CHP: ''ÖSO’ya dikkat edin, yarın başınıza iş açacak''

CHP: ''ÖSO’ya dikkat edin, yarın başınıza iş açacak''
Güncelleme:

CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz, hükümet yetkililerini ÖSO konusunda uyararak "Bu, tarihî bir konuşmadır: ÖSO'ya dikkat edin diyoruz, yarın başınıza iş açacaksınız" dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ardahan Milletvekili Öztürk Yılmaz, Meclis Genel Kurulunda Afrin Hakeratına ilişkin konuştu.

Öztürk Yılmaz, operasyonla ilgili CHP’ye dönük haksız ve provakatif açıklamalar olduğuna işaret ederek şöyle konuştu: “Cumhuriyet Halk Partisinin imajıyla oynamak, bu ülkeyi kuran bir partinin imajını sorgulamak herhâlde hiç kimsenin hakkı ve haddi olmamalı. “Millî ordu” deniyor ÖSO’ya. Bizim bir tane millî ordumuz var, o da: Türk Silahlı Kuvvetleridir. Biz ÖSO’yu hiçbir zaman bir millî ordu olarak görmüyoruz. Bakınız, burada tarihî bir uyarıyı yeniden yapmak istiyorum: Bizim devletimizin başına bunlar bela olacak. Bunlar ileride size sorun çıkaracak. Biz söylediğimiz zaman hakaret yiyoruz ama doğruyu söylemek zorundayız.

“CİHATÇI GRUPLARDAN HİÇ KİMSE MEDET UMMASIN”

Bunlar nefret söylemi kusan gruplarla iç içeydiler, yıllarca orada kanlı savaşı yaptılar ve biz bunların hepsini biliyoruz. Gerçek apaçık ortadadır. Kimse gerçeği saklamasın. Cihatçı gruplardan, radikal gruplardan, bunlardan hiç kimse bir medet ummasın. Bunlar oradaki bütün ahaliye, Türk olsun, Kürt olsun, Arap olsun, Yezidi olsun, Ermeni olsun hepsine düşmandır. Bunlar Selefi bir gelenekten geliyor. Bunları savunmak bizim görevimiz olmamalı. bir ÖSO seviciliği almış gidiyor. Ya benim kahraman askerim ÖSO’ya ihtiyaç mı duyardı? Ne alakası var? Onu siz, bir taraftan FETÖ belasıyla yarısını neredeyse yıprattınız, şimdi ÖSO belasıyla yıpratıyorsunuz. Benim bunu söyleme hakkım var. Bu, Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan herkesin yarın pişmanlık duyacağı bir konudur. Bunun lâmı cimi yok, açık açık konuşmak lazım.”

“BU TARİHİ BİR KONUŞMADIR, ÖSO’YA DİKKAT EDİN”

Hükümete “ÖSO’ya nasıl güvenirsiniz?” diye soran Öztürk Yılmaz şöyle devam etti: “‘Şimdi, Amerika’yla hareket ettiniz; efendim, ÖSO’cuları Amerikalılar da desteklemiş. İşte bak, gidip Amerika’da da gizli gizli görüşüyor bunlar. Bunlar Katar’la görüşüyorlar, Suudi Arabistan’la görüşüyorlar, onunla görüşüyorlar, bununla görüşüyorlar; yahu bunlara nasıl güvenirsiniz siz, nasıl olur böyle bir şey? Biz bunlara ne kadar güvenebiliriz? Bunları biz Türk askerinin önünde nasıl gösterebiliriz? Türk askerini onların bir yedek unsuru gibi nasıl takdim edebiliriz? Biz hakikaten neredeyiz, hangi noktada duruyoruz? Şimdi, bakınız, bunlar bütün o gruplar tarafından ve ülkeler tarafından desteklendiler. Hiçbir şeyimiz yok. Başka ülkeler bir şeyler yapıyor, biz peşinden gidiyoruz. Nereye kadar gideceğiz? Bu nasıl bir ulusal güvenliktir? Bu orduyu ÖSO’cularla eş değere, aynı kefeye koyan anlayış yarın burada “Kandırıldık.” demeyecek midir? Bu, tarihî bir konuşmadır: ÖSO’ya dikkat edin diyoruz, yarın başınıza iş açacaksınız.

“BÖLGEYİ KANA BULAYACAKLAR”

Efendim, biz bunu dediğimiz için diyorlar ki: “Yahu, bizi Avrupa’ya şikâyet ediyor. Bak, dikkati bizim üzerimize çekiyor.” diyorlar. Siz onu yanınıza aldığınız için biz bunu söylüyoruz; yoksa biz size bunu söylediğimiz için siz onu yanınıza almıyorsunuz. Tersten oluyor. Ve yarın bu gruplar maalesef bölgeyi kana bulayacaklar. Ben radikal cihatçı gruplar konusunda tarafım, şahıs olarak da tarafım. Ben bunların ne pislikler içerisinde olduklarını biliyorum. Kimin eli kimin cebinde? Kim parayı veriyorsa onun peşine gidiyorlar, kim azıcık onlara şey yapsa istihbarat örgütleri… Hepsi onların elinde, istihbarat örgütlerinin elinde bunlar. Cephede sizinle görüntü verirler, arka tarafta Amerika’nın, Rusya’nın elinde bunlar, İran’ın elinde, başka örgütlerin elinde bunlar. Bunları bir ordunun parçası hâline getirmek yanlıştır, Türk ordusunu yıpratmak yanlıştır. Zaten yıpranmış; istihbaratımız yıpranmış, bürokrasimiz yıpranmış, her şeyimiz yıpranmış. Yetmiyormuş gibi, sanki ihtiyacımız varmış gibi… Türk ordusunun burada ihtiyacı yok kimseye. Bu operasyonu kendi imkân ve kabiliyetiyle yapacak güçtedir. Sanki zayıfmışız, ihtiyacımız varmış bizim, aman, onlar olmasaymış bir şey yapamazmışız gibi bir takdime kalkışmak yanlıştır ve bu yanlışı maalesef tekrar ediyoruz.”