İbrahim Kalın'dan canlı yayında sert sözler

İbrahim Kalın'dan canlı yayında sert sözler
Güncelleme:

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, katıldığı bir televizyon programında önemli açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Habertürk'te Açık ve Net programında Kübra Par'ın gündeme dair sorularını yanıtladı. Yeni Zelanda'da camideki 49 müslümanı katleden katil Brenton Tarrant yayınladığı manifestoda "Topraklarınızda huzur içinde yaşayabilirsiniz, size zarar gelmeyecek. Boğaz'ın Doğu yakasında. Ama Boğaz'ın Batı yakasında bir yerde yaşamayı denerseniz, Avrupa'ya gelirseniz sizi öldüreceğiz. Konstantinopolis'e gelir, tüm cami ve minareleri yıkarız. Ayasofya minarelerden kurtulacak ve Konstantinapol hak edildiği gibi tekrar Hristiyan şehri olacak" şeklindeki sözlerini yorumlayan Kalın, caninin üzerinden Avrupa'da yükselen ırkçı, İslamofobik ve Türk nefreti söylemi üreten çevrelere şöyle seslendi: Biz buradayız. Güçleri yetiyorsa buyursunlar gelsinler...

 Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Habertürk'te Açık ve Net programında Kübra Par'ın gündeme dair sorularını yanıtladı. Kalın, Yeni Zelanda katliamıyla ilgili çarpıcı tespitlerde bulundu. "Bu saldırı bir müslüman tarafından yapılsaydı dünya ayağa kalkardı" diye konuşan Kalın sözlerini şöyle sürdürdü:

"Özellikle Batılı, hristiyan kişiler yapılan eylemlerde 'yalnız kurt, sorunları vardı, psikolojik sorunları var' diyerek olayı sıradanlaştırldığına tanık olurduk. Tersi olsaydı, bugün dünyayı ayağa kaldırmış olurlardı". Batı dünyasının yaptığı açıklamaların duygusal boyuttan öteye geçmediğini belirten Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, bu katliamın sıradan bir eylem değil, Avrupa'da yükselen aşırı ırkçı, İslamofobik ve Türk nefretinden beslenen akımların bir tezahürü olduğunu kaydetti. 

Yeni Zelanda saldırganı hakkında Türkiye detayı !Yeni Zelanda saldırganı hakkında Türkiye detayı !

Kalın Avrupa'nın gerçek bir sınavdan geçtiğine işaret ederek şöyle konuştu: 

Peki Batı'nın harekete geçmesi için kaç Müslümanın ölmesi, kaç masum insanın hayatını kaybetmesi lazım? Bir meydan okuma olarak söyleyelim, Paris'te Charlie Hebdo için yürüyenler Yeni Zelanda'da öldürülen 49 kişi için yürüyecekler mi? Bence gerçek test budur. Yürürlerse o zaman onların samimiyetine inanabiliriz. Bu hadiseyi asla küçümsememek lazım. Bu anlık iletişim çağında her gün yeni başlıkların atıldığı, son dakika haberlerin girdiği bu çağda iki gün sonra bu da unutulacak, başka gündemler ortaya çıkacak. Bu tür hassasiyetleri göstermezsek başkaları ortaya çıkacak.

Kalın konuşmasının son bölümünde ise Batılı liderlerin 'neden Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın arkasında durmadıklarını' sordu ve şöyle konuştu: Sayın Cumhurbaşkanımızın hedefe konulması çok şaşışırılacak bir şey değil. İslam dünyasından birisi çıkıp Batılı bir lideri hedef gösterse, bütün batı liderleri destek verir. Biz bu tavrı batıdan görmedik. Neden çıkıp da sayın Cumhurbaşkanımızla ilgili arkasındayız demezler. Çifte standart var burada. Adı müslüman kişiler terör eylemi yaptığında bu derinlere giden mesele olarak analiz eder. Ama adı hıristiyan yahudi yaptığında lokalize edilir.

