Davutoğlu'ndan çok sert sözler !

Davutoğlu'ndan çok sert sözler !

Başbakan Davutoğlu, katıldığı bir televizyon programında çok sert sözler söyledi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu özel bir televizyon kanalında açıklamalarda bulundu. HDP mitingindeki saldırının seçim sonuçlarını etkilediğini söyleyen Davutoğlu, "Şuanki seçimin ana sorusu ise AK Parti tek başına iktidar olacak mı olamayacak mı?" dedi. Suriye'deki savaşta kritik noktanın Halep olduğunu vurgulayan Davutoğlu, "28 Mayıs 2015’te Haseke’de DEAŞ, PYD ve Esed rejimi oturdu ve bir plan karşısında anlaştı." dedi. Başbakan Davutoğlu, Ankara'daki terör saldırısına ilişkin "Her zaman şüpheli olarak birtakım isimler tespit edilir. Kast ettiğim şey şu Türkiye demokratik hukuk devleti. Potansiyel şüpheli diye birisini tutuklayamazsınız. Türkiye antidemokratik bir ülke değil." diye konuştu.

İşte Davutoğlu'nun açıklamalarından satırbaşları:

ANKARA'DAKİ HAİN SALDIRI

Ankara'daki hain saldırıya ilişkin olarak hemen harekete geçtim. Titiz bir çalışmayla soruşturma yürütüldü. 24 saat içinde alandaki parçalar temizlendi, tutanaklar tutuldu. Olayın oluş anından itibaren şüphelilere ilişkin veriler toplandı. Bizim için 4 olağan şüpheli: DAEŞ, PKK, DHKP-C ya da Suriye rejimi gibi dört ihtimal vardı. Burada istikrarı tehdit eden sürece dair harekete geçtik. Kandil'de fedailerin intihar saldırları için yetiştirildildiğini ve Türkiye'ye gönderildiğini biliyoruz.

"POTANSİYEL ŞÜPHELİ DİYE BİRİSİNİ TUTUKLAYAMAZSINIZ"

Her zaman şüpheli olarak birtakım isimler tespit edilir. Kast ettiğim şey şu Türkiye demokratik hukuk devleti. Potansiyel şüpheli diye birisini tutuklayamazsınız. Türkiye antidemokratik bir ülke değil. 'Muhtemelen suç işleyebilir' diye gözaltına alınacak bir ülke değil. Her tutuklamanın delillendirilmesi lazım. Şunu kast ediyoruz: Hiçbir vatandaşın hukukunu zedelemeden takip edeceksiniz. Suça doğru gidiyorsa doğru zamanda yakalayacaksınız. 'Şüphelendiğimiz adamı alırız' deseydik Türkiye Suriye gibi algılanırdı.

"KILIÇDAROĞLU VE BAHÇELİ KATILMADI"

Sayın Kılıçdraoğlu, keşke hükümet içinde yer almayı kabul etseydi bütün bu süreci birlikte yürütürdük. Ama elini taşın altına koymadı. Sayın Bahçeli de aynı şekilde. Seçim hükümetinde yer almak istemediler.

"CESETLER TESPİT EDİLEMİYOR"

Potansiyel suçlku oldu diye birini tutuklayamazsınız, şüphelenirseniz taklip edersiniz. Türkiye, anti-demokratik bir ülke değil. Muhtemelle insanları içeri alamayız. Her tutuklamanın dellillendirilmesi lazım. Demokratik hukuk devleti kuralları içinde büyün güvenlik tedbirlerini almak hassas bir terazide, ipin üzerinde yürütmek gibidir.

Genellikle canlı bombaların tümünün infilak etmesinden dolayı, ceset tespit edilemiyor. 3 el, 2 gün içinde 21 milyon parmak iziyle karşılaştırıldı. Birinin tespiti gerçekleştirilemedi ve detaylı açıklama yapıldı. DAEŞ dediğimiz yapı, 3 sene öncesinde çıkmış ama Irak işgaline kadar kökü dayanan bir yapı. DAEŞ'e sürekli su akıyor, bu havuzun içinde kimler irtibat kuruyor ve Türkiye'de kimler katılıyor bun bakmak lazım.

"TWITTER'DAN IP ADRESLERİ ALINDI"

Büyük bir terörist havuzu var ve sürekli su akıyor.

Bir taraftan orada ceset parçaları var, diğer taraftan bu süreçteki bütün tweetler tetkik edildi. Bazı twitter hesaplarında çok ilginç bulgulara rastlandı. Ankara'da bomba patlayacak, ikinci Suruç olacak diye tweetler bulundu.

Bunların IP adresleri twitter'dan alındı. Bu kişilerin, Türkiyer'de bazı sansasyonel işlere imza etmiş kişilerle irtibatlı çıktılar. Çok fazla bilgi vermek istemiyorum ama kamuoyunu yönlendirme maksatlı sansasyonel işlere imza atmış isimler.

Dolayısıyla bir Terör örgütü yok. Bir havuz var. Bir kokteyl durumu var. Bu isimlerden biri mesela yabancı bir ülkeye gidiyor ve birkaç saat kalıp geri geliyor. Başlıyorsunuz bu sefer acaba bu şeyin arkasında kimler var.

