Buldan: ''AKP kadınlardan korkuyor''

Buldan: ''AKP kadınlardan korkuyor''
Güncelleme:

HDP'nin düzenlediği “Demokratik Yerel Yönetimler Buluşması”nda konuşan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan "AKP kadınlardan korkuyor" dedi.

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) düzenlediği ve 10-11 Ocak tarihleri arasında Batman’da sürecek olan “Demokratik Yerel Yönetimler Buluşması” başladı. Buluşmanın ilk gününde “Demokratik Yerel Yönetimler Kadın Buluşması”nda kadın siyasetçiler bir araya geldi. Buluşmanın yapıldığı Batman Belediyesi Konferans Salonu’na “Eşbaşkanlık Mor Çizgimizdir” yazılı pankart asıldı. 

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, milletvekilleri Pero Dündar, Ayşe Acar Başaran, Feleknas Uca ve bölgedeki belediyelerin kadın eşbaşkanları, belediye kadın grup sözcüleri, il genel meclislerinin eş sözcülerinin katıldığı buluşma, demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenler anısına saygı duruşuyla başladı. 

Divan oluşturulduktan sonra programda ilk olarak konuşan Batman Belediyesi Eşbaşkanı Songül Korkmaz, kadınların mor çizgisi olan eşbaşkanlığın illegalize edilmeye çalışıldığını, eşbaşkanlığa yönelik saldırılara karşı mücadele etmeye devam edeceklerini vurguladı. 

‘BARIŞA VESİLE OLSUN’

Korkmaz’dan sonra HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan konuştu. Buldan’ın açıklamaları şöyle: “Batman ilimizde belediyemizin öncülüğünde özellikle 31 Mart yerel seçimlerinde halkımızın seçtiği, bir kısmı cezaevinde olsa bile, bir kısmı sürgünde olsa bile, kalanlarla bir araya gelip, sizlerle burada yerel yönetimler ve süreci tartışmak üzere iki günlük bir toplantı aldık. Bu toplantının ilk günü kadın seçilmişlerimiz, kadın belediye eşbaşkanlarımız ve kadın belediye meclis üyelerimizle yapmayı planladık. Ben bu toplantının verimli bir toplantı olacağının, önümüzdeki dönem açısından bizlere güç katacağına, barışa, demokrasiye ve özgürlüklere vesile olmasını temenni ettiğimi ifade etmek istiyorum. 

BARIŞ SÜRECİNİN BİTİRİLMESİ İÇİN KATLEDİLDİ

9 Ocak özellikle biz kadınlar açısından önemli bir gün. 3 kadın siyasetçinin Fransa’nın başkenti Paris’te katledilen Sakine, Fidan ve Leyla’nın katledilişlerinin yıl dönümüydü. Bu 3 Kürt kadını, Kürt siyasetçisi çok planlı bir şekilde ve dünyanın gözleri önünde katledilirken, aslında bu katledilişin amacının özellikle barış ve müzakere sürecinin başladığı tarihlere denk gelmesi, Sayın Öcalan’la görüşmelerin yapıldığı bir tarihe denk gelmesi, aslında barışa, demokrasiye ve özgürlüklere vurulmuş bir darbe olarak nitelendirmek elbette önemlidir. 3 kadın siyasetçi şahsında aslında, bu katliam bir sürecin bitirilmesine, bir sürecin darbe almasına ve heba edilmesine de vesile olacak bir katliam olarak nitelendirmek gerekiyor. Evet, Sayın Öcalan ile görüşmelerin başladığı bir tarihti. 9 Ocak tarihinden bir gün önce İmralı Adası’nda bir görüşme gerçekleşmişti ve barış ve müzakere sürecinin adımları atılmıştı. Tam da ertesinde Sakine, Leyla ve Fidan’ın katledilişi ve bir çözüm karşıtı, barış karşıtı güçlerin bu planlı katliamı gerçekleştirmesine vesile oldu. Bir kez daha yaşamını yitiren Sakine, Fidan ve Leyla’nın şahsında kadın arkadaşlarımızı ve yoldaşlarımızı anmak istiyorum. Bir kez daha ailelerine başsağlığı dileklerimi iletiyorum, biz kadınların da başı sağolsun. 