Yeni Zelanda'daki cami saldırganı Türkleri tehdit etmişYeni Zelanda'daki cami saldırganı Türkleri tehdit etmiş

Kalın'ın açıklamalarından satırbaşları:

Öncelikle bu saldırıda hayatını kaybeden Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum. Bu hunharca saldırı son günlerde rutin hale gelen hadiselerden biri olarak yaşandı. Hayatını kaybeden kişilerle ilgili henüz kimlik tespitleri tam olarak yapılmış değil. Yaralılar içinde 3 tane Türk vatandaşımız var. Bir tanesiyle sayın Cumhurbaşkanımız görüştüler. Büyükelçimiz sürekli onlarla temas halinde. Ağır yaralı ve yaralı olan yaklaşık 47-48 kişi var. Bizdeki bilgiye göre henüz kayıp, aranan Türk yok. Bu 3 kişi kimlikleri tespit edilip hastaneye kaldırılan kişiler.

"SALDIRI MÜSLÜMANLAR TARAFINDAN OLSAYDI DÜNYA AYAĞA KALKARDI"

Bu tür saldırılar Norveç'te benzer, Amerika, Fransa'da saldırılar oldu. Bunları altalta koyduğunuzda olayın işleniş şekli, arkasında yatan ideolojik örgü, kendilerine göre tarihi perspektif, olayın takdim edilme şekli, umut ettikleri sonuçlar. Bunları altalta koyduğunuzda bir kişinin tek başına oturup yapacağı bir eylem olmadığı anlaşılıyor. Özellikle Batılı, hristiyan kişiler yapılan eylemlerde 'yalnız kurt, sorunları vardı, psikolojik sorunları var' diyerek olayı sıradanlaştırldığına tanık olurduk. Tersi olsaydı, bugün dünyayı ayağa kaldırmış olurlardı. 

"İLK YAPILMASI GEREKEN KRİMİNAL ÖRGÜTÜN AÇIĞA ÇIKARTILMASI"

Saldırıyı yapan kişi, manifestosuna baktığınızda, sosyal medya paylaşımlarından bir tanesi de bu eylemi tabi olduğu tapınak şovalyelerinin onayladığını söylüyor. Tapınak şovayeleri hıristiyan tarikatıdır. Avrupa'dan Kudüs'e gelen, seyahat esnasında yolculuk yapan seyyah, asker, maceracıları hem korumuş hem de finansal işlemlerini yapmış bir örgüt. Daha sonra kilise ile ters düştüğünde kilise tarafından aforoz edilmiş bir örgüt. Daha sonra yeraltına girdiğini görüyoruz. Bu teröristin bu tarihi atfı yapması bile başka bir networkun hala devam ettiğini gösteriyor. İlk yapılması gereken kriminal örgüt yapısını açığa çıkarılacak adımların atılması gerekmektedir. 

Yeni Zelanda'da iki camiye silahlı saldırı: 49 ölüYeni Zelanda'da iki camiye silahlı saldırı: 49 ölü

"ANA AKIM SİYASET BU İKLİMİ ADETA MEŞRULAŞTIRIYOR

Belli çevreler, İnsan Hakları Örgütü, dini çevreler, siyasiler şüphesiz bu saldırıyı kınıyorlar. Bunlar sistemi bir bütün olarak harekete geçirmeye yetmiyor. El Kaide, DEAŞ gibi örgütlerde bütün sistem harekete geçiyor. İstihbarat örgütleri, medya, think thanklar sistem bütünüyle harekete geçiyor. Ama müslümanlara dönük bu tür saldırılar sözkonusu olduğunda kınama açıklamaları yapılıyor, telin ediliyor hadise. Bunu bekleyen muhiti ve iklimi ortadan kaldırılacak adımlar atılmıyor. Bu bir kişinin tek başına yaptığı hadise olarak görüldüğünde olayı çok basite irca etmiş oluruz. Bu bir iklim meselesi. Son zamanlarda Avrupa ve Amerika'da bu iklimi besleyecek ortam oluşturdu. Sağcı, göçmen karşıtı, ırkçı. Ana akım siyaseti temsil etmesi gereken merkez partileri siyaseti doğru eksene oturtmak yerine tavizler vererek bu hareketleri söylemleri adeta meşrulaştırıyor. 

 "AVRUPA'DAKİ AŞIRI SAĞ ABD'DEKİ EVANJELİZMDEN BAĞIMSIZ DEĞİL"

49 masum insan katlediliyor. Hunharca canlı olarak yayınlanıyor. Avustralyalı senatörün bunları görmemesi mümkün değil. Çıkıp bu saldırıyı meşrulaştıran, temize çıkarmaya çalışan tırnak içinde gerekçelerini açıklayarak onu sıradanlaştırmaya, normalleştirmeye çalışan açıklama yapıyor. Tabii ki Avusturalya'nın Başbakanı'nın açıklaması makul. Bunları biz Avrupa'da yükselişe geçen aşırı sağ, Amerika'da yükselişe geçen Evanjelizm'den bağımsız düşünemeyiz. Zaman zaman bunlara siyonist çevrelerinin de eklendiğini görüyoruz. Göçmenler batılı ülkelere gelmek suretiyle medeniyetimizi çökertecek diye bir paranoya ile hareket ediyorlar. 