İşimiz o kadar kolay ve çabuk sonuca ulaşılabilir değil. Ama mutlaka bunun hesabını soracağız. Bu işin arkasındakileri de piyonları da ortaya çıkaracağız. 99 vatandaşımızın kanı yerde kalmayacak. Bir partinin eş başkanı çıkıyor

128 diyor. Millet tahrik olmayınca özür diledi. Biz dakika dakika takip ettik. Her birisi bizim canımız. 99'la 128 arasında büyük fark var. O da tuttu orada tahrik etti. Daha vahim bir tahrik söyleyeyim... Olay olmuş, yaralılarımız hastanelere kaldırılmış. Biri eline megafon almış, kan anonsu yapıyor hastanenin önünde. Neden? İsteniyor ki; binlerce insan hastanelerin önüne aksın ve halkı tahrik ederek kaos çıkaralım.

“HDP ÖZÜR DİLEDİ”

Birileri kolaylıkla ve sorumsuzca devlete katil diyen, halkı devlete karşı tahrik eden, uluslararası basına çıkıp devleti şikâyet eden bir partinin eş başkanı olabilir. Buna karşı dikkatli davranmalıyız.

Şuanda 99 vatandaşımızın derdindeyiz ve onların kanı yerde kalmayacak. Çelişkili rakamlar konusunu gündeme taşıyorlar. Parti Eş Başkanı önce 128 ceset diyor sonra özür diliyor. Millet tahrik olmayınca özür diledi. Kan ihtiyacı varmış gibi davranıyorlar, millet hastanelere aksın ve kaos çıksın diye.

“SALDIRI SEÇİM SONUÇLARINI ETKİLEDİ”

Diyarbakır saldırısı seçim sonuçlarını etkiledi. 1 Kasım seçimleri öncesinde bir el ‘Türkiye’de olağanüstü şartlar var’ manipülasyonunu yapmak istiyor. 1977’de Taksim’de rahmetli Ecevit’in mitinginde saldırı olacak denmesinin ardından seçimler ertelenmiş ve sonuçları etkilemişti. Psikolojik olarak toplum etkileniyor.  Diyarbakır saldırısı HDP’nin seçimi geçip geçmemesini etkiledi mi? Bunu kendinize sorun. Şuanki seçimin ana sorusu AK Parti tek başına iktidar olacak mı olamayacak mı?

“28 MAYIS’TA 3 ÖRGÜT ANLAŞTI”

28 Mayıs 2015’te Haseke’de DEAŞ, PYD ve Esed rejimi oturdu ve bir plan karşısında anlaştılar. Tel Abyad DEAŞ tarafından PYD’ye terkedildi. Hepsi de muhalefete saldırı yapmayı kararlaştırdılar. Elimizde neredeyse tüm tutanaklara kadar bilgiler var. Üçünün de anlaştığı şey ılımlı muhalefetin zayıflatılması. Çatıştıkları yer, DEAŞ Palmera’yı almak istiyordu. Orası da yıkıldı biliyorsunuz. Yaşayan en antik kentlerdendi. Rejim hiç çatışmadan orayı DEAŞ’a terk etti. Tel Abyad’dan da DEAŞ çekildi. PYD koridoru kapattı. Rejim DEAŞ’tan bunun karşılığında rejimin zayıflatılmasını istedi. Türkiye sınırını DEAŞ ile PYD almak için toplantıda buluştular. Ne konuştuklarının tüm detayları var elimizde.

“GEREKİRSE PYD’Yİ VURURUZ”

Suriye’de etkin rolü oynamaya çalışıyoruz. Savaşın şuan kritik noktası Halep’tir. Böyle bir yapı olduğu zaman arada gri alan oluyor. Bazı silah kaçakçıları var hem DEAŞ’a hem PYD’ye çalışıyor. Kendilerine alan açmaya çalışıyorlar. Böyle bir kirli ortamda Türkiye’nin çok dikkatli olması gerekiyor. Bunun dışında Türkiye’yi tutmak için büyük gayret gösteriyoruz.

PKK, DEAŞ’a müteşekkirdir. Artık HDP ve PKK, ‘PYD meşrulaştı’ anlayışına kapıldı

Onların oyunlarını bozan bizim kararlı tutumumuzdu. Gerekirse PYD’yi vururuz. Türkiye’nin güveni için ne gerektirirse onu yaparız. Şimdiye kadar PYD’yi vurmamışsak, çözüm süreci devam ediyordu, Suriye üzerinden Türkiye’ye bir saldırısı olmamıştı. 2013 Haziran’ında buraya gelen Salih Müslim’e şu net mesajı verdik: Türkiye’ye yönelik herhangi bir işe karışmayacaksınız. Suriye rejimine tavır koyacaksınız.