BARIŞI HAKİM KILMAK İÇİN NE GEREKİYORSA YAPACAĞIZ

Elbette ki barış ve çözüm bu topraklara gelecektir. Barış yolunun, çözüm yolunun, halkımıza karşı boyun borcumuz olduğunu da belirtmek istiyorum. Çünkü biz biliyoruz ki barış ve müzakere süreçlerine, insanların yaşama, geleceğe bakış açısının daha da güçlendiği süreçlere darbe vurmak isteyenler elbette olacaktır. Ancak biz kadınlar olarak barış ve müzakere süreçlerini geliştirmek ve büyütmek, bu topraklara hakim kılmak adına ne gerekiyorsa yapacağız. Bugün yine aramızda olması gereken arkadaşlarımız var. Halkın iradesi olarak seçilen ancak AKP darbesi sonucu bugün aramızda olmayan, bir kısmını cezaevinde, bir kısmını sürgünlerde olan kadın arkadaşlarımızı selamlayarak konuşmama başlamak istiyorum. Sevgili Gültan Kışanak şahsında, tüm seçilmiş belediye eş başkanlarımıza buradan, bu yapı adına selam ve sevgilerimi gönderiyorum. Onlar her ne kadar fiziken aramızda olmasalar bile, hem mücadele şahsında hem de yaptığımız tüm çalışmalar adına bizimle birlikteler. Gültan Kışanak’lar, Mukaddes Kübilay’lar, Nurhayat Altun’lar, Edibe Şahin’ler ve burada ismini sayamadığım onlarca kadın belediye eş başkanımız bugün burada değiller ancak onlar cezaevinde bile olsalar, bize her türlü gücü ve katkıyı sağladıklarını biliyoruz. Bizlerin bir kadın mücadelesi geleneği var. Bu gelenek çok güçlü bir gelenektir. Kadın mücadelesi geleneği yıllardır devam eden ve dönem dönem belli ivmeler kazanan bir gelenektir. Sistem tarafından sekteye uğratıldığı dönemleri de yaşadık. Özellikle yaşadığımız bu son dönemlerde çok yoğun baskı ve şiddete maruz kaldığımızı da belirtmek isterim. 

HEP’TEN, HADEP’TEN BUGÜNLERE GİDEREK BÜYÜDÜK

Bizim geleneğinden geldiğimiz özellikle HEP’in kuruluşu ile birlikte, o dönem tek bir milletvekiliyle kadın temsiliyetimiz vardı. 1999 yılında HADEP ile birlikte 3 kadın belediye başkanımız ile bu mücadelenin fitilini ateşlemiş olduk. Kadınlar o günlerden bugünlere daha da güçlenerek ve daha da büyüyerek, tüm mekanizmalarımızda en güçlü temsiliyeti bulma adına çok büyük çaba sarf ettiler ve önemli gelişmeler gösterdiler. Biz kadınlar olarak belki o dönemlerde belki tektik, azdık ancak giderek büyüdük ve giderek çoğaldık. Kadınların tüzel hiç bir konuma sahip olmadığı bir parti yapısından çok önemli bir dönüşüm elde ettik. Bugünlere dönüp baktığımızda başta eş başkanlık olmak üzere karar mekanizmalarında eşit temsiliyeti, eş başkanlık ile birlikte hayata geçirdik.