"BU OLAY ARRENDT KÖTÜLÜĞÜN SIRADALANDIRILMASI DEMİŞTİ"

Aynı zamanda terörörü estetize eden bir yaklaşım eden bir yaklaşım bu. İşte silah, canlı yayın vesaire. Arrendt kötülüğün sıradanlaşması diye bir kavram kullanmıştı. Kötülüğün sıradanlığı, banalliği diye ifade etmişti. Şunu kastediyordu, Eichmann o sistemin içindeki sadece bir tanesiydi. Eichmann bana verilen emirleri yerine getirdim, getirmeseydi suç işlemiş olurdum, demişti. İnsanın kanını donduran duyarsızlığı Arrentd tarafından kötülüğün sıradanlaştırılması diye kavramsallaştırılmıştı. Aksi olsaydı Müslüman bir kişi yaptığında bütün müslümanlar baskı altında tutulur, çıkın açıklayın, sizin böyle olmadığınızı dünyaya deklare edin denir. 

"YARIM KALMIŞ HAÇLI SEFERLERİNİ TAMAMLAMAYA ÇALIŞILIYOR"

İsrail'de El Halil'de bir tanesi çıktı, bugünkü gibi katliam yaptı. Hiç kimse bunu İsrail'e, yahudileğe bağlamadı. Bu adam bir psikiyatristi. Hep bunlar üzerinden sıradanlaştırıldı. Tersi olduğunda bütün müslümanlar töhmet altında bırakılır, benzer bir sorgulama hıristiyanlar için yapılmaz. Bu kişi kendini tapınak şovalyeleri ile özdeşleştiriyorsa, ben Viyana kuşatmasının, İstanbul'un fethinin intikamını alacağım diyorsa, bulunduğumuz İstanbul'a da atıflar var. Bunun arkasında çok derin bir zihniyet yapısını görüyoruz. Bir yeni Haçlı anlayışına evriliyor. Haçlı seferlerinin yarım bıraktığını tamamlamaya çalışan kişiler olarak görüyorlar kendilerini. Böyle bir mühit ve iklim var. 

"İSLAM'IN ORTAYA KOYDUĞU ANLAYIŞ MEYDAN OKUMA GİBİ ALGILANDI"

İslam'ın koyduğu tevhid inancı, teslisi reddeden, Hz. Meryem'i zikreden, Hz. İsa'yı Allah yerine koymuştu. O dönemin hıristiyan dünyası için bu anlayış meydan okuma olarak algılanmıştı. Kuran-ı Kerim üzerinden gidenler bir müddet sonra konuyu Hz. Peygamberimize çevirmişlerdir. Peygamberimize atfedilen imaj birtakım fantezileri, korkuları yansıtır. Hayatıyla ilgili anlatılan hurafeler, uydurulan hikayeler. Bütün bunlar böyle bir kişinin getirdiği din hak din olamaz demek için inşa edilmişti.

"BU ZİHNİYETİN KRİMİNALİZE EDİLMESİ VE DEŞİFRE EDİLMESİ LAZIMDIR"

İslam ve şiddet o kadar derinlemesine bize ezberletildi ki. Bizde bile zaman zaman sorgulamaya giden insanları görüyorsunuz. Ama hıristiyanlıkta bu sorgulama yapılmıyor. Biz eğer İslam terörizmi, müslüman terörist gibi tabirlere karşı çıkıyorsak aynı şekilde hıristiyan terörizmi, yahudi terörist gibi kavramlara karşı çıkmalıyız. Böyle bir düşmanlık üretmemeliyiz. Bu tuzağa düşmemeliyiz. Yapan kişiler kimlikleri, ideolojik yapıları, arkaplanları nedir ortaya çıkarılması lazım. Bu zihniyetin kriminalize edilmesi lazım. Etki çevrelerinin deşifre edilmesi lazım.

