FETÖ soruşturmasında siyaset ayağı başlıyor

FETÖ soruşturmasında siyaset ayağı başlıyor

Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, FETÖ soruşturmasının siyasete de uzanacağının sinyalini verdi.

Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile mücadele konusunda, "Vatandaşımızın ve milletimizin beklentileri doğrultusunda kafasını kaldırma fırsatı bulmadan bu yapıyı tamamen kamudan bütün unsurlarıyla kazımak gerekiyor. 40 yıldan beri öyle bire yerleşmiş ki başka bir ifade yapılacakları tam olarak tanımlamaktan uzak kalır. O nedenle gecikme, rehavet söz konusu olamaz bu konuda. Tamamen tehdit olmaktan çıkarılıncaya kadar bu çalışmanın sürmesi gerekiyor" dedi.

Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, TGRT Haber ekranlarında yayınlanan "Neler Oluyor?" programına konuk oldu. TGRT Haber ve İhlas Haber Ajansı Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar'ın sorularını cevaplayan Canikli, gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Resmi Gazete'de yayımlanan Olağan Üstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile ilgili açıklamalarda bulunan Canikli, "666 sayılı Kararnameyle, yani Olağan Üstü Hal ilan edildikten sonra çıkarıldı kararname. Bu kararnamede de çok önemli kararlar var. Biraz önce resmi gazetede yayımlandı şu an itibariyle meclise sevk ediliyor. Bununla sayısı yaklaşık bin 670 civarında general, amiral 15 Temmuz tarihindeki darbe teşebbüsünde yer alan bin 676 general, amiral, subay ve astsubay Türk Silahlı Kuvvetleri'nden çıkarıldı. Bunların ayrıca başka bir mahkeme kararına gerek kalmaksızın rütbeleri de er rütbesine indirildi ve bu şekilde Türk Silahlı Kuvvetleri'nden çıkarıldılar. Başka bir takım görevleri de varsa onlar da bitirildi. Bu esasında hükümetimizin bu konudaki kararlılığının göstermesi açısından kararnamede tek tek isimlerin yazıldığı bir ek liste var" şeklinde konuştu.

"Kafasını kaldırma fırsatı bulmadan bu yapıyı tamamen kamudan bütün unsurlarıyla kazımak gerekiyor"

FETÖ" nün Türkiye için tehdit olmaktan çıkarılacağını açıklayan Canikli, "Burada hiç kaybedecek zamanımız yok. FETÖ" nün ne kadar korkunç, bu ülke için ne kadar tehdit edici bir yapı olduğunu gördük. Burada bir gecikme bir tereddüt meydana gelmemesi gerekir. Bununla mücadele konusunda hiçbir rehavet söz konusu olamaz. Kamu kararlığının göstermesi açısından da son derece önemli. Bundan sonra tehdit olmaktan çıkarılması gerekiyor ve bunu yapacak olan da elbette hükümetimiz. Yargının yürüttüğü bir soruşturma var ve bu çerçevede gözaltılar var. Bu süreç yürüyor. O sayıya erler de dahil ama görevden çıkarılma, Türk Silahlı Kuvvetleri'nden iğfal edilme az önce yayımlanan Kanun Hükmünde Kararname ile gerçekleşiyor. Bu yargılama süreci devam ediyor. Ceza uygulanıp uygulanmayacağı, bağlayıcı müeyyide uygulanıp uygulanmayacağı devam ediyor. Orada etkili bir çalışma yapılıyor. Adalet Bakanlığımızın ve genel yargının bu konudaki performansı son derece müthiş. Vatandaşımızın ve milletimizin beklentileri doğrultusunda kafasını kaldırma fırsatı bulmadan bu yapıyı tamamen kamudan bütün unsurlarıyla kazılmak gerekiyor. 40 yıldan beri öyle bire yerleşmiş ki başka bir ifade yapılacakları tam olarak tanımlamaktan uzak kalır. O nedenle gecikme, rehavet söz konusu olamaz bu konuda. Tamamen tehdit olmaktan çıkarılıncaya kadar bu çalışmanın sürmesi gerekiyor. Kanun Hükmünde Kararname'nin Olağan Üstü Hal İlan edilmesi ve bu Olağan Üstü Hal'in verdiği yetkilerden bir tanesi olan Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisinin ne kadar önemli olduğunu şimdi bir kez daha görüyoruz. Kısa sürede sonuç alabileceğimiz bir mücadele yapabilmek için bu araçlarla donanmamız gerekiyordu" diye konuştu.

