhalefetin Parlamentoyu bloke etme hakkı olmamalıdır"

Kurtulmuş, partilerin kamuoyunun beklentilerinin arkasında hareket edemeyeceğini anlatarak, Parlamentodaki partilerden de kendi seçmenlerinin bunu beklemesi gerektiğini bildirdi.

Hükümetin böyle bir takvim açıklamış olması karşısında buna mani davranışların sergilenmesinin doğru olmayacağını ifade eden Kurtulmuş, şöyle konuştu:

"Muhalefet ne istiyorsa konuşsun, böyle bir imkanı verilim ama muhalefetin Parlamentoyu bloke etme hakkı olmamalıdır. Geçenlerde bir yasanın 6 maddesi TBMM'den bir haftada geçemedi. Yapacağımız bir sürü iş var, baktığınız zaman devasa bir çalışma takvimimiz var ve bir an evvel bunların hızlı bir şekilde görüşülüp, eritilmesi gerekiyor. Bunun karşısında muhalefet partileri 'Biz bu hükümete bu adımları attırmayacağız.' diye oyalama taktiğiyle giderse millet bunu görür ve bundan en büyük zararı muhalefet partileri, özellikle anamuhalefet partisi görür.

AK Parti'nin geç kaldığı hususlardan birisi iç tüzük değişikliğidir. Muhalefete daha fazla konuşma hakkı veren ama yasaların daha hızlı yasalaşmasını sağlayabilecek bir Meclis çalışma düzenine geçilmelidir. 7 Haziran'dan beri parlamenter olarak gördüğüm, Parlamento çalışmaları böyle olmaz. Böyle bir çalışma düzeni Türkiye'ye yakışmaz. Bu, Türkiye'yi yavaşlatan, geriye götüren bir çalışma düzenidir. Keşke AK Parti bunu 5 sene evvel çıkarabilseydi. Denetim fonksiyonu bakımından muhalefetin daha fazla sesinin çıktığı bir Meclise eyvallah, ama kusura bakmayın sesini çıkarmak, muhalefet görevini görmek, denetim fonksiyonunu icra etmek farklı bir şey, çelme takmak, takoz olmak farklı bir şey. Dolayısıyla yeni bir Meclis iç tüzüğüne ihtiyaç var."

- Suriyeli sığınmacılar meselesi

Kurtulmuş, Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık verilmesi konusunda bir tartışmanın bulunduğu ifade edilerek, bu konuda hükümetin görüşlerinin sorulması üzerine, böyle bir durumun olmadığını söyledi.

Bu tartışmanın zaman zaman alevlendiğini, sonrasında söndüğünü aktaran Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Şu anda 2 milyon 700 bin Suriyeli mülteci burada. Bunlara vatandaşlık verilecek diye bir çalışmamız yok. Hangi sebeple gündeme getiriliyor bilmiyorum ama Suriyeli insanlara çalışma müsaadesi veren hazırlıklar yapılıyor. Bunlar içerisinden bir kısmına istisnai vatandaşlık belki verilebilir. Ama bütün Suriyelileri vatandaş yapalım diye bir çalışmamız yok. Suriyeli mülteciler Türkiye'ye geldiğinde hep şöyle görüldü, 'Bunlar birkaç ay kalır ve geri giderler.' Geçici diye görüldü. Savaş uzadıkça bu geçici olanların aslında kalıcı olduğu ve ağırlıklı olarak bu insanların büyük çoğunluğunun burada kalacağıdır.

Biz Suriyeli göçmenler meselesine insani bir sorun olarak baktık. Bunlar bizim akrabalarımız, kardeşlerimiz, bunlar insan... Maalesef Batı ülkelerinin birçoğu Aylan bebeğin fotoğrafı ortaya çıkana kadar mülteciler meselesini bir şark meselesi olarak gördü, Doğu meselesi olarak gördü. Mültecilerin içerisinden işimize yarar birkaç adamı nasıl alabiliriz şeklinde baktılar. Bazı kuruluşlara, 'Burada çok ihtiyacı olan insanlar var, bunları alın götürün.' dediğimizde yüzlerinin ekşidiğini çok iyi hatırlıyorum. Burada temel problem, biz bunu insani bir sorun olarak gördük. Batı ülkelerinin çoğu, insaf ve vicdan sahibi olanları tenzih ederek söylüyorum, çoğu ise bunu şark meselesi olarak gördü. Aylan bebeğe kadar hiç ilgilenmediler. Halbuki bu mesele onları da birinci derecede etkileyen küresel bir sorun haline gelmişti."

(Bitti)