"YAPILAN KINAMA AÇIKLAMALARINDA KİŞİNİN ZİHNİYETİNE DAİR TEK CÜMLE YOK"

Bu ayrımları doğru bir şekilde yaparak şiddetin her türünü, terörün her türüne gerçek anlamda karşı çıkmak lazım. Acısı ortak olan insanlar yas tutabilirler. Batı'dan gelen açıklamalar var. Ben bu açıklamalara baktığımda bunların fazlasıyla diplomatik, işin esasına taalluk etmeyen açıklamalar olduğunu görüyorum. Bu açıklamalar elbette önemlidir, yapılmalıdır bir itirazım yok. Ama mesela Beyaz Saray'ın yaptığı açıklamaya, sayın Trump'ın açkılamasında olayın failiyle ilgili tek bir cümle yok. Bu terör eylemini yapan kişinin zihniyetine dair tek bir cümle yok.

"KINAMA AÇIKLAMALARI DUYGUSAL TEPKİLERDEN ÖTEYE GEÇMİYOR! YA MÜSLÜMAN YAPSAYDI?"

Bu saldırıyı adı Müslüman olan bir kişi yapsaydı, mutlaka onun inanç sistemi, kültürel arka planıyla ilgili çok sert ifadeler kullanıldı. Bugünkü açıklamalara bakıyorum, bu kişinin zihniyet yapısı, manifestosu, hangi referanslarla hareket ettiği ortada ama buna dair tek bir cümle olmadığını görüyoruz. Tepki birtakım duygusal tepkinin ötesine geçmiyor. Üzüntü ifadeleri, taziye ifadeleri yayınlanıyor. Hukuki, sosyolojik, siyasi, dini boyutu hakkında bir adım atılmıyor. Neredeyse her yıl birkaç tane böyle bir büyük olay yaşanıyor.

"PARİS'TE CHARLIE HEBDO İÇİN YÜRÜYENLER YENİ ZELANDA İÇİN YÜRÜYECEKLER Mİ? GERÇEK TEST BU"

Demek ki böyle bırakılmaya devam ederse biz bu katliamları tekrar yaşayacağız. Peki Batı'nın harekete geçmesi için kaç Müslümanın ölmesi, kaç masum insanın hayatını kaybetmesi lazım? Bir meydan okuma olarak söyleyelim, Paris'te Charlie Hebdo için yürüyenler Yeni Zelanda'da öldürülen 49 kişi için yürüyecekler mi? Bence gerçek test budur. Yürürlerse o zaman onların samimiyetine inanabiliriz. Bu hadiseyi asla küçümsememek lazım. Bu anlık iletişim çağında her gün yeni başlıkların atıldığı, son dakika haberlerin girdiği bu çağda iki gün sonra bu da unutulacak, başka gündemler ortaya çıkacak. Bu tür hassasiyetleri göstermezsek başkaları ortaya çıkacak.

"ÇOĞULCULUK KÜLTÜRÜ MÜSLÜMANLAR SÖZKONUSU OLDUĞUNDA HEMEN TÜKETİLİYOR"

Sabah Cumhurbaşkanımızla konuyu görüştük. Açıklamalar yapıldı. Cumhurbaşkanımız Yeni Zelanda Başbakanı ile görüştü. Başkan Yardımcımız Fuat Bey ve Dışişleri Bakanımız Mevlüt Bey, Yeni Zelanda'ya gidecekler. Belki başka ülkelerden de o düzeyde katılımlar olabilir. Ne kadar güçlü olursa o kadar iyi olur. Batılı ülkelerden de temsilcilerin mutlaka orada olması gerekir. Bu saldırı tüm insanlığa karşı yapılmış bir saldırı. Çoğulculuk, birarada yaşama kültürü gibi kavramlar müslümanlar sözkonusu olduğunda bir anda tüketiliyor.

"AVRUPA MEDENİYETİNİN EN GÜZEL TESTİ MÜSLÜMANLARA KARŞI UYGULANAN POLİTİKALAR"

Bence Batı'da çoğulculuğu müslümanlara karşı yapılan muamele üzerinden sorgulamak lazım. Karl Marx 'Yahudi Sorunu'nda yahudileri eşit olarak kabul ettiği an bu testi geçeceğini söylüyordu. Marx aslında çok doğru test yapmıştı. İkinci test şu anda müslümanlar üzerinde yaşanıyor. Avrupa'da gerçekten çoğulculuk, demokrasi, hukukun üstünlüğü gibi kavramları konuşacaksak, bunun en güzel testi Müslümanlara karşı uygulanan politikalardır. 

