Davutoğlu'ndan Çanakkale açıklaması

Davutoğlu'ndan Çanakkale açıklaması

Başbakan Davutoğlu, Çanakkale Kara Savaşları'nın 100. yılı kapsamında düzenlenen etkinlikte çok çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun katılımıyla, Çanakkale Kara Savaşları'nın 100. yılı kapsamında İstanbul Kongre Merkezi'nde "Çanakkale 100. Yıl Barış Zirvesi Yüksek Düzeyli Oturumu" düzenleniyor. Davutoğlu "100 yıl önce acılı savaşlar yaşamış olabiliriz ama 100 yıl sonra barışı inşa etmek için işte şimdi tam vaktidir, gün bu gündür" dedi.

İşte Ahmet Davutoğlu'nun konuşmasından satırbaşları:

"İSTANBUL'UN DİĞER İSMİ MUTLULUK DİYARIDIR"

Her şeyden önce hükümetim ve ülkem adına hepinize hoşgeldiniz diyorum. Çok anlamlı bir yıldönümünde barışı konuşacağız. Bir savaş üzerinden barışı konuşmak erdemlerin en büyüğü. Üç imparatorluğa başkentlik yapmış, her kültürden her dinden yaşayanları barış içinde yaşatmış çok köklü bir şehir, hepiniz barış diyarı İstanbul’a hoş geldiniz. İstanbul’un diğer isimlerinden biri Dersaadet’tir yani mutluluklar diyarı.

Birinci dünya savaşı, bir cihan bir dünya savaşıydı. Hem kapsam itibariyle, her coğrafyadan gelen insanlar farklı cephelerde savaştılar. Hem de başta hava kuvvetlerinin etkin kullanımı dolayısıyla son derece tahrip edici bir savaştı. 100 yıl önce Çanakkale’de iki ayrı safta olanların psikolojilerini düşündüğümüzde, o kapsamlı mücadelenin üzerine tefekkür etme imkanımız olur.

İSTANBUL DÜŞERSE BAĞDAT'TA DÜŞER DİYE DÜŞÜNDÜLER

Bir tarafta savunanlar, sadece Türkiye’de yaşayanları kast etmiyoruz, Afrikalılar, Balkanlar'dan gelenler, Boşnaklar, Filistin'den gelenler. Şu anda belki 30 ülkeye yayılmış şekilde, bu ülkeye gelmiş olanlar savunanlar safındaydı. Çanakkale’ye gelen, İngiliz, Fransız, değişik diyarlardan gelenler. Karşılıklı iki ayrı psikoloji hakimdi. Şimdi bir çok ıraklı liderle bir araya geldiğimizde, ki ıraklı dostlarımızın bir çoğu bana benim büyükdedemde Çanakkale’de savaşmıştı demiştir. Onlar hep beraber İstanbul’u, İstanbul düşerse Bağdat’ta düşer, Bağdat’ta Kudüs’ü de kaybederiz diye düşündüler.

ERMENİ TABURLARI YAHUDİ TABURLARI VARDI

Ermeni taburları, Yahudi taburları da vardı, Rumlar, Hristiyanlar hep beraber barış içinde yaşadıkları istanbul’u savunuyorlardı. Öylesine etkin bir savunmaydı ki bu, Türkiye’de hiçbir okul yoktur ki varolmuş olsun bir neslini savaşta kaybetmemiş olsun. benim okuduğum İstanbul lisesi, altın nesil savaşa gittiler ve hiç gelmediler. O yüzden lisenin duvarları sarı renkti, pervazları siyaha boyandı, hala lisenin rengi sarı siyahtır.

Bir tarafta savunanların psikolojisi. Peki gelenler? Avustralya’dan Hindistan’dan gelenlerse onurlu bir zafer için geldiler. Belki kulaklarına türkleri durdurmazsak, gelirler Avustralyayı da alırlar demiş olabilirler. Bu işin psikoloji tarafı.

"SAVAŞIN AHLAKINI BİZE ÖĞRETTİLER"

Ama bir de savaşın ahlakı var. Savaş hiç olmamasını dilediğimzi bir eylemdir. Keşke barış içinde yaşasaydık. Maalesef insanlığın da bir gerçeği. Ama Çanakkale Gelibolu’da savaşanlar bir destan bıraktılar. Savaşın ahlakını bize öğrettiler. Öylesine hatıralar yaşandı ki, birkaç saat sonra birbirlerini öldürecek olan askerler, ateşkes verildiğinde sigara ikram ettiler, türk kahvesi ikram ettiler. Böylesine centilmence böylesine kahramanca böylesine insani yoğunluğu yüksek bir savaşı insanlık tarihi görmedi. Hiç kimse bir diğerine hakaret etmedi, bayrağına saygısızlık yapmadılar. Utanılacak bir iz bırakmadılar.

"BÜYÜKDEDELERİNİZ KAHRAMANCA SAVAŞTI"

Onun için biz Türkler, bizim karşımızda savaşmış olanlar mertçe savaştığında onları hayırla andık. Ve şimdi Avustralya ve yeni Zelanda başbakanları huzurunda bir kez daha söylüyorum ki, sizlerin büyükdedeleriniz farklı amaçla da gelmiş olsalar da kahramanca savaştılar. Benim büyükdedemin kardeşi de Çanakkale’de şehit düşmüştü ve o nesil adına da Gelibolu’da kahramanca savaşan bütün askerleri, o ülkeleri saygıyla hürmetle selamlıyorum.

