Erdoğan: ''Anacığımın ayağının altını öperdim, çekerdi''

Güncelleme:

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ebeveynlerini huzurevine bırakmayan, birlikte yaşayan bir nesil yetiştirmek istediklerini söyleyerek "Ben anacığımın ayağının altını öperdim, anam ayağını çekerdi. Anacığım bana cennet kokusunu çok mu görüyorsun derdim; ağlardı" dedi.

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe'de düzenlenen Yaşlılık Şurası'nda açıklamalarda bulundu.

"İlk insandan bugüne kadar yaşlılık hayatın kaçınılmaz bir dönemi olarak karşımıza çıkıyor. Dünyaya gelip de er veya geç vakti saati geldiğinde darı bekaya göç etmemiş kimse yoktur. Tarihte, fikirde, sanatta, edebiyatta önemli eserler vermiş kişilerin pek çoğu yaşlılık üzerine, yaşlanma üzerine düşünmüşler ve önemli sözler söylemişlerdir" diyen Erdoğan, Yunus Emre'nin "Geldi geçti ömrüm benim şol yel esip geçmiş gibi. Hele bana şöyle geldi şol göz yumup açmış gibi" sözünü alıntıladı.

"Akıl yaşta değil baştadır" deyişini hatırlatan Erdoğan, "Ama bunun bir de 'Aklı başa yaş getirir' şeklinde devamı vardır. Yaşlılığı bir dağa tırmanmaya benzeten bir yazar, çıktıkça nefesin daraldığını ama görüş açısının genişlediğini söylüyor. Herkesin uzun yaşamak istediği fakat yaşlanmak istemediği bir dünyanın içindeyiz. Bugün bulunduğumuz yaşlara kadar gelmiş olmamız Rabbimizin bir lütfüdür" ifadesini kullandı. 

Erdoğan'ın konuşmasının devamında şunlar öne çıktı:

'TÜRKİYE İÇİN DURUM İÇ AÇICI GÖZÜKMÜYOR'

Yaşlılık için üzülmek yerine bu dönemimizi en güzel şekilde değerlendirmenin gayreti içinde olmalıyız. Dünya nüfusu hızla yaşlanıyor. Bir kaç asır önce 40'ı bulmayan ortalama hayat süresi bugün 70'in üzerindedir. Hatta bazı ülkelerde 90'ı zorlamaktadır. Bu durum çözüm bekleyen pek çok meseleyi de beraberinde getiriyor. Batı ülkelerinde azalan genç nüfusun yerini diğer ülkelerden gelen göçmenler kapatıyor. Asya, Afrika, Güney Amerika ortalamanın çok üzerinde büyüyen nüfuslarıyla adeta dünyanın geleceğine talipler. Türkiye'nin durumu vahim değilse de çok da iç açıcı gözükmüyor. ülkemizde 65 yaş ve üzeri oran yüzde 8,8. Yaşlı nüfus oranımızın yıllar içinde artması ve 2040 yılında iki katına ulaşmasına bekleniyor.

'BUNUN İÇİN EN AZ 3 ÇOCUK, MÜMKÜNSE DAHA FAZLASINI TAVSİYE EDİYORUM'

 İşte bunun için tüm nikah töreninde gençlerimize en az 3 çocuk, mümkünse daha fazlasını tavsiye ediyorum. Onun için bir olur garip olur, iki olur rakip olur, üç olur denge olur, dört olur bereket olur; gerisi Allah Kerim diyorum… Mecburuz, çünkü bu yapıyı dinamik genç nüfus yapısını sağlam tutalım. Bilhassa bizim gibi ülkeler için nüfus güçtür. Ortada yeterli nüfus yoksa, diğer imkanların kendiliğinden yok olup gitmesi kaçınılmazdır. Nüfus yapımızdaki bu değişim bize diğer pek çok nüfusun, hususun yanı sıra yaşlılarımıza götürülecek hizmetlerin artırılması gerektiğine de işaret ediyor. 

Elbette kimsesi kalmayan veya ailesiyle birlikte hayatını sürdürme imkanından mahrum olan yaşlılarımız için huzur evinden rehabilitasyon merkezine kadar her türlü altyapıyı oluşturmalıyız. Hatta hasta vatandaşlarımızın evde tedavilerini yapıyoruz. Niçin? Hastaneye gelemeyebilir. Davete anında icabetle, doktorlarımız evinde müdahaleyi yapıyorlar. 

'ANAMIN DUASI, BABAMIN GÖLGESİ YETER'

Cennet anaların ayağı altındadır hadisi şerifini herhalde bilmeyen yoktur. Ben anacığımın ayağının altını öperdim, anam ayağını çekerdi. Anacığım bana cennet kokusunu çok mu görüyorsun derdim; ağlardı. Tavsiye ediyorum analarınızın ayaklarının altını öpün. Onlar gibisi yok. Onlar olduğu için biz varız. Onlar olmasa biz yoktuk. Zaman zaman araçların arkasında gördüğüm bir yazı "Anamın duası, babamın gölgesi yeter" diyor. Gerçekten de bizim milletimiz için başka hiçbir beklentiye girmeden, sadece duası bile anaya babaya ömür boyu hizmet etmek için yeterli bir sebeptir.

Bir evde, büyükanne büyükbaba, anne baba ve torunlar bir arada yaşayabiliyorsa o ev günün 24 saat yaşayan, içinde huzur bulunan bir yerdir. Olması gereken budur. Ama bu var mı şimdi? Yok. Şimdi kaçan kaçana… "Ben yetiştim" diyor gidiyor bir tarafa. Halbuki asıl olan bu değil. Büyükşehir hayatının böyle bir aile modelini zorlaştırdığının farkındayız. Fakat bu durumun aile büyükleriyle ilişkilerin neredeyse bayram ziyaretlerinin bile ihmal edildiği bir periyoda dönüşmesini asla kabul edemeyiz. Ben kimsenin özel hayatına karışamam o ayrı mesele ama doğrusu ben kabullenemiyorum. Aynı şehirde yaşayıp da en azından her hafta sonu anne babalarımızı torunlarımızı bir araya getirmiyorsak haksızlık yapıyor vebal altına giriyoruz demektir. Bizim en az yaşlı bakım hizmetleri kadar, aktif yaşlanma konusu kadar bu meseleye de önem vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Hatta gerekiyorsa bunun için teşvik mekanizmaları kurmalıyız. 

'ATİNALILAR İYİLİK NEDİR BİLİRLER AMA YAPMAZLAR'

Çiçero şöyle bir hikaye anlatır; Atina'da yaşlı bir adam tiyatroya gider, kimse yer vermez. Spartalıların olduğu yere geçer, orada hemen yer verirler. Bunun üzerine Atinalılar alkışlarlar. Çünkü Atinalılar iyilik nedir bilirler, ama yapmazlar
 
 
 

Seçiniz...