"CUMHURBAŞKANIMIZ DÜNYADA NEREDE GARİBAN VARSA ONLARA SAHİP ÇIKIYOR"

Cumhurbaşkanımızın ismen zikredilmesi çok manidar. Tırnak içinde Cumhurbaşkanımızın kusurları var caniye göre. Bir kere diyor ki, bu göçmenleri Avrupa'ya Erdoğan gönderiyor. İkincisi de kötüler tarafında yer alan kitlenin şu anda en güçlü lideri Erdoğan'dır diyor. Cumhurbaşkanımız nerede gariban insan varsa onlara sahip çıkıyor, sesini yükseltiyor. Eşitlik, adalet talep ediyor. İsmen zikretmesi bir tesadüf değil. Bu dilin arkasında yatan zihniyet yapısını bizim doğru okumamız gerekiyor. Erdoğan'a diktatör, cani, katil, işgalci diyen böyle başlıklar, manşetler atan çevrelerin söylemlerinden bağımsız ele alınabilir mi?

"FETÖ'CÜLERİN SÖYLEMİ İLE AVRUPA'DAKİ BAZI KESİMLERİN SÖYLEMİ ÖRTÜŞÜYOR"

İsrail Başbakanı, Cumhurbaşkanımıza diktatör dedi. Bugüne kadar Cumhurbaşkanımıza kimler diktatör dedi, altalta koyun, kimlerle örtüştüğünü çok net görüyorsunuz. Birileri Erdoğan diktatördür dediğinde ben buna gülüyorum. Aşama aşama düşündüğünüz zaman 15 Temmuz darbe girişimi yapan FETÖ'cülerin Cumhurbaşkanımıza diktatör demesi, Avrupa'da bu söylemi dolaşıma çıkması ve bunun karşılığının İsrail'de çıkması herhalde bir tesadüf değil. İklim meselesini besleyen bu söylem yeri geliyor Tel Aviv'de yeri geliyor Paris'te üretiliyor. İşte deşifre edilmesi gereken bu. Lokalize etmek, minimize etmek sorunu çözmüyor tam tersine büyük fotoğrafın kaçırıldığını gösteriyor. Netanyahu'nun oğlunun söylemi, aynısını siz gidip Amerika'da bir Evanjelik kilisede verilen vaazlarda aynen duyabilirsiniz. Hıristiyan aleme atıf yapan örnekler var. Ermeniler, Konstantinapol diyor.

"EYLEMİN CANLI YAYIN GİBİ SUNULMASI BU TÜR SALDIRILARI TEŞVİK ETMEYE PLANLIYOR" 

İslamofobi kelimesini açmakta fayda var. Fobi korku ama bu iş korkunun çok çok ötesine geçti. Teröre, şiddete dönüştü. Dolayısıyla burada İslam karşıtı ve müslüman nefreti öne çıktı. Aynı şey Türk korkusu. 18.19. yüzyılda bazı oryantalistlerin kullandığı tabirdir bu. Şimdi Türk nefreti sözkonusu. Bu saldırının canlı yayınlanması, an be an gösterilmesi, o gürüntüleri sosyal medyada maalesef gösterenler var. Netice itibarıyla ortada katliamlar var, bunun paylaşılması doğru değil. Eylemin bu şekilde yapılması, modern teknolojinin imkanlarını kullanarak yapılması şiddeti estetize etmeyi ve bu tür saldırıları teşvik etmeyi planlıyor.

"BU KİŞİ SİLAHI NASIL ALDI, RADARDAN NASIL GEÇTİ HEPSİNİN ARAŞTIRILMASI LAZIM"

Bu yöntem aslında DEAŞ'ın son birkaç yılda hunharca şiddet görüntülerini profesyonelce dünya kamuoyuyla paylaşması aynı yöntem. Bu profesyonel desteği nereden aldılar? Böyle bir terör eylemi yaşandığında bir istihbarat ve güvenlik zaafı var mı? Bu kişi silahları nasıl aldı, hazırlığı nasıl yaptı. Radara yakalanmadan nasıl geçti. O sorulara doğru ve samimi cevaplar verilmediği için. Bu olay Yeni Zelanda'da yaşandı, Allah korusun yarın başka bir yerde yaşanacaktır. Üzüntü, taziye ifadeleri yeterli değil. Medya, parlamento, dini kuruluş, kanaat önderleriyle harekete geçirilip bu olayları tekrar yaşanmamak üzere adımların atılması lazım.

