Gürsel Tekin'den 'Cumhurbaşkanı adaylığı' tartışmalarına tepki

Gürsel Tekin'den 'Cumhurbaşkanı adaylığı' tartışmalarına tepki
Güncelleme:

CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, CHP'nin yoğunlaşması gereken noktanın halkın sorunları olduğunu belirtti.

CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, Türkiye’nin Ortadoğu politikası ve dış ilişkiler konusunda geldiği noktaya dair düşüncelerini Yeni Soluk'a anlattı. Tekin, 2023 Cumhurbaşkanlığına ilişkin CHP içinden gelen açıklamaları da yine kendisine özgü üslubuyla eleştirdi.

Yeni Soluk'un soruları ve Gürsel Tekin'in yanıtları şöyle;

Ortadoğu karmaşası bizi de içine çekti. Bu duruma nasıl geldik?

Cumhuriyet hükümetlerinin tamamında, oturmuş bir Ortadoğu politikası vardı. İktidarlar, dışişleri bakanları değişirdi ama, Ortadoğu politikasında değişim olmazdı. Hukukun, sistemin oturmadığı, demokrasinin işlemediğinin bilincinde olan Türkiye, gerçekten sorunlu bir coğrafyada ona göre bir dış politika belirlemişti. İlişkilerimiz son derece iyiydi. Irak ve İran 10 yıl savaştılar. Bu iki ülkenin güvendiği tek ülke Türkiye idi. Çünkü coğrafyanın en önemli ülkesi olan Türkiye, sürekli barıştan yana bir tavır sergilemişti. Sonra ne olduysa, AKP döneminde maalesef dış politikamızın tamamı değişti. Hele Ortadoğu politikası, inanılır gibi değil. En başta Irak, Mısır politikası Türkiye’yi öyle bir duruma getirdi ki, şu an içinden çıkılmaz bir hal aldı.

“HEP DOĞRU YAPIYORSANIZ, NEDEN YANLIŞ SONUÇ ALIYORSUNUZ? ÇÜNKÜ DOĞRU YAPMIYORSUNUZ.”

Sayın Genel Başkanımızın talimatıyla, 2012 yılında çok önemli bir çalışma yapıldı. Gerek Ortadoğu’daki bu sorunlu ülkelere ilişkin komisyon çalışması, gerekse bu coğrafyadaki aktörler ile İstanbul’da bir araya gelerek Ortadoğu ve Arap coğrafyasında ne olup bittiğinin irdelenmesi çalışması… Çok kapsamlı olan her iki çalışmanın sonuçları dönemin Dışişleri Bakanı sayın Ahmet Davutoğlu’na teslim edildi. CHP’nin 6-7 yıl önce bu konuda yaptığı çalışmalara bakıldığında, iktidarın geldiği son noktanın da buraya çıktığını görürsünüz. Ne yazık ki bunu ciddiye almadılar ve süreç gittikçe derinleşti. Genelde küresel ülkelere; ‘Efendim işte Amerika, İngiltere, Almanya karıştırıyor’ gibi atıflarda bulunulur. Ah kardeşim, İslam coğrafyasında 56 ülkesiniz ve dünya enerjisinin neredeyse yarısından fazlasını karşılıyorsunuz. Hükümet dışı unsurların içinizde nasıl barındığını hiç gözden geçirmeyecek misiniz? Ne oluyor da terör örgütleri kendilerine yer buluyor oluyor? Bunun bir sebebi yok mu; yani hep doğru yapıyorsanız, neden yanlış sonuç alıyorsunuz? Çünkü doğru yapmıyorsunuz. Çünkü ülkenizde demokrasi yok. Şeffaflık-hesap verebilirlik yok. 2 katrilyon dolar serveti olan bir ülke yöneticisi düşünün; onun vatandaşı çöplükte yatıyor. Sonra da sızlanırlar: ‘Hükümet dışı unsurlar içimizde yer buluyor.’ Bulur tabi… Çünkü zemin uygun. Bütün bu sürecin ele alınıp birçok şeyin sil baştan değişmesi gerekir. Son günlerdeki harekata bakarsak; elbette terörle mücadele edilecek ama, insanoğlu duygularıyla yaşıyor. Türkiye’de her şeye rağmen oturmuş bir Türk-Kürt kardeşliği var. Bu kardeşlik hukukunu zedeleyecek ağır cümleler kullanılıyor. Orada yaşayan Kürt ne olacak; herkese hak olan coğrafyada yaşamak Kürt için hak değil mi? Kardeşlik hukukunu zedeleyecek söylemlerden kaçınmamız gerekiyor ama, ne yazık ki bizim partimizde de bu hukuku sarsacak cümleler kullanan arkadaşlarımız var. Bunu sayın genel Başkanımız ile de paylaştım. Birilerine bir şeyler söylemek adına toplumun geneline hakaret etmek kimsenin hakkı değildir. Bu, Türk, Kürt, Laz, Çerkez, İngiliz, Alman için de geçerlidir. Hiç kimse insanların duygularıyla oynayamaz.