"Tüm güvenlik sistemimiz dahil, istihbarat mekanizmamız ve yapısı dahil yeniden tümüyle gözden geçirilmesi gereği vardır"

Canikli, Türkiye'de bir yeniden yapılanma sürecine girilmesi gerektiğini ve tüm kurumların yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini vurguladığı konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Geldiğimiz bu noktada birçok noktada zafiyetlerin olduğunu gördük. Güvenlik ve istihbaratın olmak üzere. Önce doğru teşhis koymamız gerekir ki tedaviyi, çözümü doğru yapabilelim. Şuandaki yapı buna benzer kalkışmaları tamamen ortadan kaldırmaktan uzak. Ortada sistematik bir sorun olduğunu da bu noktada kabul etmemiz gerekiyor. Yeniden yapılandırma çerçevesinde bütün bu sitemin yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor. Bir daha buna benze kalkışmaları, teşebbüsleri ortadan kaldırıcı ya da böyle bir durum oluğunda toplumun gündemine getirecek şekilde, açığa çıkmasını sağlayacak şekilde bir sistemin kurulması gerekiyor. Tüm güvenlik sistemimiz dahil, istihbarat mekanizmamız ve yapısı dahil yeniden tümüyle gözden geçirilmesi gereği vardır. Eğer bu hassasiyetle, bu kaygıyla yaklaşamazsak sorunu çözemeyiz kesinlikle. Özetlemek gerekirse sistematik bir sorundur, hepsi gözden geçirilecektir. Bu öyle uzun zamana yayılmayacaktır. Özellikle Olağan Üstü Hal ilanının uygulamadan kalkacağı süreye kadar yani 3 aylık süre içinde bunu çok büyük oranda tamamlamış olacağız."

Askeri okullardaki FETÖ yapılanmasının ortaya çok vahim bir tablo çıkardığını ifade eden Canikli, "Bugün güvenlik alanındaki okulların hemen hemen tamamına yakınında büyük problem var. Yüzde 70 çok iyimser bir rakam çok daha vahim bir tablo var ortada. 140 civarında general, amiral, bin civarında subay ve astsubay olarak da 350, 400 civarına. Resmi gazetede yayımlanmış vaziyette. Sayılar bu şekilde. 140 sayısı general, amiral olarak önemli bir sayı. Toplam sayı olarak bu darbe girişimine destek veren Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu oran olarak fazla yekun teşkil etmiyor ama bunları rütbeli bazında değerlendirdiğinizde farklı bir tablo ortaya çıkıyor" ifadelerini kullandı.

"Fetullahçı Terör Örgütü sadece bir araçtır"

FETÖ'nün arkasında başka güçlerin olduğunu ifade eden ve FETÖ'nün birilerinin maşası olduğunu öne süren Canikli, şunları söyledi:

"Fotoğraf netleşmeye başladı. Fotoğrafın tümünde aslında FETÖ bir maşa. Doğrudan kendisi baş aktör değil. Olan biten tam anlaşılması için bunun da tam ortaya konulması gerekiyor ama onları yöneten, onlara talimat eden kimse, elbette onlarla ilgili kanaatimiz de var. Kimse 40 yıldan beri çok hassas bir çalışmayla Türkiye'nin istikrarsızlık ortamına sürüklenmesi, gerekli zamanlarda onlar açısından yönetilemeyen bir Türkiye söz konusu olduğunda onu yönetilebilir hale getirmek için 2003 yılından beri istedikleri şekilde dizayn edemedikleri, yönetemedikleri bu hükümeti devirmek, devre dışı bırakmak için Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza başından itibaren birçok zarar veren faaliyetlere başladılar. Son aşaması bunun 15 Temmuz'da karşı karşıya kaldığımız darbe teşebbüsüdür. Zincirin son halkasıdır. Zincir yönetimi devre dışı bırakarak devleti ele geçirecekleri bir yapının oluşturulmasıdır. FETÖ" nün görevi bu değil. Fetullahçı Terör Örgütü sadece bir araçtır ve bunun içinde bugüne kadar yetiştirilmiş yedekte tutulan bir yapıdır. Bu amaç için yapılan saldırılar bugün başlamamıştır, 2003'ten beri vardır. Bir kısmı açığa çıktı, bir kısmı açığa çıkmadı, bir takım darbe teşebbüsleri vardı. Ta ki kapatma davasına kadar 3867 krizine kadar. Çünkü bu ülkeyi bu şekilde yönetemiyorlarsa, yönetim noktasında bir kaos ortamına sürüklemeleri istikrarsızlığı beslemesi ve yönetimi tamamen tahrip etmeleri amacına dayandı. Hepsinin amacı budur. Bu darbe teşebbüsü ile AK Parti'ye açılan kapatma davasıyla arada hiçbir fark yok. Eğer bu kapatma davası gerçekleşmiş olsaydı Türkiye'nin düşeceği durumu düşünün. İktidara gelen partiye kapatma davası açılmış ve artık bu özelliği kalmamış. Yönetim boşluğu istikrarsızlık, Türkiye'nin yönetilebilir olmaktan çıkması demek, kaos demek, anarşi demek, kavga demek, gürültü demek. 15 Temmuz darbe teşebbüsü de başarılı olsaydı Allah korusun, yine aynı tabloyla karşı karşıya kalacaktık. Yönetim yok, bir kaos ortamı, bir çatışma ortamı, yönetilemez hale gelmiş bir Türkiye ve artık iddiasını tamamen kaybetmiş, güçsüzleştirilmiş bir Türkiye. Üst akıl en başından beridir bunu yapmaya çalışıyor. Hiçbirisi de başarılı olamadı hamdolsun. 17, 25 Aralık hadiseleri, Gezi hadiseleri halen yanlış değerlendirenler oluyor. Demek ki başlangıcında en azından birileri açısından iyi niyetli olmuş olabilir. Çevreyi, yeşili korumak ve bu hassasiyeti tepkisel olarak ortaya koymak adına bazı insanların sokağa çıkması muhtemeldir, ihtimal dahilindedir. Topyekun olarak bakıldığında kesinlikle iktidarı devirmeyi amaçlayan, Cumhurbaşkanımızın evine yönelinen, Gezi Olaylarından bahsediyorum. O zaman Başbakanlık ofislerine saldırıyorlar, yıkıyorlar, yakıyorlar bütün her tarafı terörize ediyorlar vesaire."

"En güçlü piyonlarını her geçen hamlede sürdüler"

Canikli, FETÖ" nün en güçlü elemanlarının 15 Temmuz gecesi deşifre olduğunu belirterek, "Her saldırı bir öncekinden daha ağır. En sonunda en korkuncu, en vahşisi, en acımasızı 15 Temmuz günü darbe teşebbüsü ile görevlendirildi. Fotoğrafın tümünü biz biliyoruz da zaten. Zaman zaman bunlar tartışıldı. Acaba yeni hamle sırası nedir. Onun içindir bu çağrı. Sonuç itibariyle bu bölgeyi tanzim etmeye çalışıyorlar kendi politikaları açısından ve bunun için araç olarak kullanıyor. Güzel tarafı şu en güçlü piyonlarını her geçen hamlede sürdüler, hepsi tarumar edildi. En güçlüsün de 15 Temmuz'da sürdüler bu amaç için piyasaya. Milletimizin çelik iradesi karşısında dağıldı gitti. Hepsinde o üst akıl başarısızlığa uğradı. Resmi Gazete'nin mükerrer sayısında yayımlanan bu liste aslında milletin o gün ortaya koyduğu kahramanlığı, direncin bir yansımasıdır. Biz bu gücü milletten alıyoruz. Bizim yaptığımız sadece milletten aldığımız iradeyi korkmadan kullanıyoruz. 17 Aralık kalkışmasından sonra birkaç gün sonra 21 ya da 22 Aralık'tı. Sayın Cumhurbaşkanımızın bir Karadeniz gezisi oldu. 25 Aralık kalkışmasından önce. O zaman oluşturulmaya çalışılan algıyı bir düşünün. Sayın Cumhurbaşkanımız olayı kamuoyu ile paylaştı. Ve o günkü Samsun Mitingi'nden sonraki Giresun Mitingi'ne bakın. Hiçbir miting öyle kalabalık değildi. Milletimiz Cumhurbaşkanımızı korumaya aldı. Biz olayın vahametini anladık. Sayın Cumhurbaşkanımız topluma bu mesajı çok net verdi. Eğer 15 Temmuz teşebbüsü olmasaydı birçok adımı atmakta zorlanacaktık. Toplumsal destek noktasında yoksa muhalefet partilerinin ne dediği çok önemli değil. Toplumun büyük bir bölümünü arkamıza alabilmemiz gerekiyor. Şu anda böyle bir sıkıntımız yok yüzde 90'ların üzerinde bir destek var. Çok alçakça bir saldırıdır ama böyle bir sonucun da ortaya çıkmasına katkı sağlamıştır. FETÖ mensuplarının maskesinin düşmesine de büyük katkı sağlamıştır. Bu yapının en büyük özelliklerinden birisi kendisini gizleme kapasitesidir. Şu anda Türk Silahlı Kuvvetleri'nde ve diğer yerlerde belli başlı ana kadrolarda elemanları büyük oranda deşifre olmuştur. Deşifre olduğunun göstergesi de budur" şeklinde konuştu.