BASKILARA RAĞMEN YILGINLIK İÇİNE GİRMEDİK

Burada elbette ki tüm kadın arkadaşlarımızın, hepimizin çok büyük emeği ve çabası var. Bu emek ve çaba elbette ki çok kıymetli. Bu çalışmalar sırasında bizler sistemin hedefi haline geldik. Sistemin hedefi haline gelirken de çoğumuzun büyük zorluklar yaşadığını ve bu zorlukları karşısında hiçbir zaman bir yılgınlık içine girmediğini ve büyük bir çaba sonucunda da sisteme karşı büyük bir mücadele ve direniş sergilediğini de ifade etmek isterim. Eşbaşkanlık sistemini uygulamaya soktuğumuz günden itibaren yüzde 35 pozitif ayrımcılık oranından yüzde 45 kota sistemine geçtik. Sonra da yüzde 50 kadın temsiliyeti ile eşit temsiliyete doğru gittiğimiz, bunu hayata geçirmeye çalıştığımız dönemleri yaşadık. Özellikle il ve ilçe eşbaşkanlıkların da uygulamaya soktuğumuz eşbaşkanlık sistemi 2014 yerel seçimleriyle birlikte belediye başkanlıklarında da uygulamaya geçirilerek bir araya geldiğimizin göstergesi olarak kadın eşbaşkanlıkları var etmeyi önümüze koyduk. 

KADINLARDAN KORKTUKLARININ GÖSTERGESİ

31 Mart Yerel Seçimleriyle kadın arkadaşlarımızın belediye eşbaşkanlıkları seçiminde büyük başarı elde ettik. Ancak bu başarıyı gölgelemek isteyen AKP hükümetinin kayyım sistemiyle belediye eşbaşkanlıklarımıza kayyım ataması, belediyelerimiz gasp etmesi ve birçok belediye başkanımızı cezaevlerinde rehin tutması, kadınların ve çalışmalarından ne kadar korktuklarının ve çekindiklerinin göstergesidir. Bizlerden korkuyorlar. Bu kadar pervasızca bize saldırmalarının bize yönelmelerinin, kadın eşbaklarımızı tutuklamalarının, belediye eşbaşkanlarımızı tutuklamalarının, özellikle kadın eşbaşkanlarımzın çalışmalarını sekteye uğratmalarının, açılan kadın kurumlarının kapatılmasının bütün bunlar bizden ne kadar korktukların gösteriyor. 

AKP KADINLARDAN KORKUYOR

Evet, bugün AKP hükümetinin kadınlardan, HDP’den, barış ortamından, demokrasiden, özgürlüklerden korkması ve saldırıya geçmesi kadınları tutuklaması; bütün bunlar korku imparatorluğu üzerinden kendisine yeni bir alan açma girişimidir. Onlar korku ile baskı ile şiddet ile ayakta duran ve koltuklarını korumaya çalışan bir yapı olarak gittikçe eriyen ve siyaseten bir yapı olduklarının farkına varmaları gerekiyor. Oysa bizler öyle değiliz; bizler her türlü mücadele ve direnişle gittikçe çoğalan bir partiyiz. Her türlü baskıya tutuklamalara hakkımızda açılan davalara rağmen gittikçe büyüyen bir partiyiz. Bugün AKP hükümetinin HDP’ye saldırması, kadınlara saldırması, barışı ve demokrasiyi talep edenlere saldırması kendisinin bittiğinin bir göstergesidir. Sadece Türkiye içerisinde değil, Ortadoğu’da bir çıkmaza giren bir ülkenin, bütün sorunları çatışarak, baskıyla çözmeye çalışan bir sistemin, bir hükümetin ve bu ülke içerisinde bütün bu muamelelere rağmen barışı, demokrasiyi isteyenleri bastırmak isteyen bir ülkenin başka ülkeleri de çatışma içerisine sokarak, kendisini var etmeye çalışan bir ülke var karşımızda.

SORUNLARI ÇATIŞMALARLA ÇÖZMEYE ÇALIŞAN BİR ÜLKE 

Bugün Ortadoğu’da başta Suriye’nin Rojava’sı olmak üzere Libya ile yine İran ve Irak ile devam eden çatışmalı dönemde Türkiye’nin tavrına baktığımız zaman bütün sorunları çatışmalarla çözmeye çalışan bir ülke gerçekliği var. Dün Cumhurbaşkanın şöyle bir ifadesi vardı; ‘Bizi Suriye’ye davet ettiler, gittik. Libya’ya davet ettiler biz gittik’ dedi. Şimdi Kuzey ve Doğu Suriye’de Cumhurbaşkanı'nı, Türkiye’yi davet eden kimdir? Sizi Esad mı davet etti, sizi halklar mı davet etti de siz Suriye’ye gittiniz? Orada terör koridoru olduğunu söylüyorlardı. O terör koridorunu yıkmaya gittiklerini söylüyorlardı. 