Çok acılar yaşandı. Irak’tan Bağdat’tan Basra’dan gelen Gelibolu’yu savunanlar vardı. 30 Nisan 1916’da, bu kez türkler ırak için savaştılar. Ve bir bilinç oluştu. Cumhuriyetimize gidecek olan kilometre taşlarının çanakkale’de bizim dedelerimiz tarafından atılmış olmasıydı. Oradaki Anafartalar komutanı olarak orada bulunan Gazi Mustafa Kemal, beş yıl sonra Meclis’in ilk başkanı olarak seçildi 1923’te de Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına öncülük etti.

Nasıl biz milli bilincimiz açısından Çanakkale’den miras aldık, ben Avustralya’ya gittiğimde, Anzak torunlarını gördüğümde, Avustralya ve yeni Zelanda kimliği de, Gelibolu sırtında şekillendi. Oraya tek tek gelen Anzak askerleri, dönerken biz yeni Zelandalıyız diyerek döndüler.

"DESTANI BİRLİKTE YAZDILAR"

Örnek bir destan yazdılar. Biz bugün o destanın hatırasına hep beraber buradayız. Osmanlı ordusu safında savaşan bütün askerlerin geldikleri ülkelerden temsilciler görüyorum. Karşı safta gelip de burada hayatını kaybedenlerin torunları olan yine bu salonda bulunan devlet yetkililerine değerli dostlarıma da ifade ediyorum ki, sizlerin ve bizlerin dedelerimiz asırlarca unutulmayacak bir destanı birlikte yazdılar.

Bakınız savaşı mertçe yapmak lazım. İnsani ve ahlaki unsurları da gözeterek yapmak lazım. Ama savaş sonrası tutum da önemlidir. O savaşlardan bir nefret kültürü de üretilebilir, bir dostluk da üretilebilir. Biz Türkiye ile Avustralya, yeni Zelanda arasında inşa etmiş bulunuyoruz.  Bir komutan mustafa kemal Atatürk 1934 yılında Anzak annelerine destanımsı bir hitapta bulundu “onlar bu toprakllarda can verdikten sonra bizim evlatlarımız olmuştur. Burada bir dost vatanın topraklarındasınız. Sizler Mehmetçikle koyun koyunasınız. Analar, evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içinde rahat uyuyacaklardır”

"SAVAŞLARDAN DERS ÇIKARALIM"

Bir Anzak annesi ise şunları yazdı, daha az bilinir “Gözyaşlarımız dindi. Bir ana olarak bana bir güzelim teselli bahşetti. Yavrularımızın huzur içinde dinlendiklerinden eminiz. Çünkü söylediğiniz sözler ancak bir öz babanın sözleriydi Johnny’ler Tony’ler, Ahmetlerle Mehmetlerle savaşmak için gelmişlerdi. Gün bugündür, hepimiz savaşlardan nefret kültürü ve kötü hatıralar üzerinde inşa edecek bir öfke kültürü üretmeyelim. Savaşlardan dersler çıkaralım.

Hiçbir tarih kitabımızda, hiçbir konuşmamızda biz çanakkale’de bizim topraklarımızı işgal etmekiçin gelenlere düşmanca bir söz sarf etmedik. Saygı duyduk, saygıyı hak ettik. Gelenler kendi onurları içinde çalıştılar. Aynı yüzyılın içinde çok büyük acılar yaşadık, Balkan savaşlarında. Balkan coğrafyasından gelen devlet başkanlarımız var, hepsine hoşgeldiniz diyorum. Makedonya’ya Sırbistan’a Bulgaristan’a Kosova’ya Yunanistan’a hepsine. O acılar üzerinden yüz yıl sonra biz 2012’de Balkan Barış zirvelerini yaptık. Balkan savaşlarının yüzüncü yılında bütün coğrafyayı gezip gelin balkan barışı kuralım dedim. Acılar yaşanmıştı, ama üsküp ve bütün Saraybosna bütün o güzel şehirler hepimizin şehri. İstanbul’da bütün balkan milletlerinin şehridir.

"DÜNYA BARIŞI İNŞA EDELİM"

Şimdi 2015’teyiz, çağrımız yine aynı çağrı. Nasıl Balkan Barışı diyoruz, Çanakkale barışı üzerinden de değerli dostlarımla birlikte gelin I. Dünya Savaşı'ndan sonra bir dünya barışını inşa edelim. Nefret dili üretmeyelim. Hayatını kaybeden kim varsa, biz hepsine şimdiden ve bütün geçmişimiz açısından da taziye dileklerinde bulunduk. Ama birileri o dönemde yaşanan acılar üzerinden, hele hele üçüncü taraflar, yeni bir düşmanlık tohumu ekmeye kalkışıyorlar. Bizim mesajımız açık, İstanbul artık Avustralyalıların yeni Zelandalıların da şehridir. Hepiniz hoşgeldiniz safalar getirdiniz.

Bir daha o savaşın yaşanmaması için gelin bugün burada hep birlikte bir barış ahitleşmesinde bulunalım. Nefret dilini terk edelim. Tarih üzerinden milletleri yargılamayalım. Acılardan yeni çatışma kültürünü oluşturmayalım. Bilim adamlarına katkılarından dolayı teşekkür ediyorum. pakistan’dan cezayir’e afganistan’dan makedonya’ya kadar bütün dostlarımız burada. Bir bilim adamı olarak da geliştirdiğimiz bilimsel yaklaşımlarla, savaştan barışın nasıl üretilebileceğini yeni neslin zihnine kazıyalım. Ben bugün gerçekleştirdiğimiz barış zirvesinin ilk adımlarından biri olacağına inanıyorum. Bütün arkadaşlarıma kardeşlerime bu barış kardeşliği için gösterdikleri gayret dolayısıyla teşekkür ediyorum.

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun açıklamalarının ardında toplantıya katılan yabancı konukların konuşmasına geçildi.