"Siyasi, sivil destekleri de mutlaka vardı"

15 Temmuz darbe girişiminde bulunanların siyasi bir destek arayış içinde olduklarını kaydeden Canikli, "Hiçbir şey gizli kalmayacak. Bu tür teşebbüslerde de mutlaka sivil ayakların desteklerin olduğunu biliyoruz. Geçmişteki darbelere baktığınızda bunu görürsünüz. Medya ayağı olur, sivil ayak olur, siyasi ayak olur, destek olur. Zaten onlarda mutlaka siyasi destek arayışına girmişlerdir, darbe sonunda. Sonuç itibariyle bu vatandaşın tabanından gelen destekle oluşan bir darbe teşebbüsü olamadığı için darbe sonrasında oluşan meşruiyet arayışları çerçevesinde darbecilerin siyasi destek bulmak girişimleri mutlaka olmuştur. Buna yönelik işaretler de var. İsimlendirerek "siyasi destek alanı şurasıdır. Bu kişilerden oluşacaktı" noktasında değiliz henüz. Ama beklentilerimiz tahminimiz, elbette bir takım işaretleri var. Siyasi, sivil destekleri de mutlaka vardı. Önümüzdeki günlerde onlar da ortaya çıkacak.

Jandarma İçişleri Bakanlığı'nın içerisindeydi ama talimat yönlendirme, terfi mekanizması eski şekliyle devam ediyor. Emniyet Genel müdürlüğü neyse şu anda Jandarma Genel Komutanlığı da o hale getiriliyor. Bu adımlardan bir tanesi. Bu işaret fişeğidir. Bunun devamı gelecektir. Tüm bu kurumlar milletin, devletin kurumlarıdır. Bunlar çok önemli görevleri olan ülkenin birliği, bütünlüğü, egemenliği, istiklalin korunası için önemli kurumlardır. Dolayısıyla bu kurumların kurumsal olarak tüzel kişilikleri noktasında tahrip edilmemesi, zarar görmemesi gerekir. Türk Silahlı Kuvvetleri dediğimizde bizim her şeyimiz, çok değerli bir kurulumuz milletin bir parçası olarak değerlendiriyoruz ve görüyoruz. Bu sağduyuyu bozacak adımlardan kaçınmamız gerekiyor. Türk Polis Teşkilatı bu konuda kendini ispat etmiştir. Arada yapılanların da ne kadar değerli olduğunu biz 15 Temmuz'da polisimizin ortaya koyduğu yaklaşım, performans, kahramanca duruşla bir kez daha görmüş olduk.Türk Silahlı Kuvvetleri'nde subay, astsubay yetiştiren okulların büyük oranda tamamen bu yapı tarafından ele geçirildiğini biliyoruz. Bunu telafi etmek için hangi adımlarına atılması gerekiyorsa atacağız. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bütün kurumları için geçerli, milletin yanında milletin menfaatini gözetleyen gözeten ve sivil iradenin emrinde ve sadece bu milletin bağımsızlığına katkı sağlayacak yapılar noktasında en ufak bir tereddüt olmayan kurumlar haline getirilmesi gerekiyor. Sorun üreten bu tür kalkışmayı besleyen yapı olmaktan uzaklaştırılacaktır. Bu tedbirleri almadığımız zaman millet de affetmez, hiç kimse affetmez bizi. Bir ülkenin Cumhurbaşkanı çıkıp "Ben o gün MİT Müsteşarına ulaşamadım, komutana ulaşamadım" diyor ve en üst seviyeden açık yüreklilik ve samimiyetle kamuoyuyla paylaşıyorsa tablonun vahametini artık konuşmaya gerek yok" değerlendirmelerinde bulundu.