“DIŞİŞLERİ KONUSUNDA TÜRKİYE’NİN YETİŞTİRDİĞİ DEĞERLERİ KÜÇÜMSEYEREK, BERTARAF EDERSEK, ALDIĞIMIZ SONUÇ DA BU OLUR”

İmparatorluk geçirmiş olan Türkiye, diğer Ortadoğu ülkelerine benzemez. Bin yıllık devlet geleneği olan bir ülkeden bahsediyoruz. Bu ülkenin geleceğini iki küresel gücün hesapları üzerine inşa etmeye çalışırsak, tehlike peşimizi bırakmaz. Tabi ki Rusya ile ilişkilerimiz olacak. Çin, Amerika, Pakistan… Bütün dünya ile iyi ilişkiler içinde olmalıyız. Biz önemli bir ülkeyiz ama geleceğimizi iki liderin dudakları arasına sıkıştırırsak, korkarım ciddi tehlikelerle karşı karşıyayız demektir. ‘Acaba Putin bugün ne diyecek, Trump sabah hangi tweeti atacak?’ ne demek bu!.. Tarihimize bakacağız. Bu gibi durumlarda Mustafa Kemal Atatürk nasıl davranmış, İsmet İnönü, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit ne gibi tavır takınmış, onlara bakacağız. Ama ne yazık ki; dışişleri konusunda Türkiye’nin yetiştirdiği değerleri küçümseyerek, ‘monşer’ diyerek bertaraf etmişiz. İşte aldığımız sonuç da bu oluyor. Ne yazık ki bugün, diplomatik ilişkiler açısından en zayıf ülke olduğumuzun da altını çizmek istiyorum.

“ALT KİMLİKLERİ TARTIŞARAK BİR TOPLUMU POTANSİYEL HEDEF OLARAK GÖSTERİRSEK, SÜRECİ ÇOK TEHLİKELİ BİR YÖNE GÖTÜRÜRÜZ.”

Türkiye’de, Kürtlerin de siyasi aktörleri var. Biri bana şunu izah edebilir mi: En mülayim Kürt Ahmet Türk’e dahi tahammül edemiyorsak, bu iş nasıl olacak? Seçilmiş belediye başkanları görevden alınıyorsa, seçim yapılmasın. Seçim yapılıyorsa, milletin iradesine saygı gösterilmelidir. Seçilenler de hukuka saygılı olacak. Hukuken bir şey varsa tamam ama seçilmiş belediye başkanı keyfe keder görevden alınıyorsa, kardeşlik hukukundan söz edebilir miyiz?

Güneydoğu coğrafyası sadece Kürtlere ait bir bölge değil. Türkler, Karadenizliler, 1930’lardan bu yana orada yerleşik insanlarımız var. 70-80 yıldır o coğrafyada yaşayan insanların düşüncelerini sorun, göreceksiniz ki onların söyleyeceklerini, kararlarını Kürtler de kabul edecektir. Bir taraftan terörle mücadele ederken, diğer taraftan bir toplumuma hakaret ederek duygularıyla oynayacaksınız. Yapmayın bunu… En makul insanlar bile kabul görmüyorsa, nasıl bir model peşindesiniz. ‘En iyi Kürt, ölü Kürttür’ mü diyeceğiz? Bu ülkede yaşayan herkes kendisine tek dayanak olan Evrensel Hukuk’a sarılmalı, bunu bir güvence olarak kabul etmeliyiz. Alt kimlikleri tartışarak bir toplumu potansiyel hedef olarak gösterirsek, süreci çok tehlikeli bir yöne götürürüz.