"BU OLAYDA SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZIN EZBER BOZAN ADIMLARI ATMASININ PAYI VAR"

Batıda özellikle Osmanlı'yla birlikte 400 yıl boyunca müslüman eşittir Türk, Türk eşittir müslüman demekti. Batı'nın tanıdğı Osmanlı'ydı. Gerçi her etnik gruptan insan vardı. Boşnaklar, Arnavutlar, Araplar, Kürtler vardı. Ama uzun bir süre batıda Kuran-ı Kerim Türklerin İncil'i olarak tabir edilmişti. Bugün özellikle Cumhurbaşkanımızın şahsında bu konunun dillendirilmesi, onun gayrinsanileştirilerek öcü gibi gösterilmesi bugün Türkiye'nin birtakım ezber bozan adımlar atmasının payı var. Sayın Cumhurbaşkanımız dünya sistemine meydan okuyor, bu sistemin adalet üretmediğini söylüyor.

"NEDEN BATILI LİDERLER ÇIKIP DA ERDOĞAN'IN ARKASINDAYIZ DİYEMİYORLAR?"

Sayın Cumhurbaşkanımızın hedefe konulması çok şaşışırılacak bir şey değil. İslam dünyasından birisi çıkıp Batılı bir lideri hedef gösterse, bütün batı liderleri destek verir. Biz bu tavrı batıdan görmedik. Neden çıkıp da sayın Cumhurbaşkanımızla ilgili arkasındayız demezler. Çifte standart var burada. Adı müslüman kişiler terör eylemi yaptığında bu derinlere giden mesele olarak analiz eder. Ama adı hıristiyan yahudi yaptığında lokalize edilir.

"CUMHURBAŞKANIMIZ BU LİDERLERİN YÜZÜNE GERÇEĞİN AYNASINI TUTUYOR"

Erdoğan'a kredi vermek istemiyorlar. Tayyip Erdoğan'a buradan haklı olduğunu bildikleri halde kredi vermek istemiyorlar. Erdoğan tırnak içinde bir oyun bozan gibi görülüyor. Cumhurbaşkanımız dünyanın bu adaletsiz durumuna ayna tutuyor. Aslında kendilerini düzeltmek yerine aynayı Erdoğan'a tutuyorlar. Dünyayı sorgulamayan, adalet dünyasını kaybetmiş, İslam dünyasındaki liderler de aynı tavrı gösteriyorlar. Erdoğan Filistin meselesine karışmasın, Somali'de şunu yapmasın. Bunu da yeni Osmanlılık olarak sunuyorlar.

"MESUT ÖZİL DURUMU ÇOK İYİ ÖZETLEDİ: KAZANINCA ALMAN KAYBEDİNCE TÜRK"

Türkiye hiçbir döneminde yeni Osmanlıcılık yapmamıştır. Gittiği her yerde Cumhurbaşkanımız vatandaşlarımıza asimile olmayın ama entegre olmayın demiştir. Bunlar birike birike öyle bir sorun haline geliyor ki. Mesut özil gibi dünya çapında futbolcu, kendini ispatlamış, başarıları ortada, sadece Cumhurbaşkanımızla bir fotoğraf çektirdiği için Almanya'da linç edildi. Aslında Mesut çok güzel özetledi, 'Kazanınca Alman, kaybedince Türküm' dedi.

"BİZ ŞU ANDA İSTANBUL'DAYIZ. AVRUPA YAKASINDAYIZ! GÜÇLERİ YETERSE BUYURSUNLAR GELSİNLER"

Bize gelen spesifik bir istihabarat yok. Arkadaşlarımız teyakkuz halinde. Bu sapık caninin özellikle İstanbulumuzla ilgili kullandığı ifadeler oldukça manidar. Konstantinapol bizim olacak gibi ifadeler kullanıyor. Türkler Anadolu yakasında oturabilirler. Avrupa yakasında olmasınlar diyorlar. Biz şu anda İstanbul'dayız, İstanbul'un Avrupa yakasındayız. Bugün İstanbul'an Avrupa yakasında Beril hocamızın cenaze namazının yanısıra Yeni Zelanda'da katledilenler için gıyabi cenaze namazı kıldık. Biz buradayız, böyle bir şeye güçleri yetiyorsa buyursunlar gelsinler.