Olağanüstü hal durumu bitmeden önce FETÖ ile mücadelede büyük aşama kaydedileceğinin altını çizen Canikli, "OHAL bitmeden bütün bunlar bitmiş onların da kararnameleri çıkarılmış ve bu sürçten geçmiş olacağız inşallah. Bunu erteleyemeyiz bu sürüncemede kalacak bir konu değil. Hatasız karar almamız gerekiyor. Ama 30 yıldan beri toplum bunu tartışıyor. Konuşacak zaman değil. Her şey ortada yapılacaklar da belli" dedi.

"Bir kez daha batı suçüstü yakalanmıştır"

Canikli batı ülkelerini darbelere karşı sessiz kalmakla suçladığı konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

"Hiçbir şekilde işkence söz konusu değil. AK Parti iktidarından sonra işkenceye sıfır tolerans çerçevesinde bu hayata geçirildi. İçeride ve dışarıda herkes de bunu biliyor aslında. Avrupa'nın ve özellikle başka ülkelerin kasıtlı yaklaşımları son derece önemli. Bir millet çok büyük bir tehdit ile karşı karşıya kalmış, çok önemli binaları bombalanmış, doğrudan vatandaşı hedef alan atışlar yapılmış böyle ağır bir tablo söz konusu. Bu millet kahramanca bunu ortadan kaldırmış, defetmiş. Kendini tankın önüne atmış, her biri bir kahramanlık hikayesi. Burada bunun öne çıkarılması ve değerleri koruyan ve batının da yıllardan beri hep savunduğunu iddia ettiği değerler esasında evrensel hukuk, demokrasi esasında vatandaşımızın bu şekilde karşı koyuşu tabi ki bu kahramanlıkları bütün dünyaya yaymaları gerekirken tam tersi, çok üzücü aslında darbecileri alkışlayan, onlar başaramadığı için üzülen ve bu üzüntüsünü de saklayamayan bir batı kamuoyuyla karşı karşıyayız. Daha doğrusu medyasıyla ve karar alıcılarıyla karşı karşıyayız. Avrupa bunu ilk kez yapmıyor. Benzer durumlarda darbecilere en azından sessiz kalarak destek verdiklerini biliyoruz. Sayısız örnekleri var. Üzüldüklerini görüyoruz. Beklemedikleri bir sonucun ortaya çıktığını görüyoruz. Bir kanalda yine "Bunların yaptığı en büyük hata Recep Tayyip Erdoğan'ı öldürememeleri" gibi değerlendirmeler esasında onlardaki hayal kırıklığını ve böyle bir sonucu beklemediklerini gösteriyor. Çok net bir şekilde bir kez daha batı suçüstü yakalanmıştır.

Bunların gücünün oluşmasına katkı sağlayan ne varsa bütün hepsi ortadan kaldırılıyor. Bunlar yapılırken kapatma gibi birtakım şeyler gündeme gelebilir. Sosyal demokrat vatandaşlar dahil, ülkücü, milliyetçi vatandaşlar dahil bu partilere oy verenler hepsi bunu destekliyor. Aslında onlar bu yapının ne kadar ürkütücü bir örgüt olduğunu epeyden beridir siyasiler için söylemiyorum, söylüyorlardı. Hatta "Bunlarla mücadeleyi ancak siz yaparsınız. Üzerine gidin" diyorlardı."

"Kendilerini gizleme konusunda son derece mahirler"

Tüm kamu kurumlarında ciddi bir temizleme operasyonu yapıldığını aktaran Canikli, "BİST dahil hepsinde ciddi temizlik yaptık. Ama tümünü yeniden tarıyoruz. Devlette olan bilgilerden yola çıkarak bu çalışmayı yapmıyoruz. Elbette o bilgileri kullanıyoruz ama tüm kamuyu yeniden tarıyoruz. Devlette bilgi yok bu konuda, ama tüm personel özellikle belli kademenin üzerindeki mesela şube müdürü üzerindeki tüm personeli yeniden tarıyoruz. Tespit etmek amacıyla. Kendilerini gizleme konusunda son derece mahirler, açığa çıkmamış olanları da tespit etmek amacıyla bu çalışmayı yapıyoruz. Tüm Türkiye'deki bütün kurumlar için sadece bakanlıklar değil tarama yapıyoruz" şeklinde konuştu.