BARIŞ KORİDORUNU YIKMAYA GİTTİNİZ

Siz oraya barış koridorunu yıkmaya gittiniz, bozmaya gittiniz. Oradaki halklar Kürt’ü, Türk’ü Ermeni, Süryani, Arap’ıyla beraber yaşayan halkların huzurunu bozmaya gittiniz. Siz oradaki demografik yapıyı bozmaya gittiniz. Türkiye halkları, Türkiye toplumu ne Suriye’ye gidişinizden memnun, ne Libya’ya gidişinizden memnun, ne de diğer Orta Doğu ülkelerinde gösterdiğiniz tavırdan memnun. Çünkü sizin oralara gidişiniz Türkiye halklarına kriz ve kaos olarak geri dönüyor. 

TÜRKİYE HALKLARI SAVAŞ İSTEMİYOR

Başta ekonomik kriz olmak üzere Türkiye’yi her türlü kriz ve kaosla karşı karşıya bıraktığınız bu dönemde yaptığınız yanlışlar ve içinde olduğunuz çıkmazlar Türkiye toplumuna ayrı bir fatura olarak geri dönüyor. Türkiye toplumu savaş istemiyor, kadınlar savaş ve çatışma istemiyor. Türkiye halkları bu çatışmalardan, savaşlardan rahatsızlık duyuyor. Size tepkisini de önümüze koyulacak ilk sandıkta gösterecek. Bizler HDP olarak, hem yerel hem her merkezi anlamda gittikçe büyüyen ve güçlenen bir parti olarak bundan sonraki dönem açısından neler yapmamız ve mücadeleyi nasıl büyüteceğimiz ve nasıl genişlettireceğimizi burada tartışacağız. Bu tartışma ile birlikte önümüze yeni yollar, yeni hedefler koyacağız.

ÖNÜMÜZDEKİ YILLARI KADIN YÜZYILI YAPACAĞIZ

Kadın arkadaşlarımızı cezaevlerinden çıkarmak, özgürlüklerine kavuşturmak, yerel yönetimler aracılığıyla kadınların yaşamın her alanında yaşadığı sorunları yerinde tespit etmek bizlerin görevidir. Bu görev ve sorumluluğu bilerek çalışmalarımızı daha örgütlü ve güçlü bir şekilde yapmak sorumluluğumuzdur. Bizler örgütlü bir şekilde çalıştığımız oranda ve bu mücadeleyi daha da büyüttüğümüz, daha da katkı sağladığımız oranda Türkiye genelinde kadınların yaşadığı soruları yerinde çözmek, hem de genel anlamda barış ve demokrasi süreçlerine katkı sağlamak adına çok şey yapabileceğimizi biliyorum. Biz kadınlar güçlüyüz. Biz kadınlar bu güçlülüğümüzle, bu kararlılığımızla önümüzdeki dönemi kadın yüzyılı yapmak adına başarıya ulaştırmak gibi bir sorumluluğumuz var. Ben bir kez daha bu çalışmadan, bu toplantıdan büyük sonuçlar çıkaracağımızı ve önümüzdeki döneme büyük katkılar sunacağımız bir toplantı olmasını temenni ediyorum. Önümüzdeki dönem bizler için zorlu da olsa AKP’nin bizlere ve kadınlara karşı bu şiddeti bitirmeyeceğini düşünerek bu daha da güçlendirmemiz gerektiğini söylemek istiyorum. Onlar saldırmaya devam edecekler ancak bizler onların karşısında daha güçlü daha kararlı bir duruş içinde önümüzdeki yılları bir kadın yüzyılı yapma çabası içinde olacağız.”

Buldan’ın konuşmasının ardından program basına kapalı olarak devam etti.

Mezopotamya Ajansı