Ama toplumun sağduyusuna teşekkür etmeden geçemeyeceğim. Medyanın ağırlıklı bir kesiminin kullandığı zehirleyici dile rağmen, toplumun Türkü Kürdü, Alevisi Sünnisiyle kardeşlik hukukunu sürdürmesi Türkiye açısından büyük bir değerdir, bunu bozmayalım.

“SEKİZ BUÇUK MİLYON İŞSİZ, 21 MİLYON 800 BİN İCRA DOSYASI, HER GÜN İNTİHAR HABERLERİ VAR. BU KADAR BİRİKMİŞ SORUN VE DERT VARKEN, DÖRT YIL SONRA KİMİN NEREYE GELECEĞİNİ KONUŞMAK KADAR GEREKSİZ BİR ŞEY OLABİLİR Mİ?”

CHP kanadında, kimin Cumhurbaşkanı olacağı tartışmaları aldı yürüdü…

 CHP’nin geçmişine baktığımızda gelenek ve kurallar çerçevesinde, 2023 seçimlerini bugünden konuşmak gibi bir örnek göremezsiniz. Bugün neyi konuşacağız: Sekiz buçuk milyon işsiz var. 21 milyon 800 bin icra dosyası var. Her gün intihar haberleriyle karşı karşıya geliyoruz. Nereye giderseniz gidin, kimseyle görüşmenize konuşmanıza gerek yok, sıkıntıları görürsünüz. Bu kadar birikmiş sorun ve dert varken, dört yıl sonra kimin nereye geleceğini konuşmak kadar gereksiz bir şey olabilir mi, yazık günah değil mi bu insanlara? Bu mu olmalı şimdi bizim işimiz, arkadaşlarımızın televizyonlarda bunları konuşmuş olmaları, beni gerçekten şaşırtıyor. İstanbul’un en gözde caddeleri olan İstiklal ve Bağdat caddelerine bakarsanız, kepenk indirmiş sayısız esnaf görürsünüz. Ankara’da siyaset yapanlara sesleniyorum: AKP’yi iktidara taşıyan; siteler esnafının başbakanlık önünde yazar kasa fırlatmasını göz önüne getirin, bu kadar dert içinde konuştuğumuz konuya bakın. Fuhuş, hırsızlık hangi durumda… Dünyanın sefalet sıralamasında rekoru kimseye bırakmıyoruz. Sayın Erdoğan’dan bir ricam var; topluma bir şey tarif etmesin. Ne tarif ederse tersi oluyor. Sizin göreviniz akıl vermek değil, hizmet etmektir. AKP iktidara gelmeden önce doğurganlık oranı 2.97 idi. Bu oran bugün, 1.70. Olağanüstü bir düşüşle yaşlı bir nesle doğru gidiyoruz. Bir diğer tehlike, su yok su!.. Kuraklığa doğru gidiyoruz.

Sevgili CHP’li kardeşlerim, bu tehlikeler üzerine kafa yoralım, bunları konuşalım. Bunlar gündemimizde yok, dört yıl sonra kimin ne olacağını konuşuyoruz. Partiyi bugün gereksiz tartışmalara sürüklemeyelim. Parti içi meseleleri alenen televizyonlarda dile getiriyoruz, sonra da ‘onu disipline verelim, şunu ihraç edelim.’ Rica ediyorum, eski CHP’yi okuyun. Eski genel başkanlarımıza gidin sorun. Bir zamanlar ilçe başkanlarının karşısına çıkarken ayaklarımız titrerdi. Ama bugün bakıyoruz ki, yöneticilerimizin bir kısmında lakaytlık almış başını gidiyor. Bu erozyonu önlememiz lazım.