Diyarbakır Cezaevini İnceleme Alt Komisyonu

Diyarbakır Cezaevini İnceleme Alt Komisyonu

Komisyon, Diyarbakır Cezaevinde hükümlü olarak kalmış Dr. Güllüoğlu, Hasar ve Değer'i dinledi

TBMM (AA) - İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan alt komisyon, Diyarbakır Cezaevinde işkence görenleri dinledi.

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan ''12 Eylül Askeri Darbesinden Sonra Oluşturulan Diyarbakır Beş No'lu Cezaevi İnceleme Alt Komisyonu'' AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu başkanlığında toplandı.

Komisyon, Diyarbakır Cezaevinde hükümlü olarak kalmış Aydın Hasar, Mahmut Değer ve Dr. Adnan Güllüoğlu'nu dinledi.

Dr. Güllüoğlu, mecburi hizmet yaparken meslekten atıldığını ve 5 yıl Diyarbakır Beş No'lu Cezaevinde yattığını ifade ederek, 1981-1985 arasında kaldığı cezaevinde günlük yarım ekmekle yaşadıklarını, "ezberletilmesi istenen 58 marştan bilemedikleri her marş için 3 cop yediklerini" anlattı. Copların "haydar", "koç", "tırtıklı" diye türlere ayrıldığını hatırladığını belirten Güllüoğlu, havalandırmaya giriş ve çıkışlarda mutlaka dayak yediklerini, 5-6 saat yürütüldüklerini ve cezaların "gardiyanların yetenekleri"ne göre değiştiğini söyledi.

Koğuşların havalandırmaları ve camları kapatıldıktan sonra 81 mahkumun hepsine beşer sigara yaktırılarak havasız bir ortam oluşturulduğunu, 1,5 yıl banyo yapmadan yaşadıklarını ifade eden Güllüoğlu, "Koğuşlarda uyuz baş gösterdi de 1,5 yıl sonra banyo yapabildik. Dayaklar esnasında elini çeken bir arkadaşa cop soktular. Gardiyanlar ailemizden gelen paralarla aldığımız gıdaların hepsini karıştırıp, üstüne deterjan döküp yememizi istiyordu." dedi.

-"Çatma Fatma kurban olayım çehrene"

Güllüoğlu, Türkçe bilmediği için marşları ezberleyemeyen Sait Kılıç adlı bir kişi yüzünden tüm koğuşun her gün dayak yediğini ve bu kişiye sadece İstiklal Marşı'nı ezberleterek dayaktan az da olsa kurtulmak istediklerini belirtti. Güllüoğlu, "Sait Kılıç'a İstiklal Marşı'nı ezberlettik. Ama gardiyana 'çatma Fatma kurban olayım çehrene' diye okuyunca tüm koğuş gece boyu dayak yedik. Olayı her hatırladığımızda da gülmeye başladık, yine dayak yedik." diye konuştu.

Diyarbakır Cezaevinin müze olmasını istediğini belirten Güllüoğlu, "Bizden sonraki nesillerin demokrasinin kıymetini bileceğine inanıyorum. O yüzden müze olmalı orası. Diyarbakır Cezaevinde yaşananların siyasi sonuçlarını da açıklamaya gerek yok. Diyarbakır Cezaevi bugünleri doğurdu, günümüz Türkiye'sini ve hendek savaşını doğurdu." ifadesini kullandı.

Mardin'de öğretmenlik yaparken gözaltına alınan Aydın Hasar da Diyarbakır Cezaevine Esat Oktay Yıldıran ve emrindeki komando birliği geldikten sonra cezaevinin işkence ile anılır hale geldiğini söyledi. "Bir insanın ne kadar zalim olacağını Esat Oktay zamanında gördük." diyen Hasar, 110 kilogram girdiği cezaevinden 4 yıl sonra 55 kilogram olarak çıktığını ve 4 yıl boyunca sistematik işkencelere maruz kaldığını anlattı.

-"Filistin askısı işkencelerin içinde en liberali"

Mahmut Değer ise 12 Ocak 1980'de 16 yaşında tutuklandığını, çocuk koğuşuna konulduğunu ifade ederek, elektrikli işkenceye maruz kaldığını, vücut aynı işkenceye bir süre sonra alışınca işkence metodunun değiştirildiğini söyledi. Değer, "80'den önce falaka vardı, iple bağlıyorlardı ve ayaklarını oynatınca acısı az da olsa geçiyordu. Sonra vidalı falakayla ayaklarımızı oynatamaz hale geldik. Falaka öyle bir şey ki çok kötü. Filistin askısı işkencelerin içinde en liberali. Kafan aşağıda, ellerin sallanıyor, hiç olmazsa dinleniyorsun." diye konuştu.

Kış aylarında soğuk su içinde bekletme, uzun süreli aç ve susuz bırakılma işkencelerine maruz kaldığını dile getiren Değer, "Bizi perişan ettiler, çekilecek gibi değildi. Bir zaman sonra, 'dertli dertli söyleniyor' diye İstiklal Marşı'nı yasakladılar. 'Çanakkale içinde vurdular beni' marşını, 'Ankara'nın taşına bak, gözlerimin yaşına bak' marşını durumumuza uygun diye yasakladılar." ifadesini kullandı.