DEAŞ Musul’u alınca, PYD meşrulaşınca Türkiye çözüm süreci ile devam ederse Türkiye’yi köşeye sıkıştırıp alanını daraltalım. Böyle bir kirli oyunu devreye soktuklarında tüm güvenlik önlemlerini tekrar devreye soktuk. Başbakan olduktan sonra Kobani olayı ile karşılaştıktan sonra tüm güvenlik birliklerini topladım. Güvenlik konseptini tekrar yapılandıracağız ve bunlara karşı hazırlıklı olmalıyız.
Suruç ve Ceylanpınar saldırıları Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak içindi.

ABD, Rusya ve müttefiklere verdiğimiz şu mesaj var: PYD Türkiye’ye zarar vermeye başlarsa bir an bile tereddüt etmeyiz. Şunu biz yaşadık. Bunu ABD’li dostlarımız çok iyi bilir. ABD, çok sofistike silahları Irak’a verdi. O silahlar nereye gitti? DEAŞ’ın eline geçti. O araçlar da DEAŞ’ın eline geçti. PYD’ye verilen silahların PKK’ya gitmeyeceğinin garantisini kim verebilir?

El Kaide’ye savaş açan ABD, el Kaide’ye destek veren örgütü masum görebilir mi?  Samimilerse silahlarını bıraksınlar. O zaman PYD’yi farklı bir yere alırız. PYD’ye verilen silahları kimse meşru kılamaz. Özgür Suriye Ordusu’na yardım edilsin, onlar gelsinler yanımızda bulunsunlar.

ANKARA PATLAMASI’NDAKİ GÜVENLİK ZAAFİYETİ VAR MIYDI?

4-5 gündür benim için tek şey var. Can derdimiz varken ben onları konuşurum. Siyasi miting, hesap vs. yapmadım bu arada. Gece 12'de güvenlik zirvesini topladığımda ilk sorduğum 'Gar'ın önü miting alanı mı?' bunu sordum. Bir hata varsa, millet adına sorarız. Miting meydanı olmadığı biliniyor.

Bomba taraması yaptıklarını öğrendim ve insan aramasının ise miting alanında yapıldığı bildirildi. Miting yapma kültürünü, yeni bir konsept ile değiştirilecek dedim. Önleyici bir tedbir eksikti. Güvenliğin bildiği rutini, terör örgütleri de bilir ve onun dışına çıkar eylemini yapar. Yeni bir güvenlik süreci için talimatı verdim. Rutin hiçbir uygulama olmayacak. Sürpriz bir uygulama, beklenmedik bir uygulama olacak. Vatandaşlarımızın da bize yardımcı olması lazım. Vatandaş polisi her an gaz sıkacak gibi görürse teröristleri engellemek imkansızlaşır.

"ANKARA'DAKİ PATLAMA SONRASINDA GAZ SIKILMADI"

Patlamadan sonra gaz bombası atılmadı. Olaydan sonra polislerden bir tanesinin kemikleri şey olmuştu linçten. Ne gaz sıktı ne de başka bir şey.

Göstericiler ile polis arasında ortak bir bilincin olması lazım. Polisin görevi onları korumaktır. Avrupa’daki gösterilerde ‘freeze’ diye bir şey var. Herkes kalacak orada diyorlar ve göstericilerin araması gerçekleştiriliyor anında.

“2 POLİS HUKUKA SEVKEDİLDİ”

Emniyet Müdürleri, soruşturmanın selameti için açığa alındı. Görevden almalar oldu. Soruşturmalar devam edecek. Cizre’deki olayda da aynısını yaptık. İddialar gelince ‘soruşturma başlatın’ dedim. Onların suçu tespit edildi ve hukuka sevk edilecekler.

“SORUMLULUK VARSA HESAP VERİRİZ”

Adalet ve İçişleri Bakanı partili değil. ‘Hemen kelle isterük’ ifadesi doğru olmaz. Hiçbirimiz soru sorulamaz değiliz. Ben AK Parti’nin genel başkanı’yım şuan geçici hükümete Başbakanlık yapıyorum. Bu arkadaşların hangi partiye oy verdiğini bilmem, sormam. Bir sorumluluk varsa ben dahil hukuk önünde hesap veririz. İdari soruşturmanın ardından gereken ne ise o yapılır.

1 KASIM’DA AYNI SONUÇ ÇIKARSA…

Biz neden seçime gidiyoruz? Tekrar seçime gidilmesin, istikrarlı hükümet ortaya çıksın diye. İlk hedefimiz tek başına iktidar çıkarmaktır. AK Parti’yi tek başına iktidar yapmaya çaba harcamalıyız. Farklı bir tablo ortaya çıktığında, 7 Haziran bizim için bir şoktu. Tek başına iktidar olamadığımız ilk seçimde. 7 Haziran’dan sonra Türkiye bir ekonomik krize kapılmamışsa, ülke ekonomisi, terörle mücadele bu kadar yürütülmüş, kamu düzeni korunmuşsa bunda en büyük pay AK Parti’nindir. ‘Ne hali varsa görsün’ denmedi. Taşın altına elimizi koyduk. Herkesle diyaloga açık olduk. 2 Kasım günü ne olursa olsun, Türkiye’nin neye ihtiyacı varsa onu yapacağız. Türkiye’de herhangi bir oyunun oynanmasına izin vermeyeceğiz.