Demirtaş: ''Son karar Erdoğan’ın. Ben Erdoğan’dan tahliye istemem''

Demirtaş: ''Son karar Erdoğan’ın. Ben Erdoğan’dan tahliye istemem''
Güncelleme:

Edirne F Tipi Cezaevi’nde 3 yılı aşkın süredir tutuklu bulunan ve sağlık sorunları yaşayan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "Son karar Erdoğan’ın… Ben Erdoğan’dan tahliye isteyecek değilim" dedi.

Demirtaş, “Biz siyasi rehineyiz” açıklamasının gerekçesini, “Milletvekilleri, onlarca belediye başkanı, binlerce HDP yöneticisi ve üyesi, AKP’nin siyasette çöküşünü önlemek amacıyla hapiste tutuluyor” sözleriyle açıkladı.

Demirtaş, tutukluluk incelemesinde “neden tahliye talep etmediğine” yönelik soruya ise “Son kararı veren Erdoğan’dır. Ben de Erdoğan’dan tahliye isteyecek değilim” yanıtını verdi.

Gelecek Partisi’ni kuran Ahmet Davutoğlu’nun “geçmiş yıllar nedeniyle samimi bir özür ve özeleştiri” vermesi gerektiğini belirten Demirtaş, “Tüm muhalefet bir araya gelerek gelecekte ülkenin nasıl toparlanacağını, yaraların nasıl sarılacağını tartışıp ortak bir demokrasi programıyla toplumun karşısına çıkmalıdır” dedi.

Demirtaş, Edirne F Tipi Cezaevi’nden Cumhuriyet’ten Alican Uludağ’ın sorularını yanıtladı:

"AKP-MHP içeri attırdı"

(“Siyasi rehineyim” sözü üzerine) Evet, biz siyasi rehineyiz. Milletvekilleri, onlarca belediye başkanı, binlerce HDP yöneticisi ve üyesi, AKP’nin siyasette çöküşünü önlemek amacıyla hapiste tutuluyor. AKP-MHP ittifakı “devletin bekası” yalanının arkasına sığınarak tüm muhalefeti ezmenin planlarını yapıp adım adım hayata geçirdi. Bizi içeri attıranlar, devlete el koyarak anayasayı askıya almış olan AKP-MHP ittifakıdır. Erdoğan, bunu meydanlarda, canlı yayınlarda söylemekten çekinmiyor bile. AKP-MHP ittifakının ortaklaştığı nokta, her türlü toplumsal farklılığı yok etmek için yürütülen ırkçı ve milliyetçi politikalardır. Dili, inancı, kimliği, yönelimi, yaşam tarzını, düşünceyi ve daha birçok şeyi tekleştirmeye çalışıyorlar. HDP gibi ağırlığı Kürtlerden oluşan, bununla birlikte tüm farklılıkların birlikte olduğu, demokratik bir çizgiyi bu nedenle bir tehlike olarak görüyorlar… Yasa ihlali anlamında tek bir suçumuz bile yoktur. AKP-MHP’nin yargıdaki uzantıları tarafından “siyasi rehine” olarak tutuluyoruz. Bunu, “Türkiye toplumunun” tamamı biliyor ama korku imparatorluğunun etkisi nedeniyle herkes söyleyemiyor. O korku imparatorluğu da yıkıldı, yıkılacak. Her şeyin cesurca konuşulacağı zamanlara çok az kaldı.

"Tahliyemi halktan istiyorum"

(“Tahliye talep etmiyorum” sözünün gerekçesi) Bizim “sözde tutukluluk” kararlarımızı hâkimler vermiyor ki onlardan tahliye isteyelim. Son kararı veren Erdoğan’dır. Ben de Erdoğan’dan tahliye isteyecek değilim, ben tahliyemi halktan talep ediyorum. Günü geldiğinde halk, “tüm siyasi rehinelerin” özgürlüğüne karar verecek. Bunun için halk, kendi özgürlüğünün peşinden daha çok koşmalı ve mücadele etmeli. Biz de bu mücadelenin bir parçasıyız. Zaten demokrasi ve özgürlük ile AKP-Erdoğan zihniyeti bir arada ve aynı anda var olamaz. Biri varsa diğeri yoktur. “Bizim rehineliğimiz” ise AKP’yi güçlendirmiyor, daha da zayıflatıyor.

"Yargı pespaye halde"

(AİHM’nin beraat kararı sonrası yeniden tutuklanması üzerine) “Siyasi kumpas” dediğimiz tam da budur işte. Yargı şu anda AKP’nin elinde pespaye bir haldedir. AKP’nin hukuk komisyonu gibi çalışan mahkemeler adalet dağıtabilir mi? 3 yıl önce AKP il yöneticisi olan bir avukat, alelacele hakim yapıldı ve bu “sözde hâkim” Sebahat Tuncel’i “yargılayarak” ona “skandal” bir ceza verdi. Şimdi biz buna yargılama mı diyeceğiz? Herkes bilmelidir ki şu anda yargı diye bir kurum yoktur, her şey tek bir kişiye bağlıdır. Dolayısıyla böyle bir düzende hiç kimse güvende değildir. Şunu da belirtmeliyim ki bu duruma karşı sesini yükseltmeyen herkes, istemeden de olsa bu adaletsizliğin suç ortağı olur. Bu nedenle sesimizi cesurca yükseltmeli ve bu adaletsiz, eşitsiz, haksız düzene artık bir son vermeliyiz.

"AKP sonrasına hazırlanmalı"

(2023’teki siyasi denklemler üzerine) Türkiye’nin artık AKP sonrasına hazırlanmayı ciddiyetle tartışması lazım. Ben HDP yönetimi adına konuşmuyorum ama şahsi fikrim, ayrımsız tüm muhalefet güçlerinin, asgari demokratik ilkeler etrafında ortak bir “demokrasiye geçiş programı” çıkarmak için aynı masada toplanma erdemini göstermeleri gerektiği yönündedir. Toplum, AKP sonrasında kolektif siyasi akıl ve işbirliğiyle hareket etmezse yaralarını saramaz. Aksine, yaralar daha çok kanar.