"Türkiye ekonomik olarak 25, 30 yıl geriye giderdi"

Canikli, darbe girişiminin ekonomik dengeleri ilk birkaç gün içinde bozduğunu ancak bunun 17,25 Aralık girişimlerindeki gibi etkili bir yansıma olmadığını söylediği konuşmasını şöyle sürdürdü:

"İlk birkaç günde piyasalarda elbette yansımalar oldu. Bu da son derece kaçınılmaz. Ama o yansımaların boyutu da 17,25 Aralık olaylarındaki makro göstergeler ve ekonomik göstergelerdeki bozulmanın da gerisinde kaldı. Bunun nedeni darbe teşebbüsünün püskürtülmüş olması. Başarılmış olsaydı Türkiye ekonomik olarak 25, 30 yıl geriye giderdi. İnsan hakları diğer evrensel değerler açısından zaten tarumar olurdu. Ama ekonomik olarak da bugünkü kazanımlarımızın tamamını kaybederdik. Çünkü böyle bir ortamda ne yatırırım gelir, üretim olur, ne istihdam söz konusu olabilir, ne ihracat olur. Bunların olmaması demek ülkenin fakirleşmesi batması anlamına geliyor. Bu arada dikkat çeken bir şey oldu. Henüz bu süreç devam ederken teşebbüs tam olarak kontrol altına alınmadan SLP uluslar arası bir derecelendirme kuruluşu, Türkiye'nin notunu kesen bir karar aldı. Darbe teşebbüsünün en önemli hedefi ekonomi dahil tüm siyasi sitemin ortadan kaldırılması, dengesinin ortadan kaldırılması. "Bu başarılı olmadı SLP acaba ben bu sonuca ulaşmak için katkı sağlayabilir miyim" diye notu düşürdü. Darbe teşebbüsünde bulunanların hedeflediği amaca katkı sağlamak amacıyla bu adımı attı, ama yine onların bekledikleri sonuç gerçekleşmedi. Bu da bu işin küresel boyutunun ne kadar etkili olduğunu, devrede olduğunu göstermesi açısından ilginçtir. Bunlar da küresel argümanlarından, araçlarından, piyonlarından bir tanesi. Normal şartlarda bir ülkenin notunun düşürülmesi aylar sürer. Bu türden darbe kalkışmalarının yapıldığı tarihler de son derece önemlidir. Hepsinin bir anlamı mutlaka bir nedeni vardır. Birçok neden söylenebilir. Bu yapı bu şurada kendisinin tavsiye edileceğini biliyordu. En son Yargıtay, Danıştay'la ilgili kanun çıkardık. Bundan sonra kan kaybetme süreci başlayacaktı onlar için."

"Bizim Rusya ile bu noktaya gelmemizde hiçbir neden yoktu"

Rusya savaş uçağının düşürülmesi ve Türkiye-Rusya ilişkilerinin gerilmesinde FETÖ'nün parmağının olduğu iddialarına da değinen Canikli, "Rusya'nın bir ihlal nedeniyle uçağının düşürülmesini gerektirecek bir durum var mıydı, yok muydu? Bunu tartışacağız. Bir ülkenin uçağının düşürülmesi çok ciddi sonuçları olan bir hadise. Ülkenin egemenliğini, toprak bütünlüğünü hedef alan bir saldırı söz konusu olduğunda bu kullanılabilir. Ama bunlar yoksa, kullanılmışsa o zaman başka şeylerin gündeme gelmesi gerekir. Gündeme geldi zaten tartışılıyor. Ama şunu söyleyelim bir ihlal vardır Türkiye'nin bu konudaki refleksi uluslar arası hukuk açısından haklıdır. Ama bunun bu yapıyla bağlantısı var mıdır, bu yapının Türkiye'nin istikrarını ortadan kaldırmayı, ciddi bir kriz ortamına sürüklemek amacıyla yapılmış olma ihtimali var mıdır? Gibi sorular bugün 15 Temmuz'dan öncesine göre daha yoğun sorulmakta ve buna yönelik kuvvetli işaretlerin olduğunu bugün söyleyebiliriz. Şüpheyi doğrulayacak şekilde ciddi deliller ortaya çıkmaya başladı. Bizim Rusya ile bu noktaya gelmemizde hiçbir neden yoktu" diye konuştu.

İHA

Etiketler nurettin canikli